Masonlar.org - Harici Forumu

 

Gönderen Konu: 1965-1970  (Okunma sayısı 6412 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Mayıs 11, 2010, 06:54:39 ös
  • Orta Dereceli Uye
  • **
  • İleti: 269
  • Cinsiyet: Bay

"Dünya düzenli Masonluğunu temsil eden, ve bir yerde Hür Masonluğun (Fikri Masonluk, Spekülatif Masonluk) atası sayılan İngiltere Birleşik Büyük Locası'nın Türkiye Büyük Locası'nı kabul etmesi ise ancak 1970 yılında, 1909 yılında Mısır'da kurulmuş bulunan ve Resne Locası'nın düzenli köklerine bağlanarak gerçekleşir. Ondan önce İskoçya Büyük Locası tarafından 1965 yılında, aynı gerekçe ile kabul edilerek konsekre edilen Türkiye Büyük Locası bu yıldan itibaren dünya düzenli Masonluğunca kabul edilerek..." şeklnde bir bilgi var: http://tr.wikipedia.org/wiki/H%C3%BCr_ve_Kabul_Edilmi%C5%9F_Masonlar_B%C3%BCy%C3%BCk_Locas%C4%B1

Benim dikkatimi çeken şu; belki daha önce cevaplandı fakat ben aradım, bu konuda bi şey göremedim: 1965-1970'e kadar Türk masonları, kurumlarının meşruluğunu neye/nereye dayandırdı?Bundan önce başına buyruk bir kurum muydu, Türkiye Büyük Locası? Bir de, ben Türk masonlarının İngilizler, İskandinavlar kadar itibarı (hikmetli) olmadığını düşünüyorum. Bunu sana ne düşündürdü diye sorarsınız, ülkemizi bugüne getiren mason yöneticileri ve icraatlerini örnek gösterebiliriz. Eğer gökte milletlerin sırasını gösteren bir piramit varsa, onun dünyadaki gibi olduğunu düşünüyorum, özetle: "Aşağısı nasılsa, yukarısı da öyledir.”

Düşüncelerinizi, yorumlarınızı beklerim.
« Son Düzenleme: Mayıs 11, 2010, 07:02:05 ös Gönderen: Texan »
Çöl Bilgesi


Mayıs 12, 2010, 09:24:01 öö
Yanıtla #1
  • Seçkin Üye
  • Uzman Uye
  • *****
  • İleti: 7217
  • Cinsiyet: Bay


Bu soru, doğru dürüst yanıtlanabilmesi bakımından o kadar çok şey anlatmayı gerektiriyor ki!...

Her şeyden önce Masonluktaki örgütsel düzen kavramı konusunu bilmek gerek. Bunu büyük loca boyutunda alırsak, şöyle iki farklı yaklaşımdan söz edebiliriz:

a) Bir büyük locanın düzenli olabilmesi için İngiltere Birleşik büyük Locası'nca ya da onun düzenli olarak tanıdığı bir büyük loca tarafından düzenli olarak tanınması gerekir.

b)  Bir büyük locanın düzenli olabilmesi için Masonlukta evrensel olarak benimsenmiş düzenli örgütlenme kurallarına uygun kurulmuş ve durumunun da ona uygun sürmekte olması gerekir. (Yukarıdaki a maddesinde belirtilen koşul zorunlu değildir: bi sadece Anglosaksoın Masonluğu topluluğunda geçerlidir.)

Böyle olunca şu benim sözcük olarak sevmediğim "meşruluk" konusu Türk Masonluğu'nun ulusal niteliğini edinip ilk obediyansını oluşturduğu 1909 yılından 1970 yılına kadar herhangi bir yere dayanmaz gibi görünür. Oysa öteki açıdan bakıldığında daha 1921 yılında Uluslararası Masonluk Birliği'nien (AMI) kuruluşunda yer almış hatta bu örgütün 1932 tarihli toplantısına İstanbul'da ev sahipliği etmiş, dünya yüzündeki birçok büyük loca ile olumlu ilişkiler içinde olan bir Türk ulusal mason örgütü vardır. Ancak bu mason örgütlerinin heapsi olmasa da çoğunluğu Frankofon ülkelerin mason örgütleridir yani Anglosakson Masonluğu'na karşı olanlar.

Aslına bakarsanız, bu ayrılık ya da kaürşıtlık daü zaten 1929 yılında  İngiltere Birleşik büyük locası'nın o ünlü "Tanıma Koşulları"nı ilan edişinden sonraü belirginleşmiştir.

İngiltere Birleşik büyük Locası ve başta ABD eyaletlerinin büyük locaları olmak üzere birçok büyük loca, dünya çapındaki politik-ekonomik nitelikli emperyalizmin âdieta maşası edilmiştir. Birçoğu da bu politik-ekonomik güce boyun eğidiği içindir ki Anglosakson masonluğu topluluğu içinde yer almıştır.

