Masonlar.org - Harici Forumu

 

Gönderen Konu: İhsan Eliaçık’la Röportaj.......  (Okunma sayısı 2154 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Mart 02, 2017, 10:37:38 öö
  • Orta Dereceli Uye
  • **
  • İleti: 308
  • Cinsiyet: Bay

Dipnot.tv’nin İhsan Eliaçık’la Röportajı:

   Kuran’da Yahudiler ve Bedeviler’i lanetleyen ve olumsuzlayan çok sayıda sure var. Başka kavimlerle ilgili benzer ayetler var ancak Yahudi ve  Bedeviler hala varlığını devam ettiren uluslar özellikle bu yüzden bu iki kavmi soruyorum. Bunu nasıl yorumluyorsunuz?

    Bu kavimler ulusal kimlikler olarak lanetlenmiyor. Yahudi veya bedevi kabilesinden doğan herkes Allah tarafından lanetlenmiştir diye bir şey yok. Davranışları itibariyle lanetleniyor. Ve o günkü davranışları ön plana çıkartılıyor. O davranışlara bundan sonra yeryüzünde her kim sahipse Allahın lanetlerine maruz kalmış ve kalacaktır denmek isteniyor. Bu kabilelerin ayetlere bakarsanız lanetlenmesinin nedeni mal hırsıdır, faizdir. Allah onlara Cumartesi yasağına riayet etmedikleri için aşağılık maymunlar olun der.. Cumartesi yasağı nedir? Hz. Musa zamanında cumartesi yasağı infak günüdür. Altı gün çalışırsın, yedinci gün biriktirdiklerini paylaşırsın. Cumartesi günü paylaşma, mülkiyet edinmeme günüydü. Yahudiler buna riayet etmiyor ve o zaman çok değerli olan balığı avlamak için Cuma gecesinden ağı ırmağa atıyorlar tüm cumartesi günü ağ ırmakta kalıyordu. Pazar günü gelip ağları topluyorlardı. Böylece cumartesi günü herhangi bir şeye sahip olmamış oluyorlar şeriatın emrine riayet etmiş oluyorlardı. Mal edinme hırslarından vazgeçmiyorlardı. Bunun üzerine kuran onlara, aşağılık maymunlar olun ve onları domuzlara dönüştürdük dedi. Kuranda domuz her şeyi yemenin, yemekte sınır tanımamanın, aşağılık maymunda mal hırsının aç gözlülüğün sembolüdür.

  Bedevilerde aynı nedenle Kuran’da anılmaktadır. Bedevilerde Kuran’ın ritüellerini kabul edip ibadet ediyor ancak mal vermeye gelince yanaşmıyorlardı. Bedevi derken çölde yaşayan kavim değil, bu saydığım Araplar kastedilmektedir. Bedevi kelimesi Bedavet kökünden gelir. Yeni başlayan demektir. İptidai olan dinin ruhuna, özüne inememiş olan demektir. Kuranın esas amacını anlayamamış olandır. Kuran’ın esas amacı paylaşmaktır infak etmektir. Bunu anlamayan bedevidir. Mal düşkünlerinin dinin sınırlarını tanımama, dini anlamaması normaldir. Malın ne kadar çoksa dini o kadar geç anlarsın hatta hiç  anlamıyorlar. İnsan paylaşımcıysa dini anlaması da kolay olur.  Kuran’ı Kerim: kerim ne demek cömertlik demek. Cömertliği emreden ayetlerin toplamından oluşan kitap demek Kuran’ Kerim.

  Kuran’da uluslar ile ilgili ayetlerde görüyoruz. Bugün üzerinden değerlendirirsek Kürt Sorununda İslami çözüm nasıl olmalıdır?

