Üzerinde çokça tartışılmış neredeyse 40bin defa gösterilen bir konu olmuş. Açıkçası yine iyi prim yapmış Fethullah Efendi.
Bende hakkında bazı şeyler yazayım dedim. Aslında ne kadar yazarsak o kadar reklamı oluyor. Neyse...
FETHULLAH GÜLEN'in GERÇEK YÜZÜ"Nihai hedefe ulasana kadar, her yöntem ve yol mübahtır. Bunun içine yalan söylemek ve insanları aldatmak da girer. Yeter ki, 'hizmet' kesintiye uğramasın. Hizmet denilen çalışmanın en büyük özelliği, sessiz ve derinden olmasıdır. Bu gizlilik de güçlü oluncaya kadar devam edecektir. Cemaatin temel felsefesi budur..."
AMACI VE STRATEJİSİFethullah Gülen'in amacı; devletin tüm sistemlerine İslam hükümlerini egemen kılarak, teokratik bir İslam diktatörlüğünü kurmaktır. Bu amacına ulaşabilmek için de topluma, Hoşgörü ve Barış mesajları vermeye yönelik ılımlı bir cemaat lideri portresi çizmeye özen göstermektedir.
Fethullah Gülen, hiçbir kuvvet tarafından geri adım atmaya zorlanamayacağı bir duruma ulaştığında, Atatürk ilke ve inkılaplarını ortadan kaldırmayı, laik, demokratik, sosyal hukuk devletini yıkarak, şeriat esaslarına dayalı bir rejim kurma amacını bu ılımlı görünüm altında gizlemektedir. Çünkü; Fethullah Gülen ilk etapta devlete karşı savaş vererek hedeflerine ulaşmanın yıpratıcı olduğunu tespit ederek, kurulu sisteme ters düşme yerine, onunla barışık, ama onu içten içe ele geçirici bir politikayı yeğlemektedir. Bu sebeple, birinci hedef olarak; asker, sivil ve emniyet teşkilatında örgütlenmek esas alınmıştır.
Bu nedenle Fethullah Gülen; şeriat devletine ulaşmayı hedefleyen amacını gerçekleştirmek için aşağıda belirtilen stratejiyi uygulamaktadır.
Stratejinin birinci adımında; devletin bütün kadrolarında, bütün bürokraside, Milli Eğitim Bakanlığında ve Emniyet Teşkilatında kadrolaşmayı,
Stratejinin ikinci adımında; bünyesinde bulunan vakıf, okul ve dershanelerde, eğitilmiş gençlerden oluşan bir taban oluşturmayı,
Stratejinin üçüncü adımında ise, kendisine maddi destek sağlayacak sermayeyi oluşturmayı hedeflemektedir. Yurt dışında Türkiye�de kurulacak islami devlete, uluslararası alanda sempatiyle bakacak bir gençlik oluşturmayı ilke olarak benimsemiştir.
Bu doğrultuda; Fethullah Gülen, oluşturduğu öğrenci seçme ekipleriyle, semt ve köyleri dolaşarak, zeki ve becerikli öğrencilerle irtibat kurmakta, bilahare, evlerde, dersanelerde ve kamplarda, beyin yıkama metoduyla, bu kişileri amaçları doğrultusunda yetiştirmektedir.
Fethullahçılar, görsel-sözel yayın organlarının propaganda gücünü kabul ederek, televizyon, radyo, gazete ve dergi gibi kitle haberleşme araçlarını etkin olarak kullanmaktadırlar.
Ayrıca Fethullah Gülen; sahip olduğu imkanlarla, semavi dinlerin temsilcileriyle başlattığı diyalog vasıtasıyla Dünya Dinler Birliği adı altında bir oluşuma zemin hazırlamıştır. Bu oluşumla, İslam dininin temsilcisi olma yolunda, uluslararası alanda karşılıklı çıkarlara dayanan bir stratejiyi uygulamaktadır.
SİYASİ TUTUM VE DAVRANIŞLARIF.Gülen, Türkiye'de yasal bir konuma gelmek, din konusunda akla gelebilecek tek isim olmak amaçlarıyla partiler üstü bir siyaset izlemeye çalışmaktadır. Bu nedenle de, hiçbir siyasi parti ve liderini karşısına almamaya özen göstermiş ve doğrudan siyasetle ilgilenmemiştir. Yine de, 1994 yılında zamanın Başbakanı Tansu Çiller ile görüşmüş ve belkide bu görüşmenin, F.Gülen, Çiller'e destek veriyor şeklinde kamuoyuna yansıyan sonucunu ortadan kaldırmak amacıyla, başta Mesut Yılmaz, Bülent Ecevit, Hikmet Çetin, Muhsin Yazıcıoğlu olmak üzere birçok siyasi liderle doğrudan görüşmeler yapmıştır.
F.Gülen, kendisine yakın ya da uzak bu kadar geniş bir yelpazenin siyasi liderleriyle görüşürken, amacının; partiler üstü olmak ve tarafsız görünerek geniş bir kitleyi yanına almak olduğu bilinmektedir. F.Gülen, bu görüşmelerinin sonucunu kısa sürede almış ve anılan siyasi liderlerin tamamı kendisinin aleyhinde tavır sergilememiştir. Onun siyasi liderlerden aldığı bu geniş destek, basına da yansımış ve F.Gülen genel olarak bu kesimden de destek görmüştür. Sonuçta F.Gülen izlediği siyasal yaklaşımla TBMM'de geniş bir destek bulmayı başarmıştır. Ancak, F.Gülen'in açıkça tavır aldığı, eleştirdiği tek siyasal oluşumunda Refah ve sonrasında da Fazilet Partileri olduğu dikkat çekmektedir. F.Gülen, adı geçen partilere karşı olduğunu, bunların yanlış yaptığını vurgularken, iki önemli amaçla hareket etmiştir. Bunlardan birincisi, rakibi olan bir dini oluşuma karşı çıkmış, ikincisi ise kamuoyunun ve özellikle TSK'nin karşı çıktığı bir partiye cephe alarak, TSK'ne ılımlı görünmek olduğu bilinmektedir.
Bugün Fethullah Gülen; faaliyetlerinde gösterdiği gizlilik, taraftarlarının kendisine bağlılığı, etkili, kararlı ve merkeziyetçi yöntemi, siyasal yaklaşımı ile ülkemizin en güçlü ve en etkili irticai yapılanmasını oluşturmuştur.