Onlar, kendi yaklaşımları gereği, kendi kural ve dayatmalarına uymayanları birer mason kuruluşu olmaktan saymaz. Bu, bir ülkenin birtakım diğer ülkelerce tanınmaması gibi bir şeydir. Örneğin KKTC bir ülke, bir devlet değil midir? Çoğu ülkelerin Yunanistan baskısı ile onun tanımaması, onun "yok", "geçersiz", "gayri meşru" olması anlamına mı gelir? Aynı şekilde İsrail de Arap ülkeleri tarafondan tanınmamaktadır; ne fark eder?

1965 yılında Türkiye Büyük Locası'nın genel kurul toplantısı sırasında apar topar önceden tezgâhlanmış bir konsekrasyon töreni yapılıvermiştir; aslına tam uygun değil de bizim Türk masonları rahatsız etmeyecek ölçüde basitleştirilmiş bir tören. Usül yearine gelsin diye yapılmış bir tören. Bu töenin yapılmasıyla Türkiye'deki locaların hepsi topluca ve birdenbire "meşruluk" kazanıp düzenli mi oluverdi?

Gülmeyin lütfen!

Buna karşın İngiltere Birleşik büyük Locası 1970 yıyına kadar Hür ve Kabul Edilmiş Masonlar Büyük Locası'nı tanımadı; aslında tanımak isteyişine karşın. İlle de egemen gücünü hissettirecek... Bunun üzerine 1909 yılında danha önce İngiltere Birleşik Büyük Loıcası'nca düzenli olarak tanınmış Mısır Büyük Locası'na bağlı iken, obediyans değiştirip Maşrık-ı Azam-ı Osmanî'ye katılmış olan Resne adlı locanın Türk Masonluğu'nun asal kökenini oluşturduğu beyan edildi. O loca mıydı Türk Masonluğu'nun ilk oluşumundaki asaül kökeni?

Yalan söylendi. Palavra atıldı. İş usülüne uygun biçime getirildi. Hür ve Kabul Edilmiş Masonlar Büyük Locası böyle mi "meşruluk" kazandı?

Şimdi ben Hür ve Kabul Edilmiş Masonlar Büyük Locası'nın "meşru" olmadığgını söylemiyorum. Tepeden tırnağa düzenli bir büyük locadır. Fakat onu bu niteliğini kazandıran ne o konsekrasyon törenidir, ne Resne locası, ne İnrgiltere Birleşik Büyük Locası'nın dayatmış olduğu kuralları kabul edirek tüzük ve ritüellerini buna göre uyarlamış olması...  Ona düzenini (meşruiyetini) kazandıran, Masonulğun evrensel boyutta benimsenmiş olan asal örgütlenme ulkelerine uyar durumda bulunmasıdır.

Dolayısıyla Türkiye'de Özgür Masonlar Büyük Locası da Kadın Mason Büyük Locası da birer düzenli mason örgütüdür; Anglosaksoın Masonluğu topluluğunun dayatmacı kurallarına uymakta olmasalar, özgürlüğü ve bağımsızlığı savunmakta olsalar bile.

Sayın Texan'ın bir sorusu daha var. Ancak benim şu an başım biraz sıkışık. O nedenle bu ilk konuyu burada kesiyorum. Ötekine birkaç saat sonra döneceğim.





 

 


   








   
ADAM OLMAK ZOR İŞ AMA BUNUN İÇİN ÇALIŞMAYA DEĞER.


Mayıs 12, 2010, 11:40:39 öö
Yanıtla #2
  • Seçkin Üye
  • Uzman Uye
  • *****
  • İleti: 7217
  • Cinsiyet: Bay

Düşündüğümden erken döndüm. Şimdi gelelim Sayın Texan'ın ikinci soru ya da irdelemesine...

Sayın Texan Türk masonlarının İngilizler, İskandinavlar kadar itibarlı (hikmetli) olmadığını sandığını söylüyor.

Şimdi her şeyden önce "itibarlı" mı "hikmetli" mi?... Bunları birbirinden ayıralım çünkü hikmet (bilgelik), itibar (gözdelik) karşılığı değildir.  Bir de bunun ne bakımdan olduğunu sormam gerekir. Masonların kendi ülkelerindeki durumu mu, yoksa uluslararası ölçüde bir değerlendirme mi söz konusu edilen? Eğer birincisi ise Sayın Texan haklı üancak elbette bilgelik değil, gözdelik bakımından. Zaten demek istediğinin de o olduğunu sanıyorum çünkü biliyorum ki Türk masonları başka ülkelerdeki masonlar ile karşılaştırılacak olursa, onlardan hem bilgi hem erdem bakımından çok daha üstün.  Öteki açıdan bakacak olursak, şyunu söyleyebilirim: Bu iş Masonluk ile bağlantılı değil ki; uluslararası ekonomi, politika ve bir de ülkede yaygın din ile bağlantılı.