  Kuran ulusları ve halkları kabul ediyor. Sizi yarattık birbirinizle tanışasınız diye halklar ve kabileler şeklinde yarattık diyor. Tüm uluslar eşittir. Bir kabilenin sahip olduğu her şeye diğer kabilenin de sahip olma hakkı vardır. Eşitlik sağlandığı zaman mesele çözülmüş olur. İnsan  nasıl yaratıldıysa o hal üzere olmalıdır. Bana Türkün yapıp ta Kürdün yapamadığı bir şey göster işte bu zulümdür. Yani Türk kendisi yapabilecek ama Kürt kendisi üzerinden, Kürtlük üzerinden yapamayacak. Sen ekmek diyeceksin o nan diyemeyecek olmaz. Sen Türkçe anadilde eğitim yapabileceksin o yapamayacak olmaz. O ne yapıyorsa diğeri de yapabilmelidir. Bu sadece Kürt Türk için geçerli değil. Bütün halklar eşittir.

  Buna Müslüman olmayan halklarda dahil mi?

  Müslüman olsun olmasın eşittir. Ama iman ederseniz üstünsünüzdür. Bu diğerinden üstün olduğunuz anlamına gelmez. İman ettiğiniz şey itibariyle üstünsünüz demektir.

  Hud suresi 114. ayete bakarak namazın beş vakit olmadığı gibi bir sonuç çıkar mı?

  Namazın esasında Kuran’daki ifadelere  ve peygamberimizin uygulamalarına baktığımızda iki ile yedi vakit arasında olduğu sonucu çıkabilir. Kurandaki bazı ayetlerden iki, bazılarından üç, bazılarından dört ve beş vakit olduğu sonucu çıkabilir. Peygamberimiz Mekke’de onüç yıl boyunca sabah ve akşam olmak üzere iki vakit namaz kılmıştır. Medine’de üç vakit kılmış, fakat kıldığı vaktin arasını açarak kılmış. Akşam ezanı okununca üç rekat namaz kılmış, ara biraz daha açılınca dört rekat daha namaz kılmış. Buna yatsı namazı demişler. Sonra öğleye doğru namaz kılmış saat 10.00 gibi (kuşluk). Daha sonra gece namazına kalkmış (teheccüd). Bunların hepsini toplarsanız iki ile yedi arasında değişiyor. Peygamberimizin vefatından sonra beş vakti ezan olarak dondurmuşlar. Bana sorarsanız multi vakit uygulaması yapılmalıdır. Ne demek multi vakit? Çoklu vakit. İlla beş vakit olacak diye bir kural yok.  İnsanlar durumuna göre namaz kılmalıdır. Bence şimdi şehirde yaşayanlar için namaz üç vakitte (cem) olabilir. Sabah işe giderken (sabah), öğle paydosunda (öğle-ikindi) kılarsın, birde mesai sonunda dönünce (akşam-yatsı) kılarsın. O zaman hiç sorun olmaz.

  Hud suresi 44. ayete göre Nuh’un gemisi Cudi’de karaya vuruyor. Buradan uygarlığın Cudi dağında kurulduğu sonucunu çıkartabilir miyiz?

  Nuh Tufanında bütün insanlık yok olmadı. Sadece sel basan yerlerdeki insanlar öldü. Orda bulunanlar zarar gördüler. Ama insanlığın büyük çoğunluğu zarar gördü. Çünkü o zamanlar Ortadoğu’da insanlar bu kadar yayılmamıştı. O bölgeyi sel basınca büyük çoğunluk öldü, az sayıda insan kaldı ve kalanlar insan soyunu devam ettirdi. Oradaki Cudi’de bir dağ mıdır, herhangi bir tepemidir bilmiyorum Cudi Arapça tepe anlamına gelir. Nuh tufanının Kuran’daki bütün kıssalarda olduğu gibi bir sembolik, bir hakiki yorumu birde mecazi anlamı   vardır. Hakiki yorumu o bölgeyi sel basması, bazı insanların  gemiyle kurtulması, sel sonrasında yeni bir şehir kurmasıdır. Yani bu anlayışta, bu yorumda Nuh tufanı bugünde olan sel felaketlerinden birini anlatıyor. İkinci yorumda ise kokuşmuş ve çürümüş toplumun tufanla alt üst olmasını ve yeniden kurulmasını anlatıyor. Oradaki tufan bir toplumsal alt üst oluş ve devrimi ifade eder. Toplum çürümeye başladığı zaman, içerisindeki diri unsurlar harekete geçer. Toplumu baskı altında tutan güçler alt üst olur tufan budur. Sonra yeni bir hayat kurulur. Tufandan sonra hayatın kurulması bu manaya gelir. Buda sembolik yorumudur.

