Yaklaşık iki yıl önce Sayın Mozart'ın sormuş olduğu bu soruyu niçin yeniden gündeme getirdim?
1- Soruya, bildiklerime dayanarak doğru olduğum bir yanıtı verebilmek için (Aslında bu konu forumda başka başlıklar altında da irdelendi, biliyorum ama yinelenmesinde sakınca yok.)
2- Sayın Mozart'ın sorusunun kapsamındaki bir yanlış deyişi düzeltmek için. (Aslında bu konu da forumda başka başlıklar altında irdelendi ama bir kez daha değinmekte zarar yok; yarar var.)Önce birincisi…Türkiye’de var olan tek rit Eski ve Kabul Edilmiş İskoç Riti’dir.
Türkiye’de bu ritin var oluşunun açık seçik bir gerekçesi vardır. Bu rit dünya yüzünde herhangi bir merkezi otoritesi bulunmayan tek rittir. Bu ritin her bir ülkedeki yüksek şûra ya da süprem konsey olarak anılan otoriter yönetici organı, özgür, bağımsız, ulusal ve gücünü başka herhangi bir kaynaktan almayan bir nitelik taşır. Bu, diğer mason ritlerinin hiçbirinde yoktur.
Bu ritin bir diğer özelliği, öğretim kapsamının, bir diğer deyişle ritüellerinin, bulunduğu ülkenin koşullarına, anlayışına ve kültürüne göre uyarlanabilmesidir. Diğer mason ritlerinin hiçbirinde böyle bir esneklik yoktur.
Diğer mason ritleri arasında Türkiye’ye uyarlanabilecek olan iki rit vardır. Bunlardan biri Mizraim-Memfis Riti, diğeri de Uluslararası İnsan Hakları Karma Riti’dir. Bunlara ek olarak belki bir de Fransız Riti’nden hatta Yetkinleşme Riti’nden söz edilebilir ama o ritlerin Eski ve Kabul Edilmiş İskoç Riti’ne ekleyebileceği bir şey yoktur.
ABD merkezli olduğu için dünyanın yoğunluk ve yaygınlık bakımından belki de ikinci sırasında düşünülebilecek olan York Riti (Amerikan Riti) yapısı ve öğretisel içeriği bakımından bizim insanımıza uygun değildir. Aynı şeyi İngiliz Masonluğu Sistemi için de söylemek olanaklıdır. (bu ise bir “rit” olarak anılması da bir rit gibi çeşitli ileri derece kollarından oluşur)
Türkiye’de hepsini toplasak yaklaşık 20 bin mason var. Bu sayıda mason bir diğer mason ritini barındırabilecek boyutta değildir. Kaldı ki bir diğer mason ritini Türkiye’ye getirmek çok uzun vadeli ve çok zahmetli bir iştir. Bunun için günümüzün koşulları altında yurdumuzdaki masonların bir bölümünün localarından ayrılarak yeni baştan ve ayrıca örgütlenmesi, bu amaç doğrultusunda yıllarını harcamaları gereklidir. Bunu niçin yapsınlar? Sırf yeni bir rit kurmak ya da bir başka riti Türkiye’ye getirmek için böyle bir serüvene girişmeye değer mi?
Bu iş aslında hiç de kolay olmasa gerek, davulun sesi uzaktan hoş gelse de…
Şimdi gelelim ikinci konuya…Shrine Riti diye bir mason riti yoktur. AAONMS kısa adıyla da anılan, ABD merkezli Shriner Örgütü bir mason rti değil, bir paramasonik kuruluştur. Üyelerini eskiden en yüksek derecedeki masonlardan alırdı; şimdilerde üstat derecesini almış her mason Shriner olabilmektedir. Bu örgütün tek dereceli bir ezoterik uygulaması vardır; üyeleri masondur fakat bu bir mason riti değildir.
Ancak şunu belirtmekte yarar var: Shriner Örgütü, başta ABD olmak üzere bulunduğu ülkelerde insan ve toplum için çok yararlı hizmetler üretmektedir. Bu nedenle son derece ve haklı beğeni toplamakta, üyeleri de o ölçüde saygın tutulmaktadır.
Bu noktada karşılaşılan bir sorun şöyle: ABD’nde birçok kişi böyle bir saygınlık elde edebilmek, kapıların kendilerine daha kolay açılması, köşeleri daha rahat dönebilmek amacıyla Shriner oluyor. Birçok kimse de daha başından bu niyetle masonluğa giriyor. Benim gibi siz de bunu yadırgayabilirsiniz ama Amerikanvarî yaşam tarzında aslında bunun hiç de yadırganacak bir yanı yok; zaten öyle olmalı onlara göre.
Şu bireysel niyetleri bir yana bırakıp Shrinerlerin sağladığı yararlılığı göz önünde tutunca, ister istemez «Bu örgütün niçin Türkiye’de de bir kolu yok? Niçin olmasın?» diye düşünebilirsiniz. Elbette… Niçin olmasın?... Olsa çok büyük yarar sağlar topluma.
Olsa keşke ama beni kara kara düşündüren bir nokta, bu örgütün amblemi.
Ah şu pala olmasaydı!
Shrinerlerin bu olağanüstü başarılı çalışmalarında eşlerinin katkısı yadsınamaz. Onun çok büyük etkisi var. Nitekim onlar için de bir diğer örgüt kurulmuş durumda: Daughters of the Nile (Nil’in Kızları) adını taşıyor.
Elbette biri olunca öteki de olmalı. Olur da… Ancak ah şu amblemdeki pala!
Amaaan canım sen de!... Tasalandığın şeye bak. Örgüt (dernek) hele bir kurulsun da, Türkiye’deki amblemi pek kimseyi huzursuz etmeyecek bir biçimde biraz farklı olarak da düzenlenebilir. İş ki o noktaya gelinsin.
Sayın Türk masonlarına açık öneri: Haydi….