İskandinav ülkelerindeki Masonluk, hele İsveç'teki Masonluk, tümüyle kendine özgü ve diğer hepsinden çok farklı bir sistem izlemesi ve üstelik İsveç Kralı'nın bireysel egemenliği altında olmasına karşın elbette dünya yüzünde çok saygın çünkü orası İsveç.   Bir başka Batı ülkesini de aynı kefeye koyabiliriz.

Gelin bu konuyu şöyle değerlendirelim... Herhangi bir Batı ülkesi alalım; adı ne olursa olsun, önemli değil. Siz, bir Türk vatandaşı olarak, istediğinizde o ülkeye elinizi kolunuzu sallayarak, öyle vize almak falan gibi birtakım zorunluluklar altında olmadan gidebiliyor musunuz?... Peki onlar bizim ülkemize ellerini kollarını sallayarak, istediklerinde çat kapı gelebiliyor mu? İşte bu sorunun yanıtı Türk Masonluğu'nun da diğer ülkelerde ne denli gözde olduğunu ortaya koyar. Hatta ben dahasını söyleyeyim: Sıradan bir vatandaşımız o ülkelerde bir dünya sıkıntı altına sokulur; turistik bir yolculuk yaptığında bile... Ancak herhangi bir Türk masonu ziyaret ettiği herhangi bir Batı ülkesinin locasında el üstünde tutulur, olağanüstü düzeyde saygı görür. Çünkü Türk mason obediyanslarının, dostluk ilişkileri kurmuş oldukları Batı ülkesi obediyanslarının indinde çok saygın bir yeri vardır. (Ne yazık ki şu son Cumartesi günü bu saygınlık ister istemez biraz zedelendi ama bu çok yakında unutulup gidecektir.) Bu saygın yer de Batı ülkelerinin obediyanslarınca Türk masonlarına verilmiş, lütfedilmiş falan değildir. Bunu Türk masonlar, ilişkilerinde, tutumlarıyla, davranışlarıyla, sözleriyle kazanmıştır.

Eğer Sayın Texan'ın dedği gibi bir piramit çizilecekse, bu piramidin neye göre çisileceğine bakmalı. Loca sayısına göre mi, üye sayısına göre mi, toplum içinde gösterdiği etkinliklere göre mi? Bunlara göre ise, ortalarda bir yerde görülür. Masonluğun uygulamalarını olması gerektiği biçimde yürütüşüne göre mi? İşte o zaman çok daha yukarıda bir yerdedir. Ancak ne yazık ki değerlendirmeler bunlardan hiçbirine göre yapılmamaktadır. Öncelikle gözetilen Masonluk değil, ülkenin politik ve ekonomik bakımdan dünya konjünktüründeki yeridir. Bir de işin içine din konusu girer. Türkiye laik bir ülkedir ama Batı ülkelerindeki insanların çoğu bunu bilmez; Türkiye'yi bir İslâm ülkesi sanır. Her İslâm ülkesi, davlet yapısı seküler olsa bile Hıristiyanlığın yaygın din olarak benimsenmiş bulunduğu ülkede kuşku, endişe hatta korku yaratır. Kendi barbarlıklarını, kıyımcılıklarını, emperyalistliklerini, baskıcılıklarını unutan o Batılılar, Türklere "barbar" sıfatını yakıştırmaktan geri kalmaz. İşte Türk Masonluğu da bu ölçekte değerlendirilir.

Daha dün Chirac'a bir fahri doktorluk unvanı verilmiş. Chirac da AB ilişkileri ve tam üyelik bakımından Türkiye'yi desteklediğini söylemiş. Doğrudur. Fransa'nın şimdiki tutumuna bakmayın bir an; 2002 yılı sonundaki Kopenhag zirvesinde Fransa AB üyeliği konusunda Türkiye'den yana oy kullanmıştı. Bunun temelindeki gerçeği biliyor musunuz? Sanmam. Çünkü bizim basın ve medya bu konuyla hiç ilgilenmedi. Fransız basını ve medyası aktardı olanı. Fransa Büyük Doğusu'nun o tarihteki büyük üstadı Alain Bauer,  Chirac ile 45 dakika süren bir görüşme yapmış ve onu Türkiye lehinde oy kullanmaya ikna etmişti. Anlaşılan Chirac da o tarihte edinmiş olduğu tutumunu hâlâ sürdürüyor.

İşte uluslararası politik ilişkiler bakımından işler böyle yürür. Ne yazık ki TC parlamento ve hükümetleri, geçmişte bir iki başlarının sıkışmış olduğu istisna dışında Türkiye'deki mason örgütlerinin Batı ülkelerinde olan gücünü ve itibarını değerlendirmeye hiç yanaşmadı, yanaşmıyor. Oysa Batı ülkeleri bu bağlamda sadece bir değerlendirme ya da yararlanma yapmakla kalmayıp, mason localarını kendi politik ve ekonomik emelleri doğrultusunda tepe tepe kullanmaktan hiç de kaçınmıyor.  

