Masonlar.org - Harici Forumu

 

Gönderen Konu: Güçlü olan mı Haklıdır? Haklı olan mı Güçlü?  (Okunma sayısı 57764 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Şubat 26, 2011, 05:14:10 ös
Yanıtla #50


Güçlü olan haklı mıdır? Evet şimdiye kadar ve bugün de güçlü olan haklıdır!!! Haksız olsa bile felsefi, sosyolojik, siyasi, askeri her türlü araç ile haklılığını ispatlamaya çalışıyor... Ambiyane tabirle "Minareyi çalan kılıfını hazırlamış"...


Ne yazikki bu duzende ( simdiki duzen ), guclu olan hakli olarak gosterilir, buna ornek sunacak olursam; -dusuncelerim itibariyle bircok fikirlerle celissem de sonuc itibariyle herkes dusuncesinde kendi yonunu belirlemektedir-  ogretmen -ogrenci, anne /baba - evlat, yoneten - yonetilen iliskisi olarak da dusunulebilinir, ancak burada her zaman hakli olan egemen kisim degildir. Gunumuzde de gorebildigimiz gibi; -bazi kesimlerin gorus acilari farklidir, bu itibarla kendi gorusumu tamamiyle yansitiyorum-  egemen guclerin tarafli davrandigi, bazi insanlara genis haklar tanirken tabi piyon gibi kullanmasi icab ettiginden bazi insanlara ise adeta zulmetmistir.

Bunun ornekleri canli tarihiyle dunyamizin gecmisinde gun yuzu gibi acik ve nettir, ancak gorebilenlere - ya da isine gelmeyenlerin gormek ya da anlamak istememelerine ragmen durumu oldugu gibi kabullenmek onlarin da isine gelmektedir, o yuzden de ya sessiz kalip egemen sinifin yaninda yer alacak ve tum yapilan haksizliklara goz yumacak ki bu da insani vasifta yeralmaya calisan bazi kesimlerin israrla kabullenmeyip bu duzene karsi gelmeyi secip canlari pahasina mucadele etme tarafina gitmislerdir.

Simdi bu konuda bazilarimiz acaba bahsettigim duzen kavramiyla bagintisi var mi yok mu diye de dusunebilir ama simdiki duzendeki varsayilan en bariz ozellik soz konusu olan guc ve haklilik oranini ters olarak yansitmasidir ki bu da zaten en onemli ve tartisilmasi gereken mevzu diye dusunuyorum.

Eski duzenin carpikliklari, yanlislariyla dopdoludur. Sahsi gorusum yillardir kendime edindigim gorus itibariyle bu duzeni bir turlu kabullenemeyisim olmustur.

Kendi gorusume gore ise duzen, hakli olan guclu olmakla birlikte adil davranmakla da kendini yansitabilmelidir. Masum insanlari ezerek uzerinden prim yapmaya calisanlari destekleyip onlari daha guclu konuma getirmek degildir.

Suanda da gorulecegi uzere yavas yavas bazi ulkelerde gorulen toplumsal patlak vermis olaylar da bazi seylerin artik degisme zorunlulugunun gostergesi de olabilir.

Sonucta dunyadaki duzen boyleyse ne bu duzenin icinde yeralirim, ne de bu duzene ayak uydurmak icin kilimi bile kipirtmam. Kisacasi bu bozuk duzene gonul rahatligiyla baskaldirmayi secerim :D       
הדבר היחיד לשמור על אנשים בחיים הוא אהבה וכבוד

Aimer et être aimé c’est sentir le soleil des deux cotés.

«Ոսկե Տարիքը - Փոթորիկները, չի կարող կանխել մարդիկ սիրում են ծովը.


Şubat 27, 2011, 09:47:52 ös
Yanıtla #51
  • Ziyaretçi

Tavuk ve yumurtanın hikayesine benziyor bu....


Şubat 28, 2011, 11:17:12 ös
Yanıtla #52
  • Ziyaretçi

Bence bu konu altinda yazilanlara baktimda, guclu olanin hakli oldugunu dusunenler aslinda ne kadar korkak olduklarini gosteriyorlar, bizimle  milletimiz aslinda ne kadar korkakmis ancak eskiden kazandigi zaferlerle ovunmesini bilirmis, gecmisiyle ovunen korkaklarmis, gucluye karsi adaleti arkamiza alip Titanlarin savasindaki gibi gogusunu gerecek adalete guvenen cesaret yokmus demek,  birde kendilerine cesur derler. Abim avrupaya gitti dediki bizi millet cesur felan degil avrupali daha vahsi ve de cesur ama ayni zamanda ahmak degil.


Kasım 08, 2011, 12:23:31 öö
Yanıtla #53
  • Ziyaretçi

"Denilebilir ki, hiçbir şeye muhtaç değiliz, yalnız bir tek şeye ihtiyacımız vardır: Çalışkan olmak".


