Masonlar.org - Harici Forumu

 

Gönderen Konu: Alevilik ve Ezoterizm  (Okunma sayısı 51279 defa)

0 Üye ve 2 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Temmuz 07, 2011, 11:52:04 ös
Yanıtla #30
  • Ziyaretçi

Sayın Karan'ın bu açıklamalarını sevdim.

Sanki bu benim bir sorgulamam üzerine Alevilik bakımından bir savunma gibi olmuş ama olsun, sevdim


Sevgili Adam, bu tartismada (bilmedende olsa) Aleviligi savunma içgudusuyle hareket edip yanlis anlasilmis isem ozur dilerim. Boyle bir niyetimin yok. Size ve diyer uyelere konuya katilan katkilardan dolayi tesekkur ederim. Sizlerle fikir paylasiminda bulunmak çok guzel ve ogretici.


Alıntı
Alevilik toplumda Sayın Karan'ın belirtmiş olduğu gibi bilinmiyor; tanınmıyor. Bu bakımdan belki Masonluk ile bir nitelenme birliği paylaşımı var. Daha birçok kurum ya da örgüt vardır kuşkusuz aynı durumda olan...


Aleviligin Alevi toplumunda bilinmemesi, taninmamasi tamamiyla içrek bir inanç olmasindan kaynaklanir. Alevilik mana içinde mana saklayan, batini zahir ile saklayan, takiyye yoluna gitmis bir içrek Yol'dur.

Alıntı
Acaba Sayın karan'ın belirtmiş olduğu üzere Aleviliğin o üst düzeyindeki oluşum gerçekten de kendisini koruyor mu? Bakıyorum da Sayın Karan hep gelmiş geçmiş ozanların deyişlerinden örnekler vermiş. Elbette, Aleviliğin şayet o ileri düzeyinde bir ezoterik yapılanma varsa, orada dereceler, simgeler ve alegorilerle bezenmiş bir ritüel, törenler vb., Ezoterizmin gereği olan öğeler de olmalı. Olmazsa olmaz.

Acaba bunlar var olmasına var da gizli mi?

Yoksa bunlar tarihte vardı da, zaman içinde yitirildi ya da yozlaştırıldığı için terk mi edildi? Öyleyse, hangi Alevilikten söz ettiğimizi bilelim; tarihtekinden mi, günümüzdekinden mi.


Sevgili Adam, Alevilikte sizin "ileri duzey" dediginiz elit tabaka Dede-Rayber ve Pir uçlusudur. Bu uçlu olusumun basi olan Pirler 12 Ocaktan birine baglidir. Ocaklardan gelen bu Pirler içlerinde barindiriklari bilgileri, sirlari, geçmisten gelmis aktarimlari saklamak, korumak ve gelecege aktarmaktir. Bu olay ezoterik ogreti ile oldugu gibi paralellik gosterir. Bu olay yuzlerce yil boyle suregeldi. Fakat Turkiyede Alevi dergahlarinin kapatilip, Alevi ibadet yerleri olan Cem evlerinin bile yasaklanmasi, Alevi Pirlerinin ve aileleleinin surgunlere gonderilip, yerlerinden edilmeleri, yakin tarihe kadar tamamiyla yasaklanmis (ve yer yer katliamlara ugratilmis) bir inanç olmasi, gençlerinin ve toplumunun onderlerinden koparilmasi, toplumunun mecburi goçlere zorlanilmasi gibi birçok neden son yuzyilin yarisindan sonra "ERKAN" larinin duraksamasina neden olmustur. Fakat bu yinede Alevi "elit tabakasinin" bittigi, "Erkaninin" yurumedigi anlamina gelemez. Ayni zamanda bugunki durum goz onunde bulundugundada geçmiste yasanmislar goz ardi edilemez. Ornek vermek gerekirse deyislerde gezinirken "Muhiddin" adli bir ozanin dereceleri geçtikten sonra nereye geldigini soyledigi su misrasini gordum;

Muhiddinem dervisem
Hak yoluna girmisem
On sekiz bin alemi
Bir zerrede görmüsem
 


Alıntı
Ezoterizmin olmazsa olmazları var. Üstelik bu sistemin bir geçmişteki nitelikleri, bir çağmızdaki durumu, bir de çağın gerekleri uyarınca olması gerekeni var. Ben Sayın Karan'ın Alevilik ile bağlantılı olarak belirttiklerini bu kalıplara oturtamıyorum. Bir uyumsuzluk var. Bilgim yetmediği için bu uyumsuzluğun nasıl giderilebileceğini bilemem.


Ezoterimin olmazsa olmazlarindan bazilarinin Alevilikte var olup olmadigina bakalim isterseniz;

Ezoterimde Ruh dongusu, devriye var; Aleviliktede.
Ezoterizimde teslis var; Aleviliktede.
Ezoterimde tevhid var; Aleviliktede.
Ezoterizimde cennet ve cehennem bu dunyadadir; Aleviliktede.
Ezoterizimde beden olur ruh olmez; Aleviliktede.
Ezoterizimde tapilacak Tanri insanin içindedir; Alevilikted.
Ezoterizimde insan tanrinin yansimasidir; Aleviliktede.
Ezoterizimde kendinden habersiz insan, kendinden habersiz tanridir; Aleviliktede.
Ezoetrizimde en onemli kelamlardan biri "Kendini Bil" dir. Aleviliktede.
Ezoteririmde belirli simgeler, rakamlar, sir içeren siirler vardir; Aleviliktede.
Ezoterizimde yaratilis degil var olus vardir; Aleviliktede.
Ezoterizimde hikaye, hurafe, masal degil bilim oncudur; Aleviliktede.
Ezoterizimde sirlarin (elit bir tabaka disinda) herkese açiklanmamasi vardir; Aleviliktede.
Ezoterizimde Insani Kamillige ulasmak vardir; Aleviliktede.
Ezoterizimde geçmisten alinip gelecege aktarilan bilgiler vardir; Aleviliktede.

Bu sonuncusuna bir ornek vererek devam edecegim. Alevilikte tibki ezoterik yapilanmalardada oldugu gibi geçmisten alinip gelecege aktarilan bilgiler, sirlar var dedim. Peki bu bilgiler sirlar neyle ve nasil aktariliyor? Uzun zaman içinde asama asama derece derece semboller, ozlu sozler ve hem içrek hem disrak algilanabilinecek anlamlar ile. Oyleyse nedir bu asamalar? 4 Kapi 40 Makam.

İsmi musemme kaydına düşmeyen
4 kapıdan 40 makamdan geçmeyen
İşleğini 72’den 73’e seçmeyen
İster Seyid-i Saadet Evlad-ı Resul
İster ismi Şah talibiyim desin ne fayda
(Fedai)

Yukarida Fedai adli ozan bu derecelerden geçmeyen insan hayatinin anlamsizligini vurgulamakta.
Bana ezoterizmin ozu nedir diye sorsalar "Kendini Bil' derdim. Aleviligin butun anayasasi ve deyisleride bunun uzerinedir. Ne var ne yoksa hersey insandadir. Iste Hudai bunu boyle ifade etmekte;


Gönül sende, sevgi sende, yar sende
Sen de ara, sen de seni bul gardaş
Mürşid sen de, Rehber sen de, Pir sende
Sende ara, sende seni bu gardaş

Şehir sende, yayla sende, köy sende
Nehir sende, derya sende, çay sende
Yıldız sende, güneş sende, ay sende
Sende ara, sende seni bul gardaş

İsa sende, Musa sende, Tur sende
Çözülmeyen gizli gizli sır sende
Hakkın büyük hazinesi var sende
Sende ara, sende seni bul gardaş

Der Hüdai, akıl, ilim, fen sende
Dünya sende, ahret sende, han sende
Allah sende, Kur’an sende, din sende
Sende ara, sende seni bul gardaş
Hudai


İnsanın tek başına "Büyük Evren" ve bir bütün olduğu gerçeği tüm ezoterik anlamlandırmaların çıkış noktasıdır ve kutsal kitaplar da dahil olmak üzere her şey buna göre yorumlanır.


Butun bu ornekleri daha o kadar çok uzatabilirim ki. Alevilik ile ezoterik sistem arasindaki guçlu bagi gormemek yada gormek istememek sasirtici geliyor bana. Assagiga aktardigim kesim Anadolu Aleviliginide tamamiyla etkilemis unlu sufi Feridettin Atar'a aittir. Alevi felsefesi assagidaki aktarimi tamamiyla kabul eder;


Var olmak, Tanrı’dan fışkırmak, gorus alanına girmektir.
Olus, tanrıdan çıkıs ve yine O’na donustur.
O'na donus O Olustur.
Tanrısal ışık, en yüceden en aşağı kata doğru
basamak basamak görüş alanına çıkar.
Bu basamaklar değişik nitelikli varlık türlerini oluşturur.
Varoluş, yoktan yaradılış anlamına gelmez.
Görünmeyenden görünür duruma geçme eylemini belirtir.
İnsan Tanrı ile özdeştir, Tanrısal bir varlıktır.
Varlık türleri içinde Tanrıya en yakın olanı insandır
ve bu nitelikleriyle de varlık birliğinin,
"Vahted-i Vücud"un merkezidir.
Bireysel irade topyekün iradenin bir cüzüdür.
Ruh ölümsüzdür.
Tanrıdan gelmiş ve ona geri dönecektir.
Beden ise, ruhun yeryüzündeki aracı durumundadır.
Ruh, tekamülü ve Tanrıya ulaşması için
ne kadar bedene ihtiyacı varsa,
o kadarını eskitecektir.
(Feridettin Atar)


Alıntı
Sakın yanlış anlama olmasın. Aleviliği asla küçümsemiyor hatta eleştirmiyorum. Dahası, öğreti açısından değil Ezoterizm açısından birtakım İslâm tarikatlarıyla (Bektaşîlik, Mevlevîlik, Melâmîlik gibi) nasıl ve nerede buluşup, niçin ve nerede ayrıldığını anlamanın da yararlı olduğunu düşünüyorum.