Sayın Texan yorum istemişti. Ben de yazdım. Şimdi sıra ondadır. Elbette forum üyielerinden diğer dostalarımızın da diyecekleri olabilir.



  


  
« Son Düzenleme: Mayıs 12, 2010, 11:45:39 öö Gönderen: ADAM »
ADAM OLMAK ZOR İŞ AMA BUNUN İÇİN ÇALIŞMAYA DEĞER.


Mayıs 12, 2010, 12:05:57 ös
Yanıtla #3
  • Orta Dereceli Uye
  • **
  • İleti: 269
  • Cinsiyet: Bay


Bu soru, doğru dürüst yanıtlanabilmesi bakımından o kadar çok şey anlatmayı gerektiriyor ki!...

Her şeyden önce Masonluktaki örgütsel düzen kavramı konusunu bilmek gerek. Bunu büyük loca boyutunda alırsak, şöyle iki farklı yaklaşımdan söz edebiliriz:

a) Bir büyük locanın düzenli olabilmesi için İngiltere Birleşik büyük Locası'nca ya da onun düzenli olarak tanıdığı bir büyük loca tarafından düzenli olarak tanınması gerekir.

b)  Bir büyük locanın düzenli olabilmesi için Masonlukta evrensel olarak benimsenmiş düzenli örgütlenme kurallarına uygun kurulmuş ve durumunun da ona uygun sürmekte olması gerekir. (Yukarıdaki a maddesinde belirtilen koşul zorunlu değildir: bi sadece Anglosaksoın Masonluğu topluluğunda geçerlidir.)

Böyle olunca şu benim sözcük olarak sevmediğim "meşruluk" konusu Türk Masonluğu'nun ulusal niteliğini edinip ilk obediyansını oluşturduğu 1909 yılından 1970 yılına kadar herhangi bir yere dayanmaz gibi görünür. Oysa öteki açıdan bakıldığında daha 1921 yılında Uluslararası Masonluk Birliği'nien (AMI) kuruluşunda yer almış hatta bu örgütün 1932 tarihli toplantısına İstanbul'da ev sahipliği etmiş, dünya yüzündeki birçok büyük loca ile olumlu ilişkiler içinde olan bir Türk ulusal mason örgütü vardır. Ancak bu mason örgütlerinin heapsi olmasa da çoğunluğu Frankofon ülkelerin mason örgütleridir yani Anglosakson Masonluğu'na karşı olanlar.

Aslına bakarsanız, bu ayrılık ya da kaürşıtlık daü zaten 1929 yılında  İngiltere Birleşik büyük locası'nın o ünlü "Tanıma Koşulları"nı ilan edişinden sonraü belirginleşmiştir.

İngiltere Birleşik büyük Locası ve başta ABD eyaletlerinin büyük locaları olmak üzere birçok büyük loca, dünya çapındaki politik-ekonomik nitelikli emperyalizmin âdieta maşası edilmiştir. Birçoğu da bu politik-ekonomik güce boyun eğidiği içindir ki Anglosakson masonluğu topluluğu içinde yer almıştır.

Onlar, kendi yaklaşımları gereği, kendi kural ve dayatmalarına uymayanları birer mason kuruluşu olmaktan saymaz. Bu, bir ülkenin birtakım diğer ülkelerce tanınmaması gibi bir şeydir. Örneğin KKTC bir ülke, bir devlet değil midir? Çoğu ülkelerin Yunanistan baskısı ile onun tanımaması, onun "yok", "geçersiz", "gayri meşru" olması anlamına mı gelir? Aynı şekilde İsrail de Arap ülkeleri tarafondan tanınmamaktadır; ne fark eder?

1965 yılında Türkiye Büyük Locası'nın genel kurul toplantısı sırasında apar topar önceden tezgâhlanmış bir konsekrasyon töreni yapılıvermiştir; aslına tam uygun değil de bizim Türk masonları rahatsız etmeyecek ölçüde basitleştirilmiş bir tören. Usül yearine gelsin diye yapılmış bir tören. Bu töenin yapılmasıyla Türkiye'deki locaların hepsi topluca ve birdenbire "meşruluk" kazanıp düzenli mi oluverdi?

Gülmeyin lütfen!

Buna karşın İngiltere Birleşik büyük Locası 1970 yıyına kadar Hür ve Kabul Edilmiş Masonlar Büyük Locası'nı tanımadı; aslında tanımak isteyişine karşın. İlle de egemen gücünü hissettirecek... Bunun üzerine 1909 yılında danha önce İngiltere Birleşik Büyük Loıcası'nca düzenli olarak tanınmış Mısır Büyük Locası'na bağlı iken, obediyans değiştirip Maşrık-ı Azam-ı Osmanî'ye katılmış olan Resne adlı locanın Türk Masonluğu'nun asal kökenini oluşturduğu beyan edildi. O loca mıydı Türk Masonluğu'nun ilk oluşumundaki asaül kökeni?

