Sayın Oğuz, gerek Lemaitre ve gerekse belirttiğiniz diğer konularda, yazılarınıza makul ve mantıklı cevaplar verdiğimi düşünüyorum. Ve size "The Satanic Temple hakkında da araştırma yapacağımı bildirmiş idim. Verdiğiniz linki de izledim. Prof.Dr. Sayın Caner Taslaman'ı da zaman zaman izlerim (Doğrusunu isterseniz yaklaşımlarını riyakarane bulduğum için beğenmem), o linkle ilgili de yazımın sonunda nacizane görüşümü belirteceğim.
Gelelim şu " The Sataniç Temple "dini ile ilgili konuya. (Kitaplığımda bu konuda bir şey bulamadığım için mecburen internet amcadan yardım aldım.)
İlkelerini incelediğim bu dinin 7 ana maddesi olduğu belirtiliyor.
1- Kişi tüm canlılara karşı mantık sınırları içerisinde merhamet ve empati ile yaklaşmalıdır.
2- Adalet mücadelesi, yasalar ve kurumlar üzerinde değerlendirilmesi gereken ve gerekli bir mücadeledir.
3- Beden dokunulmazdır, kimsenin bedenine kendi talebi dışında müdahale edilemez.
4- Rencide etme özgürlüğü de dahil olmak üzere, insanların özgürlüklerine saygı gösterilmelidir. Bir başkasının özgürlüğünü kasten ve haksızca kısıtlamak, kişinin kendi özgürlüğünden feragat etmesi anlamına gelir.
5- İnançlar, en güncel bilimsel verilerle uyumlu olmalıdır. Kişi bilimsel gerekçeleri hiç bir zaman inançlarına uydurmak için çarpıtmamalıdır.
6- İnsanlar hata yapabilir. Kişi bir hata yaparsa, bu hatayı düzeltmek ve vermiş olabileceği her hangi bir zararı gidermek için elinden geleni yapmalıdır.
7- Her ilke, davranışta ve düşüncede asaleti canlandırmak için tasarlanmış, yol gösterici birer kılavuzdur. Merhamet, bilgelik ve adalet ruhunu; daima yazılı veya sözlü etkileşimlerimizde göz önünde bulundurmalıyız.
Kaynak : TST Tenets
Çeviri : Yusuf Eryan.
Yani sayın Oğuz'un konunun başından beri sözünü ettiği yeni din "The Satanic Temple" nin 7 ana ilkesi yukarıda saydıklarım.
Pekiyi, bu yeni dinin ilkelerinde yadırganacak bir şey var mı? bence yok. Nedenini ilerideki satırlarda açıklayacağım.
Bu ilkeleri görünce şahsen hiç yadırgamadım. Bu ilkelerin hemen hepsi benim (Öyle zannediyorum, tüm form mensuplarının hatırlayacağı ilkeler) yakından bildiğim ilkeler. Nasıl mı ?. Hemen Türkiye Cumhuriyeti Anayasasını açtım. Bakın şimdi Anayasamızda yer alan hükümler ile "The Satanic Temple" dini ilkeleri arasında bir kıyaslama yapın.
Türkiye Cumhuriyeti Anayasası
-Devletin Temel Amaç ve Görevleri.
Madde 5- ...... Kişilerin ve toplumun refah ve mutluluğunu sağlamak , kişinin temel hak ve hürriyetlerini, sosyal hukuk devleti ve adalet ilkeleriyle bağdaşmayacak surette sınırlayan, siyasal , ekonomik ve sosyal engelleri kaldırmaya, insanın maddi ve manevi varlığının gelişmesi için gerekli şartları hazırlamaya çalışmaktır.
-Yargı Yetkisi.
Madde 9- Yargı yetkisi, Türk Milleti adına bağımsız mahkemelerce kullanılır.
-Temel Hak ve Hürriyetlerin Niteliği.
Madde 12- Herkes, kişiliğine bağlı,dokunulmaz , devredilemez, vazgeçilemez hak ve hürriyetlere sahiptir. Temel hak ve hürriyetler , kişinin topluma , ailesine ve diğer kişilere karşı ödev ve sorumluluklarını da ihtiva eder.