Degerli Adam, yazilarinizdan Bektasilik ile Aleviligi birbirinden ayirdiginizi gormekte, yada boyle algilamaktayim. (Yanlis isem beni duzeltin) Oysaki Hace Bektasi Veli hayattayken Bektasilik diye bir ayrim yoktur. Bektasilik Hace Bektasi Velinin olumunun ardindan Onun etrafinda koguslanmis kisilerin Onun adiyla anilma içgudusuyle olusturulmus bir tanimdir. Burasi çok onelmli. Cunku Hace Bektasi Veli hayattayken boyle bir olusuma gitme geregi duymamistir. Hace Bektasi Veli hayattayken bugunun Bektasileride Anadoluda kalan diyer Alevilerde tamamiyla bir isim ile aniliyor, bir ogretiye inaniyorlardi.

Anadolu Alevileri ve Bektasiler arasinda bir ayrim yapilacaksa bu belki etnik kimlikleri (turk ve kurt-zaza aleviler) yada siyasi duruslari dikkate alinarak yapilabilinir. Bektasilerin yolu surekli Osmanli doneminde saraydan Turkiye Cumhuriyeti doneminde devletden geçmis olmasina karsin diyer dogu Alevilerinin yolu her iki donemdede saray ve devlet ile (istisnalar hariç) çatismistir.

Bunun disinda Bektasilerin ve dogu Alevilerinin etnik kimlikleriyle yasadiklari halklarin, inançlarin ve eski kulturlerinin etkilerimlerini yeniye aktarmalarida aralarinda gorulebilinecek ayrisimlardan olabilir. Ornegin Dogu Alevilerinde yeryer Zerdust, Mazdek ve Mitra gibi kulturlerinin izlerine rastlayabilirken Bektasilerde ise eski Saman  inancinin izlerine rastlayabilmek mumkun.

Fakat bu farkliliklar ne kadar guçlu olursa olsun her ikisininde ogreti bazinda Hace Bektasi Veli hayattayken ayni kulvarda oldugu kanisindayim. Her ikisi arasindaki bugun gorulen farkliliklar Bektasiligin sehirde dogu Aleviliginin ise koyde yasamasi, Bektasiligin egitimli onderler ile yeniden duzenlenmesi gibi nedenlere baglidir. Fakat bu nedenler yukaridada dedigim gibi ne kadar çok olursa olsun ogreti bazinda birini diyerinden asla ayirmamistir. Alevilik hem Bektasiligin hemde dogu Alevilerinin otak ismidir. Bu nedenle Bektasi dergahinda yetisen herhangi bir ozanin yazdigi deyis mutlak deger içinde Anadolu Alevilerinin tumunu kapsar, tumunu içine alir.



Alıntı yapılan: Adam
[b]İki şey arasındaki birtakım benzerliklere bakarak hemen bir özdeşleştirmeye girişmek yanlış bir tutumdur. Alevilerin kullanmış olduğu simgeler ile kilise ve katedrallerin cephelerinde görülen rozetlerin benzerliğinden söz edebilmek için önce bu simgelemeyi (varsa) çözümlemek, her birinin nasıl bir ileti aktarmaya çalıştığını (varsa) ortaya koymak, işte o zaman bir örtüşme ya da benzerlik söz konusuysa, bu kez ortak köken ya da esin kaynağını aramak gerekir[/b]. Bu yapılmadıkça ya da yapılınca böyle bir açıklamaya varılmadıkça, simge denilen geometrik şekiller ancak birer süsleme öğesi olmaktan öteye gidemez. Bunların bir simge olduğunu ileri süren kişi, hiç olmazsa birini ele alıp simgesel değerlendirmesini göstermesi gerekir[/quote]

Degerli Adam, bironceki mesajinizin bu bolumune geçte olsa simdi cevap istiyorum. Sizinde bildiginiz gibi "simgeler" apayri bir dal, bir bilim. Heleki bu ezoterik hermetik simgeyse çozumlenmesi belirli bir içrek egitim almadiktan sonra o kadar kolay degil. Ben bildigim kadariyla (oda yanilmiyorsam) birine deyinerek mezar taslari uzerindeki baglantisini kurmaya çalisicam;

Alevilikte "Kün" diye bir olay vardir. Dunyanin varolusunu anlatir. Bu olay dunyanin ve insanlarin varolus seruvenini aktarir. Alevilikte daha once dedigim gibi "Adem Havva" yoktur. "Naci ve Naciye vardir"


18 bin Alemin Alevi felsefesinde ALinin kun emriyle yarattigi soylenileniyor. Yanliz kun emri islamdaki Allahin "ol" emri gibi algilamak bir yanlis. Cunku kun olayi tamamen bilimsel bir olaydir. 4 ana elementin etkilesimleri ile meydana gelir. Gunumuzde buna bingbang diyorlar.


[b]Kün!" deyince var eyledi on sekiz bin alemi[/b]
Şah-ı Merdan cûşa geldi, sırrın aşikar eyledi:
"Yağmuru yağdıran benim" deyi Ömer'e söyledi
Ol demde şimşek balkıyıp yedi sema gürledi


Ama ben bu olayin ozunde baska inisiyelerin oldugunu dusunuyorum. Bu olayda adi geçen Muhammedin yerine Evreni, Alinin yerine Insani koyun. Evren ve insanin nuru birdir.

Insan kuçuk evrendir, evren gurlerse insan hapsirir.
Insan HAKDA hak INSANDA Ne ararsan bak INSANDA

18 bin alem daha once yok iken evren ve insanin izi gizli olarak vardir. Bu olay tamamiyla "tanri-evren-insan" birlekteliginin onculugu ile olusan naci ve naciye guruhunu" anlatmaktadir.TAnri Kun olayini baslatinca Evren ve Insan gorunuse çikmak ister. Tanri, gorunuse çikmak isteyen evrendeki insani kendi isigindan ve nurundan fiskirtir. Bu sekilde tanri, evren ve insanla birliktelik kazanir. 18 bin alem bu kun olayiyla meydana gelip adi geçen insan oglunun uzerinde yasadigi dunya, yer, gok, tepe, dag, çesme, gol, okyanus, gunes yildiz gibi olgulardir. Burada yasayan kun olayi tamamiyla dunyanin bilimsel bir sekilde patlamayla olusmasidir. Bu olay Ates, su hava ve topragin ayrisip birlesmesiyle baslar. Batinlikte bunlarin her birine bir sembol verilir;

[URL=http://imageshack.us/photo/my-images/594/74429901.gif/][IMG]http://img594.imageshack.us/img594/7305/74429901.gif[/img][/URL]
Uploaded with [URL=http://imageshack.us]ImageShack.us[/URL]
Bunlarin toplami ise bize adalet yildizini verir, Adalet yildizi ayni zamanda Sirus, yani venus yani hz alinin yuzu olan Seher Yildizidir. Alevi felsefesinin semboller ile isledigi 4 ler olan anasir 'i erba'da iste bunladir

[URL=http://imageshack.us/photo/my-images/830/21481047.png/][IMG]http://img830.imageshack.us/img830/9499/21481047.png[/img][/URL]
Ister evrenin 4 elementi deyin, ister felsefenin 4 ilkesi, istersenizde Hace Bektasin 4 kapisi. Bunlarin dordunun birlesimiyle ortaya çikan yukarida gordugunuz bu semboler her ne kadar size bunca yabanci gelsede o size hiçte yabanci degil. Birkaç ornek;


[URL=http://imageshack.us/photo/my-images/684/11894378.png/][IMG]http://img684.imageshack.us/img684/6200/11894378.png[/img][/URL]
Kozmik Diyagram: Haci Baktas –i Dergahinin birinci avlusunda bulunan ücler cesmesinin üzerindeki bu kabartma

[URL=http://imageshack.us/photo/my-images/6/22016698.png/][IMG]http://img6.imageshack.us/img6/1174/22016698.png[/img][/URL]
Güvenc Abdal in Sandukasinin Üzerindeki Arma


[URL=http://imageshack.us/photo/my-images/143/000nqx.jpg/][IMG]http://img143.imageshack.us/img143/5359/000nqx.jpg[/img][/URL]
Ve bir mezar tasi uzerinde bulunan ayni sembol.
Adalet sembolunun mezar tasi uzerinde bulunmasi oldukça anlamli.



[quote=Prometheus]Sayın Karan'ın "alevilik dinler üstüdür" demesi biraz abartılı gibi geldi. Budizm'i incelerseniz aleviliğe(sufizm) yakın olduğunu görebilirsiniz. Semavi dinlere göre sufizm daha yukarıda olabilir. Ancak bütün dinlerden üstün olan bir şeyin tanımını kafamda yapamıyorum.[/quote]

Degerli Prometheus, "Aleviligin Dinler Ustu" oldugunu yazdigim yazimda ben degil "Irene Melikof" soyluyor. Irene Melikof Alevilik uzerine oldukça detayli çalismalar yapmis unutulmamasi gereken bir arastirmacidir. Ayrica madem Yunus'u çok seviyorsunuz o halde size yine Yunsu ile bir cevap vereyim;

Gayrıdır her milletten bu bizim milletimiz
[b]Hiç dinde bulunmadı din ü diyanetimiz[/b]
Bu din ü diyanette yetmiş iki millette
Bu dünya ol ahrette ayrıdır ayatımız
(Yunus Emre)

Yunus Emre inandigi yol'un hiç dinde bulunmadigi soyluyor.