  İlgili ayetlerin hiçbirinde domuz eti, kan, ölü hayvan ve Allahın adı anılarak kesilmemiş hayvanlar dışındaki hayvanların yenilmemesi ve haram olduğuna dair bir ibare yok. Bu sayılanlar dışındaki hayvanlar yenilebilir mi?

  Başka bir ayette Peygamber size pis olan şeyleri yasaklar, temiz olan şeyleri serbest bırakır der. Peygamberde bu ayete dayanarak bu sayılanların dışında kalan temiz ve pis olan şeylerin ne olacağını belirliyor. Köpek, at, eşek eti yemeyin diyor. Peygamber bunu belirleyebiliyor. Genel tariften yola çıkarak onu biraz daha ayrıntılandırmış. Sembolik anlamda leş yemek, ölü eti yemek; insan eti yemek demektir. Kan içmek insan kanı içmek demektir, Allahın izin verdiğini kesmek ise, savaşmak kan dökmek gerekiyorsa buna Allahın izin vermiş olması gerekir demektir. Allahın izni olmadan kan dökemezsin.
 
  Cihatla ilgili ayetler hakkında ne düşünüyorsunuz?

  Onlar savaş ayetleridir. Savaş esnasında gelen ayetlerdir bunlar. İki taraf savaşırken gelen ayetlerdeki öldürün hükümlerini bugüne uyarlayamazsınız.  Bu ayetlerde belirtilen kafir dine inanmayan değildir. Kafir mülk ve servet sahibi olup mülk ve serveti ile yoksulları ezenlerdir.

  Cihatı  bugüne uyarlarsak nasıl anlamalıyız?

  Cihatın amacı İslamiyet’i yaymak, Müslüman olmayanları Müslüman yapmak için yapılan bir davet ya da gayret değildir. Tam tersine insanların Müslüman olabilecekleri özgürlük koşullarını var edebilmek için mücadele etmektir cihat.  Dolayısıyla cihat hak ve özgürlüklerin kazanıldığı zorbalığın ve yoksulluğun olmadığı bir düzenin çabasıdır. Böyle bir düzen kurulduktan sonra insanlar isterlerse Müslüman olurlar isterlerse olmazlar.

  Bir çok ayette köleliğin kaldırıldığına dair kesin bir hüküm göremiyoruz. Köle azad etmeyi özendiren ayetler yerine niye kölelik kaldırılsın şeklinde kesin bir hüküm yok?

  O günkü kölelik kalksın ifadesinin söyleniş şekilleri bunlar. Mesela Beled suresinde kölelere özgürlük diyor. Kölelerin özgür olmasını sağlayın. Peygamberliğinde ikinci yılında gelmiş bu ayet. Daha bundan sonra 22-23 yıl devam etmiş Kuran’ın gelmesi. Operasyondur bu,  köleliğin kaldırılmasına karar sürmüştür. Kölelik kalktıktan sonra geriye dönülemez. Köleliği kaldır deyince birçok insan buna uymazdı. Ayette diyor ki; size yokuş tırmanmak gibi zor gelen şeyi söyleyeyim mi? Kölelerinizi özgürlüğe kavuşturmak. Nitekim birçoğu kölelerini azad etmiyor. Çünkü köle ticareti var, bu işten çok  para kazanılıyor.  Ebu Süfyan’ın karısı da şöyle söylüyor. Muhammed gelecek yıl yanımız çalışacak köle bırakmayacak. Bunu zamana yaymış. Sen şu anda bütün borçluların borcu kalkmıştır desen kalkar mı? Alacaklılar alacaklarını istemeye devam etmez. Bunun için zamana ihtiyaç var. Her fırsatta borç ödeyeceksin sonra borcun kalmayacak. Buna benzetebiliriz. 

  İnsanın yaratılışına dair onlarca ayet var. Bunların bazılarında insanın topraktan bazılarının sudan yaratıldığı söyleniyor. Hangisi doğru?

