ATATÜRK'ten ,GÜNÜMÜZ DEVLET ADAMLARINA ÖRNEK BİR DAVRANIŞ.

[Alşah]

         Üstat Cemal KUTAY'ın "Atatürk'ün Son Günleri" isimli kitabındaki bir anlatısı çok dikkatimi çekti. Tam da günümüz devlet adamlarının örnek almaları gerekir düşüncesi ile sizlerle paylaşmak istedim.
       
         "Milli Mücadeleden sonra ülkede bazı haksızlıkların olduğunu bilir. Milli Mücadele'nin temel taşlarından  Balıkesir Kongresinde vazife almış bir vatandaşın, kendisinin de tanık olduğu bir olaydan dolayı yargılandığını ve   bazı haksızlıklarla mahkum edilmiş olduğunu öğrenince, 13 Haziran 1926'da Balıkesir'i ziyaretinde, bu vatandaşı davet etti ve sordu :

         "-Hadiseyi ben biliyorum. Seni nasıl mahkum ederler? Neden beni şahit göstermedin ?" dedi ve Ankara'ya gelmesini söyledi.

          Çankaya'da devrin Adliye Vekili ve müsteşarıyla karşılaştırdı.

          Vekil Mahmut Esat Bozkurt, kararın bütün adli mercilerden geçtiğini, kesinleştiğini, hükmün yerine getirildiğini, yapacak bir şey olmadığını söyledi. Fikrini açıkladı."

          Gazi, "-Hiçbir haksız hükmün hak önünde  kapıları kapatılamaz. Sadece buna değil, bunu misal alarak böylelerine çare bulacaksınız, icap ederse, hukuk ilmine yeni esaslar getirerek."

          Tecrübeli müsteşar çareyi açıkladı:

           "-Yeni delillerle  muhakemenin tekrarı istenebilir." dedi.

          Gazi, hak sahibine döndü:

          "-Hemen davayı aç, beni de tanık göster, gelir şahadet ederim. Bunu vaktiyle düşünmeliydin. Beni tanımıyor musun? dedi ve sonra içini
çekti:
         
         "Görüyorsunuz....İnsanlık hala HAKKI koruyamıyor....dedi."

          Günümüz devlet adamlarının davranışları ile kıyaslandığında, Ulu Önderin devlet adamlığı yanında adalete bakış açısı da ne kadar farklı. Ah ATAM  ah. Ruhun şad olsun.
   
         Saygılar-sevgiler.

[Alşah]

          Yine üstadın aynı eserinden çok beğendiğim bir bölümü aktaracağım sizlere.
                                                " GAZETE KAĞIDI İLE SİGARA!"
         " Cumhuriyetin ilk seneleri idi. Gazi'ye hakaretten sanık bir köylü için idareciler kovuşturma yapıyorlardı. Hakaret şahsi olduğundan, dava açılması için izin gerekiyordu.
           
          "Ben ne yapmışım ona?"
           Gazete kağıdı ile sardığı sigarasını yakarken kağıt tutuşmuş, dudakları yanmıştı.
           Kendisinden, dava açılması için izin isteyen vekile sordu :
          "-Siz hiç gazete kağıdına sarılmış tütünden sigara yaparak içtiniz mi?"
           Hayır cevabını alınca, hükmünü verdi:
          "-Ben Trablus Garp Harbinde içmiştim, bilirim. Pek berbat şeydir. Köylü bana AZ KÜFRETMİŞ. Siz bunun için MAHKEMEYE VERECEĞİNİZE, ONUN İNSAN GİBİ SİGARA İÇMESİNİ TEMİN EDİN."

          İşte böyle! Şimdiki devlet adamlarına, sözde lider geçinenlere bir laf edin  bakalım ! ne cezalara, ne tazminatlara hükmolunur. Onun için ATATÜRK olmak o kadar kolay değildir. Önce beyin,  sonra sevgi ve yürek ister!.

          Saygılar-sevgiler.

[38]

Çok güzel paylaşımlar Sayın Alşah.
Bir çok savaşa girip çıkacaksın. Ölümü göreceksin, yaşamı göreceksin, zaferler kazanacaksın, Halkın gözünde en sevilen kumandan olacaksın. Yetmeyecek, padişaha direneceksin, Anadolu ya gideceksin, halkın arasına karışacaksın, Onlardan destek isteyeceksin ve yine zafer kazanacaksın. Düşmanının bile sana iltifat ettiğini duyacaksın. Cumhuriyet'i kuracaksın, Nobel barış ödülüne aday gösterileceksin.
Bütün bunlara rağmen alçak gönüllüğünü koruyacaksın ve "Egemenlik kayıtsız şartsız Milletindir" diyeceksin ve bunu hakikaten gönülden söyleyeceksin. Atatürk'ün benzeri bizim tarihimizde zaten yokta, Dünya tarihinde bile benzerleri çok az.