YURTİÇİ FAALİYETLERİF.Gülen'in, faaliyetleri tüm yurt sathında yaygın bir görünüm arz etmekle birlikte, özellikle Samsun-Adana ekseninin batısında kalan illerde ve üniversite çevrelerinde, doğuda ise, Erzurum'da yoğunlaşmaktadır.
a. Eğitim Faaliyetleri F.Gülen grubunun yurtiçinde 199 okulu, 201 dershanesi, 25 bin kapasiteli 240 yurt ve pansiyonu mevcuttur. F.Gülen grubunun kontrolündeki bu okullar, İmam Hatip liselerinin orta kısımlarının kapatılmasından sonra irticai kesim tarafından rağbet edilen eğitim kurumları haline dönüşmüş, 200 civarında vakıf ve 200 civarında şirket tarafından desteklenir hale getirilmiştir.
F.Gülen'in, Türkiye'deki etkili çevrelere ılımlı görünme politikası eğitim kurumlarına da yansımış ve söz konusu yüzlerce okulda, devletin laiklik konusundaki isteklerine uygun düzenlemeler gerçekleştirilmiştir. Nitekim, bu tavrı da basına yansımış ve okullarda türbanlı olarak görev yapan bayan öğretmenler başlarını açmış, hatta erkek öğretmenler İslamcılara ait bıyık biçimlerine son vermişlerdir.
Fethullahçılar, örgütlenme ve faaliyetleri ile Devlet İçinde Devlet özelliği göstermekte ve özellikle grubun okulları, Milli Eğitime alternatif bir anlayışla yönetilmektedir. Söz konusu okullarda görev yapacak öğretmen ve idareciler grubun önde gelenleri tarafından tayin edilmektedir.
Fethullah Gülen Nurcu grubuna ait bazı okul ve dersanelerde, kız-erkek öğrencilere gündüz ve yatılı olarak ayrı binalarda eğitim verilmekte, böylece, yarının kuşakları olan öğrenciler, okul çağında siyasal islamın zihniyeti ile yönlendirilmektedir.
Öte yandan, günümüzde F.Gülen grubu tarafından dersane kavramının değişik bir boyutta ele alındığı görülmektedir. Nurcu gruplar, çok önem verdikleri gençlik kesiminin kazanılması için öğrenci evlerini aynı zamanda dershane olarak da kullanmaktadırlar. Yetişmiş öğrencilerin sorumlu olduğu evlerde, Nurculuk ve diğer dini konularda bilgiler verilmektedir.
Nurcu grupların gençlik kesimine yönelik eğitim çalışmalarından birisini de kamplar oluşturmaktadır. Öğrencilerin tatil ihtiyaçlarının karşılanmasının yanısıra, cemaat şuurunun yerleştirilmesi amacıyla F.Gülen grubu tarafından başlatılan kamp tertiplenmesi uygulamasının, organizasyon ve katılım yönünden son dönemde önemli ölçüde arttığı bilinmektedir. Son dönemde, F.Gülen grubu tarafından meslek sahibi yetişkinlere yönelik olarak da kamplar tertiplendiği gözlenmektedir. Söz konusu bu kampların cemaat içerisinde sorumlu düzeye gelmesi muhtemel şahısların meslek içi eğitimlerine yönelik olduğu bilinmektedir.
Eğitim amaçlı etkinlikler kapsamında, dersane ve kamplar vasıtasıyla sürdürülen çalışmalarda, eğitim materyali olarak Risale-i Nur Külliyatı ile F.Gülen grubunun çıkardığı yazılı, sözlü ve görsel nitelikli dökümanlar kullanılmaktadır.
b.Kadrolaşma Faaliyeti
F.Gülen Nurcu grubu; hedefi olan laik, demokratik ve sosyal hukuk devletİ yerine, şer-i yasaların hakim olduğu İslam Devletini kurabilmek amacıyla, devlet kademelerinin mutlaka ele geçirme doğrultusundaki çabalarını sürdürmektedir.
Fethullah Grubu Nurcular, öncelikli hedef olarak; Milli Eğitim Bakanlığı, Adalet Bakanlığı, Türk Silahlı Kuvvetleri ile Emniyet teşkilatını seçmiş olup, kadrolaşma faaliyetlerinde Milli Eğitim Bakanlığı'na özel önem vermişlerdir. Bu kapsamda, anılan Bakanlıktaki kadrolaşma faaliyetlerinde F.Gülen grubunun belirli mesafe kaydettiği, atama ve tayinlerde etkili oldukları bilinmektedir.
c. Basın - Yayın Alanındaki Faaliyetleri: F.Gülen'in, eğitime verdiği önemin bir benzeri de basın-yayın alanında görülmektedir. Okul ve kitap arasında ilişki kurmuş ve bu nedenle de gazete, dergi, kitap, radyo ve TV konularında kısa sürede büyük atılım gerçekleştirmiştir. Nitekim, Fethullahçılar tarafından, biri İngilizce olmak üzere 17 yayın çıkartılmaktadır. Bunlar;
(1)Fountain Dergisi
(2)Sızıntı Dergisi
(3)Yeni Ümit Dergisi
(4)Yeni Ses Gazetesi
(5)Köprü Dergisi
(6)Karakalem Dergisi
(7)Ekoloji Çevre Dergisi
(8)Samanyolu Dergisi
(9)Zirve Dergisi
(10)Vuslat Dergisi
(11)Galaksi Dergisi
(12)Aksiyon Dergisi
(13)Mutlu Genç Dergisi
(14)Ümit Dergisi
(15)Can Kardeş Dergisi
(16)Sun Dergisi
(17)İndependent Türk Dergisi�dir.
Ayrıca Fethullah Gülen grubu;
Günlük tirajı ortalama 250 000 olan Zaman Gazetesi ile Türkiye�de en çok satılan dergi olan Sızıntı Dergisi, siyasi ve aktüel konulara yer veren Aksiyon dergisi söz konusu yayınlar arasında dikkat çekmektedir.
Bunun yanısıra;
(1)Samanyolu TV (İstanbul),
(2)Selam TV (Siirt),
(3)Merkür TV (Van)
İsimli televizyon kanalları ile,
(1)Yıldız FM (Adana),
(2)Dünya Radyo (Ankara),
(3)Şimşek FM (Bursa),
(4) Radyo Şira (Elazığ),
(5)Afşin FM (K.Maraş),
(6)Samanyolu FM (İzmir),
(7)Cemre FM (Mardin),
(8)Filiz FM (Muş),
(9)Doğuş FM (Muğla),
(10)Rize'nin Sesi Radyosu (Rize),
(11)Burç FM (Tokat),
(12)Esra FM (Van)
radyo kanalları bu grubun basın-yayın faaliyetlerine verdiği önemi gösterdiği kadar, bu alanda ne denli etkin bir güce sahip olduklarını da göstermektedir.