[quote=ozkan]Mümkünse açmanızı istediğim birkaç nokta olacak.
Alevilik mezhep din veya tarikat değildir, bir inançtır diyorsunuz.
Ardından bu inancı Masonluk inancı(?) ile karşılaştırma yoluna gidiyorsunuz.
Olası yanlış anlaşılmaları engellemek için bu kısmı detaylandırır mısınız?[/quote]


Sevgili Ozkan yazilarimda Alevilik bir Yol'dur demeyi tercih etmisimdir. Yanlis anlasilmasnin onunu almak için bulundugunuz ikaza tesekkur ederim. Fikirlerimdeki amaç kesinlikle Aleviligin Masonluk ile kasilastirilmasi, aralarindaki olasi benzerliklern yola çikarak yaklastirilmasi degildir. Aksine Aleviligi etkilemis olan (sayet etkilemis ise) butun ezoterik inançlardan yola çikarak bugun ki haline nasil geldigini, nerelerden geçtigini, ne oldugunu daha iyi anlamak adinadir. Aleviligin Ezidilik ile, Ahlehaklik ile, Aliilahilik ile, Sabbaklik ile, Zerdustilik ve Mazdekçilik ile, Samanistlik ve Manicilik ile, Ismaililik ile aralarinda bulunan ortak yonlerin Masonluk ile bulundugundan daha fazla olduguna inaniyorum.

Oyle gorunuyor ki uzerinde durdugum konularda oldukça fikir ayriligi var. (Belkide yanlis olan benimdir, zamanla anlayacagim) Her ne kadar Masonlugu sizler kadar iyi bilmesem (belkide hiç bilmesemde) en azindan sizden aldiklarimla bildiklerime ekleyip kafamda olusmus fikirler ile karsilastirma sansini tanidiginiz için tesekkur ederim.


« Son Düzenleme: Temmuz 08, 2011, 12:42:19 öö Gönderen: Karan »


Temmuz 08, 2011, 08:11:46 öö
Yanıtla #31
  • Seçkin Üye
  • Uzman Uye
  • *****
  • İleti: 7217
  • Cinsiyet: Bay

Sayın Karan'ın Alevilik ile bağlantılı olmak üzere anlattıklarına bir diyeceğim yok.

Olabilir. Bilgilendik. Bu konuyla daha yakından ilgilenenler dahasını da araştırır.

Ancak Sayın Karan'ın Ezoterizm ile bağlantılyı olarak dediklerine diyeceğim var.

Buraya o listeyi aktarmak istemiyorum. (Bun pek beceremiyorum.) O listede yazılanların hiçsiri Ezoterizm'de yoktur.

Ezoterizm bir doktrin, bir öğreti değildir. Her sonunde "izm" takısı olan terim doktrin, öğreti olmaz.

Ezoterizm bir dizgedir, bir sistemdir. İnançlar ile, din ile, bilim ile, bilgi ile ilgisi yoktur. Bu kalıpların içine konulmaz.

Ancak dinsel ezoterizm, bilimsel ezoterizm, sanatsal ezoterizm gibi uygulamalar söz konusu olabilir.

Ezoterizm, ilgili kurum ya da toplulukta bir öğretinin bulunmasını, o kurum ya da toplulukta bunun dereceler içinde verilmesini, simge ve alegoriler ile özdeyişler kullanılmasını, inisyasyon yönteminin uygulanmasını gerektiren, gizli olmayan, ancak genele kapalı bir pratiktir.

Tek başına Ezoterizm diye bir şey göremezsiniz çünkü soyuttur. Doğada tek başına ağaç diye bir şeyin nesnel olarak bulunmayışı gibidir. Onu tanımlarsınız; o zaman olur.

Sayın Karan'ın dediği gibi Aleviliğıin ileri bir aşaması (tarihteki Pisagor ekolünde olduğu gibi) ezoterik bir yapılanma içermekte olabilir; benim bilmediğim bir yapılanma. Dediğim üzere Sayırn Karan özetle anlattı; biraz bilgilendik. Ancak Alevilik'te var olduğunu belirttiği dinsel nitelikli öğeler genel olarak Ezoterizm'de yoktur. Ezoterik sistemi izlemekte olan bir başka dinsel ya da mistik nitelikli kurumun öğretisi kapsamında bulunabilir; tam olarak örtüşmese de arada benzerlikler olabilir. Bu bağlamda belki Hermetik Gelenek güzel bir örnektir ama Hermetizm = Ezoterizm değildir.

Sanırım ben terim üzerinde duruyorum; içerik üzerinde değil. Bunu bilelim ama yanlış da yapmamaya çalışalm.
   
ADAM OLMAK ZOR İŞ AMA BUNUN İÇİN ÇALIŞMAYA DEĞER.


Temmuz 08, 2011, 08:16:33 ös
Yanıtla #32
  • Ziyaretçi

Çok uzun yazılardı fakat okumaya değdi. Ellerinize sağlık. Alevilik ve Ezoterizm gibi kavramları çok duymama rağmen bilmediğimi gördüm açıkcası.

Ben de benzer özellikler taşıdığı için islamdaki ezoterizmden bir kaç örnek vermek istiyorum. Alevilik ve islamda benzer çok fazla şey var örneğin kendini bilmek hususunda "Nefsini bilen Rabbini de bilir" diye Hz.Muhammed'in bir sözünü anımsatıyor. Ayrıca  “Benim bildiklerimi siz bilseydiniz, hiç gülmez hep ağlardınız..”  hadisi şerifi de her bilgiyi paylaşmadığını ifade ediyor.

Sır saklama ve ezoterizmde olduğu gibi genel halk kitlesine her şeyi öğretmeme bence Hz.Muhammed'in de yaptığı bir şeydir. İslami tasavvufu eldeki islami ilimlerle ölçtüğünüzde reddetmek zorunda kaldığınız hatta Allah'a ortak koşan müşrikler olarak baktığınız bir kavram halini alır. Fakat ne hikmetse örneğin Mevlana'yı çöpe atamazlar halbuki  o da bir tasavvuf şeyhidir. İslamdan dışlanan sadece Aleviler değil tasavvuf da dışlanır.

Ezoterik öğretiler insanların sır saklama kaabiliyetinden yoksun oldukları için sabırları bir gün mutlaka çatlayacağından ötürü dışarı sızan bir takım bilgilerle dışardaki insanlarca da duyularak az çok şekillenir. Kaba tabirle iki kişinin bildiği sır değildir diye Kurtlar Vadisi rajonuna dönüşür bu kavram.

İşin ilginç yanı bu sızıntılara bakınca hemen hemen tüm ezoterik yapı ve inanışların birbirne çok benzediğini görmemiz...

Saygılarımla.


Temmuz 12, 2011, 02:38:08 öö
Yanıtla #33
  • Uzman Uye
  • ****
  • İleti: 1731
  • Cinsiyet: Bay


Sayın Karan'ın iyi niyetinden kesinlikle kuşkum yok.

Aleviliği anlatırken aslın da Bektaşilikten söz ediyor.Bir öğretiyi ezoterik sistem içinde değerlendirebilmemiz için,öncelikle bunun doğuştan benimsenmemiş olması gerekir.

Tamam,dinler bizlere dayatılmıştır ve dolayısyla dogmatiktirler,sorgulanamaz ön kabulleri avam üzerinde tartışmasız otorite halindedir.

Oysa ki,batıni ekoller ve dini ezoterik sistemleri benimsemiş örgütlenmelerin üyeleri seçilip,ayıklanan bir oluşumun ögeleridirler.

Beşer Alevi olarak doğmuş olabilir ki,çoğumuz bilmesekde anadolu halklarının büyük bir çoğunluğu öyledir.Bektaşilik felsefesi ve örgütlenmesi üzerine seçilmemiş,kabul edilmemiş ve o öğreti üzerinde çakışmamış bir alevi ile,kabukçu bir sunninin hiçbir farkı yoktur.Nitekim,anadolu kültürü üzerinde yeşeren alevilikle sunni oluşumların kaynakları hoca Ahmed Yesevi'ye dayanır.Bu durumda,Ahmed Yeseviyi de alevi veya sunni olarak tanımlamamız gerekir ki,bu kesinlikle mümkün değildir.

Senelerdir bu başımızı kumdan çıkarmamızı engelleyen ruhban sınıfıyla mücadele ederim;ömrüm ve bilincim yettiği sürece de devam edeceğim.

Dinlerin ve mezheplerin yadsınması öngörüsünü benimsememiş bir imam ile dede nin ne farkı var?...Tanrı "Tek"ise neden birden fazla din ve mezhep olabilir?...

Olabileceğini önkoşul olarak benimsediğimizde ise,insan sayısı kadar din,mezhep,imam,dede,rahip,peygamber vs.ninde olabileceğini kabul etmek zorundayız.

Şimdi,sayın Karan'ın iddalarına bir göz attığımızda alevi olarak doğan bir İslam inananını özgün biryere koymalıyız.Alevi olduğuna doğuştan inandırılan,ama sadece ailesinin ve dedelerin kültürüyle yetişmiş sıradan bir aleviye  Platon'u sorarsak ve onun öğretisine yakınlaşmasnı önerirsek görülecek olası tepki;beltaşiliğin ve ezoterizmin mantığını bize öğretebilir.

Çünkü,çoğu alevi bilmese de aleviliğn de,tasavvufunda en yakın kaynağı merhum Platon'dur,dediğim de beni aleviler de sunniler de lanetliyecektir.Hele ki bunun içine Pitagoras'ı,Bruno'yu,Sokrates'i ve adlarını anarken tanıyabildiğim kadarıyla zulme uğramış tüm aydınlanmışları koyarsam ki sayfalar sürer,bendenizi de benim düşünenleri katletmek için sıraya girecek milyonlarca cahil
türeyecektir.bunların alt yapısı yüzyıllar önceden hazırlanmıştır.

Bu konuyu daha fazla uzatma kasdı taşısam,muhtemelen birkaç ciltten oluşan bir kitap yzmam gerekir.

Konunun başında da belirttiğim gibi,sayın Karan'ın samimiyetine kesinlikle inanıyor ve yaptığı araştırmalar için kendisini takdir ediyorum.Biraz daha uğraşı verir ve azmini kaybetmezse,ezoterizmin ve sadece bu konu ve sadece bu konu ile ilintili söylemlere katılınan teist ezoterizmin üzerinde uzlaşacağımızı umuyorum.


Saygılarımla
Ben"O"yum,"O"ben değil...


