Sayın degas, Kuran'da geçen bu ayeti bizimle paylaşsaydınız, şimdi bu konu önünüze tekrar tekrar getirilmezdi. Yazacağınız iki kelimedir sadece.
Fakat izninizle ben sayın M.Akyol'a aradığı bilgiyi elim yettiğince yazayım. Sn. degas'ın bahsettiği gibi oruçla ilgili sanırım ilk geçen ayet Bakara Suresinin 184. ayetinde kendisine "eyyam-ı ma'dud" yani sayılı günler olarak yer bulur. Sayın degas, Diyanet'in Kuran tercümesine güvendiği için oradan aktarıyorum. Ayetin tamamı şu;
184 - Oruç, sayılı günlerdedir. Sizden kim hasta, ya da yolculukta olursa, tutamadığı günler sayısınca başka günlerde tutar. Oruca gücü yetmeyenler ise bir yoksul doyumu fidye verir. Bununla birlikte, gönülden kim bir iyilik yaparsa (mesela fidyeyi fazla verirse) o kendisi için daha hayırlıdır. Eğer bilirseniz oruç tutmanız sizin için daha hayırlıdır.
Öyleyse bu sayılı günler, hangi günlerdir? Kuran öncesi güney Arap toplumunun orucu değişik zamanlarda bir ibadet şekli olarak tuttuğu bilinmektedir. Sayılı günler (eyyam-ı madude) çoğunlukla "bir kaç" anlamında, bazen "üç veya on" gibi spesifik rakamlarda kullanılmıştır. Eğer Ramazan Orucu'yla ilgili olarak sadece bu ayeti baz alırsak, sayın Degas'ın bahsettiği gibi eski Arap usullerini düşünmemiz gerekebilir. Çünkü Ramazan ayı gerçekten de pagan Araplar'ın da kutsal saydıkları, özellikle Ramazan dolunayına ayrı bir önem verdikleri bilinmektedir. Takdir edeceğiniz üzere dolunay süresi de sanırım 3 gün kadardır.
Oysa sayın Degas'ın da eminim ki bildiği üzere Bakara Suresi 185. ayetinde şöyle devam eder:
185 - (O sayılı günler), insanlar için bir hidayet rehberi, doğru yolun ve hak ile batılı birbirinden ayırmanın apaçık delilleri olarak Kur’an’ın kendisinde indirildiği Ramazan ayıdır. Öyle ise içinizden kim bu aya ulaşırsa onu oruçla geçirsin. Kim de hasta veya yolcu olursa tutamadığı günler sayısınca başka günlerde tutsun. Allah size kolaylık diler, zorluk dilemez. Bu da sayıyı tamamlamanız ve hidayete ulaştırmasına karşılık Allah’ı yüceltmeniz ve şükretmeniz içindir.
Açık söylemek gerekirse ben bu ayetten farz kılınan orucun tüm Ramazan ayı boyunca tutulmasını anlıyorum. Çok da fazla yoruma açık olmadığı kanaatindeyim.
Şunu da belirtmek isterim ki, ben oruç ibadetinde bir yanlışlık olduğunu düşünen birisiyim. Arabistan'ın ekvatora yakınlığı sebebiyle yaz ve kış arası sabah-akşam süresi pek değişmezken, örneğin bir Almanya-Kiel'de yaz vakti oruç tutmaya kalkmak ölümcül bile olabilir. Yahut Trömsö'de bir müslüman olduğunuzu düşünün... Bu hususta bir standart olmalı. Ben yine sayın Degas'ın yerinde olsam argümanımı "Allah, Dünya'nın geoit olduğunu bilmiyor muydu" gibi bir soruya dayandırırdım. Fakat başka bir konuda dediğim gibi, bu husus bir inanç hususudur. Örneğin ben bu ibadete anlam veremememe ve yerine getirmeme karşılık yine de inanan bir kişiyimdir. Bu beni belki de dinden çıkarmıştır, bilemem. Ama vicdanımdan başka bir hesap verecek bulamıyorum.