F.Gülen'in, ılımlı, yasal bir konum kazanma ve bu yolla geniş kitlelere hitap etme politikası basın-yayın faaliyetlerinde de kendisini göstermiştir. F.Gülen'in bu amaç doğrultusunda basın-yayın faaliyetlerini 10 kişilik uzman bir gruba incelettiği, bu grubun;
(1)Dine saplantılı yazılar yazanların yerine, daha ılımlı ve milliyetçi çizgide olan yeni yazarların görevlendirilmesi,
(2)Başta laiklik olmak üzere, Atatürk ilkeleri ve onlara göre biçimlendirilmiş, T.C. Anayasası ve yasaları çerçevesinde faaliyette bulunarak; hedef kitleleri genişletmek ve imajını yükseltmek olduğu bilinmektedir.
d.Sermaye Alanındaki Faaliyetleri: Nurcu grupların, bilinen en eski ve etkili maddi kaynak temin çalışmaları; fitre, bağış ve kurban derisi toplama çalışmalarıdır.
Bununla birlikte gelişen, yaygınlaşan hatta uluslararası boyut kazanan günümüzdeki sözkonusu kaynaklarla idame ettirmenin zorluğunu gören anılan kesim, bol ve sürekli kazanç temini yönüyle ticari hüviyetli yatırım yapmaya yöneltmiştir.
Ancak, Nurcu grupların bu ticari yönelişte taban kazanma ve taraftar kitleyi genişletme amacını da gözönünde bulundurarak özel okul, medya kuruluşları gibi, yatırımlara ağırlık verdikleri gözlenmiştir.
Bu hareket tarzı doğrultusunda yapılanmayı başlatan F.Gülen grubu, ulaştığı potansiyelle de diğer gruplara oranla önemli gelişme göstermiştir.
Anılan grubun önemli ölçüde öğrenci ve gençlik kesimini hedef alan yatırımları meyanında, otomotivden gıda pazarlamacılığına kadar çok geniş alanda faaliyet göstermek amacıyla açtığı 230 şirketin 117'sinin eğitim amaçlı kuruluş olması dikkat çekicidir.
F.Gülen grubu, bahse konu eğitim amaçlı şirketler vasıtasıyla yurt içinde 199 özel okulu ve 201 dershaneyi faaliyete geçirmeyi başarmıştır. Öte yandan anılan grup yurt dışındaki okulların finansmanında karşılaşılan güçlüğün aşılması maksadıyla yeni projelere yönelmiş ve bu meyanda sigortacılık alanında Işık Sigorta ve faizsiz bankacılık alanında Asya Finans'ı kurmuştur.
Yurt Dışı Faaliyetleria. AmacıFethullahçılar, yurt dışı faaliyetleriyle tüm irticai unsurlar içerisinde en çok dikkati çeken grubu oluşturmaktadır. F.Gülen, tarikatın yurtdışı açılımları için, başta ABD olmak üzere Hristiyan Batı Dünyasının önemli bir tehdit olabileceğini değerlendirerek, bu çevrelere karşı ılımlı bir dini lider görüntüsü çizmeye özen göstermektedir.
Yurtiçinde hedeflenen noktaya büyük oranda ulaşıldığı kanaatine varan anılan grup, planlı bir şekilde yurtdışı örgütlenmesine yönelmiştir. Bu yönelişte;
Sosyal-ekonomik ihtiyaçları fazla olan yeni Türk devletleride taban oluşturmak,
* İran’ın Şii’lik propogandasının etkisini kırmak,
* Finans ihtiyacını karşılayacak şirketlerin ticari açılımlarını sağlamak,
* Bu devletlerde ihtiyaç duyulacak bürokratik kadroları yetiştirmek,
* Türk-İslam Birliğini oluşturmak temel amaç olmuştur.
Dünya İslam Birliğini gerçekleştirmek isteyen F.Gülen’in, Müslüman ve Türk olmayan devletlerde faaliyet göstermesinin amacı ise;
* Kendine bağlı bürokratik kanalların oluşturulması,
* Globalleşmenin sonucu oluşan bilgi transferlerini hedefi doğrultusunda kullanma,
* Kendine bağlı kişilerin refah düzeylerini artırarak etki alanını genişletmektir.
b. Eğitim Faaliyetleri :Fethullahcılar; hem kendi yandaşlarına ekonomik menfaat temin etmek, hem de, Türkiye’de gerçekleştirmeyi hedef aldıkları İslam devletine, uluslararası alanda destek sağlamak için yurt dışında okul açma faaliyetlerini büyük bir hızla sürdürmektedirler.
Bunun yanında, söz konusu okullarda, ileride devleti yönetecek nitelik ve nicelikli kadroyu yetiştirerek, bu kesimin Türkiye’de kurulacak İslami devlete sempati ile bakmasını sağlamayı amaçladıkları bilinmektedir.
F.Gülen, 1992 yılında başlattığı yurt dışı açılımı çerçevesinde, toplam 45 ülke/özerk bölgede;
* 17 üniversite/yüksekokul,
* 246 lise,
* 11 İlkokul,
* 16 yabancı dil ve bilgisayar merkezi,
* 5 üniversiteye hazırlık kursu,
* 6 öğrenci yurdu
olmak üzere toplam 232 eğitim kuruluşunu faaliyete geçirmiştir.
Bu müesseselerde, toplam 40 bin’i aşkın öğrenci bulunmaktadır. F.Gülen Nurcu grubunun, eğitim alanındaki bu yatırımlarının toplam değerinin, 350 trilyon TL. civarında olduğu da bilinmektedir.
F.Gülen “okullar imparatorluğunu”nu neden başka yerde değilde Orta Asya’da açtığı hususunu; Asya’nın elden kaçırılabileceğini, Türk yatırımcısı, işadamları ve eğitimcisinin Asya’ya sahip çıkmadığı takdirde diğer ülkelerin bölge ülkelerine sağlayacakları menfaatlerle Asya’yı ele geçirebileceklerini, insanların, Devletin Asya Ülkelerine açılım yapmaması durumunda bile vakıf, dernek ve şirketler aracılığıyla o bölgelere giderek bölgeyi etkisi altına almaya çalışan ülkelere karşı bir set oluşturması gerektiği sözleriyle belirtmiştir.
