Masonlar.org - Harici Forumu

Inanc => Islam => 3 Buyuk Din => Tasavvuf (Sufizm) => Konuyu başlatan: ceycet - Eylül 02, 2010, 11:20:38 öö

Başlık: İNSAN TANRI'DIR!...
Gönderen: ceycet - Eylül 02, 2010, 11:20:38 öö
Başlık herkesin bildiği, bilmeyenlerin öğreneceği gibi Hallac-ı Mansur'un asılmadan ve kafasının kesilip Bağdat sokaklarında dolaştırılmadan önce söylediği "Enel Hak" sözlerinin Türkçesidir. Hallac-ı Mansur'la ilgili bugüne kadar okuduğum kaynaklardan edindiğim bilginin özetini aslında rahmetli Aşık Daimi daha somutlaştırıyordu. Daimi'nin şu dizeleri ne kadar da Hallac-ı Mansur'u, insanı ve evreni özetliyor:

Kainatın aynasıyım
Madem ki ben bir insanım
Hakkın varlık deryasıyım
Madem ki ben bir insanım
İnsan hak'ta hak insanda
Arıyorsan bak insanda
Çok marifet var insanda
Madem ki ben bir insanım
Bunca temenni direkler
Vız gelir çarkı felekler
Bana eğilsin melekler
Madem ki ben bir insanım
Daimi'yim harap benim
Ayaklarda turap benim
Aşk ehline şarap benim
Madem ki ben bir insanım...

Hallac-ı Mansur'un esas adı Ebu Abdullah Hüseyin b. Mansur el Beyzavi el Hallac'tır. Hallacı Mansur bu uzun ismine rağmen daha çok Mansur el-Hallac diye anılır. Alevi Bektaşi literatüründe ise Hallacı Mansur olarak anılır. Hallacı Mansur Hicri 244 ( Miladi 858) yılında Beyza yakınlarında bir kasaba olan Tur'da doğdu. 922 de Muktedir'in buyruğu üzerine Bağdat'ta asılarak, uzuvları kesilerek iskence ile öldürüldü. Hallacı Mansur'un babası Müslüman, dedesi ise Mezdek inancındaydı. Hallac-ı Mansur bazende Muhammed b. Ahmet el-Farisi adını da kulanıyordu. Hallac; Hüseyin b. Mansur'un lakabıdır. Mansur, Hallac lakabını baba mesleği olan yorgan yatak yünlerini, pamuklarını temizliyen, tarayan anlamında olan yorgancı ve hallaç mesleğinden dolayı almıştır. Yani Hallacı Masur'un babası yorgancılık yapıyordu. Bu nedenle de Hüseyin b. Mansur'a Hallac-ı Mansur olarak söylendi.

Kur'anı ezberledi

Doç. Dr. Bedri Noyan bir kitabında, Hallac-ı Mansur'un Hallac lakabını almasını şöyle anlatıyor. "Hallac-ı Mansur'un esas mesleği hallaçlık değildir. Birgün hallaçlık yapan bir dostunun dükkanına gider. 'Ben senin işini görürüm, işin geri kalmaz' diyerek onu bir yere yollar. Adam dönüşünde bakar ki bütün pamuklar atılmış. (Mansur, parmağının bir işareti ile o pamukları atmış) Bunun üzerine kendisine Hallac takma adı verilmiştir." Hallac-ı Mansur'un çocukluğu Beyza'da geçti. Beyza, İran coğrafyasında yer alır. Bu nedenle de Hallac'ın İran kültür ve inanç etkisinde olması gerekir. Hallac-ı Mansur'un düşünce yapısını incelendiğinde, İran inanç ve kültüründen fazlaca etkilemediği görülmektedir. Bunun aksine kendi yaşamından uzak olan Arap kültür ve inancı daha fazla ilgisini çekmiş ve kendisini fazlaca etkilemiştir. Bunu da çevresinin etkisi ile olsa gerek ki, henüz küçük yaşlarda olduğu halde Kur'ana ilgi duyuyor ve Kur'an derslerini almaya başlıyor. Hallac-ı Mansur küçük yaşlarda Kur'anı ezberlemiştir. Hallac-ı mansur'u ilginç kılan, ve sunni ulamayı şaşırtan ve hayretler içinde bırakan yanı ise çok küçük yaşlarda Kur'an hakkında yorumlar getirmesidir.