- Kişinin Dokunulmazlığı, Maddi ve Manevi Varlığı.
Madde 17- Herkes yaşama, maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkına sahiptir.
.........
Kimseye işkence ve eziyet yapılamaz, kimse insan haysiyetiyle bağdaşmayan bir cezaya veya muameleye tabi tutulamaz.
-Zorla Çalıştırma Yasağı.
Madde 18- Hiç kimse zorla çalıştırılamaz. Angarya yasaktır.
-Kişi Hürriyet ve Güvenliği.
Madde 19- Herkes , kişi hürriyet ve güvenliğine sahiptir.
-Din ve Vicdan Hürriyeti.
Madde 24- Herkes, vicdan, dini inanç ve kanaat hürriyetine sahiptir.
Kısaca Anayasamızdaki, kişi hak ve özgürlükleri ilgili bazı bölümleri yukarıda gösterdim. Sayın Oğuz'un sözünü ettiği din ile kıyaslandığında, fazlası var eksiği yok olarak göreceksiniz.
Öz olarak ifade edecek olursak, her iki alıntıdaki ilkeler hemen hemen aynı. Bunun en önemli nedeni, her iki yasanın da günümüz şartlarında insanlar tarafından kaleme alınmasıdır. Oysa özellikle semavi olarak kabul edilen dinlerdeki öğreti ve Ayetlerin ise , İlahi bir varlık tarafından insanlara bildirilmesidir.
Bu bakımdan, daha evvelde belirttiğim üzere, yeni bir din yaratılır ve bu yeni din bilimin ışığında yürür, hatta bilime yön verecek atılımlarda bulunursa buna kim ne derse desin, benim bir diyeceğim olmaz/olamaz.
Şimdi gelelim sayın Oğuzun yazısında referans olarak gösterdiği Prof.Dr. Sayın Caner Taslaman'ın konuşmasına.
Yukarıda da belirttim. Şahsen fikirlerine pek itibar edemiyorum. Demogoji yaparak bir şekilde Ayetlerin anlamlarını değiştirip yeni yeni Ayetler yaratma çabasında görüyorum kendisini. Bu linkteki konuşmasına da baksanıza, ne kadar zorlanıyor, eveliyor, geveliyor. Mesela insanın varoluşu ile ilgili anlatırken bin dereden su getiriyor. Bilimin kabul ettiği 200.000 sene önce var olan "Sapiens" ve "Homo Sapiens" insanları ile semavi dinlerin kabul ettiği ilk insan "Adem'in" yaratılışını neredeyse birleştirecek (Aslında söylediklerine kendi de inanmıyor ama, maalesef bu zat böyle biri- Onun için güvenmiyorum kendisine-). Oysa semavi dinlerde "Adem'in yaratılışı taş çatlasın 10.000 bin senelik bir hadise. Yüz doksan bin seneye ne oldu?.
Bakın bu konuda Kur'an ne diyor.
Rahman Suresi 14. Ayet .(MEALEN) insanı , pişirilmiş çamur gibi kuru bir balçıktan yarattı.
Hicr Suresi 26. Ayet ,(MEALEN) Andolsun, biz insanı; kuru çamurdan , değişken -cıvık- bir balçıktan yarattık.
Saffat Suresi 11. Ayet (MEALEN) .......Gerçek şu ki, biz onları bir cıvık çamurdan yarattık.
Kur'an da yer alan bu Ayetlerle Prof.Dr. sayın Caner Taslaman'ın anlatılarını karşılaştırdığımızda, ya Kur'an'ın yalnış, ya da sayın Prof.Dr. Caner Taslaman'ın yanlış bilgiler verdiği ortaya çıkmaktadır. İslamın kutsal kitabı Kur'anın bir kelimesinin dahi değiştirilemeyeceği, doğruluğunun tartışılmasının küfre sapmak olduğu göz önüne alındığında, sayın profesörün maalesef doğruları söylemediği/söyleyemediği ortaya çıkmaktadır.
Sayın Oğuz, dilim döndüğünce bazı şeyleri ama hep kanıt/ dayanak göstererek izah etmeye çalıştım. Aslında bu kadar uzun yazman benim tarzım değil ama nedense yazdım işte!.
Saygılar-sevgiler.