1996 sonbaharında birçok ünlü gazetecinin götürülüp, gezdirildiği Orta Asya’daki özel okullarda büyük övgü ile söz edilmiş, İngilizce ile modern eğitim verdikleri yazılıp çizilmiştir.
Ancak, o bölgeden gelen bazı işadamları ve öğrenciler tarafından “okullar imparatorluğu”nun görülmeyen yüzünün olduğu da iddia edilmektedir. Bu iddialarda; ders dışındaki saatlerde, genelde din eğitimi ve cemaatin propagandası yapıldığı, referans kitaplarının çoğunun şeriatçı yayınlar arasından seçildiği, cemaatin Türkiye’deki uzun vadeli hedefleri arasında laikliğin kaldırılması gibi söylemlerin olduğu belirtilmektedir.
Mevcut yurt dışı okulların ülkelere dağılımı incelendiğinde; Türk şirketlerinin ağırlıklı olarak faaliyet gösterdiği ülkeleri tercih etmesi dikkat çekmektedir. F.Gülen’in, uygun koşulların bulunduğu Batı Avrupa ülkelerinde ve özellikle Almanya’da organize olmayıp, SSCB’nin dağılmasından sonra bağımsızlığını kazanan ülkelerde, ABD’nin nüfuz alanını genişletme çabalarıyla aynı dönemde yaygın ve organize bir güce kavuşmuştur. Bu durum, F.Gülen grubunun daha ziyade Avrupa alanı dışında Amerikan etkinliği altındaki veya ilgi alanındaki bölgelerde geliştiği belirtilmektedir.
F.Gülen yurtdışındaki okulların finans kaynağının nasıl temin edildiği şeklinde kendisine yöneltilen sorulara; paranın cemaate bağlı kişilerden (müritlerinden) bağış yoluyla sağlandığını, ayrıca, Asya’daki işadamlarının da kazançlarının bir kısmını bu okullara aktardıkları cevabını vermektedir.
Ancak, bu okulların faaliyetlerini yakından bilen kaynaklarca; yurtdışındaki okulların kar amacı gütmeyen vakıflar tarafından kurulmakta olduğu, bu ülkelerin çoğunluğunda bu tür vakıfların mali denetimlerin dışında bulunduğu, Türkiye’den götürülen öğretmenlere, 12-15 bin dolar arasında maaş ödeniyormuş gibi gösterilip paranın büyük bir bölümünün Türkiye’ye transfer edildiği, gerçekte öğretmenlerin hesabına 500-600 dolar yatırıldığı belirtilmektedir.
F.Gülen grubunun okul açmış olduğu ülkelerde, öncelikle kendisine bağlı şirketler kurarak, okul yapımı ve idamesinin bu şirketler ve adı geçen ülkelerde bulunan işadamları tarafından desteklendiği bilinmektedir.
F.Gülen grubunun özellikle Türk Cumhuriyetlerinde etkili olduğu; Türkmenistan, Özbekistan ve Azerbaycan gibi ülkelerde bürokrat düzeyinde taraftarlarının bulunduğu bilinmektedir. Bu ülkelerde ticari faaliyet gerçekleştirmek isteyen Türk İş adamlarının ise karşılaştıkları zorlukları aşabilmek için söz konusu grubun yardımına ihtiyaç duyduğu, bunun karşılığında ise bir bedel ödediği, ödenen bu bedelin ise Fethullahçılar tarafından başta eğitim olmak üzere çeşitli alanlarda kullanıldığı bilinmektedir.
Ayrıca yurt dışında faaliyet gösteren bu okullar için para transferi ve teminat mektubu vermek gibi işlemleri karşılamak amacıyla kurduğu Asya Finans kurumundan istifade edilmektedir. Asya Finans’tan önce bu gibi işlemlerin Faysal Finans tarafından yürütüldüğü Türk insanının ortak düşüncesidir.
Özet olarak, F.Gülen grubuna bağlı okullar, cemaate bağlı iş adamları tarafından doğrudan veya kurdukları vakıflar aracılığıyla finanse edilmektedir. Bu işlemde iki tarafın karşılıklı menfaati söz konusudur. F.Gülen okullar açarak şeriat devletine giden yolda mürit sayısını artırmakta, iş adamları ise bu okullar vasıtasıyla o ülkedeki ticari ilişkilerini geliştirmektedirler. Yurtiçinden o ülkelerde yatırım yapmak isteyen iş adamları da kaçınılmaz olarak F.Gülen Cemaatine başvurarak bağış yapmakta, karşılığında ticari menfaatlerini sağlamaktadırlar.
F.Gülen’in yurt dışı yatırımlarına yönelik kaynaklarının bir kısmının ise bazı Batılı Ülkelerce sağlanmakta olduğu, bunda da amacın, Ortadoğu ve Afrika kökenli radikal İslami faaliyetlerin etkisini kırmak olduğu Türk basınınca kamuoyu gündemine getirilmiştir.
Ancak, dış güçlerin F.Gülen’e verdiği bu yurt dışı kaynağın karşılığı olarak, onu kendi menfaatleri doğrultusunda yönlendirmeleri bilinen gerçektir.
c. Diğer Dini Kesimlerle İlişkileri :F.Gülen, başka din ve tarikat liderlerinin ileri gelenleri ile görüşmeler yaparak, bu görüşmeleri kendi hedefleri doğrultusunda kullanmak istemektedir. F.Gülen’in Papa II nci Jean Paul ile görüşmesinin, yaratılmak istenen ılımlı bir dini lider imajının uzantısı olduğu bilinmektedir.
Ayrıca, bu görüşmede; Türkiye’de rahip yetiştiren bir Ruhban okulu açılmasını destekleyeceği konusunda garantiler verdiği cemaatin yaptığı faaliyetlerden anlaşılmıştır.
F.Gülen, hükümetin bilgisi dahilinde, Papa II nci Jean Paul’ün daveti üzerine, 09 Şubat 1998 günü Vatikan’da Papa ile görüşmüştür. Görüşme, İslam ve Hıristiyan dünyasını temsilen “Dinler arası diyalog” zemininde olmuş ve F.Gülen, uluslararası platformda “Türkiye’deki İslami kesimin lideri” olarak gösterilmiştir. Söz konusu görüşmede F.Gülen’in Papa’ya;
(1) Antalya, Tarsus, Efes ve Kudüs gibi bazı kutsal yerlere müşterek ziyaret,
(2) Üç büyük dinden liderlerin işbirliği ile, ilki Washington’da olmak üzere, muhtelif dünya başkentlerinde bir konferans serisinin gerçekleştirilmesini,
(3) Öğrenci değişim programı çerçevesinde, Ş.Urfa-Harran’da bir ilahiyat okulunun kurulması hususlarını teklif ettiği Türk medyasında yazılmıştır.