İki yıl ders aldı

Hallac-ı Mansur 16 yaşlarında devrin büyük süfi bilgini Sehl b. Adullah et-Tüsteri'den 2 yıl kadar ders aldı. Tüsteri'nin ölümü üzerine Basra'ya gitti. Hallac-ı Mansur burada ünlü süfi bilgin Amr b. Osman el Mekki'den 2 yıl kadar dersler aldı. Bu sırada hocası olan Amr b. Osman el Mekki'nin karşı çıkmasına rağmen Hallac-ı Mansur ünlü süfi bilginlerinden Ebu Yakup el-Akta'nın kızı Ümmü Hüseyin'le evlendi. Bu evlilikten Süleymen, Ahmet (Hamd), ve Abdüsamed adında üç erkek, bir de bir kız çocuğu oldu.

Hallac'ın bu evliliği süfilerin arasında ikilik yaratmıştı. Süfiler arasındaki bu kavga Hallac-ı Mansur'un Basra'yı terk etmesine sebep olmuştur. Hallac-ı Mansur tam Basra'yı terk etmek üzereyken Süfilerin önderi ve piri olarak anılan Cüneyd el-Bağdadi ile tanıştı. Var olan rahatsızlıkları, dedikoduları, bu nedenle duyduğu üzüntüyü kendisine anlattı. Cüneyd kendisine öğütlerde bulunarak sabırlı ve sükunetli olmasını istedi.

Bağdat'ta idam edildi

Tasavuf konusundaki yeni düşünceleri, etkili davranışları, konuşmaları nedeniyle gittiği yerde çevresinde büyük bir kalabalığın toplanmasına yol açan Hallac-ı Mansur'u değişik inançta ve mezhepte kimseler savunmuştur. Miladi 908 de baş gösteren Hanbeli ayaklanmasına katılmakla suçlanan Hallac-ı Mansur 913 tarihinde Sus'ta bir kadın saray polislerine, “Hallac denen bir adamın evini biliyorum. O eve her gece gizliden birileri geliyor ve çok sakıncalı şeyler konuşuyorlar" deyip şikayette bulundu. Bunun üzerine Hallac'ın baş düşmanı Ebul Hasan Ali b.Ahmet er-Rasimbi tarafından tutuklandı. Sekiz yıl tutuklu kaldıktan sonra Bağdat'a götürüldü. Maliki kadısı Ebu Ömer Hammadi'nin fetvası ve Abasi Halifesi Muktedir'in buyruğu üzerine 22 Mart 922 tarihinde Bağdat'ta idam edildi.

Halk seyre zorlandı

Hallac-ı Mansur; idama getirilirken önce 1000 kamçı vurularak kamçılandı sonra, darağacında asılarak gövdesi param parça edildi. Halalc-ın gövdesinden kesilerek koparılan her bir parçası, her bir uzvu “Enel Hak" diyordu. Bu durumu gördükleri halde halen inanmak istemeyen bu caniler bu zulümle de yetinmeyerek, gövdesi param parça edilmiş Hallac-ı Mansur'u halka teşhir için tüm Bağdat sokaklarında gezdirip ve halkı Hallac'ın kafasının kesilmesini seyre zorlanmıştır. Hallac'ın kafası gövdesinden koparıldığı zaman seyre zorlanan halkın gözü önünde Hallac-ı Mansur'un kesik başı “Enel Hakk" diye söylemiştir. Tüm bu olup bitenlere rağmen kafası kesilen Hallacı Mansur gövdesi yakılarak külleri suya serptirilmiş yine de nehrin suları “Enel Hak“ diye bağırıp çağırmıştır. Suyun bu seslenişi Hallac'ın “Ben idam edilip, yakılacağım. Benim küllerimi nehire serptirecekler. Nehir bana yapılan zülme

Hallac-ı Mansur'u idama götüren nedenler:

