Sevgili ADAM,
Önceki yanıtımda, paylaştığım kaynağın “aydınca bir görüş ve birleştirici bir çabayla kaleme alındığına inandığımı” belirtmiştim. İsterseniz bunun nedenini yerinde bir alıntıyla örneklendirmeye çalışayım. Alttaki altıntı Başrahip İoannis A. Antonopoulos’un dilimize de çevrilmiş olan “Ortodoks Halk İlmihali” adlı kitabının “Tehlikeli Bir Düşman” başlıklı bölümünün tamamıdır (Bu açıklamayı ertelememin nedeni, alıntıyı internet üzerinde bulamamış ve kitaptan yazarak aktaracak olduğum içindi):
“Kıymetli Kardeşlerim, başka hiçbir din, Hıristiyanlık kadar zulme uğramamış, acımasız ve sert hakaret görmemiştir. Bunun nedeni vardır: Şeytan, din düşmanlarını harekete geçirir, çünkü kendisi her iyiliğe karşıdır. Hıristiyanlık daima hücum ve tecavüze uğrar, çünkü gerçeği elinde tutar ve bu gerçek, kanunsuzları rahatsız eder. Hıristiyanlığa karşı açılan savaş amansız ve kesintisizdir. Sürekli ve muhtelif mazeretler ve şekiller altındadır. İkibin yıldır devam eder. Hıristiyan dininin düşmanları arasında Masonluk da vardır. Masonluğun Hıristiyan imanının sinsi ve tehlikeli düşmanı olduğu, örgütün birçok eski yazılarından bellidir, çünkü orada sinkretizm, yani karma inanç keşmekeşi benimsenir. Yani Masonlukta herkes istediği şeye inanmaya serbesttir ve buna hakkı vardır. Daha sonraki yazıları daha sarihtir. Ayrım yapmadan bütün dinleri aynı çuvala koyarlar. Şunu yazarlar: ‘Muhtelif dinler, insanlığın gelişmesinde birer safhadır. Bu gelişme nihai sona doğrudur. Bütün milletler oraya varınca gerçek nura kavuşacaklardır.’ Yani Hıristiyanlığı nihai tanrısal nur ve vahiyden gelen bir din olarak değil de, dinlerden biri olarak kabul ederler. Son yüzyıllarda Masonlukta gerçek Allah ve İsa yavaş yavaş tanrısallıktan indirilip insanlığın muhtelif kahramanları ve ‘eğitimcileri’ arasına kondu ve o düzeyde tutuldu. Masonlukta Promete, Orfe, Eflatun, Buda, Muhammed, Musa ve İsa aynı düzeydedir. Masonlar taraftarlarına, anladıkları dinler hariç, diğer dinleri tanımak zorunda olmadıklarını söylerler. Bu şekilde, şeytani bir yöntemle, Hıristiyan dini, bütün müspet ve vahyolunmuş gerçeklerine rağmen, Masonlarca bertaraf edilip kenara atılmaya adaydır. Onu hurafe ve batıl itikatlar arasına koyarlar (ki aksine, hurafe ve batıl itikat değildir). Masonlar ‘tapınak’ dedikleri (ve dini tapınak olarak saydıkları) Mason localarında, kendisini bize vahyettiği vechi ile gerçek Allah’a ibadet değil, başka bir Allah’a taparlar ve buna E.U.M. (Evrenin Ulu Mimarı) derler. Aslında bu isim ardında Şeytan’ı kastederler. E.U.M. her Mason locasında bir tahtta oturur. Tahtında kurulmuş E.U.M.na taparlar. Taraftarlarını aldatmak için, E.U.M. tahtının yanında Kutsal Kitap’ı da bulundururlar. Ama Kutsal Kitap orada bir şey temsil etmez, çünkü localarda din öğretilmez; aksine, taraftarlarını istedikleri gibi yaşamaya serbest bırakırlar. Herkes istediği dine inanır, istediği şekilde yaşar ve istediği benliği haiz olabilir. Yani Masonluk aslında insanları bilinçsiz ve sorumsuz yapmayı hedef edinmiştir. Bunu yöntemli bir şekilde yapar. İnsanların milliyet, siyasi inanç, dini iman, moral ve ahlaktan mahrum olmasını ister. Tekdüze, itaatkar robotlardan ibaret bir uşaklar toplumu meydana getirmeyi hayal eder. Onun için birçok insan Masonlardan korkar ve onlara itimat etmez. Masonluk insanların dini ve ahlaki hislerini istismar ederek onları kendisine birer piyon ve uşak gibi bağlamayı ister. Bunlar dedikleri gibi ‘kardeş’ değil, sadece menfaatli taraftarlardır. Hıristiyanlar gibi serbest değildirler; takip edilirler. Masonluğun bir din olmadığını iddia ederlerse de, aslında bir dindir: ‘Tapınak’ denilen locaları ve orada karanlıkta yapılan dini törenleri vardır. Bunları gizli tutarlar, çünkü içinde şeytani ve putperest öğeler vardır. Bunların açığa çıkmasından çok korkarlar ve taraftarlarını baskı altında tutarlar; hatta susmaları için onları tehdit ve takip ederler. Masonlar kendi yazıları ile, Hıristiyan dini ile