2007 senesinde sevgili babacığımın önerisiyle okuduğum başta kapağı güzel gelen fakat sonrasında ise uzun yolculuklara,gazoza bile farklı bir sevgiyle yaklaştıran kitabın kısa bir özetini paylaşmak istiyorum kendini arayan genç kardeşlere faydalı olması dileğiyle ...
Babası ile Norveç’in küçük bir şehrinde yaşamakta olan Hans Thomas, günün birinde felsefeye düşkün bir adam olan babası ile Atina’ya, filozofların anavatanına doğru yola çıkar. Bu yolculuğun asıl amacı ise, Hans Thomas 4 yaşındayken onları terk edip kendini aramaya giden annelerini bulup geri getirmektir. İsviçre’nin dağ yollarından geçerlerken, bir cüce tarafından Dorf adı verilen bir köye yönlendirilirler. Aynı cüce, Hans Thomas’a bir de büyüteç verir. Dorf’a vardıkları zaman Hans Thomas, köyün ilginç bir adam olan yaşlı fırıncısı ile tanışır. Fırıncı ona çöreklerinden verir ve en büyük olan çöreği yalnızken yemesini söyler. Hans Thomas yaşlı fırıncının dediğini yapınca, çöreğin içinde küçücük bir kitap bulur. Öyle ki, kitabı okumak için cücenin vermiş olduğu büyüteci kullanmak zorundadır. Böylece bir yandan baba ve Hans Thomas’ın yolculuklarına eşlik ederken, diğer yandan da kendimizi çörekten çıkan “iskambil kâğıtlarının esrarı” kitabını Hans Thomas’la birlikte okurken buluruz.