Masonlar.org - Harici Forumu

 

Gönderen Konu: Tanrı Var Mıdır?  (Okunma sayısı 18671 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Ocak 10, 2015, 04:10:03 öö
  • Orta Dereceli Uye
  • **
  • İleti: 254
  • Cinsiyet: Bay

Tanrı var mıdır?



Merhabalar ben MysticMind. Bu makalemde tamamen kendi fikirlerimi paylaşmak istiyorum. Hiç bir bilimsel kanıt veyahut gerçeklik iddia etmiyorum. Her türlü yorum için teşekkür ederim. Bugün aslında Tanrı'nın varlığı ve yokluğu üzerinde durmak istiyorum. Tarih boyunca insan yapısı inanmaya ve yönetilmeye ihtiyaç duymuştur. Çok çeşitli tanrılar,tek ilah,şekil,baba,ruh,doğa,evren vb. bir çok yaratan icat etmiştir. Fakat gerçek Tanrı'nın isteği hiç bir zaman bu yönde olmamıştır. Çünkü gerçek Tanrı'ya göre insan zaten kamil bir varlıktır. Yönetilme değil yönetim vasıflı yaratılmıştır. Bir nebze yaratma ve yönetme kudretine sahiptir. Ancak olaya Tanrısal gözle bakarsak bunların hiç bir anlamı olmadığını görürüz.




Tanrı dediğimiz kavramın tanımını insanlar; 'Var olan,yaratan,yöneten,kızan,seven,bağışlayan,cezalandıran vs.' olarak değerlendirir. Ancak bu son derece yanlış bir tanım olduğu kadar doğrudur da. Peki Tanrı gerçekten var mı? Olaya biraz tasavvufi boyuttan bakacak olursak Tanrı diye birşey yoktur. Çünkü Tanrı dediğimiz kavram 'HERŞEYİ' yaratandır. Yani akla gelen/gelmeyen herşeyi. Bunun için varlık ve yokluk algısı da dahildir. Yani Tanrı ismini bile takamayacağımız şey, varlığın ve yokluğunda yaratıcısıdır ve O'nun özü hiç bir zaman var veya yok değildir. İşte tasavvuf bu noktada varlık ve yokluk için O'nun tezahürüdür açıklamasını yapar. Mevlana'nın bu konuda ki sözü: Ey makamı var ile yok'un üstünde olan'dır.



Peki Tanrı nedir? Bunu asla ama asla bilemeyeceğiz çünkü eğer bir yaratıcıyı kabul ediyorsak aklımıza gelen herşeyi O'nun yarattığını bilmek gerekir. Yani kızmak,üzülmek,bağışlamak,yaratmak,var etmek,yok etmek O'nun yarattığı birer mahluktur. Asla O'nun özünün bir parçası değildir. Detaylı İslam ve tasavvuf kaynaklarında Tanrı'ya has olayları anlatırken hiç bir zaman 'kızdı,bağışladı,yarattı' demez. Detay her zaman; 'O'nun kızma tezahürü meydana geldi,O'nun yaratma tezahürü meydana geldi vs.' şeklinde geçer. Bu yüzden hiç bir zaman Tanrı için bir şekil,imaj biçilemez.




Peki Tanrı nasıl var oldu? Elbette bu sorunun bir nebze cevabını önce ki paraflarda verdim. Ancak biraz daha detaya inersek, öncelikle sizlere bir soru sormak istiyorum. Tanrı dediğimiz kavram herşeyi yaratandır değil mi? Akla gelen gelmeyen herşeyi. Bunun içine 'ZAMAN' kavramı ve algısıda dahildir. Yani Tanrı, zamanı da var edendir. Peki şimdi kendinizi bir kaç saniyeliğine Tanrı yerine koymanızı istiyorum. Siz, zamanı var etseydiniz, özünüzü zaman içerisinde var eder miydiniz? Elbette etmezdiniz. Özünüz her zaman mahlukunuzdan bağımsız olacak ancak tezahürleriniz zaman içerisinde var olacaktır. Peki bir de var olma,yaratılma kavramına bakalım. Var olmak denen olay zaman içerisinde gerçekleşir. Var olan/Yaratılan herşeyin bir başlangıç zamanı vardır. Başlangıç noktası mevcuttur. Tanrı ise özü itibariyle zamandan münezzehtir. Zaman dışı kalan şey ise ya hiç yoktur ya da hep vardır. Bu da bize sonsuzluk kavramını açıklamaktadır. İslam ve kuran bu konuda ihlas suresi'nde: 'De ki; O Allah bir tektir.  Allah eksiksiz, sameddir (Bütün varlıklar O'na muhtaç, fakat O, hiç bir şeye muhtaç değildir). Doğurmadı ve doğurulmadı. O 'na bir denk de olmadı. '  şeklinde açıklama yapar.



