Müsadelerinizle ben de bu konudaki kendi tahlilimi ve düşüncelerimi paylaşmak istiyorum, anti parantez olarak farklı konulara değinirsem de mazur görün...
Aşağı yukarı, başlangıçtan sonra iç politikada da, dışarıda da takip edenlerin ve ulusşararası ilişkilere meraklı olanların tahmin ettiği şekilde olayların gerçekleşmeye devam ettiğini düşünüyorum; çok istisnai bir sürpriz olmaz ise...
Öncelikle, Rafeal Sadi'nin haberi ve yaklaşımı ile başlamak istiyorum. Kendisi İsrail penceresinden bir haber yayınlamış, Türkiye'de de uzun süre yaşadığından ve bu ülkeyi de sahiplendiğinden olsa gerek, İsrail penceresinden bakarken, Türkiye'nin izlemesini istediği politikalara da değinmiş, Bu ülkede yaşayan herkes gi bi onun yaklaşımına da saygı duyuyorum, hatta siyasi olarak mevcut iktidar partisi karşıtı duruşuna da *en az her Türk vatandaşı kadar * hakkı olduğunu düşünüyorum. Anca Voltaire'in dediği gibi düşüncesini savunma hakkını sonuna kadar savunmakla birlikte düşüncesine ve yaklaşımına katılmıyorum.
Zira, ancak ve ancak, İsrail terörle beslenmiyor olsa idi, El-Fetih ile bir şekilde anlaşabilse idi ve sürüncemede kalan Filistin Halkı da Hamas'ı iktidar yapmasa idi, El-fetih'i ve Hamas'ı terörist ilan ederek tüm görüşme yollarını tıkamasa idi (Tony Blair bile uluslararası platformlarda bu yanlışlığa işaret etmişti, takip edenler bilir...), İsrail uluslararası hukuk ve kurumlara saygılı ve onların bir parçası olsa idi, tekrarlıyorum; İsrail Hamas ve Hizbullah terörü ile beslenerek insanlık dışı saldırılarda bulunmasa idi (Ankara'nın bir ilçesi kadar ancak olan bölgeye savaş uçakları ile fosfor bombaları atacağı yerde güçlü(!) istihbarat ve kara operasyonları ile tüm terör sorumlularını etkisiz hale getirse idi, abluka da en temel ihtiyaç maddelerini bile yasak kapsamına almasa idi, inşaat malzemelerine *savunma yapıları yapılması ihtimali* nedeni ile yasak koymasa idi, ..... Yerden göğe kadar kendisine katılabilirdim. Ancak bunların hiçbiri olmadı.
Taliban noktasına vurgu yapmış sayın İsis, -ki hakikaten söylenmeyen ama kelimenin tam anlamı ile *bam teli*ne dokunma noktasında bir vurgu yapmış... Özetle söylemek gerekirse, tepki olarak *sokağa dökülmek* kavramı ile Türkiye'nin toplumsal/sosyal yapısından, Sol akımlar ile Fİlistin arasındaki bağa kadar uzar açıklaması... Ama içiniz ferah olsun, benim tanıdığım bazı bilinçli müslüman yahut sizin daha tabirinizle *İslamcı* insanlar taliban'nın zulmüne de dünyanın herhangibir yerinde zulüm görenlere de İsrail'de, Afganistan'da, Çin'de, haksız yere hayatını kaybeden siviller için gözyaşı dökmekle kalmayıp ellerinden geleni(gelirse) esirgemezler... Acı ama gerçek genele baktığınızda azınlıkta bu tanıdığım insanlar.... En önemli faktörlerden biri de, medyadır ki, son zamanda bile, şehit düşen askerler ve aileleri geri planda kalıyor, yozlaşma siyasette de medyada da had safhada zati!!!
Ayrıca da, Amerikan karşıtlığının da yükselişte olduğu bir ortamda, Amerika'nın düşman ilan ettiği bir grubun öldürdüklerine sahip çıkmak bu aralar *out*!!! (kara mizahı mazur görün ancak başka bir açıklaması yok)
Ülke olarak en azından Pakistan Taliban ile savaşmakta -terörü kendi topraklarını da etkilediği ve Amerika'nın zorlaması da olsa- Türkiye, Nato kapsamında göstermelik de olsa orada askeri varlığını yerel ülke askerlerini eğiterek de olsa göstermekte... Anti-Amerikancılar, işbirlikçi demesinler bana, derlerse de canları sağolsun......
