Sayın Propulsion bu yazısında anlaşılan, merak ve hayranlığın felsefi bilgelik için yeterli olup olmadığını sorguluyor. Belki de sorgulamıyor, sadece soruyor.
Aslında kendisi de yeterli olmadığını biliyor ama maksadı konuyu açmak ve konu hakkında bir şeyler üretmek. Yoksa merak ve hayranlıkla bu geminin yürüyemeyeceğini, böyle olursa o geminin tez evvelden batabileceğini kendisi de bizden iyi biliyor.. Madem böyle bir niyeti var, biz de sorunun daire dilimini biraz daha büyütmeye, konuyu bir adım daha ileri götürmeye çalışalım.
Ama soruya geçmeden önce , aklımın almadığı bir noktayı sizlerle paylaşmak istiyorum. Hem belki bir üyemiz çıkar ve aklımın almadığı bu hususu, bana izah eder ve ben de öğrenmiş olurum.
Şu ''felsefi bilgelik'' söylemi...
Anlayamadım gitti. Bilgelik zaten felsefî değil mi ?
Ya da felsefi olmayan bir bilgelik var da ben mi bilmiyorum ?
Bana kalsa ''philosophia'' kelimesinde yer alan 'philo' ve 'sophia' kelimeleri sevgiyi ve hikmeti karşıladığı için, bunun bilgelikle beraber felsefe ile de aynı anlama geldiğini söyleriz.
Tabi kalsa..Kalır mı ?
Dönelim soruya.
Merak ve hayranlık felsefe açısından çok önemli görülen iki kardeş kavram. Ama sorun o değil ; Sayın Propulsion bu iki kardeşin bilgelik için yeterli mi olduğunu soruyor. Yeterli olmadığının sinyalini yukarıda zaten verdik, ama şimdi de neden yeterli olmadığını, dilim döndüğü, aklım yettiğince söylemeye çalışayım.
Yetmez ; çünkü arayış bir merakla(tecessüs) başlar. Ve aranan şey dikkatli bir şekilde temaşa edilmişse de bu arayış bir hayranlıkla biter. Ama arayış dediğimiz bu yolculuk da görüldüğü gibi tek solukla katedilecek kadar kısa değildir. Başlangıç ve bitiş noktası arasında yüzlerce küçük noktalar bulunur. Her bir nokta ise nazarımda doğanın bir parçasını temsil eder. Bilge kişi ise bu noktalardan bir leke değil ; bir desen oluşturmaya çalışır. Çünkü doğada bir uyum vardır ve bizi kendisine hayran bırakan şey ise bu uyumdur. Bu uyum, bir bütünlüğe sürükler bizi. Ve kopma halinden ziyade, bir birleşme haline yol açar.
Bilge ise, bizim bahsettiğimiz bitiş noktasını varılamaz bir yer olarak görür ve hayatını bu noktaları oluşturmak ve bu uyumu yakalamakla geçirir.
Bunun içindir ki ,oluşabilecek desen için merak ve hayranlık gerekli, ancak yeterli değildir.Bu iki kavram, sadece bu kilimi dokumanın bilincini ve sevgisini bizlere hissettirmek için birer ateşleyici görevi görür.
Bu ateşi hissedenler arkhe'ye giden asıl yolculuğunu da bu vesile ile başlatmış olur.
Ve kişi bu hisle kendini doğanın rahmine atarak yeni doğum sürecini de kendi eliyle başlatmış olur.
...