Masonlar.org - Harici Forumu

 

Gönderen Konu: ORTA ÇAĞDA YAHUDİLER - 4  (Okunma sayısı 2539 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Haziran 16, 2010, 08:53:42 öö
  • Seçkin Üye
  • Uzman Uye
  • *****
  • İleti: 7217
  • Cinsiyet: Bay




Orta Çağın ilk dönemlerinde Avrupa’daki doğulu uzak yol tüccarları öncelikle Yahudi idi. Bu tüccarlar, toplum genelinde, onların açısından “yabancı” sayılan bir çevre içinde, yalnızca ticarî bir varlık olarak algılanmaktaydı. Ancak ilerleyen dönemlerde, özellikle “barbar istilâsı” olarak anılan akımların ve buna bağlı olarak oluşan kavimler göçünün Avrupa kıtasının hemen tümünü bir oraya bir şuraya savuran çağda ticaret de geriledi hatta durma noktasına kadar geldi. 10. yüzyılda yine canlanmaya başlayıp, 11. yüzyılda âdeta üstünlük sağlayan bir hale gelince, daha önceleri de görülmüş olan ticarî kent merkezleri yeniden türemeye başladı. Bu yerleşim alanlarında oturan Hıristiyanların çoğu da tüccardı. Tüm toplumun köle sayıldığı bu çağda tüccarlar özgürlüklerine de pek meraklıydı hani. Feodal senyörlerden, kendileri için de özgürlük, ayrı bir yargı sistemi istediler. Buna kavuşunca da kendilerine tanınan ayrıcalıkların resmileştirilmesini dileğinde bulundular. Ancak birçok merkezî otorite buna karşı çıktı. Buna karşın kentler kendi içlerinde istedikleri gibisini yaptı.

Bir Kuzey Avrupa kenti, soylu ile köylü arasında tarımsal bir ilişkiye dayanan Orta Çağ toplumunun klasik toplumsal düzenine uygun değildi. Kentlerde yasalaşan kentsel özerklik, kenti feodal hukukun dışına itiyordu. 12. yüzyıldan başlamak üzere, tüm Avrupa’da kentsel işlerin denetimini ele geçiren yeminli tüccar meclisleri ve bunların merkezi otoriteden (krallıktan) istediği haklar, âdeta devrimci bir gücü temsil ediyordu.

Avrupa’nın yeni ortaya çıkan ve merkezi otoritenin kuşku ile karşıladığı kentlerinde yerleşik Yahudilerin varlığı, Yahudi karşıtı duygunun dinsel ve ekonomik arka planına eklendi. Diğer kentliler kentin senyöründen bağımsız olmaya çalışır ve bundan onur duyarken, Yahudiler kendi senyörlerine bağlı kalmayı, Hıristiyanların elde ettiği olanaklardan yararlanmak yerine senyörün yargısına uymayı yeğledi. Bu nedenle sonradan kentlilerce toplumdan dışlanmayı hak etmiş oldular. Bu işin sonunun bu biçime döneceğini düşünememişlerdi; nasıl düşünsünlerdi ki!

Bir krala, bir barona, bir düke ya da başka bir otoriteye doğrudan bağımlılık, Yahudi imgesini pekiştirdi. Dahası, almış oldukları yazılı belgeler özyönetim ödünlerini içeriyordu. Bu durum, kentli Hıristiyan burjuvazi ile bunların ortasında yer alan âdeta yarı-özerk diyebileceğimiz Yahudiler arasındaki farkları daha da ilerletti. Bazı kentlerde Yahudiler, Hıristiyan kentlilerin haklarına eşdeğer haklar elde etti ama şunu unutmayalım ki her yerde kamu görevlerinden dışlandılar ve özel vergiler ödemek zorunda bırakıldılar.

Orta Çağda her kentli, kentsel otoriteye itaat ve kent barışını sağlamak için belirlenen yükümlülüklere bağlılık yemini etmek zorundaydı. Bu yemin elbette sıradan bir söz veriş değildi; dinsel nitelikliydi. Ancak Yahudiler bu Hıristiyanca yemini edemiyor, üstelik bundan kaçınıyorlardı. Biur de bu yüzden ne feodal sistemde ne kent topluluğunda sağlam bir yer edinebiliyorlardı.