  Bunlar biyolojik açıklamalar değil dini metafizik açıklamalar. Nedir arasındaki fark. Biyolojik açıklamada insanın kökenin sudan evrim sonucu bu düzeye geldiğini anlatabilirsin. Buradaysa insanın kökenini ifade etmekten ziyade, yaratılış itibariyle insanın hangi tabiat varlıklarının hamurundan çıktığı ifade edilir. Yeryüzünde bir toprak ve su var zaten. Toprak yeryüzünde, sularda denizlerdir. Siz buradan geldiniz der. Birde ateş vardır. Cinleri ateşten yarattık der. Birde hava vardır. Taibatın dört unsuru hava su ateş ve toprak. Eski yunan felsefesinde de vardır bu. İnsanlar bunlardan ya  da bunların bir karışımından ama tabiattan, doğadan geliyorlar. Bu nasıl olmuş olabilir? Evrimcilerin dediği gibi suda hayat başlamış oradan gelişen  bir evrimle toprağa çıkmış, sonra yürür, iki ayağının üzerine doğrulmuş olabilir. Bu bir açıklama ve böyle olabileceğine inanıyorum. Bunda bir mahsur yok. Topraktan yaratılma esasında topraktan gelen şeyle yaratılma manasındadır. Biz topraktan gelen mahsulleri yeriz. Erkekte sperm, kadında yumurtalık oluşur. Kadın ve erkek birleşir ve buradan yeni bir Adem yaratılır. Böylelikle topraktan gelen gıdalarla yeni Adem’ler yaratılır ve hala yaratılmaya devam edilmektedir. Su ise hem kadından hem erkekten gelen akıntıdır. İçtiğin suda topraktan gelen gıdada yeni yaratılış tohumlarını oluşturur. Tevrat’ta geçtiği gibi çamurdan çömlek yapılır gibi yapılmışta can verilmişte… Bu Kuran’ın sembolik dilini anlamamaktır, çocukça bir yorumdur. Ekmek aslanın ağzında diyorum adam gidiyor hayvanat bahçesinde aslanın ağzında ekmek arıyor. Niye ayette böyle geçiyor diye. Kuranın ayetlerini böyle anlıyorlar. Yasak ağaç, meyve.. Bunların birçoğu dini metafizik  deyimlerdir, benzetmelerdir. Niye dobra dobra söylememiş diyorlar. Yahu dilimizde de böyle konuşuluyor.

  İsra suresi 101 ayette “ve andolsun biz Musa’ya apaçık dokuz ayet verdik” diyor. Burada kastedilen on emir mi? Eğer böyleyse kadim bilgilerimiz bize dokuz değil on emir olduğunu söylüyor. Hangisi doğru dokuz mu on mu?

  Cumartesi yasağı daha sonra kaldırıldı. Bu ayet kaldırıldıktan sonra dokuz ayet kalıyor. Birde iki ifade; Komşuna karşı yalan şahitlik yapmayacaksın ile Komşunun evine tamah etmeyeceksin, komşunun karısına, yahut kölesine, yahut cariyesine, yahut öküzüne, yahut eşeğine, yahut komşunun hiçbir şeyine tamah etmeyeceksin... diye belirtilen iki ayet tek bir ayette sayılabiliyor.

  Eşcinsellik meselesine gelirsek, sadece lût kavminin helak edilmesi ile ilgili ayetlerde eşcinsellik meselesi ile karşılaşıyoruz. Ve burada eşcinsellikten sapkınlık, çürüme, yoldan çıkma gibi ibareler kullanılıyor. Siz aynı düşüncede misiniz?