Kasım 27, 2012, 04:18:49 ös
Yanıtla #54
  • Ziyaretçi

UĞUR MUMCU
HAKLILAR VE GÜÇLÜLER adlı kitabını bulursanız okuyun.
bu konuda tam manasıyla aydınlanacağınıza eminim....


Kasım 27, 2012, 05:38:10 ös
Yanıtla #55
  • Uzman Uye
  • ****
  • İleti: 3244
  • Cinsiyet: Bay

Firavun Güçlü idi ; lakin Hz. Musa'da haklıydı  ve sonuç sorunun cevabı olabilir mi ?

SİZCE ?

Saygılar
« Son Düzenleme: Kasım 27, 2012, 05:41:25 ös Gönderen: NOSAM33 »
audi-vide-tace
    dinle-gör
        sus


Kasım 28, 2012, 11:21:29 öö
Yanıtla #56
  • Uzman Uye
  • ****
  • İleti: 3244
  • Cinsiyet: Bay

Davutpaşa Orta 3'ten 12 Eylül'de mezun olanlar


28/11/2012

 


Darbe günlerini Davutpaşa Askeri Cezaevi'nde yaşayan, orada büyüyen 42 insan... Ahmet Sel bir toplu fotoğrafın izini sürdü, kendi tabirleriyle 'Orta 3 mezunlarının' bugününü bir kitap ve sergi için portreleştirdi.

Ünal Küçükdönmez, cezaevinden çıkınca önce bir kebapçıya gitmiş. Çıkınca mahallesini tanıyamamış

Haber: PINAR ÖĞÜNÇ- [email protected] / Arşivi



Aslında bir sergi açılışı… Fakat ortalıkta farklı bir kalabalık, o kalabalıktan yükselen farklı bir akım var. Dersiniz, yakın arkadaş grubundan biri evleniyor… Dersiniz lise arkadaşları 30 yıl sonra buluşuyor. Başka türlü sarılıyor insanlar. Duvarlardaki fotoğrafların önüne geçip başka türlü fotoğraf çekiyorlar. Dev salonun en dibine asılmış kalabalık fotoğrafın önü hiç boş kalmıyor. Duvarda en yaşlısı 20’lerinin başında 40 küsur erkek… Burası neresi?
II. Mahmut zamanında yaptırılan Davutpaşa Kışlası, Birinci Dünya Savaşı yıllarında askeri hastane olarak hizmet verdiyse de, daha çok 12 Eylül sürecinde bilhassa solculara işkence merkezi olarak kayıtlı zihinlerde. Darbe döneminde orta kat üçe ayrılmış. İşte o kalabalık fotoğraf da darbeye beş kala günlerde cezaevinin ‘Orta 3’ bölümünde çekilmiş. Şimdi çoğu yıllar sonra ilk kez görüyor birbirini.
‘Davutpaşa Orta 3’ sergisinin ve aynı isimle Aras Yayıncılık tarafından basılan kitabın yaratıcısı Ahmet Sel, o da sol gelenekten geldiği için 1981’de yurt dışına çıkmayı başaramasaydı, pekâla o fotoğrafta olabileceğini düşünüyor bugün. 2007’de Türkiye’ye döndükten sonra kendi geçmişiyle de bağı olan bir iş yapmak peşinde. Bir dönem Paris’teki evinde birlikte kaldığı Şahin Arslan’dan çok Davutpaşa hikâyesi dinlemiş. 12 Eylül’ü, onun elindeki o toplu fotoğraftan yola çıkarak deşmeye karar veriyor. Yine Davutpaşa Orta 3 ‘mezunu’ (onlar öyle diyor) Fahrettin Yılmaz ve Seyfettin Yılmaz’ın katkılarıyla fotoğraftakilerin peşine düşüyor. Sergi ve kitap bu 42 kişinin portresinden müteşekkil. Bir, fotoğrafla cisimleşen portre, bir de uzunca sohbetten damıtılmış metinle derinleşen portre...
Fotoğrafların bir kısmı cezaevinden çıktıktan sonra ilk gittikleri yerde çekilmiş. Tabii bulabilirlerse… İşkence gördüğü karakolun yerine apartman dikilmiş olanı var. İsteyen neden tutuklandığını anlatıyor, isteyen özgürlük günlerine çöken o günlerin tortusunu… Kimi çıktıktan sonra hayatın onu içine nasıl almadığını anlatıyor, kimi inadına hayata nasıl tutunduğunu. Çok dokunaklı fotoğraflar, çok dokunaklı metinler… Sergide sabundan yapılıp da, kaynatılmış gazete kağıtlarının mürekkebiyle renklendirilmiş satranç takımı gibi kimi nesneler, o dönem cezaevinde yapılmış el emeği göz nuru işler görmek de mümkün.