Rafeal Sadi'den gene referans alarak, hükümetin teşvik ettiği veya desteklediği varsayımı doğru da olabilir yanlış da olabilir. Ancak unutulan bir şey var, aylar önceki Mısır kafilesinde Mısır yetkilileri tüm katılımcıları tutuklamış ve uluslararası tepkiler geldiğinde ancak zorla geçişe ve geri dönüşlerine izin vermişti. Hatta Türk bayrakları ile yardım kafilesinin geçmesine izin vermemişti, ve o da apayrı bir tartışma konusuydu....
Burada ne olursa olsun bu bir protesto idi, katılırsınız katılmazsınız. Ancak hükümetin tepkisine ve desteğine baktığımda, ben burada yazılanlardan da genel yorumlardan da kısmen farklı düşünüyorum. Çünki, bugün öyle veya böyle tutuklu yargılanan Doğu Perinçek, İsveç'te saçma sapan bir sebepten tutuklandığında, aynı hükümet tüm diplomatik kanalları kullanmıştı. Hükümetin bu olaydaki yaklaşımı, en baştan beri, açıklamalarda maksimum sertlik olmasına rağmen, savaş açmak yahut ilişkilerin tamamen kesilmesi gibi bir durumun söz konusu olmadığı yönünde idi, hatta ilişkilerin kesilmesi bir yaptırım olarak dillendirilmişti.... Ayrıca, hükümeti bir kenara bırakın *tüm meclis* ortak kınama bildirisine imza koydu.... Ben genel olarak yaklaşımı doğru buluyorum, hatta Ortadoğu politikasına baktığımızda, söylendiği ve yazıldığı gibi *Kasımpaşalı* üslubu değildir uygulanan, Davutoğlu'nun dış politika stratejisidir. ki bakan ve danışman olmadan, siyasetle hiç ilişkisi olmadan, ders almış ve birlikte çalışmış tanıdıklarım olmuştu, her dış politika sohbetinde ekol olarak ismi geçerdi... Başarılı olur mu olmaz mı onu zaman göstericek... Hatta bir nokta da var, kimse değinmemiş ona, Recep bey/Tayyip bey/Erdoğan, nasıl sıfatlandırırsanız artık, barış ortamının oluşabilmesi için el-fetihin de hamasında *acı ilacı içmek* zorunda olduğunu açıkca vurguladı. Bu yaklaşım ortadoğuda kimsenin işine gelmeyen, ve benim anladığım hiçbirşekilde salt israil karşıtı olmayan, Filistin idarecilerini de sorumluluğa iten bir söylemdir... dediğim gibi tutar yahut tutmaz onu zaman gösterir...
Bugün, şu sonuçta netleşmeye başlamıştır artık, Ortadoğu halkları ve idarelerinin ne kadar farklı görüşte olduğu, İsrail'in uluslararası hukukta ve politikada kendisini nasıl yanlızlaştırdığı artık aşikardır.
Terör ve Pkk benzetmelerine gelince, hamas ile pkk kıyaslaması bence yanlıştır, hamas eleştirilir ancak siyasi olarak zaten çok saçma sapan bir durum söz konusu ona da girersem çok daha uzun sürer...Kısaca, nasıl ki devletimizin yanlış politikaları, Pkk'nın destek bulmasına ve daha da saldırganlaşmasını güçlenmesini sağlamışsa, İsrailin politikaları da Hamasın radikalleşmesini ve Filistin halkında da daha fazla kaosa ve çözümsüzlüğe yol açmıştır... Komplo bile dense, pkk İsrail ilişkisi vurgulaması pek yapılmamış... Ancak bir benzetme illa ki gerekiyor ise, Taliban ile İsrail kıyaslanabilir. Zİra her ikisi de kendi dinlerine ihanet etmiştir!!!
Bana katılana da katılmayana da saygı duyarım, hatalı olduğumu düşündüğünüz bir vurgu yaparsanız da yakın zamanda cevaplayamayabilirim, zira sınavlarım ve yetiştirmem gereken iki konferans bildirisi nedeni ile ziyadesi ile yoğunum....
saygılar