Sayın Sevil,
Her şeyden önce şahsi fikrimi belirtmek isterim ki yazdıklarınız ortamı yumuşatmaktan çok, germeye yönelik gibi duruyor.
Sayın SkullG' nin eleştirilerinde haklılığını da bir yana bıraktım, bilgi eksiliğinizi göstermesi karşılığında makul bir şekilde yazdıklarınızı yeniden toparlamanızı beklerdim. Oysa siz "Son olarak da göktaşlarını veya yıldızları ele alacak olursak, bu bilgilerde yanlışlığım, hatam veya bilgi eksikliğim çok normal diye düşünüyorum, ayrıyeten ben daha çok Tanrısal Gerçeklerin peşinde olduğum için bunlara çok fazla zaman ayırdığımdan dolayı diğer bilgiler konusunda eksikliklerim yanlışlıklarım ve hatalarım olabilir" diyorsunuz.
Tavsiyem ortaçağ din bilginlerini (müslüman, hristiyan olması farketmez) araştırmanızdır. Bu kişiler öncelikle bilimsel gerçekleri gözleyip Tanrı' nın imzasını bunlarda aramışlardır. Çoğu, astronomi başta olmak üzere matematik ve geometri, biyoloji alanında eserler ortaya koymuşlardır. Çok daha önemlisi de bilmedikleri bir konuda ahkam kesip bilahare insanları "seviyesizlik" ile suçlamak gibi bir gaflete düşmemişlerdir. Bu insanların bugün de isimlerinin anılmasının sebebi budur.
Kaldı ki olağan eğitim sürecimizde göktaşları ve yıldızlar (güneş de dahil) üzerine ortaokul seviyesinde aldığımız bilgileri göz önüne alırsak, bu bilgi eksikliği değil düpedüz cehalet sayılabilecek bir şey sayılıyor.
Gelelim içrek bir Üstad olan "Da Vinci" nin şifreleri ile Türkliye ve Baba- Oğul - Kutsal Ruh üzerine yaptığınız (ve kusura bakmayın oldukça zorlama olan) çalışmanıza;
Her şeyden önce konuunun başlığı çok yanlış, neden derseniz;
Da Vinci hipostatik birleşmeye inanmazdı, dahası matematik, fizik, astronomi, biyoloji ve müzik konularında zengin bir bilgi birikimi mevcuttu ve bu birikimi şifrelemekte kullanırdı. (Bu bilgi birikimini oluşturan merakın kaynağı üzerinde daha sonra duracağım)
Yani demem o ki Da Vinci olsa yüzyıllardır söylenen gelen constantinapolis kelimesinden evrilen istanbul kelimesinden bir kelime çıkarıp (kusura bakmayın ama düpedüz fikrim budur) İsa arama saçmalığını yapmazdı.
Psagor kardeşliğinden bu yana gelen ketum kardeşliğe bağlıydı, bu yüzden et yemezdi, (açıklamaları da tıpkı Psagor' un açıklamalarına benziyor bunu açıklrken) daha net söylemem gerekirse Da Vinci sizin anladığınız anlamda bir Hristiyan değildi, baba - oğul - kutsal ruh' a inanmazdı, aksine Hz. İsa' nın kefeninin kopyasını resmedip, gerçek bir kefen zannedilmesini sağlayacak kadar esnek bir din anlayışı vardı. Sayın Fraternis' in nickini aldığı Burak ELDEM kitabında belirtilen Tanrıça kültürüne Da Vinci sıkı sıkıya bağlıydı.
Bu açıdan naçizane önerim olayları kendi bakış açınızla yorumlayıp, kendi inanış tarzınıza zorlamazdan evvel, objektif bir bakış açısıyla olayları irdeleyip gerekiyorsa görüşlerinizi değiştiriniz.
Aksi halde kendi yarattığınız bir Dünya' da kapalı kalırsınız.
Saygılarımla,