Genel olarak Avrupa kentlerindeki Yahudiler, İngilizcede “Jewry,” Almancada “Wüdengasse” Fransızcada “Rue des Juifs” denilen bir sokak ya da kesimde, Hıristiyanlardan ayrı yaşardı. Özellikle 13. yüzyıldan sonra Hıristiyanlar ile Yahudilerin ilişki kurmasını engellemek isteyen Kilise, Yahudilerin yaşamasına izin verilen bu yerleri saptayan birtakım yasalar çıkarınca, yalıtılmış bir oturma sistemi Hıristiyan-Yahudi ilişkilerini daha da zayıflatmaya başladı. Orta Çağın ileri dönemlerinde Yahudilere ilişkin popüler korku ve nefretin yoğunlaştığı ve Yahudi karşıtı basmakalıpların mantar gibi bittiği görülür. Artık o Yahudi mahalleleri, nasıl olduğu bilinmez hatta korkulacak yerler halini alıp, giderek daha fazla ürkmüş Yahudi sevmez Hıristiyan kitlelerin hedefi haline geldi. Bazı kentlerde halk, kendi senyörlerinden Yahudileri hoş görmeme hakkını almaya girişti. Bunu elde ettiler de… Böylece Hıristiyan kentlilere Yahudileri dışlama ya da onları sürme izni verilmiş oldu.

Yahudilere tanınmış o bir tür yasal kimlik kısıtlı kaldı ve gereğinde Hıristiyanlara karşı dava açma ayrıcalığına kadar genişleyemedi. O yasal kimlik, birçok yönüyle tersine, Yahudilerin aleyhine işledi. Genel olarak Yahudi tüzel statüsü, yöneticilerin, kendi Yahudi uyruklarından önemli tutarlarda para sızdırabilmelerini sağladı. Bir diğer deyişle Yahudiler artık oralarda yaşayabilmek için bunun bedelini hayli ağır biçimde ödemek zorunda kaldı.



Tüm bu anlattıklarımın Avrupa’da tümüyle ve aynen geçerli olmadığı tek bir yer vardı. Diğer birçok yazımda üzerinde özenle durduğum, Orta Çağ’da dehşetli bir kendine özgülük gösteren bölge: Languedoc ve Provénce… Oradaki Yahudilerden ayrıca söz etmek gerek.


ADAM OLMAK ZOR İŞ AMA BUNUN İÇİN ÇALIŞMAYA DEĞER.


 

Benzer Konular

  Konu / Başlatan Yanıt Son Gönderilen:
0 Yanıt
3058 Gösterim
Son Gönderilen: Haziran 10, 2010, 01:05:16 ös
Gönderen: ADAM
0 Yanıt
2563 Gösterim
Son Gönderilen: Haziran 11, 2010, 03:42:05 ös
Gönderen: ADAM
0 Yanıt
2770 Gösterim
Son Gönderilen: Haziran 14, 2010, 01:29:45 ös
Gönderen: ADAM
1 Yanıt
3814 Gösterim
Son Gönderilen: Haziran 18, 2010, 01:01:59 ös
Gönderen: ADAM
0 Yanıt
3240 Gösterim
Son Gönderilen: Haziran 18, 2010, 03:28:49 ös
Gönderen: ADAM
0 Yanıt
4790 Gösterim
Son Gönderilen: Haziran 21, 2010, 11:49:32 öö
Gönderen: ADAM
0 Yanıt
2783 Gösterim
Son Gönderilen: Haziran 22, 2010, 02:24:57 ös
Gönderen: ADAM
0 Yanıt
2822 Gösterim
Son Gönderilen: Temmuz 06, 2010, 12:23:34 ös
Gönderen: ADAM
0 Yanıt
2422 Gösterim
Son Gönderilen: Temmuz 08, 2010, 11:03:50 öö
Gönderen: ADAM
0 Yanıt
3226 Gösterim
Son Gönderilen: Temmuz 13, 2010, 12:13:01 ös
Gönderen: ADAM