ilgisiz olduklarını açıkça söylerler. Öğretilerine ‘felsefî’ kisve altında masum ve ahlaki bir görünüş verirler ve localarına bazen ‘felsefidernek’ derler. Lakin bu, taraftar çekmek için aldatıcı, saklı niyetli bir paravandır. Dışarıya doğru ve etkili bir imaj vermek için, bazen hayırseverlik jestleri de yaparlar. Masonluğun bir din olduğu, ‘tapınak’ dedikleri localardan ve gizli ‘ayin’lerden bellidir. Kendi kitaplarından, masonik vaftiz (evlat edinme), masonik evlenme töreni, masonik mevlut ve Mason locası (tapınak) açılış töreni gibi dini törenlerin mevcut olduğunu öğreniyoruz. Hıristiyanlıkla ilgisiz oldukları kendi söylediklerinden çıkıyor. Küstahlıkla şöyle derler: ‘Masonluk eski ilkçağ putperest gizemlerinden ve gizli ibadetlerinden artakalmış ve hayata kalmış tek gizemdir… Masonluk direkt olarak eski Mısır gizemlerinden ileri gelmiştir.’ Yani Masonlar eski gizemleri yine hayata getirmişlerdir. Başka yerde de şöyle derler: ‘Yunan Masonluğu önder olarak Promete’yi, Diyonisos’u ve Orfe’yi tutar ve evrenin ebedi kanunlarını böyle formüle eder.’ Masonluk menşeini mahsus o şekilde karışık tutar ki, içinden çıkılmasın. Aslında 18. yüzyılda, Hıristiyanlığı içten yıkmak için İngiltere’de kurulmuş ve oradan bir ağ gibi bütün dünyaya (korku ve baskı ile) yayılmıştır. Bu, devletlerin toleransı ile olmuştur, çünkü birçok devlet adamı da Masondur. Bu gizli örgütte, taraftarların hangi dinden veya milletten olacağı önemli değildir, yeter ki talimata körü körüne itaat etsinler. Yeni üyelerin dini Masonları ilgilendirmez. Bir Hıristiyan Mason olamaz ve olmamalıdır. Hıristiyan bütün dinlere saygı gösterir, ama ‘bütün insanlar kardeştir’ mazaretiyle aynı zamanda iki dine birden mensup olamaz. Tutarlı bir davranış değildir. İnsan kendi kendini aldatamaz. Yalnız bir dine mensup olur ve ona sadık kalır. İsa açıkça söylemiştir: ‘Hem Allah’a hem İblis’e hizmet edemezsiniz.’ Kıymetli kardeşlerim, Masonlukla ilgili olarak yukarıda verdiğim bilgiler çok kısaca arzedilmiştir. Mason faaliyetinden, Masonluk amaçlarının Hıristiyan karşıtı ve düşmanı olduğu belli olur. Zaten bunun için Yunan Kilisesi Kutsal Sinodu 1933 yılında resmen Masonluğu kınamış, Masonluğun Hıristiyanlıkla bağdaşmadığını ve bir Hıristiyanın Masonluğa girmesinin kabul edilemeyeceğini beyan ve ilan etmiştir. Her ne kadar bütün insanlar kardeşse de, bunun adına ve bu sloganı kötü amaçla kullanarak, bir Hıristiyan bir Masonun ‘kardeşi’ (yani aslında din kardeşi) olamaz. Dinimiz Hıristiyanlık bütün insanları kardeş sayar, ama din kardeşliği başkadır. Herkese kardeş gibi davranırız (bunu bize Masonların söylemesine lüzum yoktur), ama kardeşlik adına itaat olmaz. Bir Hıristiyan, bir Müslümanın veya Budistin veya Yahudinin veya rasyonalist bir imansızın ‘kardeşi’ olamaz. O halde dikkat etmeli, başkalarını da uyarmalıyız. ‘Kardeşlik’ adına aynı din çatısı altında bulunulamaz. Bu kısmın başlığında Masonluğa ‘tehlikeli düşman’ dedik. Bu, bizim uyanık kalmamız içindir. Evet, düşmandır, ama aslında tehlikeli değildir, çünkü dinimizin başında önderimiz ve Kurtarıcımız İsa vardır. Sonunda O muzaffer kalır, çünkü sevgiyi öğretmiştir: İnsanları sever. O varken karşımıza bize zarar verecek kimse çıkamaz. O bizimleyken, kimse bize bir kötülük yapamaz. Allah’ın önünde ve karşısında kimse tehlikeli değildir.” (Antonopoulos, İoannis A. Ortodoks Halk İlmihali, çev. T. Buyana, Theofilos Yayınevi, ss 181-185)
Gördüğünüz üzere, bir ilmihaldeki yaklaşıma kıyasla ve hatta "rağmen", paylaştığım kaynaktaki yaklaşım belirgin farklar taşıyor. Elbette bu kıyaslama benim Sayın Antonopoulos’un yazdıklarına karşı olduğum anlamına gelmez, böyle bir durum inancım açısından söz konusu dahi olamaz. Fakat diğer yandan hiçbir ilmihal de hitap ettiği kesimin özgür düşünmesine engel olamaz, olmamalı…
O yüzden, kişileri bağnazlıkla itham etmeden önce bir kez daha düşünmemiz gerekiyor.
Dilerim konuya kendi açımdan bir açıklık getirebilmişimdir.
Saygı ve sevgiler…