Yalan söylendi. Palavra atıldı. İş usülüne uygun biçime getirildi. Hür ve Kabul Edilmiş Masonlar Büyük Locası böyle mi "meşruluk" kazandı?

Şimdi ben Hür ve Kabul Edilmiş Masonlar Büyük Locası'nın "meşru" olmadığgını söylemiyorum. Tepeden tırnağa düzenli bir büyük locadır. Fakat onu bu niteliğini kazandıran ne o konsekrasyon törenidir, ne Resne locası, ne İnrgiltere Birleşik Büyük Locası'nın dayatmış olduğu kuralları kabul edirek tüzük ve ritüellerini buna göre uyarlamış olması...  Ona düzenini (meşruiyetini) kazandıran, Masonulğun evrensel boyutta benimsenmiş olan asal örgütlenme ulkelerine uyar durumda bulunmasıdır.

Dolayısıyla Türkiye'de Özgür Masonlar Büyük Locası da Kadın Mason Büyük Locası da birer düzenli mason örgütüdür; Anglosaksoın Masonluğu topluluğunun dayatmacı kurallarına uymakta olmasalar, özgürlüğü ve bağımsızlığı savunmakta olsalar bile.

Sayın Texan'ın bir sorusu daha var. Ancak benim şu an başım biraz sıkışık. O nedenle bu ilk konuyu burada kesiyorum. Ötekine birkaç saat sonra döneceğim.




Konuya ilginiz ve uzun, aynı zamanda lezzetli yazınız için teşekkür ederim Sayın Adam. KKTC kıstası yerinde olmuş,  dediğiniz gibi eğer  Uluslararası Masonluk Birliği'nin kuruluşunda yer almışsa Türk Masonları, çok fazla söze gerek kalmıyor.Sağolun.
Çöl Bilgesi


Mayıs 12, 2010, 12:13:29 ös
Yanıtla #4
  • Orta Dereceli Uye
  • **
  • İleti: 269
  • Cinsiyet: Bay

Düşündüğümden erken döndüm. Şimdi gelelim Sayın Texan'ın ikinci soru ya da irdelemesine...

Sayın Texan Türk masonlarının İngilizler, İskandinavlar kadar itibarlı (hikmetli) olmadığını sandığını söylüyor.

Şimdi her şeyden önce "itibarlı" mı "hikmetli" mi?... Bunları birbirinden ayıralım çünkü hikmet (bilgelik), itibar (gözdelik) karşılığı değildir.  Bir de bunun ne bakımdan olduğunu sormam gerekir. Masonların kendi ülkelerindeki durumu mu, yoksa uluslararası ölçüde bir değerlendirme mi söz konusu edilen? Eğer birincisi ise Sayın Texan haklı üancak elbette bilgelik değil, gözdelik bakımından. Zaten demek istediğinin de o olduğunu sanıyorum çünkü biliyorum ki Türk masonları başka ülkelerdeki masonlar ile karşılaştırılacak olursa, onlardan hem bilgi hem erdem bakımından çok daha üstün.  Öteki açıdan bakacak olursak, şyunu söyleyebilirim: Bu iş Masonluk ile bağlantılı değil ki; uluslararası ekonomi, politika ve bir de ülkede yaygın din ile bağlantılı.

İskandinav ülkelerindeki Masonluk, hele İsveç'teki Masonluk, tümüyle kendine özgü ve diğer hepsinden çok farklı bir sistem izlemesi ve üstelik İsveç Kralı'nın bireysel egemenliği altında olmasına karşın elbette dünya yüzünde çok saygın çünkü orası İsveç.   Bir başka Batı ülkesini de aynı kefeye koyabiliriz.

Gelin bu konuyu şöyle değerlendirelim... Herhangi bir Batı ülkesi alalım; adı ne olursa olsun, önemli değil. Siz, bir Türk vatandaşı olarak, istediğinizde o ülkeye elinizi kolunuzu sallayarak, öyle vize almak falan gibi birtakım zorunluluklar altında olmadan gidebiliyor musunuz?... Peki onlar bizim ülkemize ellerini kollarını sallayarak, istediklerinde çat kapı gelebiliyor mu? İşte bu sorunun yanıtı Türk Masonluğu'nun da diğer ülkelerde ne denli gözde olduğunu ortaya koyar. Hatta ben dahasını söyleyeyim: Sıradan bir vatandaşımız o ülkelerde bir dünya sıkıntı altına sokulur; turistik bir yolculuk yaptığında bile... Ancak herhangi bir Türk masonu ziyaret ettiği herhangi bir Batı ülkesinin locasında el üstünde tutulur, olağanüstü düzeyde saygı görür. Çünkü Türk mason obediyanslarının, dostluk ilişkileri kurmuş oldukları Batı ülkesi obediyanslarının indinde çok saygın bir yeri vardır. (Ne yazık ki şu son Cumartesi günü bu saygınlık ister istemez biraz zedelendi ama bu çok yakında unutulup gidecektir.) Bu saygın yer de Batı ülkelerinin obediyanslarınca Türk masonlarına verilmiş, lütfedilmiş falan değildir. Bunu Türk masonlar, ilişkilerinde, tutumlarıyla, davranışlarıyla, sözleriyle kazanmıştır.

