Farkındalık, duyarlılık ve vicdan seviyemi bir olay karşısında veya gün sonunda gece yatıp düşündüğümde değerlendiririm. Ve farkındalık kelimesi inanın o kadar ucu açık bir kelime ki neyle farkındalık, ne ile farkındalık değerlendirmesi yapacağız? Önce bunu bilmemiz gerekir. Bu bağlamda kendi bakış açımdan yorum katmak zorundayım .
Farkındalık seviyemi bir olay veya bir düşünce karşısında akıl terazime danışarak tepkimi ölçerim ve o konuda farkındalığımı değerlendirebilirim. Ama vicdan, farkındalık, duyarlılık gibi duygular ne kadar temel duygular ve hissiyatlar olsa da farklı durumlar karşısında farklılıklar gösterebiliyor. Duyarlılık konusunda yine dediğim gibi bir olay veya düşünce karşısında içsel aynama bakarım. Duyarlılık, vicdan ve farkındalık gibi kavramlar, olaylara göre değişkenlik gösterebilir. Ama olaylar karşısında ve gün sonunda gece başımı yastığa koyduğumda mutlaka bir vicdan muhasebesi yaparım. Kendimle yüzleşirim her gece. Bazen ağlarım bazen mutlu olurum. Gerek kişisel gerekse toplumsal anlamda eksilerimiz, duygularımızı yoğun yaşayamamız bence. İnternet, sosyal ortamlar vesaire... Bu tür etkenler duygularımızı köreltti. Dostluklara gereken değer verilmiyor. Arkadaşlıklar, Facebook arkadaşlığı olmuş durumda. Artık beğenme, yorum yapma kavgaları yapılıyor. Her şey ziyadesi ile basitleşti; Gereken tepkileri vermiyoruz, duyarsızlaştık. Aslında bizi buna kimse zorlamadı, Global Dünya'nın kaçınılmaz olaylarından biz de nasibimizi aldık sadece ve almaya da devam ediyoruz. Tepkisizleştik, tahammülsüzleştik. İnsanlar inanılmaz derecede tahammülsüz sabırsız ve her an problem çıkartabilecek bir potansiyele sahip. Bu gidişle artılarımız kalmayacak. Bizim bir özümüz var;Barış Manço'muz var, Zeki Müren'imiz var, Kemal Sunal'ımız var... Ve daha sayamadığım bir sürü değerli sanatçılarımız var. Değerli sanatlarımız var. Ama zamanla bunlarda yok olmaya yüz tutmuş. İşte bu durum beni ciddi anlamda üzüyor ve gözlerimi doldurmaya yetiyor...