Peki Tanrı'yı anlamamız mümkün müdür? Maalesef bunu anlamak mümkün değildir. Çünkü yapı itibariyle akla gelen gelmeyen herşeyi var edenin özünü,yine yarattıklarıyla anlamak imkansızdır. Fakat bu bir nebze insanda görmek mümkündür. Kendinizi uzaktan seyrederseniz ortada bir bilinç görürsünüz. Karar vermek,düşünmek,plan yapmak,özgür irade,bir yargı ve sistem var etmek ve hatta biraz daha uçuk örnek verecek olursak maddeyi var etmek ( kuantum fiziği ) görürsünüz. Bunu sağlayan insandır çünkü Tanrı kendi satırlarında 'Biz insana kendi nefesimizden üfledik ve ona bir irade verdik.' demektedir. Tanrı'nın insandan istediği hiç bir zaman kendisi için kızan,üzülen,affeden,bağışlayan bir yaratan imajı çizmesi değildir. İnsan-ı kamil olmanın gereği YOK olmayı bilmekten geçer. Dikkat ederseniz tarihin kamilleri oldukça cesaretlidir. Örneğin Hallac'ın BEN HAKKIM sözü ya da Mevlana ve Yunus'un yaratana dair sevgili,dost,aşk sesleniş ve imaj cürretinde bulunmaları aslında onların zaten yokluğu çoktan idrak ettiklerinin bir göstergesidir. O'nlar yaratanın her tezahürüyle var olmayı ve her tezahürünün üstünde olup,YOK olmayı kavramışlardır. Bu konu biraz daha tasavvufi konulara girdiği için makaleyi burada sonlandırmak istiyorum. Teşekkür ederim.



MysticMind


Ocak 10, 2015, 09:22:49 öö
Yanıtla #1
  • Orta Dereceli Uye
  • **
  • İleti: 291
  • Cinsiyet: Bay

Sayın MysticMind,

Benim kişisel görüşüm Tanrı vardır ama din yoktur,

Evrenin ulu bir mimarı olduğuna inanmak akla yatıyor,

Fakat, İsa’nın bir bakireden doğduğuna veya Muhammed’in kanatlı bir atla cennete uçtuğuna inanmak için,

aklı ve bilimi bir kenara koymak ve gözü kapalı mutlak bir itaat gerektiriyor, Kitaplarda yazan içeriklere girmiyorum bile,

Saygılarımla,

fırtınanın şiddeti ne olursa olsun martı sevdiği denizden asla vazgeçmez


Ocak 10, 2015, 02:54:06 ös
Yanıtla #2
  • Orta Dereceli Uye
  • **
  • İleti: 254
  • Cinsiyet: Bay

Sayın MysticMind,

Benim kişisel görüşüm Tanrı vardır ama din yoktur,

Evrenin ulu bir mimarı olduğuna inanmak akla yatıyor,

Fakat, İsa’nın bir bakireden doğduğuna veya Muhammed’in kanatlı bir atla cennete uçtuğuna inanmak için,

aklı ve bilimi bir kenara koymak ve gözü kapalı mutlak bir itaat gerektiriyor, Kitaplarda yazan içeriklere girmiyorum bile,

Saygılarımla,

Sayın davut,

Yazıyı gerçekten okudunuz mu? Zira cevabınızın yazıyla pek örtüştüğünü düşünmüyorum. Yorumunuz elbette ki oldukça güzel ve mantıklı lakin yazıda ki Tanrı mantığıyla pek uyuşmadığı kanaatindeyim.


Ocak 10, 2015, 04:35:34 ös
Yanıtla #3
  • Seyirci
  • Orta Dereceli Uye
  • **
  • İleti: 286
  • Cinsiyet: Bay

 'Siz, zamanı var etseydiniz, özünüzü zaman içerisinde var eder miydiniz? Elbette etmezdiniz.'
 Sayın MysticMind şunu sormak istiyorum , Tanrı özünü zaman içerisinde var etseydi ne olurdu yoksa böyle bir şey olması imkansız mı , imkansızsa neden ?
 Bu bağlamda Tanrı bizi özünü zaman içerisinde yaratmayacak kadar 'seviyor' mu deriz ?


