Düşündüğümden erken döndüm. Şimdi gelelim Sayın Texan'ın ikinci soru ya da irdelemesine...
Sayın Texan Türk masonlarının İngilizler, İskandinavlar kadar itibarlı (hikmetli) olmadığını sandığını söylüyor.
Şimdi her şeyden önce "itibarlı" mı "hikmetli" mi?... Bunları birbirinden ayıralım çünkü hikmet (bilgelik), itibar (gözdelik) karşılığı değildir. Bir de bunun ne bakımdan olduğunu sormam gerekir. Masonların kendi ülkelerindeki durumu mu, yoksa uluslararası ölçüde bir değerlendirme mi söz konusu edilen? Eğer birincisi ise Sayın Texan haklı üancak elbette bilgelik değil, gözdelik bakımından. Zaten demek istediğinin de o olduğunu sanıyorum çünkü biliyorum ki Türk masonları başka ülkelerdeki masonlar ile karşılaştırılacak olursa, onlardan hem bilgi hem erdem bakımından çok daha üstün. Öteki açıdan bakacak olursak, şyunu söyleyebilirim: Bu iş Masonluk ile bağlantılı değil ki; uluslararası ekonomi, politika ve bir de ülkede yaygın din ile bağlantılı.
İskandinav ülkelerindeki Masonluk, hele İsveç'teki Masonluk, tümüyle kendine özgü ve diğer hepsinden çok farklı bir sistem izlemesi ve üstelik İsveç Kralı'nın bireysel egemenliği altında olmasına karşın elbette dünya yüzünde çok saygın çünkü orası İsveç. Bir başka Batı ülkesini de aynı kefeye koyabiliriz.
Gelin bu konuyu şöyle değerlendirelim... Herhangi bir Batı ülkesi alalım; adı ne olursa olsun, önemli değil. Siz, bir Türk vatandaşı olarak, istediğinizde o ülkeye elinizi kolunuzu sallayarak, öyle vize almak falan gibi birtakım zorunluluklar altında olmadan gidebiliyor musunuz?... Peki onlar bizim ülkemize ellerini kollarını sallayarak, istediklerinde çat kapı gelebiliyor mu? İşte bu sorunun yanıtı Türk Masonluğu'nun da diğer ülkelerde ne denli gözde olduğunu ortaya koyar. Hatta ben dahasını söyleyeyim: Sıradan bir vatandaşımız o ülkelerde bir dünya sıkıntı altına sokulur; turistik bir yolculuk yaptığında bile... Ancak herhangi bir Türk masonu ziyaret ettiği herhangi bir Batı ülkesinin locasında el üstünde tutulur, olağanüstü düzeyde saygı görür. Çünkü Türk mason obediyanslarının, dostluk ilişkileri kurmuş oldukları Batı ülkesi obediyanslarının indinde çok saygın bir yeri vardır. (Ne yazık ki şu son Cumartesi günü bu saygınlık ister istemez biraz zedelendi ama bu çok yakında unutulup gidecektir.) Bu saygın yer de Batı ülkelerinin obediyanslarınca Türk masonlarına verilmiş, lütfedilmiş falan değildir. Bunu Türk masonlar, ilişkilerinde, tutumlarıyla, davranışlarıyla, sözleriyle kazanmıştır.
Eğer Sayın Texan'ın dedği gibi bir piramit çizilecekse, bu piramidin neye göre çisileceğine bakmalı. Loca sayısına göre mi, üye sayısına göre mi, toplum içinde gösterdiği etkinliklere göre mi? Bunlara göre ise, ortalarda bir yerde görülür. Masonluğun uygulamalarını olması gerektiği biçimde yürütüşüne göre mi? İşte o zaman çok daha yukarıda bir yerdedir. Ancak ne yazık ki değerlendirmeler bunlardan hiçbirine göre yapılmamaktadır. Öncelikle gözetilen Masonluk değil, ülkenin politik ve ekonomik bakımdan dünya konjünktüründeki yeridir. Bir de işin içine din konusu girer. Türkiye laik bir ülkedir ama Batı ülkelerindeki insanların çoğu bunu bilmez; Türkiye'yi bir İslâm ülkesi sanır. Her İslâm ülkesi, davlet yapısı seküler olsa bile Hıristiyanlığın yaygın din olarak benimsenmiş bulunduğu ülkede kuşku, endişe hatta korku yaratır. Kendi barbarlıklarını, kıyımcılıklarını, emperyalistliklerini, baskıcılıklarını unutan o Batılılar, Türklere "barbar" sıfatını yakıştırmaktan geri kalmaz. İşte Türk Masonluğu da bu ölçekte değerlendirilir.
Daha dün Chirac'a bir fahri doktorluk unvanı verilmiş. Chirac da AB ilişkileri ve tam üyelik bakımından Türkiye'yi desteklediğini söylemiş. Doğrudur. Fransa'nın şimdiki tutumuna bakmayın bir an; 2002 yılı sonundaki Kopenhag zirvesinde Fransa AB üyeliği konusunda Türkiye'den yana oy kullanmıştı. Bunun temelindeki gerçeği biliyor musunuz? Sanmam. Çünkü bizim basın ve medya bu konuyla hiç ilgilenmedi. Fransız basını ve medyası aktardı olanı. Fransa Büyük Doğusu'nun o tarihteki büyük üstadı Alain Bauer, Chirac ile 45 dakika süren bir görüşme yapmış ve onu Türkiye lehinde oy kullanmaya ikna etmişti. Anlaşılan Chirac da o tarihte edinmiş olduğu tutumunu hâlâ sürdürüyor.
İşte uluslararası politik ilişkiler bakımından işler böyle yürür. Ne yazık ki TC parlamento ve hükümetleri, geçmişte bir iki başlarının sıkışmış olduğu istisna dışında Türkiye'deki mason örgütlerinin Batı ülkelerinde olan gücünü ve itibarını değerlendirmeye hiç yanaşmadı, yanaşmıyor. Oysa Batı ülkeleri bu bağlamda sadece bir değerlendirme ya da yararlanma yapmakla kalmayıp, mason localarını kendi politik ve ekonomik emelleri doğrultusunda tepe tepe kullanmaktan hiç de kaçınmıyor.
Sayın Texan yorum istemişti. Ben de yazdım. Şimdi sıra ondadır. Elbette forum üyielerinden diğer dostalarımızın da diyecekleri olabilir.