Sayılı günler tabirine geri dönersek eğer, bu ifade Al-i İmran Suresi 24. ayette kendisine şu şekilde yer bulur;
24 - Bunun sebebi, onların (Yahudilerin); “Bize, ateş sadece sayılı günlerde dokunacaktır.” demeleridir. Uydurageldikleri şeyler dinleri konusunda kendilerini aldatmıştır.
Yahudilerin Hz. Musa'nın Tur Dağı'na çıkmasının ardından bir altın boğaya tapma hikayeleri - ki eminim sayın Degas'ın bu hususta yapacağı iyi bir astrolojik açıklama mevcuttur, bu bilginin malumum olduğunu belirtmek istedim- herkesçe biliniyor. Yahudiler burada sayılı günleri işte bu boğaya taptıkları gün sayısı olarak nitelemektedir. Bu gün sayısı da şu an elimde bulunan Kitab-ı Mukaddes'ten biz bulmaya çalışalım;
Çıkış - Bab 24/17-18: Ve İsrailoğulları'nın gözünde Rabb'in izzetinin görünüşü, dağın başında yiyip bitiren ateş gibi idi. Ve Musa bulutun içine girip dağa çıktı; ve Musa kırk gün kırk gece dağda kaldı."
Yani Musa'nın kavminden uzak kalışı tam 40 gündür. Peki Yahudiler'in altın boğa tapımı ne zaman başlar?
Çıkış- Bab 32/1; Ve dağdan inmek için Musa'nın geciktiğini kavim görünce, kavim Harun'un yanına toplandı, ve ona dediler: Kalk, bizim için ilah yap, önümüzden gitsinler; çünkü Musa'ya, bizi Mısır'dan çıkaran bu adama ne oldu bilmiyoruz.
Harun'un ne kadar zamanda bu altın boğayı yaptığına dair ben yanılmıyorsam Kitab-ı Mukaddes'de bir sayı verilmemiştir. Fakat 40 gün dağda kalan Musa düşünüldüğünde ve Sina'nın coğrafyası göze alındığında; öyle pek büyük tepelerle karşılaşılmayacağı ve Yahudiler'de Musa'nın bir an önce dönmesi gerektiği gibi bir intiba uyanması bana mümkün geliyor. Benim fikrime göre sayılı günler kavramı burada 3 veya 10 günden çok daha fazla sayıda gün için kullanılmıştır. Yani böyle bir kullanım da mevcuttur.
Elbette ki karşıt fikirler de olabilir. Özellikle sayın Itzhak'ın bu konuda verilmiş bir zaman varsa, bunu ve kaynağını bizimle paylaşmasını çok isterim. Benim Kitab-ı Mukaddes bilgim iyi sayılmaz.
Fakat ben orucun Kuran'da Ramazan ayı boyunca tutulmasının farz edildiğini düşünenlerdenim.
Fakat sözlerimi bitirmeden önce sayın M.Akyol'un "Sonra lafı çevirdi "sayılı günler tabiri 3 gün demek" dedi, bende sayılı günler hangi ayette ve sayılı günlerin 3 gün olduğunu hangi kaynaktan belirlediniz dedim. Elbetteki yine tıkandı cevap veremedi. Sonra başladı seni kale almıyorum havalarına. Olsun Bay degas'da bir canlı, onu da anlamak gerekir." şeklindeki üslubunu çok yanlış ve saygısızca bulduğumu belirtmek isterim. Karşınızdaki insanlara bu şekilde hitap edip, sonra "saygılarımla" diyerek onlara saygı duymuş olmazsınız sayın M.Akyol. Sayın Degas'ın bu hususa yeterli bir referans veremediğini karşınızdakini rencide etmeden de konuyu okuyanlar anlamıştır, kişiler üzerinden bu şekilde ego yükseltmek kanaatimce çok yanlış bir şey. Ben burayı okumak istediğimde bir Degas-M.Akyol çatışması değil fikirler çatışması görmeyi amaçlarım. Sizin de bahsettiğiniz gibi üslup sizin kimliğinizdir.
Kaldı ki sn. Degas'ın fikrini yeterli ve tatmin edici bulanlar da olabilir.