Temmuz 19, 2011, 11:27:11 ös
Yanıtla #34
  • Ziyaretçi

Sayın Karan'ın Alevilik ile bağlantılı olmak üzere anlattıklarına bir diyeceğim yok.

Olabilir. Bilgilendik. Bu konuyla daha yakından ilgilenenler dahasını da araştırır.

Ancak Sayın Karan'ın Ezoterizm ile bağlantılyı olarak dediklerine diyeceğim var.

Buraya o listeyi aktarmak istemiyorum. (Bun pek beceremiyorum.) O listede yazılanların hiçsiri Ezoterizm'de yoktur.

Ezoterizm bir doktrin, bir öğreti değildir. Her sonunde "izm" takısı olan terim doktrin, öğreti olmaz.

Ezoterizm bir dizgedir, bir sistemdir. İnançlar ile, din ile, bilim ile, bilgi ile ilgisi yoktur. Bu kalıpların içine konulmaz.


Degerli Adam, yukariya akardiklarinizdan sizin bu konuda daha birikimli oldugunuzu guruyor ama yinede birtakim yerlerde ayni fikri paylasamiyorum. Bazi yerlerde sizi anlayamiyorum. Ornegin "ezoterizim bir ogreti degildir" dediginizde tam olarak neyi kastetmet istiyorsunuz. Siz salt "EZOTERIZM" den mi kastediyorsunuz bunu soylerken yoksa "EZOTERIK OGRETILERDEN'DEMI?"  Ornegin Masonluk ezoterizme dayanan bir ogreti degil midir? Yada Pisagorculuk yada eski Misir dini ezoterizme dayanan ogretiler degil miydi?

Ezoterizmin ne oldugunu daha iyi anlayabilmek için sizin forumda açmis oldugunuz "Ezoterizm Nedir" adli kaynagi okudum. Aktardiginiz kaynagin yazarini arastirdim daha fazla bilgilenmek için. Sanirim yazarin adi "Erhan Altunay" Bu yazarin ezoterizim hakkinda yaptigi daha genis çalismalari inceledim. Bu çalismalarda Erhan altunay ezoterizmden bahsederken "ogretidir" diyiyor. Yapmis oldugu tanimlama tam olarak soyle;

Alıntı
Özellikle Avrupa’da ve Amerika’da son zamanlarda çok sıkça kullanılmaya başlanan Türkçe’de “içrek” sözcüğü ile karşılanan ezoterik sözcüğü içinde saklı olan anlamı sadece seçilmiş kişilere açıklanan öğretileri tanımlamak için kullanılır.


Ezoterizm sözcük olarak Yunanca eswterikoV (içe ait, içrek, sadece müritlerin bildiği anlamında, Arıkdal Gizli Öğreticilik olarak kullanıyor) sözcüğünden gelir. Bu sözcüğün kökü ise esw- ( iç, içerisi) dir .


Sözcük anlamı olarak ise ezoterizm “sadece belli sayıda müritlere açıklanan halkın düzeyine inmeyen ya da inmemesi gereken doktrine“ denir. Ezoterik doktrin “müritlere sözlü olarak aktarılan tüm bilgi ve öğretilere“ denir (Petit Robert)


Meydan Larousse Ansiklopedisi ise Türkçe eşanlamlısı İÇREK başlığı altında daha geniş bilgi vermektedir :


“Yalnız vakıf olanlara öğretilen || Vakıf olmayanlarca anlaşılmayan bilgi ve ya eserler için kullanılır. ...

ANSİKL. Fels. İçrek kelimesi dışrakın karşıtıdır. Pythagoras’ın çömezlerini dışrak ve içrek diye ikiye ayırdığı söylenir ; birinciler sadece adaylardı; ikinciler ise üstadın öğretisini bütün incelikleri ve sırları ile bilenlerdi.....Dışrak eserlerde yalnız en açık kanıtlar ileri sürülür , daha karanlık ve kesin olan kanıtlar ise içrek eserlerde yer alır. Sırra ve gizli bilgiye ermiş olanlardan başkasının kavrayamayacağı esrarlı bir öğreti fikri bir çok kimseye hoş görünmüş ve her devirde az ve ya çok içrek topluluklar ( msl. Mason Dernekleri ) kurulmuştur.

- Giz. ilm. Herhangi bir dinin , sadece sırra ve gizli bilgiye ermiş olanlara açıklanan yönüne içrek bilim adı verilir. Kabala’cıların içrek elyazmaları ,” açkı “ ve ya “anahtar “ adıyla anılır. İçrek öğreti , oyun kağıdı falı , simyacıların sırları, sihir , büyü , kabala gelenekleri gizli dini törenleri vb. kapsıyordu. Apokalipsis’in açıklanması , Hezeikel’in gördüğü hayallerin yorumlanması da içrek konular arasında yer alır.”


Bu tanımda dikkat edilmesi gereken nokta eski Yunan’da içrek ve dışrak kavramlarının kullanıldığıdır , - dışrak ( exwterikoV ) ifadesini ilk kullanan Aritoteles’tir - yalnız bunların genelde felsefe okullarına atıf yaptığı görülür . Eski Yunan’daki ezoterik okulları ileride yayınlanacak yazılarımızda göreceğiz. Ayrıca ezoterik topluluklar yıllar boyu “ esrarlı bir öğreti “ fikri hoş geldiği için değil , belli bir amaç için kurulmuşlardır.


Daha geniş kapsamlı bir tanım yapacak olursak , ezoterizm , sadece seçilmiş belli bir topluluğa verilen ( bunlara inisye < fr. initié denir ) , semboller ve şifreler aracılığı ile aktarılan , erginlemeye ( fr. initiation ) dayanan, metafizik öğretilere denir. Bu öğretilerin içeriği ve erginlenmenin aşamaları çeşitli kültürlerde yeri geldikçe ayrıntılı biçimde incelenecektir.

Sizin "ezoterzm nedir" sorusuna cevap olarak aktardiginiz Altunay'in çalismalari ona "OGRETI" yada "DOKTIRIN" diyiyor.

Sonuç olarak sadece seçilmis bir toplumada olsa geçmisten alinip gelecege aktarilmak uzere bilgiler veriliyorsa bu verilen bilgilerin toplumuna "ogreten ve ogrenen" iliskisi dusunuldugunde "OGRETI" diyebiliriz diye dusunuyorum.  Simdi yukaridaki tanimlamalari tek tek Aleviligi goz onune alarak inceledigimizde;

Alıntı
Sözcük anlamı olarak ise ezoterizm “sadece belli sayıda müritlere açıklanan halkın düzeyine inmeyen ya da inmemesi gereken doktrine“ denir.
 Ezoterik doktrin “müritlere sözlü olarak aktarılan tüm bilgi ve öğretilere“ denir (Petit Robert)

Alevilikte sadece belli sayida muritlere açiklanan halkin duzeyine inmeyen yada inmemesi gereken doktirin vardir.
Alevilikte bilgiler muritlere saz ve muzik ile sozlu anlatim kullanilarak aktarilir.

Alıntı
ANSİKL. Fels. İçrek kelimesi dışrakın karşıtıdır.

Yukaridaki tanimda ise ezoterzme turkçe karsilik dusen kelimenin "ICREK" oldugunu soylemekte. Dolayisiyla Içrek kelimesi ile karsiti disrak kelimesi arasindaki farklara dayiniyor. Yani iç gorunus ve dis gorunus.
Alevilik ise Içrek ve Disrak kelimelerine karsilik Batini ve Zahiri kelimelerini kullanir. Batini içrek, Zahiri Disrak anlama gelir. Alevilik kendisini Batini sayar. Yani içrek oldugunu soyler. "Alevilik Içrek bir inançtir" O halde Alevilik kendisini batini olarak yorumluyorsa Batiniligin karsiti içrek, içregin karsiti ise Ezoterik ise, Alevilige ogreti bazinda ezoterik derken yanilgiya dusmemekte oldugumuzu dusunuyorum. Bu çok uzun bir konu.



Alıntı
Ancak dinsel ezoterizm, bilimsel ezoterizm, sanatsal ezoterizm gibi uygulamalar söz konusu olabilir.

Ezoterizm, ilgili kurum ya da toplulukta bir öğretinin bulunmasını, o kurum ya da toplulukta bunun dereceler içinde verilmesini, simge ve alegoriler ile özdeyişler kullanılmasını, inisyasyon yönteminin uygulanmasını gerektiren, gizli olmayan, ancak genele kapalı bir pratiktir


Belkide burayi anlayamadim. Ezoterizmi bolumlere ayirarak mi tanimliyorsunuz. Ornegin "dinsel ezoterizim" den kastiniz nedir? Alevilik, Sabbaklik, Ezidilik, Ahlehaklik yada Pisagorculuk, Platonculuk, Orfecilik, Sufilik, Ismaililik birer dinsel ezoterizim midir? Ben kokeni ezoterik ogretiye dayanan inançlarin Dinden uzak oldugunu dusunuyordum.