Hallac-ı Mansur'un düşünceleri “insan-tanrı- evren" konularını içeren, varlık birliğini savunan, bu nedenle de şeriat anlayışına aykırı sayılan bir niteliktir. Hallac'a göre; gerçek olan, var olan, "Bir'dir. "Çokluk" bir görüştür. "Bir'in değişik biçim ve nitelikte yansımasıdır. Bu “Bir'de Tanrı'dır. Ancak, evren ve insan bu “Bir'in dışında değil, içindedir, onunla özdeştir. Bu nedenle insanın “Enel Hak" demesi doğrudur, gereklidir. İnsan konuşan, dolaşan, düşünen, sevinen, gülen, üzülen, öfkelenen bir Tanrı'dır. Tanrının bütün nitelikleri insanda, insanın bütün özellikleri Tanrı'da, evrende bir birlik, bütünlük içindedir. Ölüm gerçek değildir, bir değişmedir, bir görünüştür. Bundan dolayı kişinin ölümü yaşamında, yaşamı da ölümündedir. Hallac-ı Mansur bu düşüncesini, çevresinde toplanan büyük bir kalabalığa “Beni öldürün. Beni öldürün, yaşamım ölümümde, ölümüm yaşamımdadır" Sözleriyle açıklamıştı. Hallac, Hz Muhammed'in ilahiliği üzerinde ısrarla duran ve Tavasin'de onun ebedi ve ilahiliği açıkça belirten ilk süfilerdendir. Buna rağmen Suni İslam ulamasının boy hedefi olmaktan da kendini kurtaramamıştır. Sünni İslam ulamasını kızdıran ve hatta idamına ferman edilen Hallac-ı Mansur Hz. Muhammed için; “Hz. Muhammed'in varlığı yokluktan öncedir. Adı ise kelamdan önce gelir. Cevher ve arazlardan önce ve sonranın hakikatlarından önce bilinmekte idi. Ne doğulu ne de batılı bir kabileden gelir."

"Ben tanrıyım"

Bana göre; Hallac-ı Mansur'un asılması ne “Enel Hak" (Ben tanrıyım) sözü, ne de Hz. Peygamber'e yapılan övgü ile birlikte Velilik mertebesinin Nebilik'ten üstün görülmesi veya Peygamber'in Kelam'dan önce gelmesi ve ne de isyanlara katılmasıdır. Onu idam ettiren sadece ve sadece Abbasi halifelerinin olumsuz ve keyfi yönetimlerine karşı gelen halk korkusu ve Arap gericiliği ile yobaz Sünni İslam ulamasının bilgisizliklerinden kaynaklanan tutum ve davranışlarıydı.. Bu nedenle dir ki Hallac; düzmece bir mahkeme ile ve de düzmece bir suç ile suçlanmıştır. Şöyleki; 308 (miladi 908) yılında meydana gelen bir kaç ayaklanmalarda Hallac'ın düşüncelerinin kitleyi etkilemeye başladığı açıkça görülüyordu. Keyfi idareden rahatsız olan toplum patlamaya hazır bir çıban gibiydi. Abbasi sarayı bundan çok rahatsızdı. Çünkü ardı arkası kesilmeyen isyanlar başlamıştı. Saraya yakınlığı ile bilinen ve Hallac'ı Mansur'a içten içe hınç duyan Hamid; Hallac'ın daha fazla yaşatılmasının sarayın geleceği için bir intihar anlamına geleceği fikrinde ısrar ediyordu. Gerçektende başını Hambeli gurupların çektiği bu isyanlar, Hallac-ın aleyhine olmuştur. Onu tehlikeli gösteren deliller halinde kullanıldı.

Ferman önceden verilmişti

Hallac, tüm bu haksız suçlamalara karşı artık kendisini savunmanın boşuna olduğunu anlamış ve kendisini yargılayan kadılara dönerek; “Canıma kanıma dokunmanız haramdır. Dinin mubah saydığı yorumlarımı tevil ederek benim aleyhime kullanmanız helal değildir. Ben; dini İslam, tavrı sünnet olan bir insanım. Bunu gösteren kitaplarım çarşı-pazarda herkesin elindedir. Allah'tan korkun da benim hayatıma kast etmeyin. Hallacın tüm bu feryadı boşunaydı. Çünkü ferman çok önceden verilmişti. Hallac'ın idam kararı üzerine halifenin yanında mabenci olarak görev yapan Hallac'ın dostu Nasr el Kusuri Halife'nin annesine şunu söyledi; “Bu masum insanın ölüm fermanını tastiklemesi durumunda oğlunuzun başına bir bela geleceğinden korkuyorum."

