Nur-u Ziya Sokağı
Bugün merkez binamızın da içinde bulunduğu, Galatasaray’daki Nur-u Ziya Sokağı nice misafir ağırladı, nice ömürler yaşadı, büyük bir yangın geçirip yeniden inşaa edildi, bazen yalnız kaldı, terk edildi, ama mahalle hüvviyetini hiçbir zaman yitirmedi. Nur-u Ziya Sokağı, Tanzimat Devri’nin de en itibarlı sokaklarındandır. O dönemden, hatta 16. yüzyıldan bugüne kadar siyasi, ekonomik, toplumsal gelişmelerden bu denli etkilenen sokak azdır. Osmanlı-Fransız-Leh uzlaşması, Lehistan’ın bölünüşü, Rus Devrimi, kozmopolit üç kıta imparatorluğunun çöküşü, mübadeleler, “Vatandaş Türkçe Konuş Kampanyası”, Varlık Vergisi, 6-7 Eylül, 1974 Kıbrıs krizinin dolaylı ve dolaysız olarak oluşturduğu psikolojik ortam, sokağın topoğrafisini kökten değiştirdi.
Eskiden adı Polonya Sokağı idi. 1930’larda devrin belediye meclisi tarafından adı değiştirilip Mason dünyasının iki önemli kavramı olan “Nur” ve “Ziya” yı bir araya getiren “Nur-u Ziya” adını aldı. Tarihi boyunca büyük sarsıntılar geçiren bu sokak bugün eski dokusunu tamamen koruyamamakla beraber, gene de taşıdığı melez mimariyle son derece özgündür. Polonya Sokağı büyük bir olasılıkla Polonya’nın bölünüp siyasi bağımsızlığını yitirdiği yıllarda İstanbul’daki Fransız Büyükelçiliği’ne sığınan Leh ulusal direnişçileri için verilmiş bir ad. Bu sokağın bulunduğu bölge adeta bir Fransız mahallesi idi. Sokağın İstiklal Caddesi girişinin yanında High School’un heybetli binası bulunuyor. İngiliz High School Kız Lisesi 1858 yılında Lady Redcliffe tarafından Fransız Hanedanlığı’nın bir kolundan gelen Franchini-Longueville’nin evinin arsasına kuruldu.
Kırım Savaşı’ndan ötürü oluşan Osmanlı-İngiliz konsensüsü sonucu Sultan Abdülmecit, bugün okulun bulunduğu binayı Lady Redcliff’e hediye etme jestini gösterdi. Böylece İngiliz High School oluştu. Okul, 1979’da devletleştirildi ve 1980’de Beyoğlu Anadolu Lisesi haline geldi. 19. yüzyılın başında , bu mekanda Polonya Sefarethanesi yer alıyordu. Polonya’nın bölünmesi sonucu Osmanlı Devleti bir kısım Polonya muhacirini İstanbul’a kabul ediyor. Tartışmalı bir görüşe göre, köylü olanlar Polonezköy’ü kurup, oraya yerleşiyor; şehirli olanlar da Beyoğlu’na, kendi elçiliklerine yakın bir sokağa geliyorlar.
Biraz aşağıda, sokağın sol tarafında yer alan evde Franz Liszt 40 gün kalmış. Bugün üzerinde plaka bulunan ev ile Liszt’in oturmuş olduğu ev aynı ev değil. Liszt’in İstanbul’u 1847’deki ziyaretinden iki yıl sonra çıkan yangın sonucu bu sokak tümüyle yanıyor ve arkasından yeniden imar ediliyor. Arsaları çok dar ve değerli olan evlerin sahipleri birbirlerine bitişik duvarlarının ortak yapılmasını ve masrafların birlikte ödenmesini istiyorlar. Bu işlemin yürütülmesi için yazılan kağıtlardan bu yangını saptamak mümkün.
Bugün H.K.E.M.B.L Derneği’nin bulunduğu bina 19. yüzyılda İtalyan Kraliyet Mektebi, daha sonra İtalyan Konsolosluğu oluyor. 1928 yılında Derneğimiz tarafından satın alınan bina, 1935 yılında bilumum cemiyet faaliyetlerinin durdurulmasıyla halk evlerine tahsis ediliyor. 1948 yılında ise yeniden H.K.E.M.B.L’na veriliyor. High School’un bir altında 19. yüzyılda Ragusa Kent Cumhuriyeti temsilcisine ait bir bina ve müştemilatı vardı. Ragusa o dönemde Dalmaçya kıyılarında bağımsız bir Balkan Cumhuriyeti.
1918’de Avusturya’dan Yugoslavya’ ya geçen bu kent Dubrovnik adını alıyor. Bu diplomatik büro kaldırılınca yerine çeşitli dans okulları açılıyor. Bina sonradan yıkılıyor. Fransız Sarayı (elçilik) 1535’te inşaa edildikten sonra, 1831 yangınında tamamen yanıyor ve 1838’de yeniden düzenleniyor. Yeniden düzenlenme Büyükelçi Choisseul-Gouffier tarafından gerçekleştiriliyor. Sefir Maurice Bombard zamanında giriş kapısı Polonya Sokağı’na alınıyor. Nur-u Ziya Sokağı’nı araştırırken bir gerçekle yüzyüze geldik. Bu araştırma bitmeyecekti. Hergün yeni bir şey öğreniyorduk. Bu sokağın insanlarında ne hikayeler, ne ömürler gizliydi. Sokağın ağzı dili olsa da konuşsa, diye düşündük sık sık. Fakat nokta koymak da gerekiyor. Biz noktayı Ziya Umur Üstadın Mimar Sinan Dergisi’nde çıkan makalesinden bir bölümle koymak istiyoruz. “ O zamanlar Türkiye değil ama İstanbul dünyayı çok yakından takip eden, bazen dünyanın önünde giden metropollerden birisiydi. Ve rahatlıkla diyorum ki, 19. asrın sonlarına kadar Beyoğlu Caddesi, İstanbul’un değil, bütün Avrupa’nın en büyük caddesiydi. Kaldı ki hiçbir şehir İstanbul kadar en çeşitli milletleri bir araya toplamış değildir. 500 bin kişilik koca metropol nerede, şimdi 5 milyon kişilik köy nerede? Tabii bu büyük caddeye açılan bütün yolların da ehemmiyeti büyüktü. O zamanlar otomobil trafiği olmadığından bir yolun ehemmiyeti genişliğiyle değil, içinde oturan adamlarla ölçülürdü. Bizim Nur-u Ziya Sokağımız bu yan yolların en mühimlerinden bir tanesi idi.”
Tunç Şanad Kardeşin katkıları ile internetten derlenmiştir.