GERÇEKLERFetullah mı, Fethullah mı?İzmir nüfus müdürlüğünden, 31.01.1986 tarihinde değişme sebebi ile aldığı 3881 kayıt no'lu kimliğinde ismi; FETULLAH'tır. Fethullah Gülen, saf insanlar üzerindeki etkisini arttırmak için ismini, "Allah'ın Fetihçisi" anlamına gelen FETHULLAH'a dönüştürmüştür.
DedeleriFethullah Gülen, dedelerinin, annesinin ve akrabalarının Seyyid yani peygamber soyundan geldiklerini söylemektedir. Dedelerinden ermiş gibi, evliya gibi bahsetmektedir. Fethullah Gülen'in dedeleri harbi görünce cepheye koşmak yerine soluğu daha emin yerlerde almakta bir sakınca görmemişlerdir. 93 harbinde Fethullah Gülen'in dedeleri Korucuk'u terkederek Sivas ve çevresine yerleşirler. Birinci Dünya Savaşında ise istikamet Yozgat'a bağlı Yerköyü'dür. Milletimiz vatan savunması peşinde iken , Gülen'in dedeleri ve cem'i cümlesi rahat bir yaşam sürmekteydiler. Gülen'e sorarsanız dedeleri çok ızdırap çekmiştir. Dedeleri ile ilgili gerçekler sorulunca Fethullah Gülen dedelerinin kaybolduğunu anlatmaktadır!
BabasıFethullah Gülen'in babası Ramiz, sahabeleri cinnet derecesinde sevdiğini söylemektedir.
Ancak, Ramiz'in oğullarına koyduğu isimler (Fethullah, Sıbgatullah ve Mesih) arasında tek bir sahabe adının bile olmaması dikkat çekicidir. Hemen hemen hiçbir samimi müslüman ailesinin çocuklarında rastlanmayan bir isim var ki, son derece dikkat çekicidir.
Annesi
Fethullah Gülen, annesi Rabia Hanım'ı şöyle anlatmaktadır.
"Benim ilk Kur'an hocamdır. Kendi anlattığına göre bana 4 yaşında Kur'an okumayı öğretmiş bir ay içinde de hatmettiğimi söyler. Ancak,ben, hatmettiğimi hatırlamıyorum.
Sıradan bir cami hocası da bilir ki, Kur'an öğrenmek ve hatmetmek için önce mahreç akabinde tecvit ilmi bilmek gerekir. Yani Kur'an mahreç ve tecvit ilmi ışığı altında okunur, hatmedilir ve hıfz edilir. Aksi mümkün değildir. Çünkü bunlar bilinmezse ayetler kesinlikle yanlış okunur , yanlış okumak günah olduğu gibi kılınan namaz da sahih olmaz.
EvlilikFethullah Gülen, kendisine niçin evlenmediği sorulunca cevap verir: "Ümmet-i Muhammet'in bunca dert ve ızdırabını düşünmekten, evlenmeyi düşünmeye hiç fırsatım olmadı." Fethullah Gülen, evlenmemek konusundaki açıklamalarında ustaca bir taktik kullanarak şeyhini ve kendisini Hz. Peygamberin varisleri olarak gösteriyor. Oysa evlenmemesinin altında yatan gerçek, hastalığı ile ilgili olsa gerek. Zira, Fethullah Gülen çok eskilerden beri şeker hastasıdır. Şeker hastalığının etkilerinden birisi de insanı iktidarsız yapmasıdır.
KadınFethullah Gülen, önce takma Abdulfettah Şahin daha sonra Fethullah Gülen adlarıyla yazdığı, Ölçü ve Yoldaki Işıklar adlı kitabında kadınları üç gruba ayırıyor. Sokak kadını, zevk kadını, ev ve hizmet kadını. Fethullah Gülen, kadınları bu şekilde sınıflandırıken, İkinci Diriliş'i gerçekleştirmek amacıyla faaliyet gösteren Işık Evlerinde kalan gençlere sabah namazından sonra şu dua yaptırılır. "Allahım kadınların şerrinden, Allahım kadınların belasından, Allahım kadınların fitnesinden bizi koru ve esirge!..
TürbanGülen; Sonsuz Nur adlı kitabında başörtüsü için feryat ederken şöyle diyordu:
"Türbana çağdışı diyorlarmış.Eğer bununla baş örtüsünü kastediyorlarsa doğru. Neden? Çağları aşan bir kıyafet de ondan. Günümüz dünyası ondaki hikmet harikasını kimbilir ne kadar sonra idrak edecek.
Fethullah Gülen, Bahçelievler Camii'nde gerçekleştirdiği Pazar sohbetlerinde yaptığı konuşmalarında, türban ve başörtüsü konusunda şöyle diyordu;
"Bir bacımızın türbanını çıkarttıklarında kıyamet kopar. Çünkü çok alışmış ve onunla bütünleşmiş onu dini emri olarak saymaktadır. Onu çıkardığı zaman, dinin bir yanının yıkılacağına inanır.
Ancak Nevval Sevindi'yi New York'ta karşısında türbansız, başörtüsüz görünce bu düşüncelerinden çark eden Fethullah Gülen, ona şu cevabı veriyordu:
" Başörtüsü de aynı şekilde üzerinde durulacak usul, yani imanın ve İslam'ın esaslarından, şartlarından değildir. Bunlardan dolayı, insanın adeta dinin dışında tutulması dinin ruhuna aykırıdır. Bu konuda dayatmalar, ısrarlar ifrattır ve zorlamadır. Hatta nefret ettirmedir. Gönülde sevgi önemlidir.
Fethullah Gülen, batı konusundaki görüşleri belirsizdir.
Sonsuz Nur adlı kitabında batıyı, Avrupa ve Asya'yı yerin dibine geçiren Fethullah Gülen, "Fethullah Hocaefendi ile Ufuk Turu " adlı kitabında batıya övgü yağdırmaktadır.
Ufuk Turu Kitabında batı yandaşlığı,
"Mutlak manada, batı düşmanlığı, zannediyorum ki bizi çağın dışına iter. Ve zaman tarafından elenirsiniz. Ve batıdan alınacak birçok güzellik var."