Hallac-ı Mansur'un söylemleri Sünni İslam çevrelerince fırtınalar kopardığı gibi, İslam'a dayalı devletleri ve bu devletlerin başında bulunanların da korkulu rüyası durumuna gelmiştir. Prof. Yaşar Nuri Öztürk, Hallac-ı Mansur için şöyle diyor: “Yeni oluşların rüyalarını gören ruh yeni ıstrapların kabuslarına göğüs germeye hazır olmalıdır. Çünkü her büyük aydınlık, yaratıcı ruhta bazı fanilikleri yakarak beşlenir. Istırap, işte bu yanmanın getirdiği acıların genel adıdır. Hallac bu ıstırabı ve acıyı duyan ve yaşayan ölümsüzlerdendir."

Düşmanı çok oldu

Özellikle de kendisini dinlemediği için Hallac'ı sehirbazlıkla suçlayan süfilerin önderi / piri Cüneyd el- Bağdadi'de bu bilge, bu kamil insan için şöyle diyor: "Artık o, sadece kendi benliğine güvenip dayanacak bir aşamaya girmiş bulunuyor."

“Enel Hak" için kim ne söyledi;Hallac-ı Mansur denince akla “Enel Hakî sözü gelir. Tasavvuf'ta Hallac-ı Mansur bu sözü ile öne çıkmış bu nedenle de Sunni İslam ulamasının şimşeklerini üzerine çekmiş bir hayli düşman edinmiştir. Bu söz ayni zamanda Hallac'ın düşünce dünyasının esasını, kişiliğindeki hakim öğeyi ve tarihteki yerini belirlemektedir. Hallac-ı Mansur ; Enel Hak; “Ben tanrıyım" sözünü şöyle açıklar; “Halk'ta yer alan Hak unsuru dolayısıyla Hak, halk'la aynıdır. Bir başka yerde şöyle diyor; “ Ben Hakk'ım, zira ben hiç bir zaman Hakk'la hak olmaktan vaz geçmedim." Yine başka bir yerde de Allah'a yönelerek şöyle diyor; “Seninle benim aramda İlahlık ve Rablik (el-ilahiye ve'r-rubiyye) yoktur. Ey ben olan O, ve ben O'yum. Zamandanlık ve ezelilik bir yana, benim benliğim ve senin O'luğun arasında hiç bir fark yoktur."

Vicdanınız temizse özgürsünüz demektir.

Sunni İslam ulaması, Hallac-ı Mansur'u din adına yargılarken, çıkarlarını ve geleceklerini düşünerek, zamanın egemen güçlerine hoş görünmek pahasına ya gerçekten onu anlamamışlar veya anlamak istememişler. Sunni ulamanın bu konumunu daha sonraları

Hallac-ı Mansur'un asılmasını yanlış gören Mutasavvıf, şaiir M. İkbal ve bir çok tesfir ve vıkıh yazarında görmek mümkündür. Tüm Suni İslam ulamasının bu yanlışlarına rağmen gerek Hallac döneminin şair, düşünür, bilim adamı, teolaog, sufi, mutasavvıf ve gerekse sonraki kuşak Hallac- Mansur için şöyle derler. Büyük mutasavvıflardan Genguhi şöyle der: “Enel Hak diyen Dost'tur, ben değilim!" Bu budala insanlar Hallac-ı darağacına asıp öldürdüler; eğer ben orada olsaydım, onu asla öldüremezlerdi." Kendisine Hallacın ruhunu temsil ediyor denilen mutasavıf Saçal, “Şu son devrin Mansur'u Enel Hak sözünü aşikare söyler. Şimdi idam sehpası aşk vuslatının sembolü haline gelmiştir.“ "Aşıklar her saat darağacına meyleder, Çünkü Mansur'u darağacına çıkaran bu alev, aşkın alevidir. Aşkın mertebesi dar ağacıdır" diyor ve devamla; Ölümü göze alıp buna azmetmek aşk erbabı için esastır.