‘Bu bitmeyen bir ceza’
Ahmet Sel’in daha önceki işleriyle benzer bir damardan geliyor bu da. Sel 2000’li yılların başında Moskova’da yaşarken, yıkılan Sovyetler Birliği sonrası değişen hayatları benzer bir biçimde anlatmıştı. Le Monde’un desteğiyle hayata geçen ve daha sonra gazetenin tefrika ettiği ‘Moskova İnsanları’, Türkiye’de de Yapı Kredi Yayınları’ndan çıkmıştı. Keza 11 Eylül sonrası, daha önceleri çok sık gittiği Afganistan’a dönerek 24 yıllık iç savaşsonrası insanların hayatlarının neye benzediğine bakmıştı. Fransa Sosyal İşler Bakanlığı ve Kültür Bakanlığı’nın ortak desteğiyle yaptığı bir diğer projede de yine aynı yöntemi kullandı: 1970’lerde Fransa’ya göç eden Türkiyeli işçilerin, hem fotoğrafın, hem yazının gücüne dayanan portrelerini kayıt altına aldı. Bütün bunların dışında yıllarca televizyonculuk, belgeselcilik, SİPA’da ajans yöneticiliği yapmanın beslediği bir dil ve yaklaşım metodu var.
Bu projenin işlemesinde önemli payı olan Fahrettin Yılmaz diyor ki: “12 Eylül sürecini bizim kuşağımız üç şekilde yaşadı: Hapise girenler, yurtiçinde devrimciliği sürdürenler, yurtdışına çıkanlar. Bence en şanslılar hapse girenler oldu. Biz girdik, yattık, çıktık ve hayata bıraktığımız yerden devam ettik”. Ahmet Sel, 26 yıllık sürgünden sonra hayata eskisi gibi devam edemeyenlerden olduğunu düşünüyor: “Sosyal anlamda kolay entegre olduysam da, başarılı denebilecek bir iş hayatım olduysa da ben oralarda hep yabancı kaldım. Ki dilini bildiğim ülkelerde yaşadım; gitmeden iyi Fransızca ve Rusça biliyordum. Önemli olan dönmenizin yasak olması; travma bu. Hem vatandaşlığınızı kaldırıyorlar, hem dönmenizi yasaklıyorlar. Türkiye’ye döndüğünüzde de bir bakıyorsunuz, o kadar fazla zaman geçmiş ki buraya da yabancısınız. Arkadaşlarınızı kaybetmişsiniz, nirengi noktaları yok, mahalleleri, sokakları tanımıyorsunuz. İstanbul’u tanımadım döndüğümde; yıllarca okuduğum eski lisemi bulamadım. Zaten kimse de sizi beklemiyor. Dımdızlak kalıyorsunuz. Dilini, kültürünü bildiğim ama yabancısı olduğum bir ülkede yaşadığımı hissediyorum hâlâ. Psikolojik olarak hiç kolay bir şey değil. Bu bitmeyen bir ceza.”

Daha dünmüş gibi
Bir yanda da iddianame okunurken uyuklayan, her şeye ‘Bilmiyorum’ diyen Kenan Evren’le bir 12 Eylül yargılaması… Davutpaşa günlerini daha dün olmuş gibi anlatan, bazısı geceleri hâlâ deliksiz uyuyamayan bu insanları dinledikten sonra, kendisi de aynı dönemden alacaklı Sel şöyle diyor: “Ülkemizin insanlarının genel olarak çok pişkin olduğunu düşünüyorum. Herkes kendinden emin. Darbe suçunu işleyenlerde de olağanüstü bir pişkinlik ve özgüven var. İster yatakta, ister ayakta bu yargılamanın sembolik önemi var. Toplumun ergenlikten çıkıp olgunlaşabilmesi için gerekli. Bu yargılamanın yeterli olmadığını düşünüyorum ama hiç yoktan iyidir diyorum. Davutpaşa’da kalanlardan davaya müdahillik talebinde bulunanlar olmuştu. Onların da daha radikal bir yargılama istediğini biliyorum.”
O bazılarını cezaevinden çıktıktan sonra ilk gittikleri yerde fotoğrafladı. 26 yıllık sürgünden dönen Ahmet Sel’in fotoğrafı nerede çekilirdi peki? İlk gittiği yer olan İzmir’deki annesinin evini anıyor. ‘Ben orada büyüdüm, orada insan oldum.”
Sergi İstanbul, Tophane’deki Tütün Deposu’nda 23 Aralık’a kadar açık. www.depoistanbul.net

 
 
‘Hep yığınlar üzerinden anlatılır’