Alıntı
Sayın Karan'ın dediği gibi Aleviliğıin ileri bir aşaması (tarihteki Pisagor ekolünde olduğu gibi) ezoterik bir yapılanma içermekte olabilir; benim bilmediğim bir yapılanma. Dediğim üzere Sayırn Karan özetle anlattı; biraz bilgilendik. Ancak Alevilik'te var olduğunu belirttiği dinsel nitelikli öğeler genel olarak Ezoterizm'de yoktur

Sevgili Adam sanirim siz Ezoterizmi ve ezoterik ogretileri yada topluluklari ayri ayri ele aliyorsunuz. (yanlissam beni uyarin) Alevilikte var oldugunu belittigim "teslis, devriye, hulul, cennet ve cehhenmi red" gibi ogelerin toplamini içrek inançlardan, yada içrek inanca dayali topluluklardan geldigini dusunuyorum.  Sizin "Ezoterizim nedir" sorusuna kaynak olarak gosterdiginiz Erhan Altunayin Ezoterik Öğretilerin Genel Özellikleri adli yazisi ile devam etmek istiyorum;



Alıntı

Ezoterik Öğretilerin Genel Özellikleri

Ezoterik öğretiler metafizik öğretilerdir. Metafizik kelimesi Eski Yunanca meta

( sonrası, ötesi ) ve jusikoV ( doğal, fiziki, fizik ) kelimelerinden türemiştir. Latince’ye metaphysica olarak geçmiş ve buradan da bugünkü batı dillerindeki yerini bulmuştur. Metafizik , Doğa’nın , fiziksel görüntünün ötesini , yani sezgilerle anlaşılabilen bilgiyi kapsar . ( Daha sonra kazandığı anlamlar üzerinde durmayacağız )
 
Ezoterist her şeyden önce Tanrı’nın varlığına inanır . Evren’in ondan oluştuğu ve her varlıkta kendinden bir töz olan bir Tanrı’ya . Bu bağlamda ezoterizmin yaradancı dinlerle yolu ayrılır. Aynı şekilde Cihangir Gener’in söylediği gibi ezoterizm panteizm de demek değildir . ( a.g.e )


Amaç Tanrı’dan varolan fakat onun kadar mükemmel olmayan insanın dünya üzerinde yaşadığı hayatlarının sonucunda tekamül ederek yeniden Tanrı’ya dönmesidir. Bu düşünde en güzel ifadelerini Hint düşüncesinde bulmuştur.


Aynı şekilde bu tekamül süreci için de dünya üzerinde çeşitli ırkların yaşadığı ve sonra da yok oldukları kabul edilmektedir.


Ezoteristin kişisel ödevi kendi tekamülünü sağlamak , kolektif ödev ise başkalarınınkini sağlamaktır. Bu iki ayrı ödev birbirlerinden soyutlanamaz.


Ezoterist Dünya üzerinde yaşayarak öğreneceği çok şey olduğuna inanır ve dejenere öğretilerde olduğu gibi kendini dış dünyaya kapamaz.


Ezoterik öğreti sadece geleneksel bilgi ile sınırlı kalmaz , ezoterist çağının bilimsel gelişmelerini de uyarlamayı bilir.


İlk çağlardan bu yana bu öğretilerin geniş halk kitleleri tarafından yanlış algılanıp bozulma ile yok olabileceği düşüncesi bu öğretinin üstadlarını öğretilerini semboller ve gizli ifadeler ile aktarma zorunluluğuna itmiştir. Kullanılan semboller ise hiç bir zaman insana uzak olmayan ve anlamına ulaşabileceği sembollerdir.


Ezoterizmi iyi anlayabilmek için ezoterizmin ve ezoterik düşüncenin tarihini ve buna paralel olarak sembollerin dilini öğrenmek gerekmektedir. Ezoterik düşünce tarihi insanlık tarihinden soyutlanamaz , bu yüzden de ileride yayınlanacak yazılarımızda ezoterik düşünce tarihini insanlık tarihine koşut olarak inceleyeceğiz.


Ezoterik düşünce tarih boyunca Dünya’nın çeşitli yerlerinde ortaya çıkmıştır. Bugünkü Batı düşüncesinin kaynakları ise hem Doğu’dan hem de Batı’dan gelir.


Bu konularda araştırma yapmak isteyen Türk araştırmacısı da çok şanslıdır.


Türkiye’nin gerek coğrafi konumu gerekse de tarih içindeki yeri bu bağlamda büyük önem taşır. İlk olarak Yunan Uygarlığı’na kaynaklık eden Anadolu Uygarlıkları bu topraklar üzerinde var olmuştur. Ayrıca o dönemde Mezopotamya ile olan etkileşim de belirleyici olmuştur. Daha sonraları ise Yunan Uygarlığı gibi Roma Uygarlığı da Anadolu topraklarından yararlanmış , özellikle İmparatorluk kültürünün şekillenmesinde Anadolu büyük rol oynamıştır.


Orta Çağlar boyunca ise Tasavvuf düşüncesi bu topraklarda yeşermiştir.


Batı ezoterizminin kilometre taşlarından Templier Tarikatı ise Haçlı seferleri sırasında Müslümanlarla etkileşimleri sonucunda öğretilerini geliştirmişler , tasavvufdan etkilenmişlerdir.


Yeni bir çağa girdiğimiz bu zamanlarda ise artık ezoterik bilginin açığa çıkması bütün insanlara mal olması gerekmektedir. Cumhuriyetin kuruluşundan beri , bütün engellemelere rağmen bir aydınlanma dönemine giren ülkemizin de bu çağda büyük bir rol oynayacağı kuşkusuzdur . Bu yüzden bu konularda bilgili olmak , hazırlıklı olmak hepimize düşen bir ödevdir.


Altunayin Ezoterik Ogretilerin gelen ozellikleri adi altinda hazirladigi bu çalismaya ulasmama neden oldugu için sevgili Adama tesekkur ediyorum.  Zira bu çalisma  (sayet yanilmiyorsam) Aleviligin ezoterik ogreti oldugunu farkli bir uslupla her ikisi arasindaki ortak ozellikleri siralayarak belirtmekte. Ornegin;


]Ezoterist her şeyden önce Tanrı’nın varlığına inanır  = Alevikte aynidir.
Evren ondan oluşmus ve her varlıkta kendinden bir yansimadir = Aleviliktede.
Bu bağlamda ezoterizmin yaradancı dinlerle yolu ayrılır = Aleviliktede.


Nasil ki ezoterizmde amaç Tanrı’dan varolan fakat onun kadar mükemmel olmayan insanın dünya üzerinde yaşadığı hayatlarının sonucunda tekamül ederek yeniden Tanrı’ya dönmek ise Aleviliktede tanrinin bir yansimasi olup (ondan fiskiragelip) tekrar ona geri donmek için ruhunun devriyeden devriyeye geçtigine inanilir. Devirlerini tamamlayan ruh Insani Kamil oldugunda kendisinden koptugu mukemmel tanriya geri donecektir.

Nasilki Ezoteristin kişisel ödevi kendi tekamülünü sağlamak ise 4 kapi 40 makama girmis Alevinin gorevi ise kapilari birbir asip Insani Kamil olarak Hakka ulasmaktir.



Temmuz 19, 2011, 11:57:03 ös
Yanıtla #35
  • Seyirci
  • Aktif Uye
  • ***
  • İleti: 647
  • Cinsiyet: Bay

Sayın Karan çok derinlere inmişsiniz ama sanırım bir noktayı kaçırıyorsunuz.
Üniversiteler de bir öğretim yeridir. Ama ezoterik değildir.
Salt anlamda ezoterizme öğreti demek yanlış olur. Evet öğretiyle aktarılır ama içsel olması bile mantık olarak öğreti olamayacağına işarettir.

Sizin içselleştirdiğiniz şeyi ben nasıl öğrenebilirim?
Asla öğrenemem çünkü ben siz değilim.

Çok okumuşsunuz ama bazı basit şeyleri kaçırıyorsunuz sanırım. Bende öyle..

Bir sorum var, Alevimisiniz?
Bir yere ait olmayı hiç istemedim. Ya kendim olurum yada başkalarının arkamdan övgüleri ile ölmüş olurum.


Temmuz 20, 2011, 12:05:47 öö
Yanıtla #36
  • Ziyaretçi


Sayın Karan'ın iyi niyetinden kesinlikle kuşkum yok.

Aleviliği anlatırken aslın da Bektaşilikten söz ediyor.Bir öğretiyi ezoterik sistem içinde değerlendirebilmemiz için,öncelikle bunun doğuştan benimsenmemiş olması gerekir.


Sevgili Ceycet, iyi niyetinizden dolayi tesekkur ederim. Bu konudaki tek amacim elbetteki sadece bilgi alis verisinden baska birsey degil. Ben Aleviligin inanç yapisi ve felsefesi soz konusu oldugunda onu "Alevilik yada Bektasilik" diye ikiye ayirmiyorum. Cunku her ikiside (farkliliklar barindirmalarina ragmen) inanç bazinda aynidirlar.


Alıntı
Şimdi,sayın Karan'ın iddalarına bir göz attığımızda alevi olarak doğan bir İslam inananını özgün biryere koymalıyız.Alevi olduğuna doğuştan inandırılan,ama sadece ailesinin ve dedelerin kültürüyle yetişmiş sıradan bir aleviye  Platon'u sorarsak ve onun öğretisine yakınlaşmasnı önerirsek görülecek olası tepki;beltaşiliğin ve ezoterizmin mantığını bize öğretebilir.

Çünkü,çoğu alevi bilmese de aleviliğn de,tasavvufunda en yakın kaynağı merhum Platon'dur,dediğim de beni aleviler de sunniler de lanetliyecektir.Hele ki bunun içine Pitagoras'ı,Bruno'yu,Sokrates'i ve adlarını anarken tanıyabildiğim kadarıyla zulme uğramış tüm aydınlanmışları koyarsam ki sayfalar sürer,bendenizi de benim düşünenleri katletmek için sıraya girecek milyonlarca cahil
türeyecektir.bunların alt yapısı yüzyıllar önceden hazırlanmıştır.

Konunun başında da belirttiğim gibi,sayın Karan'ın samimiyetine kesinlikle inanıyor ve yaptığı araştırmalar için kendisini takdir ediyorum.Biraz daha uğraşı verir ve azmini kaybetmezse,ezoterizmin ve sadece bu konu ve sadece bu konu ile ilintili söylemlere katılınan teist ezoterizmin üzerinde uzlaşacağımızı umuyorum.

