Şu halde batının ve doğunun değerlerinin karşılıklı olarak bilinmesini ve sayılmasını sağlama yolunda buluşma noktası humanizmdir. Humanizmi bir tarihsel evre olarak görmekle kalmamak, hele yalnız tanımını bilmekle yetinmemek gerekir. Pratik ve teorik bütün etkinliğimize bilincin ışığını tutmak istiyorsak, humanizmi gerçekten benimsemek zorundayız. Ancak humanizm bütün uygarlıkların ortak paydası haline geldiği gün yeryüzündeki uluslar birbirlerini anlıyabilecek ve sayabileceklerdir; çünkü birbirini anlamada karşılıklı saygının kurulması, bu karşılıklı saygı sayesinde de insanlığın ilerlemesine topluca bir katkıda bulunulması olanaksızdır. Humanizmi insan topluluklarının ortak paydası kılmak için belki yüzyıllar gerekecektir; fakat uzak ve erişilmesi güç olduğu oranda yücelen bir ideal amaç kadar hiçbir şey insanları büyüleme gücüne sahip değildir. Öte yandan, toplumların çökmesinin nedeni ideal bunalımı olduğu doğru ise, böylesine görkemli bir amaç, insanların yaratıcı enerjilerini yüzyıllarca beslemekte, yeni ve büyük bir değer kazanacaktır.
İnsanlığın ilerlemesi için elbirliği ile girişilecek böyle bir ortak çabada her toplum değişik bir çalışma, değişik bir çaba gösterecektir; çünkü her biri başka bir tarih deneyimine, başka bir toplumsal ve manevi varlığa sahiptir; ve her biri, insanlığın manevi evrim sürecine katılma anında, değişik bir tarihsel ânı yaşayacağı ve, bunun sonucunda, her birinin manevi koşulları, ruh durumları ve manevi eğilimleri çok farklı olacağından, bütün toplumlar insan ruhunun tarihsel oluşumu, evrim sürecinin doğuşu ve gelişmesi gibi ortak sorunların çözümüne aynı anlayışla katılacaklardır; ancak ilgileri ve görüş açıları değişik olacaktır; görüş açılarının değişik olması elde edilen sonuçlara zenginlik kazandıracak ve yeni gelişmelere yol açacaktır.
Böylece evrensel humanizm gerçekten doğmuş olacaktır; karşıt olmaları ve birbirlerini yok etmeleri nedeniyle toplamı yapılamıyan terimlerin toplamından değil, örneğin Hint bilgeliğinde veya Çin sağduyusunda ya da İslam öğretisinde insanlığın yeni gelişmelere yönelmesini sağlayacak ne varsa, hepsinin evrimin sürekli akışına kattıkları ile oluşan bir humanizm olacaktır. Batılı olmayan toplumların toplumsal ve manevi varlıklarının insancıl değerlerin evrensel ölçütü ile yeniden değerlendirilmesi konusunda, bugünkü Türkiye somut bir örnek ve güvenilir bir önderdir.
Klasik düşüncenin Hıristiyan batının dışına taşıp insanlığın tümünü kucaklamasının zorunluluğunu ve aynı zamanda olanaklılığını kanıtlayan bu öğreti, Atatürk devrimine evrensel bir değer kazandırmaktadır.(sayfa 173)
Alınan kaynak;
Türk Humanizmi- Prof. Dr.Suat Sinanoğlu- Türk Tarih Kurumu Basımevi-1988