Eğer Sayın Texan'ın dedği gibi bir piramit çizilecekse, bu piramidin neye göre çisileceğine bakmalı. Loca sayısına göre mi, üye sayısına göre mi, toplum içinde gösterdiği etkinliklere göre mi? Bunlara göre ise, ortalarda bir yerde görülür. Masonluğun uygulamalarını olması gerektiği biçimde yürütüşüne göre mi? İşte o zaman çok daha yukarıda bir yerdedir. Ancak ne yazık ki değerlendirmeler bunlardan hiçbirine göre yapılmamaktadır. Öncelikle gözetilen Masonluk değil, ülkenin politik ve ekonomik bakımdan dünya konjünktüründeki yeridir. Bir de işin içine din konusu girer. Türkiye laik bir ülkedir ama Batı ülkelerindeki insanların çoğu bunu bilmez; Türkiye'yi bir İslâm ülkesi sanır. Her İslâm ülkesi, davlet yapısı seküler olsa bile Hıristiyanlığın yaygın din olarak benimsenmiş bulunduğu ülkede kuşku, endişe hatta korku yaratır. Kendi barbarlıklarını, kıyımcılıklarını, emperyalistliklerini, baskıcılıklarını unutan o Batılılar, Türklere "barbar" sıfatını yakıştırmaktan geri kalmaz. İşte Türk Masonluğu da bu ölçekte değerlendirilir.

Daha dün Chirac'a bir fahri doktorluk unvanı verilmiş. Chirac da AB ilişkileri ve tam üyelik bakımından Türkiye'yi desteklediğini söylemiş. Doğrudur. Fransa'nın şimdiki tutumuna bakmayın bir an; 2002 yılı sonundaki Kopenhag zirvesinde Fransa AB üyeliği konusunda Türkiye'den yana oy kullanmıştı. Bunun temelindeki gerçeği biliyor musunuz? Sanmam. Çünkü bizim basın ve medya bu konuyla hiç ilgilenmedi. Fransız basını ve medyası aktardı olanı. Fransa Büyük Doğusu'nun o tarihteki büyük üstadı Alain Bauer,  Chirac ile 45 dakika süren bir görüşme yapmış ve onu Türkiye lehinde oy kullanmaya ikna etmişti. Anlaşılan Chirac da o tarihte edinmiş olduğu tutumunu hâlâ sürdürüyor.

İşte uluslararası politik ilişkiler bakımından işler böyle yürür. Ne yazık ki TC parlamento ve hükümetleri, geçmişte bir iki başlarının sıkışmış olduğu istisna dışında Türkiye'deki mason örgütlerinin Batı ülkelerinde olan gücünü ve itibarını değerlendirmeye hiç yanaşmadı, yanaşmıyor. Oysa Batı ülkeleri bu bağlamda sadece bir değerlendirme ya da yararlanma yapmakla kalmayıp, mason localarını kendi politik ve ekonomik emelleri doğrultusunda tepe tepe kullanmaktan hiç de kaçınmıyor.  

Sayın Texan yorum istemişti. Ben de yazdım. Şimdi sıra ondadır. Elbette forum üyielerinden diğer dostalarımızın da diyecekleri olabilir.

  


Bu konuda farklı düşünüyorum. Masonlar arasında hikmetli olmak bir itibar vesilesi değil midir? Ben Türk masonlarının batıdakiler kadar bilge,yetkin olmadığını düşünüyorum çünkü onların(mason oldukları açıklanan isimlerin) bugune kadar toplumdaki faaliyetlerine bakıyorum, ruhsal bilgileri mi topluma açtılar ya da eğitim alanında, kültür alanında yenilikler mi getirdiler, onlar için Atatürk dışında(ki onu mason olarak kabul ediyorum fakat onun da yaşantısı açısından erdemli olduğunu söylemek zor) devrimci, yenilikçi birinin çıktığını söylemek mümkün görünmüyor. Peki batı açısından böyle mi, aydınlara, büyük yazarlara ya da siyasi yenilikçi isimlere baktığımızda bunlar mason.Ya bizde? Bu açıdan, size katılmıyorum.

