Kendimce bu konuyu yorumlar isem...
Hz. İbrahim'in Oğulları: Hz. İsmail ve Hz. İshak babaları tarafından farklı farklı bilgiler ile donatılmamıştır.Hz İsmail'e "sufilik",Hz İshak'a "kabala" öğretmesi, pek mantıklı gözükmüyor.Hz Adem (ADAM) İle başlıyan bu yolculuk, doğa'nın tüm kaosundan kurtulup var olan düzeni anlayan ve o düzene tabi olan özü fark etmişlerin soy silsilesi olarak tanımlana bilir.
Kısaca: Bir hayvandan bir farkındalığa yükselenlerin soy ağacı da denebilir.Var oluşun ve ya yaratıcının; ırkçı ve ya dinci olmasını bekleyemeyiz.İsrail (özü anlamış) yahudi (Birlik) kavramlarının doğru olan tabirleri gibi.
Bu bir farkındalığın; yaratıcı inancı,dinci,dinsiz,tanrısız,ırk,inanmış ayrımına tabi olmıyarak; cansız ve canlı varlıkların yükselmesini ve terbiye olmasını sağlıyacak kaos ve şartlardan sıyrılıp, özü uyanarak bir düzene tabi olmanın ilk aşamaları olarak tanımlana bilir.
Hiç bir özü uyanmış kişi (Peygamber,vs.) "Siz hayvansınız, bu dini vecibeleri yerine getirmeden uyanamazsınız" cümlesini direk olarak zahiri topluma söyleyememiştir.
Dini vecibelere bakıldığında tüm dini gelenekler nefsi (Hayvansal)arzuları terbiye üzerinedir.Örnek:
Oruç,sünnet,kurban vs.Eril canlı türleri "Testosteron" seviyesi yüzünden daha agrasif,hırçın,öne cıkma,kendini gösterme gibi dürtülere daha yatkındır.
Eril canlı türlerinin iç güdüleri, toplumların ve ya türlerin kültürel yapılaşma şekilleri ile iç içedir.Bir Horozun,ötüşü ile İnsan bir erkeğin mars'a gitme arzusu arasında pek bir fark yoktur; bilinçsizce yapılan ana amaç,öne cıkma arzusudur.Dişil türler soy devamını garantilemek için iç güdüsel olarak en agrasif,güçlü,gösterişli eril eşini seçer, ve bu türlerin kültürel ve ya yapısal omurgasını oluşturur.
Hayvansal güdüler ile yaşayanlar yaratıcının ve ya var oluşun kaos şartlarına tabidir.Yaratıcıyı ve ya var oluşu anlamışlar ise düzene...
Özü anlamışlar bir denge içinde yaşadıklarından gerektiği yerde ne yapılması gerektiğini bilirler,hariciler doğaçlama ve güdüsel eylemler ile kaosla pişerler.
Bu yükseliş basamaklarını kelimeler ile bir konuda tanımlayabilmek oldukça güç.
Yaratıcıya inanmak; ve ya var oluşa inanmak... Her koşulda yaşamımızı saran bütün ufak sebep ve sonuçların en büyüğünün peşine düşmek; ya da bütün haz ve arzuların sonunda, ana haz ve arzuya kavuşmak(ufak haz ve aruzular durmadan kendini nötrler ve kişi ana haz ve arzu yolculuğuna yaklaşır)
Her seferinde ve bütün basamaklarda bütün olasılıklar hür iradeye danışır. İnançsızlığın gerginliği kültürleri gerçek olana yaklaştırır.İnançlıların durgunluğu gerginliği hafifletir ve her zaman bir makro ve mikro arasında denge hasıl olur.
Net bir ifade kullanmaya çalışsamda, konunun açıklayıcı olabilecek yazı ile ifadesi cok zor olduğundan, kendimce zihnimden geçenleri kelimeler ile ifade sınırım bu anlatımım derecede sınırlı kaldı...Ve bu konu, Hz İbrahim'den de cok eskiye dayanan bir şablondur aslında.
Sevgiler-Saygılar.