Sonsuz Nur kitabında batı düşmanlığı,
"Avrupa'nın kafir ve zalimleri, Asya'nın insanlığı istismar eden münafıkları ve içimizdeki gafiller istemeseler bile, sikkeyi basan, tuğrayı elinde tutan ve peygamberlerce Sultan-ül Enbiya olarak kabul edilen, O günde beş defa nam-ı celilini dünyaya ilan ettiğimiz Sultanlar sultanı, bir gün mutlaka kalplere girecektir...." şeklinde dile getirmektedir.
Askerlik ve MilliyetçilikFethullah Gülen , askere ve askerlik konusuna ılımlı görünmeye çalışmaktadır. Nurcular Molla Said'den aldıkları dersle askerliği bir vatan görevi olarak görmemektedirler. Askere gitmeyide bir tokat gibi karşılarlar. Fethullah Gülen de orduyu yabancı bir ortammış gibi anlatır. Rahat bir askerlik yapabilmek için torpiller aramış ve adamını bularak kendisini himayeye aldırmaya gayret etmiştir. Askerin karavanasını yememiş, eğitimden kaçmıştır. Israrla zamanlı zamansız abdest alıp namaz kılmış, ibadetini askerliğe karşı bir araç gibi kullanmış; çok sıkışınca kendisini arkadaşları aracılığı ile komutanlara milliyetçi, yurtsever gibi lanse etmeye çalışmıştır. Askerliğini zor şartlar altında yapmadığı için, ordunun yemeğini kendisine caiz olmadığını düşünen Fethullah Gülen, teskere gününü de , " hayatımın en kabuslu günleri sona ermişti" sözleriyle açıklıyor. Fethullah Gülen'in kabusu her nurcu gibi askerliğn felsefesine olan inançsızlığından kaynaklanmaktadır.
Suudiler ile İlişkisiFethullah Gülen Suudiler ile ilişkisini her fırsatta yalanlamaktadır.
Fethullah Gülen, Suudlarla hiçbir ilgisini olmadığını iddia ederken hayatının her döneminde yanında olan ve Küçük Dünyam kitabında birçok yardımını gördüm dediği eski MSP milletvekillerinden Salih Özcan, Rabıta'nın Türkiye temsilcisidir. Rabıta ise dünyaya şeriat düzenini yaymak için kurulmuş, merkezi Suudi arabistan'da bulunan bir örgüttür ve arkasında Amerikan petrol şirketi Aramco vardır. Rabıta dünya ülkelerine Şeriat düzeni yaymak için her yıl tonlarca altın ve milyarlarca dolar harcar.
Suudi arabistan karşıtı(!) Fethullah Gülen ne hikmetse, Rabıta'nın Türkiye temsilcisi ve kurucusu Salih Özcan'ın koltuğunu altından çıkmamış ve vaazlarında Suudi krallarının giydiği cübbelerden giymiştir.
Tekke ve Medrese
1938 yılında doğan Fethullah Gülen eğitim durumunu açıklarkan şöyle diyordu;
"Ben medreseye devam ederken de tekkeyi ihmal etmezdim.Zaten ilk gözümü açtığım, ruhumu mayaladığım yer tekkedir..." "Oysa Fethullah Gülen'in doğumundan çok önce kapatılmıştı tekkeler ve medreseler. Fethullah'ın, müridlerini etkilemek amacıyla bu yola başvurduğu ise açıktır.
Hedefler Fethullah Gülen, amacının şeriat olmadığını her ortamda ilan etmektedir.
Fethullah Gülen, kitaplarında dünyada yeni denilen bütün düzenlerin yıkılacağını anlatırken, "birgün gelecek,semavat, zemin bütün nizamıyla İslam'ım bembeyaz ellerine teslim olacak. Ak şeriata, ak yola, ak sisteme" diyerek gerçek amacını ortaya koyuyordu. Sıkıştırıldığında hiçbir zaman şeriatı övmediğini iddia eden Fethullah Gülen , ortamı müsait bulduğu zaman şeriat özlemini sürekli dile getiriyordu.
"Hiçbir zaman tadbil edilemeyecek, değiştirilemeyecek olan şeriat-ı fıtriye'dir. Bu itibarla yeryüzüne mirasçı olmak için, evvela salahate, yani dinin kuran ve sünnet çizgisinde yaşanmasınave İslam'ın hayata hayat olmasına gayret etmek şarttır. Şeriat-ı fıtrıye riayet etmeyen toplumlar veya manevi hayatlarında iç değişikliğe uğrayan ümmetler, milletler bugün hakim olsalar da yarınki mahkumiyetleri kaçınılmazdır.
Fethullah Gülen, şeriatın amaçlarına uygun hareket eden beyinlere ihtiyaçları olduğunu açıklıyor ve şunları belirtiyordu;
"Şeriat'taki hikmet-i teşri ve sahib-i Şeriatin maksatlarına aşina...Dini hükümlere menat sayılan esaslar mevzuunda vukuflu... İlahi varidata açık objektif dimağlara şiddetle ihtiyaç var..."
DemokrasiGülen, değişik ortamlarda demokrasinin faydalarından bahsetmektedir.
Şimdi tenkide bütün kapıları kapalı demokrasi var. Şimdi onun iyi yanları olabilir yani, halk idaresi falan, bizim hizmetimiz adınada kolaylaştırıcı yanları var bunun. Ama artık bu mahluk başka bir şey doğurmaz. Allah'ı inkar edenlerin bile kiliseye koştukları gibi, hadiseler er geç bütün insanları mabetlere koşturacaktır. İnşallah Türkiye dahil dünyada yeniden islama dönüş var...Tüm sistemler yıkılacak. Yıkılacak,zulümlerinin cezasını görecekler. Ve o zalimler başlarına inecek bir kılıçla cezalarını görecekler. Said-i Nursi(Kürdi)
-Fethullah Gülen, tahsilini tekke ve meedresse olarak açıklarken, asıl ismi Said-i Kürdi olan Said-i Nursi için methiyelerini bitiremiyordu.
Saf insanlarımızı kandırmak için hep bir tarafı abartılı ve gerçek dışı olaylarla anlatılan Fethullah Gülen,Said-i Nursi olayında da gerçekleri hep saklamış yada farklı şekilde anlatma yoluna gitmiştir. 1876 yılında Bitlis'te doğan Said-i Kurdinin en büyük amacı Güneydoğu'da Kürtçe eğitim yapan bir üniversite açmak ve burada Şeriatçı bir Kürt devletinini temellerini atmaktı. Kapatılan Refah Partisinin Kocaeli Milletvekili ve Adalet eski Bakanlarından Şevket Kazan'ın telgraf çekip,mektup yazıp, yanlarında olduğunu belirttiği İBDA-C'nin yayın organı taraf dergisinde nurculuğun gerçek yüzü ortaya konmuştur..."Özgür Kurdistan İçin Savaş.