  Lût kavminde eşcinsel ilişki kavmin zenginlikten şımarmış ileri gelenlerinin bir davranışı olarak görülür. Bu ayetler eşcinselleri değil, eşcinsellerle ilişkiye girmek isteyenleri eleştiriyor. Misafirlerle ilişkiye girmek isteyenleri eleştiriyor. Tecavüz edeni eleştiriyor, tecavüz edilmek isteneni değil. Bu kavmin zenginlikten şımarmış ileri gelenlerinin davranışıdır demiştik. İçki, kumar, eşcinsellik hep bu zümrelerin davranışları olarak görülür. Zenginlerde bu heves vardır. Çünkü eşcinsel ilişki yüksek derecede bir haz dışında bir şey vermez. Kadınla ilişkiye girersen evlenmek zorunda kalabilirsin, çocuğun olur, sorumluluk almak zorunda kalırsın. Eşcinsel ilişkide böyle değildir. Sadece anlık haz vardır. İnsanlar bu sorumlulukları almamak için kadınları bırakıp erkeklere gidiyorlar. Bunun için eşcinselliği uygun bulmuyorum.

  Kuranda geçen recm, el kesme, kısasa kısas, sopayla dövme gibi cezaların bugün uygulanması gerektiğini düşünüyor musunuz?

  Bu saydıkların dışında cezalar da olmuştur. Bunlar tarihsel hükümlerdir. Aslolan eşitliğin, adaletin sağlanması, yoksulluğun kalkmasıdır. Hırsız zenginin malını çalan yoksul değildir. Yoksulun emeğini sömüren zengindir. Hırsızın elini kesmek demek zenginlerin kurdukları düzenin hortumlarını kesmek demektir. İlla orda adamın elini keseceksin diye bir şey yok. Ama şu anda hırsız yoksul olarak anlaşılıyor. Baklava çalan gariban anlaşılıyor. Hırsız aşağıda olan değil yukarıda olandır. Adam aç kalmış ne yapsın kardeşim.

  Mecazi anlamı böyledir. Ama Araplar arasında el kesme cezası uygulanıyor. Zina yapana da sopa vurun diyor mesela. İlla sopa vurmana gerek yok. Bunlar tarihsel hükümlerdir. Evrensel hükümlerin bir halkta, bir kabilede nasıl uygulanacağının yerel örnekleridir. Eğer sen başka yollarla bunların önüne geçebiliyorsan serbestlik verilmiştir.

  Mümtehine suresine göre kafirler ile müminler evlenemezler. Bu düşünceye katılıyor musunuz?

  Kafir değil müşrikler. Müşrik orada savaş halindeki düşman demektir. Yani Mekkedeki düşmanlarınıza kız vermeyin diyor. Mekke ve Medine arasındaki savaş nedeniyle böyle evlilikler başka gelişmelere neden olabilir diyerek yasaklanıyor. Ama öbür taraftan deniyor ki, ehli kitab kadınlarıyla evlenebilirsiniz. Hristiyan Yahudi kadınlarla iffetli olmak, aldatmamak, mehirlerini vermek suretiyle evlenebilirsiniz. Demek ki itikat farkı evlenmeye engel değil. Çünkü müşrikler puta tapıyor diye bu yasağın geldiği sanılıyor, halbuki savaş olduğu için böyle bir ayet var. Yahudi ve Hıristiyanlarla savaş yok ve bu yönde bir hükümde yok. Daha sonra gelenler müşriklerinde ehli kitap kapsamında olduğunu düşünerek müşriklerden de kız alınabileceğini ama kız verilemeyeceğini söylüyor. Şimdi diğer ayetleri göz önünde bulundurduğumuzda eğer bir adam dürüstse, ehli namus ve iffetli ise, aldatmayacak birisi ise hangi inançta  olduğu bana göre önemli değildir. bu tamamen kişisel kararlarına bağlıdır. Şu anda kendisine Müslüman diyen adamada başka bir Müslüman’a kız vermiyor.  Yok işin yok diyor. Yok kızıma bakamazsın diyor. Aynı şekilde gayrimüslim ya da ateist birine de aynı muameleyi çekiyorlar. Sen dürüst olduğuna, aldatmayacağına inanıyorsan niye evlenmeyesin ki. Evlilikte aranan maksat nedir. Bana göre dürüstlüktür, iffettir. Çocukların yetiştirilmesinde bir sorun olmayacağını düşünüyorsan evlenmekte mahsur yok.  ( Ali Mandillioğlu )

IŞIK ve SEVGİ ile KALIN.......
Işık, sadece ışık ama daha fazla ışık.......