Ocak 10, 2015, 05:33:13 ös
Yanıtla #4
  • Orta Dereceli Uye
  • **
  • İleti: 254
  • Cinsiyet: Bay

'Siz, zamanı var etseydiniz, özünüzü zaman içerisinde var eder miydiniz? Elbette etmezdiniz.'
 Sayın MysticMind şunu sormak istiyorum , Tanrı özünü zaman içerisinde var etseydi ne olurdu yoksa böyle bir şey olması imkansız mı , imkansızsa neden ?
 Bu bağlamda Tanrı bizi özünü zaman içerisinde yaratmayacak kadar 'seviyor' mu deriz ?

Hayır zaman içinde var olan şey O değil o'nun tezahürüdür. Tasavvufi bakışta bizler onun özü değiliz. Özünden yarattığı tezahürleriz. Onun Özü sınırlı değildir elbette. 'Sınır/Sonsuz' kavramı da o'nun yarattığı şeylerdir ve ondan bağımsız O'na muhtaç kavramlardır.


Ocak 10, 2015, 11:13:09 ös
Yanıtla #5
  • Uzman Uye
  • ****
  • İleti: 1808
  • Cinsiyet: Bay

       Aslında bu konu veya buna benzer daha bir çok konuda görüşler belirtilmiştir. Ama  sayın MysticMind konuya felsefi açıdan bakarak yaklaşmıştır. Felsefi açıdan bakıldığında bu konu tam bir polemik konusudur.
       Polemikten hoşlanmadığım için ben işin felsefe değil mantık  ve bilim boyutundan ele alınmasının  daha doğru olacağına inanıyorum.
       Önce Tanrı ve din kavramlarını ele alalım.
       Bu gün için  Tanrı,  gerek kutsal kitapların ve gerekse kitabi olmayan inanışlarına göre;  evreni, canlı-cansız tüm varlıkları yaratan bir güç , din de ; bu kabulleri şekillendiren ritüeller olarak tanımlanırlar.
       Tek  Tanrı'nın varlığının kabulü ne zaman olmuştur? Günümüzden üç- dört bin  yıl kadar önce. Bu kitapların anlatısına göre;  yaratılan ilk insan olan Adem'in varoluşu azami on -on iki bin yıl gibi bir zamana tekabül etmektedir.
        Peki, insanlığın var oluş süreci  ne kadar zamandan beri sürmektedir üç milyar yıl.
        Şimdi elinize bir zaman cetveli alın. Sıfırdan üç  milyara kadar işaretlemeler yapın.  Bu işaretlemeler üzerinde dört bin  yılı işaretleyin. Muhtemelen bir nokta kadar bile yer tutmadığını göreceksiniz.
        Tamam. Şimdi dört bin yıldan önceki yaşam ve özellikle insan yaşamını nereye koyacaksınız. Hadi bunu da bırakın  günümüzde altmış-yetmiş bin yıl öncesine ait insan iskeletlerine rastlanmaktadır bunu nasıl izah edebileceksiniz ?.
        Bu arada dünyaca ünlü bilim insanı sümerolog Muazzez İlmiye ÇIĞ hanım efendinin kitaplarında,  Tevrat ve Kur'an da yazılı Tufan olayının iki yüz kırk bin yıl öncelere dayandığı da göz önüne alınırsa, insanlığın geçtiği süreç daha net olarak anlaşılacaktır.
     
        Semavi dinlerin ortaya çıkmasından önce de Tanrı/lar vardı. Hatta aynı kavim içinde sayıları  binlere varan Tanrılar bulunuyordu. İnsan o zaman da insandı şimdi de insan. İnançlar o zaman da vardı şimdi de var.
        Her fırsatta belirttiğim gibi bu vesile ile de Tanrı varlığının kabulü veya kabul edilmemesi, dinlerin -peygamberlerin  varlığı veya yokluğunun  bilimsel olarak tespiti mümkün olmayıp konunun tamamen bireyin inancına dayalı bir olgu olduğunu düşünüyorum
         Saygılar-sevgiler.
"Vur ama dinle beni"


Ocak 10, 2015, 11:30:48 ös
Yanıtla #6
  • Orta Dereceli Uye
  • **
  • İleti: 291
  • Cinsiyet: Bay

Hepimizin Tanrıya bakışı bambaşkadır,

Elimizdeki değerler ile sorunlarımızı çözdüğümüz oranda Tanrıdan uzaklaşıyoruz.

Ne zaman ki sorunlarımızı çözmeye elimizdeki değerler yetmiyor. O zaman Tanrının kapısına gidiyoruz.

Sorunlarımızı çözdükçe bizden başka bir güce ihtiyaç duymuyoruz.

Üstelik Tanrıya inanmak birçok dinde insanlara sorumluluk getiriyor. Diğer insanları da düşünmek zorunda olmak ya da onlarla paylaşımda bulunmak bizi korkutuyor.