O, saati sordu.
Paşalar: "Üç" dediler.
Sarışın bir kurda benziyordu.
Ve mavi gözleri çakmak çakmaktı.
Yürüdü uçurumun başına kadar,
eğildi, durdu.
Bıraksalar
ince, uzun bacakları üstünde yaylanarak
ve karanlıkta akan bir yıldız gibi kayarak
Kocatepe den Afyon Ovası'na atlayacaktı.

Nazım Hikmet RAN     

[blackfriairs]

Herkes Mustafa Kemal'in iyi yönlerini dile getiriyor peki kötü yönleri ? M.Kemal Halife olmak istemişmidir istememişmidir ? Yeni devlet kurma fikri ona mı yoksa arkasındaki güçlere mi aittir ?

[ozkann]

Elbette devlet kurma fikri arkasındaki güçlere aittir.
Yoksa hangi vatanseverin aklına bütün dünya onu parçalamak üzere saldırmışken, emrindeki askerler ölürken, milletin açlık sefalet zavallılık içinde 'hak etmediği halde' yok oluşa sürüklendiğini görürken, 'hasta adam' ele geçirilmiş, zihnen iğdiş edilmişken yerine milletin temsil edileceği modern bir devlet kurma fikri gelsin ki.

Kaburgası kırık iken dahi görevinin başında olmasının arkasındaki motivasyon yine bu güçtür.
Hasta ve yorgun iken yatağından kalkıp Hatay meselesi ile ilgilenmesinin arkasındaki itici güç yine aynıdır.
Cephesinin düştüğünü düşünen ve "hayale gerek yok" diye kendi kendine tekrar eden İnönü'ye
gülümseyerek "merak etme, geri çekilir şurada boğarız" telkinini verir.
Hakikatten de başarılı olurlar.
Gülümser bunları söylerken ve kendinden emindir daha doğrusu arkasındaki güçten emindir.
O güç, gözünü kırpmadan canını verecektir.

O güç millettir. Arkasında önünde aklında kalbinde hep bu güç vardır.

[38]

Atatürk halife olmak istese olurdu. Padişah olmak istese onu da olurdu? Hatta ülkeyi düşmana verelim bende o düşmanın bana verdiği yetkilere dayanarak ülkeyi yöneteyim dese o da olurdu. Zaferler kazanmış, düşmanı alt etmiş milletinin gözünde büyük bir kumandan halife mi olamayacaktı?

[Alşah]

          Öyle bir şey yazmış ki sayın blackfriairs, nereden başlayacağımı kestiremedim. Ama şu kadarını söyleyebilirim. Niyetin üzüm yemekse; buyurun mis gibi bağ ve salkım salkım üzümler  önünüzde, yok ben üzüm yemek derdinde değil de bağcıyı döveceğim dersen, üzüm taneleri neden bir birinin üzerine değiyor  yat aşağı,  bağcının papuclarında toprak var yat aşağı, ver sopayı. Yani senin niyetine bağlı. Ararsan kusurdan bol bir şey yok.  Hata yapmayan insan var mıdır ki?
       
         Dediğim gibi, bu sizin  bakış açınıza bağlı sayın blackfriairs, üzüm  yemek istiyorsanız işte mükemmel bir bağ ve üzümler, yiyin yiyebildiğiniz kadar. Yok; ile de ben bağcıyı döveceğim derseniz ! toprakla uğraştığı için bağcının  papuçlarında toprak var, üzümler de doğanın gereği bir birlerine değiyorlar, ama dövmeye çalıştığınız o bekçinin arkasında  arslan gibi de  evlatları var.  Niyetine girmeden önce  söylemekte  fayda olduğunu düşünüyorum.
     
          Saygılar-sevgiler.

[blackfriairs]

Kimse kimseyi dovme niyetinde degil su anda hukumet yanlisi muhafazakar birisi olarak dusunebilirsiniz ama bir hristiyan olarak soyluyorum bunu. Bu ulkeyi M.Kemal degil arkasindaki gucler kurmustur diye dusunmuyor degilim ...

[Alşah]

            Mustafa Kemal ile ilgili sayısız kitap yazılmıştır. Bunların bir kısmı belgesel, bir kısmı bire bir yaşayanların anlatıları, bir kısmı da derlemeler ve toplamalar sonuca oluşan şahsi kanaatleri içeren kitaplardır.
         
            Bu kitaplar içinde Mustafa Kemal ATATÜRK'ü övenler olduğu gibi, yerenler de vardır tabii ki. Şahsen hemen hemen hepsinden yeterli sayılacak miktarda okuduğum gibi, rahmetli pederimin kendi ağzından anlattıklarını da (bu arada rahmetli pederim ATATÜRK'ün muhafız alayı çavuşlarındandır) karşılaştırdığım zaman , sizin düşüncelerinize katılmam maalesef mümkün değildir.
         
