1911 de yayınladığı Beyanname .
5.Zilhicce. 1329 ve 14 teşrinisani Beyanname .
Beyanname uzun ama kısa bi bölümünü aldım .
Bi Lutfihi Teâlâ iktisâb ettiğim şu hakâyik-i dîniyye ve
fuyûzât-ı Muhammediyye sayesindedir ki bir çok senelerden beri
İslâmiyyetin ulviyyetini bütün cihâna karşı bihakkın ısbâta
çalışdım. Ara sıra icâb ettikçe bu hizmet-i mübecceleyi el-ân dahî
ifâdan geri durmadım ve inşâ Allahü'r-Rahman geri durmayacağım.
Buna da senelerden beri gerek tahriren ve gerek takrîren neşr
eylediğim makâlât-ı dihiyyem şehâdet eylemektedir. Binâen aleyh
dîn-i İslama muhalif olub da bana isnâd olunan her bir mezheb
veya mesleği kemâl-i şiddetle reddeder ve selâmet-i memleket
ve siyânet-i diyanet nâmına bu gibi tesvîlâta asla ehemmiyet
vermemelerini ve o gibi ebâtîlî bütün kalbleriyle ve lisanlarıyla
reddetmelerini bi'l-cümle ahâlî-i İslâmiyye tavsiyye eyler ve bu
beyannameyi neşirden maksad muhâfaza-i mevkî' olmayıp,
ancak hem bütün halkı düçâr oldukları sû-i zandan halâs etmek,
hem de gerek bu acizin yerine gelecek zata ve gerek şâir
mevâki-i iktidarda bulunan ve bulunacak ekâbir-i devlete isnâd
olunacak bu gibi akvâl-i merdûde ve menfûreye asla havale-i
sem-i i'tibâr olunmamasının sûret-i kati'yyede lüzumunu ve çünkü
selâmet-i dîn ve dünyânın ancak bu noktada bulunduğunu
halisane ihtar eylerim.
Tarık Zafer Tunaya’nın şu ifadelerini, bir çok
araştırmacının sözlerinde bulmak mümkündür: “İlmiyeci ve Hakkı
Paşa’nın kabinesinin Şeyhülislâmı Musa Kâzım Efendi fırkacıydı ve
masondu.”
“Tanzimat döneminde masonlukları, rindlikleri bilinen
kişilerden tutumunu değiştirip aşırı dindar gözükebilenler yakayı
kurtarabiliyorlardı. Kendisi de bir mason olan, meşrutiyet dönemi
şeyhülislâmlarından, ulemadan Musa Kazım Efendi, anılarında bu
dönüşümü şöyle anlatır: “Mürtekiplerin büyükleri arasına geçen
zatlar, ayıplarını örtmek, günahlarını saklamak için daima namaz
kılarlar, seccadelerini resmi makamlara bile taşırlardı. Rahmetli
Abidin Paşa (Kanun-i Esasi Komisyonu üyesi) feylesof bir zat
olduğu halde [o zaman feylesof demek dinsiz demekti] başını
seccadeden kaldırmazdı. Mabeyin’de ve Bab-ı Ali’de makbul ve
beğenilir kişi olmak için mutlaka post-nişin güruhuna katılmak
zorunluluğu vardı… Halifelik, Tanrılık seviyesine yükseltildi. Saray
dolaylarında dergâhlar açıldı. Şeyh Zâfir, mağripten maşrika
kondu. Ebü’l-Hudâ beraber sarayı tehlilhâne yaptılar.”31
Musa Kazım Efendi hakkındaki “masonluk” iddiasının, onun
icraatlarının muhaliflerince geliştirilmiş ithamlardan öteye bir
anlam taşımadığını savunanlar da bulunmaktadır:
“….Musa Kazım Efendi "masonluk"' ithamı ile karşı karşıya
kalmıştır. Ne var ki, Musa Kazım Efendi vakıfların bir genel
müdürlük altında toplanarak şeyhülislâmlığa bağlanması
meselesinin ne kadar önemli ve tarihî bir karar olduğunun
farkındadır ve bu sebeple de kendisine yapılabilecek her türlü isnat
ve iftiraya göğüs germiştir. Yukarıdaki ifadeleri arasında geçen
“Her türlü ithamları göze alarak yapayım, dedim. Hakikaten bir
itham altında kaldım.” sözleri de muhtemelen kendisine yapılan bu
masonluk ithamına bir telmih olmalıdır.”
Kaynak
Cumhuriyet Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi .
Doç. Dr. Bayram Ali ÇETİNKAYA
Farklı kaynaklarda farklı anlatımlar olabilir.