Ahmet KEKEÇ-STAR
Parlamento Cumhurbaşkanı seçmesin (seçecekse bu bizim partiden olsun), halka gidilmesin (çünkü halk bir diktatör seçebilir), AK Parti grubuna sorulmasın (mümkünse bizim dışımızdaki hiçbir gruba sorulmasın) Abdüllatif Şener olmasın (bir zamanlar ‘Abdüllatif Şener olsun’ diyorduk ama anlaşıldığı üzere takiyye yapıyorduk), Abdullah Gül de olmasın (Abdullah Gül olacağına darbe olsun), Tayyip Erdoğan zaten olamaz... Tayyip Erdoğan’ın işaret edeceği herhangi bir aday da olamaz...
- Peki nasıl olsun?
- Uzlaşmayla seçilsin.
- Hay hay... Uzlaşacak taraflar hangi ‘zemin’de buluşsun. Parlamento uyar mı?
- Hayır, parlamento uymaz.
- Parlamento uygun bir zemin değilse, o halde halka gidilsin?
- Halk da uymaz.
İşte, Deniz Baykal ve muarızı arasındaki ‘uzlaşma’ tartışması.
Deniz Baykal, üstelik, ismini ‘halk’tan alan Cumhuriyet Halk Partisi’nin genel başkanı. Halkın değer tercihleriyle barışık olması gereken bu genel başkan, ne hazindir ki, halka gidilmesini ‘Cumhuriyetin kazanımları noktasında tehlikeli bir girişim’ olarak değerlendiriyor.
Nedir ‘Cumhuriyetin kazanımları’, birileri açıklasa da bilsek.
Bugüne kadar ne kazandık ki, bizatihi halkın seçeceği Cumhurbaşkanı eliyle onları kaybedeceğiz?
Hadi parlamento seçmesin...
Halka da gidilmesin...
Peki siz neden bir Cumhurbaşkanı adayı göstermediniz, göstermiyorsunuz?
Değer tercihlerinden ruh gibi tırsılan bu halk çok merak ediyor:
Deniz Baykal ve partisi Çankaya’da nasıl birini görmek istiyor?
Ali Topuz gibi, hırçın, cerbezeli, sıkıştığında burnundan konuşan eski Suudi Arabistan müteahhitlerini mi?
Haluk Koç gibi, anlattığı Bektaşi fıkralarıyla siyasi tansiyonu düşürecek okumuş grup başkan vekillerini mi?
Değerli Onur Öymen gibi, örneğin AB konusunda ne düşündüğünü çözemediğimiz, bugün savunduğu doğrularla eskiden savunduğu doğruları neye göre ‘doğru’ ya da ‘yanlış’ telakki ettiğini bilemediğimiz, Gümrük Birliği Anlaşması’nın altında imzası bulunduğu halde ‘yokmuş gibi’ davranabilen mütekait müsteşarları mı?
Kemal Anadol olur mu?
Zülfü Livaneli?
Livaneli hem artık CHP’li değil, hem de 22 Temmuz’dan sonra parlamento dışında kalacak...
Hadi, aday göstermediniz. Göstereceğiniz ‘onurlu, ülkesini seven’ adayı kimsenin desteklemeyeceğini söylediniz, isabet de buyurdunuz; sanki sizin dışınızdakiler ‘onursuz’ ve ‘hain’miş gibi.
Hadi Meclis’e de girmediniz.
Bürokrasiyle el ele verip parlamenter süreci kilitlediniz.
İyi de ettiniz.
Kafanızdaki (ne olduğunu çözemediğimiz) uzlaşma sağlanmazsa 22 Temmuz’dan sonra da Meclis’e girmeyeceksiniz.
Peki, siz ne istiyorsunuz Sayın Baykal?
Kaçtan aşağı olmaz?
Meclis’ten kaç, anayasa değişikliği paketini elinin tersiyle it, halktan kork, hem erken seçim iste hem erken seçimin çare olmayacağını söyle, ‘sandık’ dendiğinde dizlerinin bağı çözülsün.
Nihai olarak nedir derdiniz?
Ahmet Necdet Sezer ayarında biri sizi keser mi?
Madem ‘parlamento dışı uzlaşma’ arıyorsunuz, anayasa değişikliği önerinizle birlikte neden Sezer ismi etrafında ‘uzlaşma alıştırmaları’ yapmıyorsunuz?
Niçin açık oynamıyorsunuz?