Saygılarımla


Degerli Ceycet; soylediklerinize katilmamak mumkun degil. Artik Aleviler baslarini Arap çollerinden çikarip binlerce yil oncesinden gelmis kadim tarihlerini anlamalidirlar. Bu tarihte Platonundan, Pisagordan, Eflatundan,  ne denli etkinelildiginide. Ben bunlari incelemeye çalisan birkaç arastirma yapmistim. Bazilarini henuz yayinlamaktan çekinsemde daha once farkli alanlarda zaten paylasmis oldugum birini paylasacagim. Bunlarin dogrulugu  simdilik tartisilir. Ama yinede bir baslangiç oldugunu dusundugumde en azindan ne kadar kotu olursa olsunlar biraz rahatliyorum. Merhum Platondan degil Pisagordan basladim. Pisagor ile Anadolu Alevilileri ve Sufiler arasindaki benzerlikler etkilesimler oldukça çarpici etkileyici. Bu çalismada adi geçen Pisagor ogretisini ve ogretinin yasadigi-yayildigi Anadolu alaninida dikkate alarak Aleviligin ezoterik ogretiler ile arasindaki benzerliklere farkli bir pencereden ornek verebileceginide dusunuyorum.

 "Pisagor ve 2570 Yil Oncesinde Batini Felsefe "



Isik Karan'liklar Içinde Sakli
Bugun, adina Alevilik dedigimiz inanç sistemimizin derinlikleri, dune kadar 1400 yil oncesinin Arap Yarim adasinin disina çikamazdi. Oysaki birtakim tabulari kirdiktan sonra yanildigimizi anladik. Aleviligin sahip oldugu temelleri, ibadet sekilleri ve en onemliside felsefik yapisi izlerini arap yarim adasinda goremezken tahmin bile edemeyecegimiz, asla dusunmeyecegimiz yerlerde, zamanlarda sakli oldugunu farkettik. Isigin, KAranliklar içinde sakli oldugunu anladik. Iste bu karanlik donemelerde aydinlatilmasi gerekenlerden biride Pisagor donemidir.



Neden Pisagor Donemi?
Pisagorun tarihteki, matematikteki rolunu bilenler Alevilik ile arasinda ne gibi bir bag oldugunu soramadan edemeyeceklerdir. Acaba "Pisagor'da mi Aleviydi" diye alay edeceklerde olacaktir. Oysaki bizler arastirdikça ogrendikçe, tarihin karanlik sayfalarini aydinliga çikardikça Pisagorgen felsefenin Alevilik felsefesi ile çok buyuk ortak noktalarda birlestigini gormekteyiz.


Hace BAktasi Veli ile Pisagor Arasinda 1770 Yil Var.
Peki her ikisi arasinda bunca yil olmasina karsin Pisagor nasil oluyorda Bektasi Velinin dusuncelerini onca yuzyil once yayabiliyor. TAnriyi, olumu, yeniden dogusu, ruhu, cennet ve cehennemi reddi gibi birçok konuda ayni felsefik bakisa sahip olabiliyor.

Anadoluya sadece birkaç kulaç uzaklikta bulunan Sisam adasinda zengin bir yuzuk satisinin oglu olarak m.o. 570'de yani Hace Bektasin Anadoluya resmi yerlesme tarihi olan m.s. 12. yy dan 1770 yil once dosmustur. M.O 570 te dogan Pisagor ile Milattan sonra 12. yyda yasayan Hace Bektasi Veli arasinda yaklasik olarak 1770 yil var. Pisagir Bektasi Veliden 1770 yil once Anadolu topraklarinda Aleviligin bugunku felsefesini yayiyor, ogretiyor, aktariyordu !!



Bugun, HAce Bektasi Veli ve Alevilik dendigi zaman Anadoluya Aleviligi ve Alevilik felsefesini getiren serçesme akla gelir. Oysaki bugunku edinilen bilgilere gore Hace Bektasi Veli Anadoluya Aleviligi getiren degil, Aleviligi kurumlastiran, açiga çikaran, toplayan, orgutleyen, çesitli takiyyelere basvurarak islam ile iliskilendiren kisi oldugu anlasilmaktadir. Cunku, Hace Bektasi Velidende once Anadoluda yasayan bazi topluluklarin içrek bilgilere, kadim inançlara, ezoterik olgulara hiçte yabanci olmadigi gerçegi var.

Bektasi Veliden 1770 yil once yasayan bu içrek inanç neydi?
Bektasi Veliden 17 yy once yasamis bu inancin savunucu Pisagor idi. Pisagor ile Bektasi Veli arasinda yapilmasi gereken derin arastirmalar birçok gerçegide gun yuzune çikaracaktir.



Pisagor egitim hayatina Tales ve Anaksimandres ile baslar. Yine antik Misirdan aldigi bilgilerle Orfe tarafindan kurulan Delf Mabedinde egitime baslayarak ezoterik dunyaya açilir. Oda tipki Antik Yunan Madeniyeti kuruculari olan "Orfe, Euclides, Ciçeron, ve Eflatun" gibi Misirin unlu "Osiris Mabedine" giderek "inisiye" edilip "inisiyateur" olacaktir. Inisiye demek gizlenmis bilgi, inisiye edilmek gizlenmis bilgiyi ogrenmek, inisiyateur demek ise gizlenmis bilgiyi gizliyerek tasiyan demektir. Bu olay Alevilikte vardir. Alevi Piri hayatinini bu yola adayip bilgileri tasiyan ve gizleyen oldugu için bir anlamdada inisiyateur (gizli bilgileri tasiyici) dur. Delf Mabedinin en dikkat çekici yonu uzerinde yazan "Kendini Bil" mesaji ile Dort sutun uzerine uçgen bir çati ile kurulu olmasidir. Bu yapi dizayni bizi kolaylikla Misir yapitlarina goturecektir. Cunku eski kadim zamanlarda etkilesim sureklilik içinde eskiden yeniye dogru yasanmistir. Surekli yeni eskiden almistir. 4 sutun 4 elementi, 4 yonu, 4 gucu betimler. 3'gen çati ise Tanri Evren Insan birlesteligi ile teslisi anlatiyor. Dortlerin ve uçlerin çarpimi onikileri verir. Iste Yunan antik doneminin 12 tanrilarininda, bizdeki 12 Imamlarinda, 12 Meleklerinde, 12 Sovalyelerinde, 12 Havarilerinde surekli sahip olup tamamlamak zorunda kaldiklari 12 rakaminin çozumu budur. Bugun Anadolu Aleviliginin Sii ekolundeki imamlari kullanarak hala ayakta tuttugu "12 rituelininde" (12 imam) hikayeside budur. Bugun Anadolu Aleviligindede halen var olan "dortler, uçler, onikiler ve tanri evren insan" tanimlari Hace Bektasi Veliden 17 yy once bu cografyada, bu insanlarca bu sekilde yasamaktadir. Bugun gorebildigimiz birçok Anadolu Alevi dergahi yapilari ve anitlarinin 4 sutun uzerinde 3 gen çatili olmalari birer rastlanti degildir. Yada birçok ornekleri oldugu gibi 4 sutun uzerinde 3gen, 4gen, 5gen, 7gen, 8gen çatilara sahip olmalarida.



(Anadoluda Bir Alevi Aniti)

Pisagordan Hace Baktasa (1770), Hace Baktastan gunumuze geçen (800) zamanin toplami 2570 yildir. Gunumuzden 2570 yil once Aleviligin bugun sahip oldugu ve halen deyislerinde aktardigi

Tanri-Evren-Insan uçlusunu, Uçleri
Tanri-Evren-Insan'a adanan uçgen çatili yapitlari
Dort sutun ile betimlenen 4 elementi, Dortleri
Dort sutun ile betimlenen 4 element ile patlamayi, Varolusu,
12 leri ve "Kendini bil" ogretisini rahatlikla gorebiliyoruz.



Istanbula Dikilen Iki Antik Tas / Kendini Bil

Gunumuzden 2570 yil oncesinde karsilastigimiz bu bilgiler Aleviligin kokenlerinin nereye kadar uzandigini kolaylikla seriyor. Yanliz bu kadar degil. Tarih sandukasi garip olaylarla dolu. Eskiden yeniye akan bu bilgi alisverisleri Misir ile Yunan Medeniyetleri yakinlastirirken yapitlarinida etkiler. Bu iki medeniyetin onemli birkaç yapitlari ise en onemli mabetleri onunde durur. Yada daha dogrusu bir zamana kadar durdular.

Uzerinde  "KENDINI BIL" yazisi bulunan  Sultan Ahmet Meydaninin ortasindaki 5000 yillik dikilitas  dikilitas Antik Yunanin Delf Mabedinden
yine Sultan Ahmet Camiinin 6 minaresine bakan dikili tas ise Antik Misirdan getirilmistir...

Biz, bugun her iki antik Tas ilede Istanbul'un Sultan Ahmet'ine yapacagimiz kisa, guzel, zahmetsiz bir ziyarette karsilasabilirken;
Pisagor kendi yasadigi donemlerde yani gunumuzden 2 bucuk bin yil once bugun Sultan Ahmet Meydaninda olan dikili tas ile Antik Yunaninin DELF Mabedinde,
yine Sultan Ahmet Camisinin 6 minaresine bakan dikili tas ile ise Antik Misirin inisiye merkezlerinde karsilasmistir.

23 Yillik Içsel Egitim
Pisagor Misirli kesislerin egitimine girmeyi hak kazandiktan sonra hayatinin 23 yilini burada geçirir. Bu 23 yil içinde ileride kuracagi Pisagoryen felsefe ve Pisagorik Okullarda verecegi bilgileri Misirli kesislerden alarak kendisini gelistirir. Gunumuz Matematik dalinda halen Pisagorun inkar edilemeyecek etkisi degerini korumaktadir. Pisagor "Sayilar Bilimi" diye daha sonralari kendi okulunda aktaracagi bilgilerin kaynagini 23 yilini geçirdigi bu rahiplerden ogrenmistir.


23 Yilin ardindan yani mo 547 de Pisagor ulkesine donecegi sirada Misirin isgali ile karsilastigi donemdir. Bu isgal onu ulkesi yerine zorunluluk içinde Babile goturur. Babilde kendisiyle getirilen diger misirli rahipler ile tam 12 yil mecburu iskan edilir. Pisagor burada kaldigi 12 sene içinde tipki kendisi gibi ezoterik inancin ayri bir kaynagina sahip olan Zerdustiler ile alisimlarda bulunur. Zerdust rahipler ile bulusmasi bir anlamdada hem tarihin ne denli sasirtici oldugunu gostermekte hemde Zerdust ogretinin içrek ogretilerdeki onemini vurgulamakta.