CumhuriyetFethullah Gülen bu konudaki görüşlerini kamuoyundan saklamaktadır. Çoğu zamanda nabza göre şerbet verme mantığından Cumhuriyet yanlısı gözükmektedir. Ancak, gerçekler Fethullah Gülen'in anlattığı gibi değildir. Nurculara göre; Türkiye Cumhuriyeti bir askeri istibdat ve sapıklıktır. Cumhuriyet, onlara karşı hücum etmek için girişilmiş bir zındık hilesidir. Türkiye Devleti, sadece islam'a değil ahlaka da aykırıdır. Cumhuriyet, halkın intihab ve meşveret hakkı olan idare demektir ve onu kusursuz olarak olarak ilk takdim eden kitap da Kur'an-ı Kerimdir. Cumhuri idareyi Kur'an'a zıd göstermek maksatlı değilse bir bilgisizlik eseri; cumhuriyete tarafdar olup da onun kaynağını görmemezliktengelmek ise inattan başka bir şey değildir.(ölçü veya yoldaki ışıklar 3.s 26)
Aczimendiler ile ilişkisiFethullah Gülen, aczimendilerin, nurculuk ile bağlantısı olmadığını açıklamıştır.
Gülen, ılımlı bir şekilde nurculuğu benimsetmeye çalışmaktadır.Bu anlamda aczimendileride desteklemiştir. Aczimendiler adıyla anılan cübbeli, asalı, uzun saçlı ve sakallı grup da , açıkça nurcu olduğunu belirtmektedir. 300- 400 kişilik bir cemaatten oluşan aczimendiler Molla Said'i örnek olarak eylem yapmaktaydılar. Aczimendilerin lideri Müslüm Gündüz 12 Haziran 1996 tarihinde HBB televizyonunda yayınlanan programda; "Kemalizm bir dindir. Allah'ı Mustafa Kemal, peygamberi İsmet İnönü'dür.Demokrasi dinsizliktir. Laiklik'te öyledir.Geleceğiz, Türkiye'yi alacağız" diyebilmiştir. * Hizbullah'a bakışı
Fethullah Gülen, Hizbullah'ın cinayetleri hakkında karşısında kamuoyuna görüş bildirmekten hep kaçınmıştır. Ancak Gülen, kitaplarında Hizbullah'ı Allah Partisi olarak açıklıyordu.
" Hizbullah;Allah cemaati, tabiri caiz ise Allah Partisi. Siyasi boğuşmalar, siyasi partiler karşısında Allah Partisi. Allah'ın askeri olduktan sonra, kutsiler ordusu, Allah'ın kulu olduktan sonra , Hz Muhammed'in erleri olduktan sonra zaman ve mekan onları ayıramaz.
CihadFethullah Gülen, cihadın yeryüzü hakimiyeti olduğunu açıklamaktadır. Ancak, kendilerinin bu anlayışın içinde görmediklerini de belirtmektedir.
Fethullah Gülen , kitaplarında konuya ilişkin şu açıklamalarda bulunuyor;
"Cihad bir hayır kapısıdır; o kapıdan giren iki hayırdan birine mutlaka kavuşacaktır. Evet, ya şehit olup ebedi bir hayat, ya da gazi olup hem dünta, hem de ukba nimetlerine ulaşacaktır. İşte cihad'da böyle bir bereket vardır. Yeryüzünde irşad, tebliğ,cihad ve dine hizmetten daha büyük vazife yoktur. Bu vazifede temel şart dertli ve sancılı olmasıdır."Vazifemizin adı cihaddır.En önemli mesele imanın kurtulmasıdır. Sabırla pişip olgunlaşmadan, çıkış adına yapılacak her şey tam bir hayaldir. Kuvvetin hakimiyeti gelip geçicidir; baki olan Hak ve adaletin hakimiyetidir. Bunlar bugün olmasa bile, çok yakın bir gelecekte mutlaka galebe çalaaktır. Onun içindir ki en büyük siyaset, Hak ve adalet taraftarlığında aranmalıdır.(Ölçü ve Yoldaki Işıklar 3. S45)
Siyasi, gayri siyasi bütün gruplar için " vahy-i münzel'in alem-şumul davetine icabetten başka, ne çare ne de makul bie mesned kalmadığı çağrısıyla insanımıza sesleniyoruz. Hepiniz toptan Allah'ın ipine sımsıkı sarılın ve sakın parçalanıp ayrılmayın." (Ölçü ve Yoldaki Işıklar 2. S27)
Doğal AfetlerNurcular, bu konudaki görüşlerini kamuoyuna yansıtmaktan çekinmemişlerdir. 17 Ağustos 1999 tarihinde meydana gelen deprem faciasının ardından, birçok hacı, hoca ve dahi molla takımı yıkıklan binaların, yaralanan, sakat kalan ve ölen insanların acılarını ranta dönüştürmek için herzamanki gibi kolları sıvadılar. Sanki, binaların yıkılmasında, inşaatları eksik malzeme ile yapan müteahhitlerin avukatlığına soyunmuşlardı. Onlara göre bu ceza Allahın verdiği bir cezaydı. Küçük çocukların ölmesi ise bir lütuf gibi gösteriyorlardı. Onlara göre çocuklar büyüyüp gavur mu olsaydı.
HedeflerFethullah Gülen amacının şeriat olmadığını,herhangi bir örgütlenme içine girmediklerini, kendisininde nurcuların lideri olmadığını söylüyordu. 18 Haziran 1999 tarihinde Fethullah Gülen kasetlerinin basına yansımasıyla gerçekler de ortaya çıktı. Fethullah Gülen bu kasetlerde özellikle Mülkiye ve Adliye kadrolaşmasının genişletilmesi gerektiğini kaydederken,"Bunlar gelecek adına bizim o ünitelerde garantimizdir"şeklinde konuşmaktaydı.
