"Burada, Allahû Tealâ'nın söylediği bir genelleme gibi görünüyor. Kim yahudi ve hristiyansa onları asla dost edinmeyeceksiniz yani kitap sahiplerinin hepsini kendinize dost edinmeyin gibi bir mânâya ulaşanlar var. Halbuki Mâide Suresinin 57. âyet-i kerimesindeki esası gözden kaçırmamak gerekir.
5/MÂİDE-57: Yâ eyyuhâllezîne âmenû lâ tettehızûllezînettehazû dînekum huzuven ve leiben min ellezîne ûtûl kitâbe min kablikum vel kuffâra evliyâe, vettekûllâhe in kuntum mu’minîn(mu’minîne).
Ey âmenû olanlar (Allah’a ulaşmayi dileyenler)! Sizden önce kendilerine Kitap verilmiş olanlardan, dîninizi alay ve oyun (konusu) edinenleri ve de kâfirleri velîler (dostlar) edinmeyin. Ve eğer mü’minlerseniz, Allah’a karşı takva sahibi olun.
Allahû Tealâ'nın hanif dîninden sapmış yahudi ve hristiyanları dostlar edinmeyin yani onlara itaat etmeyin dediği açık ve kesin bir hakikat olarak ortaya çıkıyor. Allahû Tealâ, Nisâ Suresinin 160. âyet-i kerimesinde şöyle buyuruyor:
4/NİSÂ-160: Fe bi zulmin minellezîne hâdû harramnâ aleyhim tayyibâtin uhıllet lehum ve bi saddihim an sebîlillâhi kesîrâ(kesîran).
Artık Yahudilerin yaptıkları zulümlerden ve birçok kişiyi Allah'ın yolundan men etmeleri (alıkoymaları) sebebiyle, kendileri için helâl kılınmış olan temiz ve güzel şeyleri onlara haram kıldık.
Âyet-i kerimede dost edinilmemesi gereken yahudilerin, kendileri Allah yolunda olmadıkları gibi başkalarını da Allah'ın yolundan men eden zalimler olduğunu anlıyoruz.
Allahû Tealâ “Yahudileri ve hristiyanları dost edinmeyin.” diyorsa da bütün yahudiler ve hristiyanlar bu konunun içine girmiyor. Çünkü hem yahudilerin hem de hristiyanların içinde Allah'ın emirlerini, mürşidlerine tâbî olarak bütün devirlerde yaşatmaya devam eden Allah'ın dostları da var. Hristiyanlar arasında da Hz. İsa'dan bu tarafa geçen devre içerisinde Allah'ın Hz. İsa'ya indirdikleriyle amel eden ve mürşidlerinden el alarak bugünlere ulaşmış olan insanlar var. Böyle bir dizaynda İslâm'da tasavvufu yaşayanlar hangi hüviyette iseler hristiyanların ve yahudilerin içinde de o kişiler aynı hüviyetteler. Öyleyse onlar dost edinilecek olan insanlar. Onlar kâfirler değiller, onlar hiçbir dîni kendilerine oyun ve eğlence edinmeyenlerdir. Zaten Allahû Tealâ Âli İmrân Suresinin 113. ve 114. âyet-i kerimelerinde bu konuyu açıklığa kavuşturmuş.
3/ÂLİ İMRÂN-113: Leysû sevâen, min ehlil kitâbi ummetun kâimetun yetlûne âyâtillâhi ânâel leyli ve hum yescudûn(yescudûne).
Onların (hepsi) bir değildir. Kitap ehlinden(hristiyan ve yahudilerden), gece saatlerinde kıyamda durup, Allah'ın âyetlerini tilavet eden ve secde eden bir ümmet vardır.
3/ÂLİ İMRÂN-114: Yu’minûne billâhi vel yevmil âhiri ve ye’murûne bil ma’rûfi ve yenhevne anil munkeri ve yusâriûne fîl hayrât(hayrâti), ve ulâike mines sâlihîn(sâlihîne).
Onlar, Allah'a ve yevmil âhire îmân ederler, mâruf (irfan) ile emreder ve kötülükten nehyederler (men ederler) ve hayırlara koşarlar. İşte onlar, sâlihlerdendir.
Allahû Tealâ “hristiyanların da yahudilerin de çok az bir kısımını teşkil eden bu insanların genellikle kiliselerde, manastırlarda yaşadıklarını” buyuruyor. Öyleyse neden kâfir değiller? Çünkü Hz. Musa'dan ve Hz. İsa'dan itibaren hepsi Allah'a ulaşmayı dileyerek hanif dîninin birinci safhasını ve mürşidlere tâbî olarak, mürşid olanlardan el alarak hanif dîninin ikinci safhasını gerçekleştirmişler ve böylece kâfir olmaktan hepsi kurtulmuşlar, kalplerine îmân yazılmış. Bu sebeple Allahû Tealâ işaretinde “Dîninizi alay ve oyun konusu edinenlerle, bir de kâfirlerle dost olmayın.” diyor. Bütün hristiyanlarla ve bütün yahudilerle dost olmayacaksınız diye bir emir söz konusu değil."
Kaynak:http://www.kurantefsiri.com/