Magi Uygulamari
MO 547 de babil topraklarinda yaygin olan Zerdusti rahipler Pisagoru içlerine alarak onunla bilgi alisverislerinde bulunurlar. Pisagor Zerdustlerin "magi" alanindaki pratiklerini gorunce sasisir. Osiris mabedinde teorilerini gordugu maginin pratikte kullanicilarini gormek bilgilerini pekistirir. Buradan çikan sonuç tam anlamiyla sasirtici. Cunku Zerdustilerin kullandigi Magi pratikleride Pisagorun teorilerini ogrendigi Osiris Mabedinden geliyor. Yani ikisininde çikis yeri ayni. Ezoterik Bilgiler Anadoluyada, Yunanada, Mezepotamyayada, Asyayada Misirdan yayiliyordu. Ana kaynak ve serçesme Misirdaydi.

Benim kanimca gelen son 4 semavi dinin Peygamberleri Osiris mabetinden yada Zerdusti rahiplerden edinlikleri magileri kullandilar. Bundaki amaçlari, insanlari ayricalikli olduklarina inandirmakti. Kitaplarda paygamberlerin gosterdikleri muciler diye geçen olgularin bunlarla alakalari olabilir. Magi nin turçe okusu "MAJI" dir. Anlami ise BUYU'dur. Yabanci dillerdeki "Magisien" (majisyen) kelimesinin anlaminin bizde buyucu oldugu gibi. Eski Zerdusti rahipleri pratikte uyguladiklari bu uygulamalara bugunku anlamda "buyu" diye yaklasmamaktaydi. Onlara gore buyu hayal urunu yada imkansiz olaylarin olmasi degildir. Buyu bir cadinin gucude degildir. Buyu, bir bilimdir. Halk kesiminin anlayamayacagi sadece gorsellikle beyinlerinin alabilecegi uygulamalardi. Insanlar akillarinin alamadigi olgulara doga ustu tanimlayarak buyu demistir. Zerdusti rahipler Astral enerjileri belirli bir yere yonlendirebiliyor, yerkureye ait manyetik akimlardanda yararlanarak halkin doga ustu olarak gorecegi birçok mucize gerçeklestirebiliyorlardi. Oysaki halk tabaninin mucize, doga ustu yada buyu diye adlandiracagi tum bu uygulamalarin mutlak deger içinde bilimsel açiklamalari vardi. Ornegin barutun patlamasi, kimyevi maddelerin isik saçmasi gibi...

Iste tum bu uygulamalari Osiris Mabetlerinde ogrenen Pisagor ile Zerdust rahiplerin aralarindaki ortak bag yine içrek ogreti ile ezoterik inanç idi.




Pisagorun Babilden Donusu ve Pisagorik Felsefenin Açilimi
Pisagor Babilde geçirdigi 12 yildan sonra ulkesine gider. Nitekim Misiri yerle bir eden guç ulkesindende geçmistir. Politik savaslar surmektedir. 35 yillik içsel ogreti egitiminin ardindan tek amaci ulkesinde Orfe ogretisinin yeniden gelistirilmesi için çalismalar yapmaktir. Delf Mabedini yeniden diriltir ve geçmisinden daha guçlu hale getirir. Simdi Pisagorun okullarinda yaymaya çalistigi felsefese ve dusuncelerinden birkaçini gorup Alevilik ile aralarindaki derin baglari farkedelim;


• Ruh ölümsüzdür.
(Islamdada ruh olumsuzdur diyeceksiniz. Fakat Pisagorda ruhun olumsuzlugu dunyada geçerlidir. Ruh beden oldukten sonra baska bir bedene girerek tanri-insan olma vasfina ulasana degin devirlerden geçer. Biz buna Alevilikte Devriye yada Dolanis diyoruz. Oysaki Islamda bu yoktur. Islamda Ruh beden oldukten sonra sorgulanmak uzere meleklerce alinir. Bu dunyadaki rolunu bitirir. Cennet yada cenehheme gider. Pisagorda ve Alevilikte Cennet/Cehennem yoktur. Ruhun gidecegi bir cennet cehennemde yoktur. Ruhun cenneti dongulerini tamamladiktan sonra Tanrisal nura kavustugu gundur. Ikisi arasindaki buyuk fark bu.)



• İnsan ruhu, İlâhi Ruh'un bir cüzzü, bir kıvılcımıdır.
(Pisagorik dusuncede olsun, Alevilikte olsun butun içrek ogretilerde Insanin ruhu Tanrinin yeryuzundeki gorunusudur. Oysaki Islamda Insani, insan bedenini ve insan ruhunu tanri yaratirken Platonik akimda ve Alevilikte durum boyle degil. Onlara gore Insan Tanri tarafindan yaratilmamismidir. Insan camurdan ve az bir sudan olusmamistir. Kadin erkegin sol kaburgasindan yapilmalistir. Insan Tanridan FISKIRMISTIR. Insan Tanrinin yeryuzundeki goruntusudur. Yaratilmamistir. Ondan kopmustur. Ona donmek için çabalamaktadir. Islamdaki YAratilis olayiyla Tanri-KUL, Pisagordaki Varolus olayiyla Tanri-INSAN anlayisi arasindaki farkta budur.)



• Ruhlar arasındaki farklılık, yaşamların çoğulluluğuyla açıklanabilir. Tekrardoğuş bu nedenle kaçınılmaz bir kader­dir.
(Islamda bir insan sadece bir kere dogar, yasar ve olur. Ikincisi asla olanakli degildir. Islam anayasasi olsun, kitabi olsun, peygamberi olsun bu konu hakkinda çok açik cevaplar vermektedir. Oysaki Pisagorik akimda ve Alevilikte insan tanrisal sudura ermek için dongulerini tamamlamak zorundadir. Bu nedenlede devriyeler ve dolanis sarttir. Beden olsede ruh olmez. Olmeyen ruh dunya disina çikmaz. Ruhu bekleyen cennet yada cehennem yoktur. Ruh yeni bir bedende yenden dirilir. Alevilikte bu olaya devriye yada dolanis deniyor. Bunu anlatan, aktaran, dogrulayan yuzlerce kanit deyis bulunmaktadir.)



• Ruh ve madde birbirleriyle etkileşim içinde birlikte tekamül etmektedir.
• İnsanlık basamağı tekamülün bir aşamasıdır. Ama so­nu değildir. İnsanlık aşamasından sonra geçilecek olan safha İlâhlık aşamasıdır.
(Ve iste son. Islam ile Pisagorik dusunce ve içrek ogretiler arasindaki nokta. Islamdada tipki diger semavi dinler gibi iyi insan oldukten sonra Allaha doner, fakat *O olmaz... Iyi insan ruhu Allahin ona mukafat olarak sundugu cennete girer ve sonsuza degin burada yasar. Fakat pisagorik dusuncede ve Alevilikte ise Insan ruhu, kamil insan olma asamasina geldikten sonra artik Tanrisal Nur ile birlesir. Kendisine geri doner. Tanrisal makama ulasir. Tanriya kavusur. Kendisinden koptugu parçayla butunlesir.. Kendisinden koptugu parça Tanri oldugu için parçasiyla butunlestikten sonra TANRI OLUR. Alevilikte durum ayniysada belirli formuller vardir. Bu formul bize insan ruhunun tanrisal nura kavusmasi için 4 kapi 40 makamdan geçmesi seklinde aktarilmistir. 4 kapinin ardindan ulasilan yer Ilahlik makamidir. Iste boyle;

Kurei har Ates (SERIAT) Bir anadan doğmak (ILK OKUL) = Aslan
Kurei hava Hava (TAKIKAT) Ikrar verip bir yola girmek (ORTA OKUL) = Merdan
Kurei ma Su (MARIFET) Hakkı kendi özünde bulmak (LISE) = Mucize Sahibi
Kurei hak Toprak (HAKIKAT) Tanrisal Makama Ulasmak (UNIVERSITE) = Alla)




• İlâhlar Alemi'ni anlamanın yolu insanın kendi sırları­na ulaşmasıyla mümkündür.
Bu, Fisagor'un Ogretisi'nde "kendini bilmek" olarak nitelendirilmiştir.
(Alevilikte ise "Okunacak En Buyuk Kitap Insandir"
"Ne ararsan Kendinde Ara" gibi birçok ornegi olan açiklamalarin benzeridir.
 Pisagorun felsefesine gore nasil ki Tanrisal guce ulasmanin yolu evvela insanin kendisini tanimasindan geçiyorsa, tipki ayni sekilde Aleviliktete insan koptugu yere donabilip Hakla Hak olabilmesi içinde evvele kendisini tanimasi sarttir.)



• İnsanlık aşamasından ilâhilik aşamasına geçişi inisiyasyon sağlar.
Bu aşamada tekrardoğuş zorunluluğu ortadan kalkar. Bu aşamaya ulaşabilenler için artık dünyaya tekrar doğma zorunluluğu ortadan kalkar. Ancak bu düzeye erişebil­miş varlıklar dünyaya özel görevlerle yeniden gönderilebilir­ler. Bu tür varlıklar bedenli oldukları halde Tanrısal nuru bün­yelerinde barındırabilirler ve dünyaya bu ışıklarını saçarlar.
(Aleviliktede insanin Hakka yurumesi, Hakla Hak olmasi, Hak olmasi diye adlandirabilecegimiz durum boyledir. Insan ruhunun kendisinden koptugu Tanriya geri donmesi için 4 kapi 40 makami geçmelidir. Bu sureci tamamlayabilmek içinde tekrar dogus kaçinilmazdir. Kisi ne zaman ki bu geçisi tamamlarsa iste o zaman tekrar dogus sarti ortadan kalkar ve ruh kendisinden koptugu ana parçaya yeniden kavusur.)



• Evren tümüyle canlıdır.

