Çağdaş-laik Türk kültüründe eksik olduğunu düşündüğüm bir konudan bahsetmek istiyorum. Ruhun eğitimi, maneviyat adı her neyse. Bu yazıyı yamamdaki sebep kişisel tarihimdeki aşabildiğim veya hala aşmaya uğraştığım deneyimler olduğu için oldukça subjektif bir yazıdır. Önce biraz megalomanlıkla başlayalım.
Bildiğimiz 20. yüzyıl bilimi açısından baktığımızda oldukça dolu birisi sayılırım.İyi yetiştirildim. Öğrenmek, bilimsel bakmak, olayları sebep sonuç içerisinde değerlendirmek konusunda ustayım.Yapmaya çalışıpta bilgi anlamında öğrenemediğimden ötürü başaramadığım hiç olmadı. Küçüklüğümde sadece bilgi ile donatılmadım, öğrenmeyi de öğrendim. Kendi başıma olduğum zamanlarda da nasıl yapacağımı biliyordum.
Fakat mutluluğun tek çözümü pozitif bilimlerde uzmanlaşmak değil. Benim yetiştiğim ortam kişilik gelişimim
ile ilgili olarak bir bacakta çok başarılı, diğerinde ise sınıfta kaldı. Yani işin manevi kısmında. Manevilikten kastım bilimsel olmamak değil. Sadece şu ; Bir insanın kompleks dünyasındaki parametreleri bilim anlayabilir. Gün geçtikçede bunu ilerletecek. Fakat biz bütünüz. İster yaradılış mitlerine ister evrime inanalım sonuçta bu doğa şartlarında yaşamaya göre tasarlanmış bir kişiliğimiz var. Sosyal canlılarız. Mutluluğumuz, zenginliğimiz, güçlülüğümüz hep toplum içinde anlamlı.Yazı konum dürüst ve saygılı olmak ile alakalı değil. Çünkü bu ruhani değerler ile ilgili çağdaş insanımızda bir eksiklik görmüyorum. Konu daha çok cesaret, kardeşlik, mutluluk hissi, anlamlandırma şekli,dinginlik ile ilgili.
Çocuk yetiştirirken ve kendimizi yetiştirirken bazı önemli konuları ihmal ediyoruz. Örneğin kararlı,azimli,mücadeleci olmak. Bir insanın kararlı olmasını sağlamak istiyorsak bunu fizikle, matematikle yapamayız. Motivasyon işidir. Ruhanidir. Zeki ve pozitif bilim tarafı dolu bir birey mutlaka hayatının bir döneminde nihilizmle tanışır ve sonra bir şekilde o psikolojiden çıksa bile hayatının genelinde davranışları anlamlandıramama devam eder. Çünkü pozitif bilim yöntemi ile anlam arar. Motivasyonun tam tersi bir durumdur. Bir şeyle mücadele ederken neden diye sormaya başlar. Ve salt analitik yanıtlar aradığı için saçmalar. Bir bilim kurulu meselelere böyle yaklaşmalıdır. Ama gayesi mutlu başarılı ve insanlara faydalı bir ömür sürmek olan birey böyle yaklaşmamalıdır. Bu da öğrenilen bir şeydir. Aynen pozitif bilim eğitimlerine zaman ve maliyet ayırdığımız gibi bunlara da ayırmalıyız.
Eskiden otacıların, şamanların, kırık çıkıkçıların ilgilendiği bir konu olan tıp zaman içerisinde bilimsel düzleme oturdu ve şu anda akademik bir dal. Eskisinden fersah fersah ileride. Üstüste metodlar geliştirildi araştırmalar yapıldı. Ama kişiliğin manevi tarafı ile ilgilenen modern mekanizmalar çok az. Evet psikoloji diye bir dal var. Fakat bence çok güdük kalıyor. Herhangi bir örgütsel ritüel bile en etkili psikoloğun tedavisinden daha güçlüdür. Örneğin yıllar süren bir anksiyete tedavisi ile bir babanın oğluna öylesine cesur olmasını öğütlemesini kıyaslayın. Hangisi daha etkilidir.
Galiba fen eğitiminin eskiden sadece belli profosyonel gruplara verilmesi gibi günümüzde de ruhani eğitimler aynı amaçla daha etkin kullanılıyor.Bir antrenörün sporcularını motive etmesi kısmen bu gruba girer. Bunu antrenörlere öğretirler ve bilinçli olarak sporculara uygulanır. Bir başka örnek savaşçılardır. Normal hayatta çok az insan bu kadar cesur davranır.Ama savaşta öleceğini bile bile mücadeleye devam ederler. Bu onları zekalarını değil ruhlarını muhattap alarak olur. (Söylemek istediğim tabii ki insanların beyni ile oynanıp savaşa gönderilmesi veya dünyanın acılarını hissetmemek için dinden faydalanması değil.)
Özellikle hindistan menşeyli meditasyon vb. uygulamalar günümüzde de varlığını sürdürmekte. Ülkemizde tarikatlar ve dini kurumlar veya aile içindeki gelenekler bu ruhani kısmı doldurmaya çalışmakta. Fakat bilime değer veren, şehirli, çağdaş değerlere sahip çevreler bu kısmın ne kadar farkında?
Pekiştirici birkaç örnek vermek istiyorum. Ortalamanın üstünde algı ve problem çözme yeteneğine sahip bir mühendis düşünelim. Çok fazla şey bilmekte ve çoğu insanın anlamakta zorlanacağı kavramlarla dans edebilmektedir. Birinci tespitim şu: bu insan bu kadar şeyi öğrenebildiğine göre öğrenmek istemiştir. Yani zekasının yanında demek ki mücadele gücüde yüksektir. Fakat aynı insan evde karısı ile olan sorunlarını bir türlü yoluna koyamaz. Ya da trafikte kavga ettiği bir adam çok fazla kafasına takılır.
Cesaret. İnsan kendini cesur hissetmiyorsa çok mutsuz olur. Aynı zamanda başarısız da olur. Bu pozitif eğitimlerle sağlanamaz. Manevi bir eğitim gerekli. Salt zeka ile bakıldığında kimse kendini riske atmaz. Ama sosyaliz ve aslında doğalımızda bulunan tepkiler var. Karşı cins için kavga ederiz. Evet medeniyiz ve sorunlarımızı dövüşerek çözmemeliyiz. Fakat bu içgüdülerimizi gözardı ederek değil, bilakis yine ruhani şekilde çözülmeli.
Evet bütün davranışlarımız bazı kimyasal salgılarla sağlanıyor. Mutluluğumuzda bu şekilde olabilir. Fakat en azından bilim bunu tamamen çözene kadar (bence hiç bir zaman) sağlıklı bireyler olmak istiyorsak, kendimizin ve çocuklarımızın ruhani tarafını da eğitmeliyiz.
Saygılarımla