“Fransızca’da ‘kurucu hikâye’ diye bir kavram vardır. Bu insanların büyük bir çoğunluğunun kurucu hikâyesi de 12 Eylül dönemi. O zamanki gençlik raconu, mahalle arkadaşlığı, o zaman yaşanan zulüm… Çoğunun kişiliği oradan geçerek oluşmuş. Eskiye olan nostalji, gençliğe olan nostaljiyi de getiriyor. Bazıları fotoğraflarını görünce ‘Yahu bizi yaşlandırmışsın’ dedi. Dedim ‘Bu malzemeyle bu kadar çıkıyor...’ Çünkü çoğu yaşlandıklarının farkında değil; hâlâ kendilerini o genç zannediyorlar. Bu bakımdan da bir yüzleşme vesilesi oldu. Kendi geçiciliklerinin farkına vardılar ve bu yüzden de bu işin olmasını daha da çok istediler. Büyük katkıda bulundu her biri, biraz da imece usulüyle çıktı bu iş ortaya. Bu tip dönemler hep yığınlar üzerinden anlatılır. Cezaevi, işkence, açlık grevleri… Ben başka bir yöntem seçtim. İnsanların isimleriyle, bireysellikleriyle var olmalarını tercih ettim.”
 


ALINTIDIR
audi-vide-tace
    dinle-gör
        sus


Mayıs 08, 2014, 07:37:52 ös
Yanıtla #57
  • Aktif Uye
  • ***
  • İleti: 856
  • Cinsiyet: Bayan

Yanılgıya açık bir paradoks.

Haklı olanın güçlü olduğu mutlak gerçeklik olsa bile, bugün güçlü olanlar 'bir şekilde' haklı konuma gelebilmekte.
Ya da cesur olanın haklı olmasını yalnızca kişinin ya cahil cesareti olduğunu ya da haklılık pahasına (bana göre) demagoji yaptığını gösterir.

John Verdon: ''Herkes haklı olduğu düşünülsün ister, ruhsal bozuklukları olanlar bile belki de özellikle ruhsal bozukluğu olanlar.'' der. Bu da aslında önem arz edenin haklılık veya haksızlık kavramının olmadığını vurgular.

Saygılarımla
Adequatio intellectus et rei


Temmuz 24, 2015, 09:38:15 ös
Yanıtla #58
  • Orta Dereceli Uye
  • **
  • İleti: 236
  • Cinsiyet: Bay

Sayın Hamlet ve Sayın değerli üyeler bence bu seçenekler KALICI güç için çoktan rafa kaldırıldı bence  ''BİLİNMEYEN'' her zaman güçlü ve haklıdır çünkü haklı birinin dünya standart yasalarına göre haksız sayılabiliniyor yada bunu her yeni gelen eskiyi çürütür diye bir kronolojide oluşturabilirsiniz ama gerçek olan Haklı isen biri seni mutlaka Haksız yapmak için uğraşacak,yıpratacak.Güçlü içinden aynı durumu aynı sisteme koyar ve argumanları değiştirirsen sonuç aynı çıkacaktır ama BİLİNMEYEN...
Güneş ışınları neyse kara toprak için gerçek aydınlanmada odur bu dünyada Doğanlara...


 

Benzer Konular

  Konu / Başlatan Yanıt Son Gönderilen:
0 Yanıt
3845 Gösterim
Son Gönderilen: Temmuz 28, 2007, 02:29:47 öö
Gönderen: shemuel
2 Yanıt
4774 Gösterim
Son Gönderilen: Ekim 26, 2007, 02:12:44 ös
Gönderen: LuckyEye2
127 Yanıt
187421 Gösterim
Son Gönderilen: Aralık 16, 2020, 11:41:33 öö
Gönderen: kulkethudasi
5 Yanıt
6558 Gösterim
Son Gönderilen: Nisan 05, 2008, 05:14:30 ös
Gönderen: blossom
18 Yanıt
17860 Gösterim
Son Gönderilen: Mayıs 21, 2008, 12:24:42 öö
Gönderen: blossom
9 Yanıt
9279 Gösterim
Son Gönderilen: Şubat 24, 2011, 12:02:28 ös
Gönderen: WaleC
11 Yanıt
19817 Gösterim
Son Gönderilen: Mart 29, 2010, 12:24:21 öö
Gönderen: merimac
1 Yanıt
4953 Gösterim
Son Gönderilen: Temmuz 28, 2017, 04:39:14 ös
Gönderen: muratmazman
1 Yanıt
5146 Gösterim
Son Gönderilen: Ağustos 12, 2011, 02:50:11 öö
Gönderen: hailstorm
0 Yanıt
1870 Gösterim
Son Gönderilen: Mart 03, 2013, 11:43:53 öö
Gönderen: evvah