• Tüm evren matematiksel olarak düzenlenmiş bir bü­tündür. Sayılar üzerine kurulu bir düzene sahiptir. Bu sayısal düzenle ilgili bilgiler sayısal sembolizmde gizlenmiştir. Bu sembolizimin şifresi inisiyasyonla çözülebilir.

• Tekamül hayatın yasasıdır. Sayı evrenin yasasıdır. Bir­lik ve Teklik ise Tanrı'nın yasasıdır.

• Alemleri şekillendiren ve kozmik cisimleri muazzam kütleler halinde yoğunlaştıranlar ruhlardır.

• Alemler İlâhi Ruhlar tarafından yönetilir sevk ve ida­re edilir

• Dünya altı tufan geçirmiştir Bu tufanların kaotik gi­bi görünen periyodik bir devreselliği vardır. Her bir tufanla bir devre (sikius) kapanmış ve yeni bir devre açılmıştır.

• Her bir tufanın adem ve havvaları vardır Bir zaman­lar yeryüzünde de yaşamış olan üstün düzeyli varlıklar, zama­nı geldiğinde evrensel yasalar uyarınca yeni canlı türlerinin ortaya çıkmasnı sağlarlar

• Uyku, rüya ve vecd Öte Alem'in açık olan üç kapısı­dır Ruh ilmi ve kehanet sanatı bu kapılardan gelir.

Karan


« Son Düzenleme: Temmuz 20, 2011, 12:28:46 öö Gönderen: Karan »


Temmuz 20, 2011, 09:23:33 öö
Yanıtla #37
  • Seçkin Üye
  • Uzman Uye
  • *****
  • İleti: 7217
  • Cinsiyet: Bay


Ben bu başlık altındaki yazışmalara restlantıyla girdim; Alevilikten ötürü değil, Ezoterizm sözcüğünün kullanılışından ötürü.

Sayın Karan beni anlayamıyormuş. Ne yapabilirim ki?

Bu konuya ilgi duyana Ezoterizm’i iyice incelemesini önerebilirim. Bu sitedeki önceki yazılarda özet bilgiler var. Yetmezse başka kaynaklara başvurulabilir.

Yineleyelim: Ezoterizm, sonunda “izm” olmasına karşılık bir öğreti, bir doktrin değildir.

Değildir çünkü ezoterizmin kapsamında herhangi bir bili, bir öneri, bir öğütleme yoktur. Bunu ezokterizmi benimseyen ve uygulayan kurum ya da örgüt getirir.

Ezoterizmin  Türkçesi İçrekçiliktir. Sayın Karan’ın dediği doğru, eskiden Batıniyye denirmiş.

Bu bir sistemdir. Bir dizgedir. Bir uygulama ve çalışma tarzıdır. Kimilerinin açısından bir öğretim, kimilerin açısından öğrenim, kimilerinin açısından paylışım tarzıdır.

İlkeleri vardır. Aktarımlarda simgeler, simgesel dil, alegoriler, aşamalar, törenler, inisyasyon vb. gibi öğeler vardır.


Fakat kendi başına öğreti değildir Bazı kurumlar endi öğretilerinin verilişinde ezoterizmi uygular. Masonluk da bunlardan biridir. Bu yüzden Masonluğun ezoterik bir kurum olduğu söylenir.

İşin ilginç yanı “ezoterik” sıfatı Ezoterizm’der türetilmemiştir. Tersiden geçerli olan. İçrekçiliğin içrekten türetildiği gibi.

Üstelik ezoterizm zorunlu olarak metafizik de değildir. Öyle olsaydı Masonluğun öğretisi metafizik olurdu. Oysa değildir, bilimseldir.

Dolayısıyla Bilimsel Ezotirezm diye de bir şey vardır. Masonluk bu tür ezoterizmi uyulayan kurumlardan biridir.

Eğer Alevilik ezoterik bir kurum ise, demek o da dinsel nitelikli ezoterizmi uygulamaktadır. (Ben Aleviliği bilmediğim için daha fzla bir şey demek istemem.)

Bur konu üzerinde tartışma yapılırken kişinin hedef alınması doğru değildir. Bu nedenle de benim yanıtım Sayın Karan’a değil, forumu izleyen ve bu yazıları okuyan herkesedir.
Günümüzün ezoterik örgütlerinin ve kurumlarının nitelikleriyle tarih öncesi çağlardaki kurkum ya da örgütleri karşılaştırmaya girişecek olursak, bu konu Alevilik başlığının çok dışına çıkar. İlgilenen konuyu açar; orada bilgilerimizi birbirimize aktarırız.

Ben Ezoterizm konusunda forumu bir kaynak aktarmadım. Yazdıklarım kendi bilgilerimdir ve yazılarım özgündür. Sayın Karan’ın sözünü ettiği Erhan Altunay adlı kişiyi tanımam; kitaplarını okumadım. Yazdıklarımız arasında benzerlik varsa, bunun bir başka nedeni var demektir.

Oradaki alıntıda “ezoterik doktrin” diye bir söz geçiyor. Aslında bir dktrin de ezoterik olamaz. Doktrinin aktarış tarsı egzotedik ya da ezoterik olabilir. Onu kendisine esas alan kurum öyle olabilir.

Benim bildiklerim bunlardır. Sayın Karan’ın farklı bir görüşü olabilir.

Bilgi nesnel, görüş özneldir.

İşin ilinç yanı “ezoterist” diye bir kavramı de ilk kez duyuyorum. Bunun ne demek olduğunu Türkça e düşünüyorum: İçrekçi olsa gerek. Bu ne demek olabilir? İçrekçiliği savunan ya da içrek bir sistem çerçevesinde çalışan.

Ezoterist Tanrı’nın varlığına inanırmış. Bu nasıl bir yargı? İnanmayabilir de. Ne ilgisi var. Ezoterizm başka şey, Tanrı’nın varlığına inanmak ya da inanmamak başka.

Ezoterizm’de amaç Tanrı’dan var olan fakat onun kadar mükemmel olmayan insanın dünya üzerinde yaşadığı hayatlarının sonucunda tekamül ederek yeniden Tanrı’ya dönmesiymiş!!!... Yok böyle bir şey. Bu sadece metafizik bir yorum. Bırakalım Ezoterim ile ilgisi olmayışını, doğruluğu bile ayrıca tartışılır.

İsteniz şöyle diyelim: Ezoterizm Alevilik açısından bakılarak yorumlanamaz. Belki Alevilik ezoterik bakış açısından yorumlanabilir. Ancak Sayın karan öteki türlüsünü yapmak istiyor. Tamam yapsın! Onun inançlarına ve özgür buyrultusuna, üstelik bu forum gibi özgür bir tartışma alanında istediklerini yazmasına kimse karşı çıkamaz.

Ben de karşı çıkmakta değilim. Tek dediğim Voltaire’in Rousseau’ya dediğidir.

ADAM OLMAK ZOR İŞ AMA BUNUN İÇİN ÇALIŞMAYA DEĞER.


Temmuz 23, 2011, 09:18:31 ös
Yanıtla #38
  • Uzman Uye
  • ****
  • İleti: 1731
  • Cinsiyet: Bay

Alevilik olmasada,Bektaşilik teist ezoterizm kapsamında değerlendirilebilir.Bu konu başlığı altında bundan böyle yapılacak savların ucu açık kalacaktır.Dolayısıyla,konu başlığının ve konu içeriğinin ayrılması gerekir.Aksi takdirde, olası verilecek emeklerin tamamı boşa gidecektir.


Saygılar
Ben"O"yum,"O"ben değil...


Temmuz 26, 2011, 04:23:04 öö
Yanıtla #39
  • Uzman Uye
  • ****
  • İleti: 1731
  • Cinsiyet: Bay

Sayın Kara'a bir özür borcum var;özür dilerim.

Üstteki enson paylaşımında bana hitaben yazdıklarını henüz farkettim.

Tasvvufu ve bağlı örgütlenmelerini ezoterizm kapsamında değerlendirirsek,neoplatonist akımların katkısını kesinlikle reddedemeyiz;blakis ben,bunu defalarca savundum.

Ancak,belirttiğim gibi Alevilik,insanların iradeleri ile benimsedikleri bir yapılanma olmadığı için örgütsel bir yapıyı temsil eddiklerini savunmak iddalı our;ama Bektaşilik için aynı şeyi söyleyemeyiz.


Saygılar
Ben"O"yum,"O"ben değil...


 

Benzer Konular

  Konu / Başlatan Yanıt Son Gönderilen:
Ezoterizm

Başlatan Kaan Ezoterizm

0 Yanıt
4248 Gösterim
Son Gönderilen: Eylül 28, 2008, 03:15:50 öö
Gönderen: Kaan
21 Yanıt
20923 Gösterim
Son Gönderilen: Ocak 23, 2019, 05:29:27 ös
Gönderen: vendor
0 Yanıt
3738 Gösterim
Son Gönderilen: Şubat 10, 2010, 12:33:05 ös
Gönderen: Halsond
16 Yanıt
20793 Gösterim
Son Gönderilen: Ekim 13, 2012, 08:37:06 öö
Gönderen: ceycet
3 Yanıt
8455 Gösterim
Son Gönderilen: Ağustos 22, 2010, 10:42:13 öö
Gönderen: ceycet
4 Yanıt
11133 Gösterim
Son Gönderilen: Ekim 03, 2011, 02:35:13 öö
Gönderen: abezethibou
15 Yanıt
23299 Gösterim
Son Gönderilen: Ekim 24, 2012, 03:24:02 öö
Gönderen: Sifir
0 Yanıt
6253 Gösterim
Son Gönderilen: Ekim 26, 2011, 02:37:27 ös
Gönderen: Bireyci
0 Yanıt
4321 Gösterim
Son Gönderilen: Mayıs 02, 2013, 01:34:43 öö
Gönderen: sad
4 Yanıt
5395 Gösterim
Son Gönderilen: Ağustos 04, 2014, 09:23:23 öö
Gönderen: 38