Fethullah Gülen, söz konusu kasetlerde Atatürk'ün silah arkadaşı ve ulusal Kurtuluş Savaşı'nın önderlerinden İsmet İnönü'ye yönelik
Şef, "Erzurum'da çarşaf giyen kadınları sokak ortasında astı" şeklinde konuşuyordu. Kasetlerde Fethullah Gülen izleyecekleri yolu şu cümleler ile anlatıyordu: Sivrilmeden, mevcudiyetinizi hissettirmeden çok ilerlere gitmeliyiz. Erken vuruş yapılırsa, dünya Cezayir'deki gibi başlarını ezer. Zaiyata meydan verilmemeli. Amacımınz için sabretmeliyiz. İşte bizler bugün, böyle bir olma veya olmamadurumuyla karşı karşıya bulunuyoruz. Ya bütün bu buhranlardan sonra bir idrak ve izanla, kurulmasını tasarladığımız dünyayı kuracak ve huzura ereceğiz veya bir kısım küçük hesap ve çıkarlar uğruna, çekilen binlerce ızdırabı semeresiz ve boş kılacak bir anlayış ve davranışla gerisin geriye gideceğiz. Düşmanlarımızı meşgul etme, düşündürme ve göz açtırmama gibi, kisayet ve dirayet isteyen hususları beceremesek bile, hiç değilse onların oyunlarına gelmeme ve elimizde kendi tükenişimizi hazırlamama anlayışını göstermeliyiz. Aslında buna mecburuz da.
(Ölçü ve Yoldaki Işıklar 2. S6-7)
Yıllar ve yıllar bu ülkede, ruhi hayatın büyük ölçüde söndürülmesi, dini dünyamızın işlemez hale getirilmesi, aşkın, vecdin bütün bütün unutturulup gönüllerin diline zincir vurulması, düşünen ve okuyan aydınların gidip kaskatı bir pozitivizme aborde olmaları, salabet ve hakta sebat yerine softalığın ikame edilmesi; hatta ahiret ve cennet istenirken bile, dünyada alışıgelen mutluluğun devamı mülahazasıyla istenmesi gibi çarpık düşünce, çarpık telakkileri sinelerimizden söküp atmadan bir yeni fasıl açmamız mümkün değildir. (Ruhumuzun Heykelini Dikerken s 23)
Siyasi Partiler ile ilişkiFethullah Gülen, herhangi bir siyasi parti ile yakınlığının olmadığını söylüyordu.
Ancak Fethullah Gülen'in basın tarafından ele geçen kasetlerindeki konuşmaları bu konudaki görüşlerini açıkça ortaya koymaktaydır."Aynı cephe sayılabilecek, bize sıcak bakabilen bir çerçeve içinde mütalaa edebileceğimiz siyasiler vardır. Refah'tan Doğruyol'a kadar uzanan siyasi yelpazedir.Bu insanlarla çatışmadan onlarla aramızdaki farklı müşterekleri ortaya koyarak, o çizgide belli bir münasebet tesisinde yarar var bence. Siyasete karışmam, siyasete karışma demek,"Vatan ve Millet işine, milletin hayat ve bekasına karışmam ve karışma demektir.(Ölçü ve Yoldaki Işıklar 3.s45)
Amerika'ya gidişiFethullah Gülen, Amerika'ya gidiş nedenini hep hastalığı olarak gösterdi.
Oysa gerçek onun söylediği gibi değildi. 28 Şubat ile nurcuların gerçek yüzünü ortaya çıkması; kendisinin Amerika'ya kaçma sebebiydi. Davadan dönmenin büyük günah olduğunu söyleyen Gülen, kendisi ile ilgili gerçekler ortaya çıkınca soluğu nedense hep Amerika'da alıyordu.
ŞirketleriFethullah Gülen, ticaret ile uğraşmadığını söylemektedir.
Fethulllah Gülen, hem tipik bir cemaat lideri hem de kapitalist grup önderidir. TÜSİAD ve MÜSİAD'a karşı İŞHAD'ı o kurdurmuştur. Yurt dışındaki okullarıda bir yandan batı endeksli kafaları ve yakın gelecekte oluşturmayı planladığı siyasi ve kapitalist gücün kimliğini teşkil etmekteydi. Bu nedenle o okullar sadece eğitim kurumları değildi. Bürokratik, siyasi ve iktisadi ilişkilerin zeminlerini oluşturuyordu. Başta Asya Finans olmak üzere 500'ün üstünde şirket te bizzat Fethullah Gülen'e çalışmaktadır. Yoksa bunca okulu imamlık yaparak kurmuş olması mümkün değildir, Fethullah Gülen'in.
Patrik ile ilişkisiFethullah Gülen, Fener Rum Patriği ile görüşmüş ve görüşmenini amacını dinler arası diyalog olarak göstermişti. Dünyanın dört bir yanında okullar açarak Nurcu düşünceyi yaymayı amaçlayan Fethullah Gülen, Yunanistan'da yaşayan Türkleri de tarikatına katmak için ilgimç bir yöntem izledi. Heybeliada'daki Ruhban Okulu'nun yeniden açılması için Fener Rum Patriği Bartholomeos ile dönemin Başbakanı Mesut Yılmaz arasında aracılık yapmayı kabul eden Gülen'in asıl amacı, Batı Trakya'da kendi okullarını açmaktı.
Işık evleriFethullah Gülen, ışık evlerinin varlığını hep reddetmiştir. Ama aynı Gülen, kitaplarında ışık evlerini öve eve bitirememektedir.
"Geçmişte bu evlerin yaptığı vazifelerin bazılarını medrese yapar, bazılarını mektep yapar, nazılarını tekke yapardı. Gel gör ki bu evlerin temeline harç atıldığı zaman, dünyanın o dönem itibariyle artık medrese yoktu.Bütün işler artık bu evlerdeydi. Bu evler çevresine ışık saçan evlerdir. Evler islamiyeti öğretecekti. Bu evler belli olmazlar. Elden geldiğince kamufle edilmelidir.
TakıyyeKendisi hakkındaki sözleri hep kamu vicdanının reddeceği boş sözler olarak değerlendirdi. Fethullah Gülen, dini kendi çıkarları için kullanmaya devam ederken kendisi hakkında çıkan yazıların artması üzerine Amerika'ya gidiyordu. Sabah ve ATV tarafından yayınlanan kasette de amacının " hissettirmeden devleti ele geçirerek Türkiye'de bir şeriat devleti kurmak olduğunu "açıkça dile getiriyordu. Ancak, Gülen bu gerçekler karşısında takıyye yapmaktan kaçınmıyordu.
Gazetelere bakışıHer zaman çeşitliliği savunmuştur.İslami olmayan gazete ve mecmuaları okumak zararlı olur. Eğer mutlaka okunması gerekiyorsa sadece başlıkları okunmalıdır. (ölçü ve Yoldaki Işıklar 4. S96)
kaynak:
http://www.geocities.com/fethullahgercegi/http://ulusal-birlik.blogspot.com/2008/08/fethullah-glenin-gerek-yz.html