            Özellikle  Amerikan, İngiliz ve  Fransız  yazarların kaleme  aldıkları kitaplarda, O'nun askeri ve siyasi dehası o kadar net anlatılmaktadır ki, bir çok yerli yazarımız bile onlar kadar başarılı olamamışlardır anlatımlarında.
 
             Takdir edersiniz ki, parçalanmış bir imparatorluktan, bağımsız bir cumhuriyet yaratmak o kadar basit bir olay değildir. Bu yolda elbette  kendinize yakın bulduğunuz dost devletlerden de destek ve yardımlar alma zarureti içinde olabilirsiniz. Ama bu egemenliğinize müdahale boyutuna gelmiş mi? gelmemiş mi? buna bakın.
         
            Bildiğiniz üzre, günümüz devlet adamlarının hemen hemen hepsi  iktidar sahibi, güç sahibi olabilmek için belli ülke liderleri tarafından çağırılırlar ve onlar da el mecbur boyunlarını yamulta yamulta, sopalı adamların  bu çağrısına  uyar ve gerekli talimatları aldıktan sonra, adeta kahraman edası ile ülkelerine  geri dönerler.
           
            Mustafa Kemal ATATÜRK, tek bir ülke liderinin ayağına gitmemiştir. Krallar, devlet başkanları, şahlar, sultanlar hep onun ayağına gelmiş, mağlup ettiği ülke kralları dahi kendisini takdir etmiş , karşısında saygı ile eğilmiştir.
               
            Amacım burada size tarih dersi vermek değildir.  Aslında konu başlığına bakarsanız, amacımın ;  Mustafa Kemal ATATÜRK'ü övmek yerine, hareketlerinin günümüz devlet adamlarına örnek teşkil edecek davranışları anlatmak  olduğunu  görebilirsiniz.
 
              Hıristiyan yani gayri - müslüm olmak adil olmaya mani değildir. Tarihi mümkün olduğu kadar tarafsız değerlendirirsek çok daha sağlıklı bilgilere varabiliriz.
           
              Bakınız; 1926 yılında ne demiştir :
           
            "-Genç fikirli demek, hakiki fikirli demektir."
         
           - Üzümün çöpünü, armudun sapını - değil , bizatihi üzüm ve armudun nefasetini öne çıkarmanın daha uygun olacağını düşünüyorum.
           
             Saygılar-sevgiler.

[Alşah]

           Daha önce belirttiğim gibi, Mustafa Kemal ATATÜRK'ü, yabancı yazarlar Türk yazarlardan daha güzel anlatıyorlar. Bakınız; hem TÜRK  ve hem de ATATÜRK düşmanı olmakla ünlü H.C.Armstrong, "Bozkurt" adlı eserinde nasıl anlatmış O'nu...
           ".......Bozkurt sancağı altında ve bir bozkutun  yüreği ve içgüdüleriyle Süleyman Şah'ın yanında at koşturuyor olurdu.
             Askeri dehası ile duyguların, bağlılık ve ahlaki değerlerin zayıflatamadığı acımasız kararlılığıyla, ülkeleri fetheden, kentleri yakıp yıkan  ve seferleri arasındaki barış dönemlerini zevkve safa alemleriyle dolduran, vahşi akıncıların başında bir Timurlenk  veya Cengiz Han olabilirdi.
             Oysa o, ölü parçalarını budayıp, küçük ve yoksul bir tarım ülkesini indirgediği can çekişen bir imparatorluğun varisi olarak doğmuştu.
             Ucuz siyaset tuzaklarına, küçük reformlara, bön ve ağırkanlı bir halkı eğitme zorunluluğu gibi rutin işlerin tuzağına düşmüş durumda. Bir imparatorluğun zihniyetiyle kent dışında, küçük Çankaya köyündeki evinden hükmediyor. O, sabah giysilerinin içinde silah olarak bir kara tahta ile bir de tebeşir parçası taşıyan ilkel bir reisti.
             Büyüklüğü bilgisinde ve imkanlarının sınırlarının farkında olmasında yatıyordu.
             Her şeyden çok, o büyük inancında- bu halkın muhteşem geleceğine olan inancında- büyüktü.
             ........
             ........
             Ailesi, dostu olmayan yalnız bir adam olarak, Türkiye'nin halkını sahip olduğu tüm özel mülklerinin ve iktidarının varisi yapmıştır.
             O, Türkiye'de bir daha kesinlikle bir diktatör ortaya çıkmasın diye diktatör olmuştur".

            Keşke bütün diktatörler O'nun gibi olsa....

           Saygılar-sevgiler.