Tanrının önünde her kul eşittir fakat göksel milletler piramidi varsa eğer, bunun dünyadaki gibi olduğuna inanıyorum, yani, "Aşağısı nasılsa, yukarısı da öyledir.”
« Son Düzenleme: Mayıs 12, 2010, 12:23:44 ös Gönderen: Texan »
Çöl Bilgesi


Mayıs 12, 2010, 12:48:01 ös
Yanıtla #5
  • Seçkin Üye
  • Uzman Uye
  • *****
  • İleti: 7217
  • Cinsiyet: Bay


Sayın Texan ile tartışmak niyetinde değilim. Elbette kendi değerlendirmesini yapabilir.

Şöyle birkaç noktaya değinelim: Bir kere Batı ülkelerindeki masonik yazında, mason olan bilim adamları, düşünürler, yazarlar, ünlü ve yararlı etkinlik gistermiş olan politikacı ya da devlet adamları ön plana çıkarılır. Bu bağlamda yazılmış çok şey vardır. Kuşkusuz masonlar arasında bir de Kerensky gibi Masonluğun Rusya'da yasa dışı ilan edilmesine neden olmuş kişiler de vardır, Garibaldi gibi İtalyan Birliği'nin sağlamış olanların karşısında.

Türkiye'de de birçok ünlü politikacı, devlet adamı, yazar, düşünür vb. ülkemiz ve toplumumuz için çok önemli ve değerli hizmetler üretmiş kişiler vardır. Ancak özellikle 1935 yılından sonra ülkemizdeki Masonluğun adı öylesine kötüye çıkarılmıştır ki, böyle önemli ve değerli kişiler de Masonluk ile olan bağlantılarını kendi bireysel bilgileri çerçevesinde tutmak zorunda kalmışlardır.   Böyle değerli ve önemli kişilerin adları hiçbir zaman masonlar ve mason örgütlerince açıklanmamış, bunu antimasonik cepheler yayınladıkları listelerde belirtmiştir. Elbette böyle kişiler tek tük çıkacaktır, değerleri "sıradan" birer mason olacaktır. Nitekim dünyanın her yerinde bu böyledir.  Türkiye'de 15 bin mason varsa, bunların arasında 15 çok değerli ve ünlü kişi sayılabiliyorsa, 1,5 milyon masonun bulunduğu bir ülkede 1500 kişinin adının sayılması gerekir. Oysa böyle bir şey yok.

Batı ülkelerindeki masonlar açık ve belirgin olarak ne yapmıştır? Belki çok şey... Türkiye'deki masonlar bir zamanlar Çocuk Esirgeme Kurumu'nu kurdu; sadece masonlar kurdu, Necat adlı bir yocanın üyelerinin iticiliğinde gerçekleştirdiler bu işi. Başlarında da Besim Ömer Paşa vardı. Onun adını hiç duymuş muydunuz? Şimdi yaşasaydı, biz onun adından böyle söz ettiğimiz için bize «Abartmayın. Kardeşlerimizin başarısıdır.» derdi. Ardından da Türkiye Kılılay Cemiyeti'nin kuruluşuna destek verdiler.

Ankara, bir eski valisini hiç unutamaz: Nevzat Tandoğan. Onun adını şimdi sadece o mitinglerin yapıldığı yerden ötürü biliyorsunuz, değil mi?... Ankara'yı bir modern kent haline getirmiş kişidir o.

Bir Hasan Ali Yücel vardır hani... Türk kültürüne verdiği hizmetleri yadsıyabilir misiniz?

Daha çok ad sayabilirdim belki ama şimdi ofiste bunu yapabilmek olanağım yok.  Birikim karıştırmalıyım. O kadar çok bilim adamı, sanatçı, düşünür ve yazar var ki... Bakın birden aklıma ünlü ansiklopedi yazarı düşünür Cemil Sena Ongun ile araştırıcı yazar Orhan Hançerlioğlu geldi. Orhan Hançerlioğlu'nun benim evdeki yapıtları bir arada, yan yana durur; şöyle bir hesaplıyorum da yaklaşık 1 m. tutar.

Aydınlanmacılar, yenilikçiler, ilericiler arasında "mason" olanlar son zamanlarda kalmadı. Neden? Bir örnek konuyu çok güzel açıklar: Bir basın organı bir zamanlar Mesut Yılmaz'ın mason olduğunu yazdı. Mesut Yılmaz, kendisine hakaret edildiği genrekçesiyle gazeteyi mahkemeye verdi. Davayı kazandı ve tazminat aldı. Durum böyle olunca siz politikacılar arasında mason mu beklersiniz artık? Ya da üniversitelerde ya da bilim ve yazın çevrelerinde? Son yılların yazgısı böyle. Eğer Sayın Texan bundan söz ediyorsa haklı.

Fakat bir de mason olan Üzeyir Garih vardı. Onun Masonluk ile bağlantısından söz eden pek yoktu. Adamcağız bir cinayete kurban gitti; basın aylarca çalkalandı onun Masonluk ile bağlantısını içeren spekülasyonlarla.