Tanrıya bakışımızda bu eksende, kendimizi güçsüz hissettiğimiz noktada tanrıya yaklaşıyoruz,

Saygılarımla,
fırtınanın şiddeti ne olursa olsun martı sevdiği denizden asla vazgeçmez


Ocak 11, 2015, 02:25:37 öö
Yanıtla #7
  • Uzman Uye
  • ****
  • İleti: 1808
  • Cinsiyet: Bay

         Gene felsefi yaklaşım.  Bırakın bu felsefi yaklaşımları. Dedim ya böyle yaklaşılırsa sınırsız polemik çıkar ortaya. Biraz mantık ve bilim penceresinden bakabilir misiniz .
        Saygılar-sevgiler
"Vur ama dinle beni"


Ocak 11, 2015, 02:36:46 öö
Yanıtla #8
  • Orta Dereceli Uye
  • **
  • İleti: 254
  • Cinsiyet: Bay

         Gene felsefi yaklaşım.  Bırakın bu felsefi yaklaşımları. Dedim ya böyle yaklaşılırsa sınırsız polemik çıkar ortaya. Biraz mantık ve bilim penceresinden bakabilir misiniz .
        Saygılar-sevgiler


Herşey mantık ve bilimle olmaz. Mason olmanın ilk kuralı maneviyata,yüceliğe inanmaktır.


Ocak 11, 2015, 09:24:32 öö
Yanıtla #9
  • Seçkin Üye
  • Uzman Uye
  • *****
  • İleti: 7217
  • Cinsiyet: Bay


Ben bu tartışma ve irdelemeye pek dokunmuyordum. Konu Masonluğa gelinceye kadar...

Sayın MysticMind yanlış biliyor.

Hayır, mason olmanın ilk kuralı maneviyata, yüceliğe inanmak falan değildir.


Tanrı kavramının maneviyat ve yücelik sözcükleriyle tanımlanıp tanımlanamayacağı ayrı konu.

Mason olmanın kurallarının neler olduğu, bu Forumda ilgili bölümlerde yazılıdır.

Bazı mason kuruluşları, bu bağlamda Masonluğa girecek kişilerden belli bir inanç bağlamında istemde bulunabilir ama o sadece "o mason kuruluşları" için geçerlidir; genel geçerli bir kural değildir ve o kuruluşlarda bile mason olmanın ilk kuralı ya da koşulu değildir.

Buradaki konu başlığı "Tanrı var mıdır?"

İsteyenler bunu bu Forumda irdeleyebilir.

Fakat bu, Masonluğun konusu değildir.

Masonlukta ortaya böyle bir soru atılmaz ve bu konu irdelenmez.

Çünkü kimi masonlara göre Tanrı vardır ama kimilerine göre olmayabilir.

Masonlukta böyle dinsel nitelikli sayılabilecek, tartışmaya yol açabilecek, polemik yaratabilecek bir konu üzerinde görüşülmez.

 

 
« Son Düzenleme: Ocak 11, 2015, 09:27:27 öö Gönderen: ADAM »
ADAM OLMAK ZOR İŞ AMA BUNUN İÇİN ÇALIŞMAYA DEĞER.


 

Benzer Konular

  Konu / Başlatan Yanıt Son Gönderilen:
9 Yanıt
11024 Gösterim
Son Gönderilen: Mart 01, 2017, 03:40:12 ös
Gönderen: Tık-Tik-Tak
9 Yanıt
11604 Gösterim
Son Gönderilen: Ocak 22, 2013, 11:57:44 ös
Gönderen: shakespeare
3 Yanıt
13564 Gösterim
Son Gönderilen: Eylül 29, 2010, 10:52:50 öö
Gönderen: oasis
0 Yanıt
5796 Gösterim
Son Gönderilen: Ağustos 21, 2012, 09:17:18 ös
Gönderen: karahan
25 Yanıt
12091 Gösterim
Son Gönderilen: Mart 07, 2016, 11:13:43 ös
Gönderen: NOSAM33
26 Yanıt
12751 Gösterim
Son Gönderilen: Mayıs 24, 2013, 11:27:51 öö
Gönderen: karahan
0 Yanıt
3930 Gösterim
Son Gönderilen: Şubat 19, 2014, 03:04:15 ös
Gönderen: ABCDEF
53 Yanıt
39902 Gösterim
Son Gönderilen: Nisan 17, 2015, 06:07:02 ös
Gönderen: karahan
2 Yanıt
3213 Gösterim
Son Gönderilen: Mart 09, 2015, 07:10:40 ös
Gönderen: ARARAT
10 Yanıt
4951 Gösterim
Son Gönderilen: Haziran 23, 2015, 09:44:50 ös
Gönderen: Spock