Türkiye'deki masonlar arasında ünlü olanlar pek az.  (Birden aklıma geldi: Ayhan Işık çok iyi bir masonmuş; hiç duymuş muydunuz?)  Çünkü masonlar toplumlarında ün peşinde değil. Fakat onlar toplumları içinde ÖNEMLİ ve DEĞERLİ kişiler. Topluma çok yararları çok hizmetleri vardır ama bunu sergilemek istemezler.







   

   


 
ADAM OLMAK ZOR İŞ AMA BUNUN İÇİN ÇALIŞMAYA DEĞER.


Mayıs 12, 2010, 02:03:04 ös
Yanıtla #6
  • Orta Dereceli Uye
  • **
  • İleti: 269
  • Cinsiyet: Bay




Batı ülkelerindeki masonlar açık ve belirgin olarak ne yapmıştır? Belki çok şey... Türkiye'deki masonlar bir zamanlar Çocuk Esirgeme Kurumu'nu kurdu; sadece masonlar kurdu, Necat adlı bir yocanın üyelerinin iticiliğinde gerçekleştirdiler bu işi. Başlarında da Besim Ömer Paşa vardı. Onun adını hiç duymuş muydunuz? Şimdi yaşasaydı, biz onun adından böyle söz ettiğimiz için bize «Abartmayın. Kardeşlerimizin başarısıdır.» derdi. Ardından da Türkiye Kılılay Cemiyeti'nin kuruluşuna destek verdiler.

Ankara, bir eski valisini hiç unutamaz: Nevzat Tandoğan. Onun adını şimdi sadece o mitinglerin yapıldığı yerden ötürü biliyorsunuz, değil mi?... Ankara'yı bir modern kent haline getirmiş kişidir o.

Bir Hasan Ali Yücel vardır hani... Türk kültürüne verdiği hizmetleri yadsıyabilir misiniz?

Daha çok ad sayabilirdim belki ama şimdi ofiste bunu yapabilmek olanağım yok.  Birikim karıştırmalıyım. O kadar çok bilim adamı, sanatçı, düşünür ve yazar var ki... Bakın birden aklıma ünlü ansiklopedi yazarı düşünür Cemil Sena Ongun ile araştırıcı yazar Orhan Hançerlioğlu geldi. Orhan Hançerlioğlu'nun benim evdeki yapıtları bir arada, yan yana durur; şöyle bir hesaplıyorum da yaklaşık 1 m. tutar.




Çocuk Esirgeme Kurumu ve Kızılay önemli yenilikler bunlarda masonların katkısı olduğunu bilmiyordum. Tandoğan dışındaki diğer isimler için teşekkür ederim sayın Adam. Ancak Tandoğan ile övünebiliyorsanız durum vahim. Şöyle ki bu kişi zamanında şu sözlerin sahibidir:

“Bu memlekete komünizm gerekiyorsa ve komünizm yararlı bir şeyse onu da biz getiririz, size ne oluyor?”

(tam olarak olay şu:

Vali Tandoğan Anadolu insanına bakışını, 3 Mayıs 1944 yılında tutuklanıp huzuruna çıkarılan Osman Yüksel Serdengeçti’ye karşı sarfettiği sözleriyle ortaya koymuştur. Vali, tutukluyu süzdükten sonra; “Ulan öküz Anadolulu! Sizin milliyetçilikle, komünizm ile ne işiniz var? Milliyetçilik lazımsa bunu biz yaparız. Komünizm gerekirse onu da biz getiririz. Sizin iki vazifeniz var: Birincisi, çiftçilik yapıp mahsul yetiştirmek. İkincisi, askere çağırdığımızda askere gelmek.” demiştir)

bunun yanında ayrıca intiharı hala aydınlatılamamış biri.  İntihar etmiş, intihar ve erdem?

-Nesnel olduğunu düşünebileceğimiz bir kaynakta- Şurada hakkında geçen  sert bir idareci olduğu bilgisi de cabası:

http://www.kimkimdir.gen.tr/kimkimdir.php?id=692


Bu örneğinizden sonra da aslında anladım ki, "aşağısı nasılsa yukarısı 'kesinlikle' öyledir"  :)
« Son Düzenleme: Mayıs 12, 2010, 02:11:21 ös Gönderen: Texan »
Çöl Bilgesi


 

Benzer Konular

  Konu / Başlatan Yanıt Son Gönderilen:
0 Yanıt
4784 Gösterim
Son Gönderilen: Eylül 03, 2010, 06:23:31 öö
Gönderen: Mozart
0 Yanıt
2956 Gösterim
Son Gönderilen: Aralık 04, 2011, 10:59:53 öö
Gönderen: 418
0 Yanıt
2569 Gösterim
Son Gönderilen: Temmuz 06, 2015, 01:09:37 öö
Gönderen: Risus