Alevi Ulusu Seyid Nesimi şiirlerinde, deyişlerinde “Enel Hakk'ı" şöyle işliyor;

Sırr-ı Enel Hak söylersem
Alemde pinhan gelmişem
Hem Hak derim Hak bendedir
Mem batini insan gelmişem.
Dara çıkmak bu fena darda Mansur'a düşer
Ol Enel Hak diyenin Sırrını dava ne bilir!.
Küllü yer gök Hak oldu mutlak
Söyler def u ceng u ney Enel Hak
Büyük işler ancak ortak çalışma ile olur. 7
Yanağında ayan oldu Enel Hak
Kaçan süret olur gözgüde mestür
Ne gayretli Enel Hak'tır bu yarap
Ki Mansur'u asar hem dare mansur.
 

Şah Latif ise, Hallac için şöyle diyor:

“Hallac, yalnız cefakeş aşık değil, ayni zamanda bütün eşyada mevcut bulunan ilahi hakikatin sembölüdür."
Su, toprak, ırmak: Bir tek feryat!
Ağaç, çalı, bir çağırış: 'Enel Hak!'
Bütün eşya ızdırabına layık hale gelmiştir.
Hepsi binlerce Mansur'dur
Hangisini darağacına çekeceksin?

“Enel Hak Çağıruben dara geleyim mevlam!" diye yakaran ve: “Bir ben vardır bende benden içeri” diyerek Enel Hakk'ı bir başka şekilde ifade eden Yunus Emre'de divanında:

Mansur eydur Enel Hak dil suretun oda yak
Dinüz dara gelsunler ben darı kurup geldim.
Bin yıl toprakta yatsam hiç komayan Enel Hakk'ı
Ne vakt gerek olur ise nefesin uru gelem
Dem ummaz idi Mansur tevhid-i Enel Hak'tan
Aşk darına dost zülfü asmıştı beni üryan

Pir Sultan Abdal kendisinin idamına karar verildiğini duyduğu zaman “berdar” olmak yani Hallac gibi öldürülmek deyimini kullanıyor ve;

Hızır paşa bizi berdar etmeden
Açılan kapılar şaha gidelim
Siyaset günleri gelip çatmadan
Açılın kapılar şaha gidelim.
 

Hallac-ı Mansur'un unutulmayan sözleri:

* Fakir, Allan'tan başka her şeyden müstağni olan ve yalnız Allah'a bakan kimsedir.

* Yüksek ahlak, Hakk'ı tanıdıktan sonra, halktan gelen eza ce cefanın insana tesir etmemesidir.

* Tevekkül, bir şehirde yemek yemeye senden daha müstahak olan birisinin bulunduğunu bildiğin zaman, yemek yememendir.

* Konuşan diller, susan kalplerin helakidir.

* Sözler ve sohbetler illetlere. Fiiller sirke bağlıdır. Allah ise ise cümlesinden müstağnidir.

* Mürid tövbesinin, mürit ise arınmışlığın gölgesindedir.

* Müridin cehdi kefşini, muradın keşfi cehdini geçmiştir.

* Kişinin vakti, bağrındaki deryanın incisidir; yarın kıyamet günü bu incileri mahşerin zeminine çarparlar.

* İyi yaradılışlı olmak esenliktir :

* Dünyadan geçmek nefs zühdü. Ahiretten geçmek ruh zühtüdür.

*Erkeklerin yüz boyası onların kanlarıdır.

* Aşk'ta kılınan iki rekat namazın abdesti ancak ve ancak kanla alınırsa sahih olur!

Hallac-ı Mansur ile ilgili bu kısa derlemeyi ve anlatımı yine Hallac-ı Mansur'un bir şiiri ile noktalayayım:

Şu bedenden sana makam.
Candır Senden başkasına yer yo gönülde
Seni saran; ruhum, cildim, kanımdır
Ne yaparım ayrı düşersek. Söyle
Ey! Duyur dostlara, çabuk haber ver!
Paralandı yelken. Çöktü sefine
Deniz ortasında kaldım perişan
Gün olur Mansur'u berdar ederler
Göründü gözüme salibden nişan
Ne bahta var bana, ne de Medine
Seven ben, o sevilen de benim
Bir bedene girmişiz iki ruhuz biz
O diye gördüğün benim bedenim
Bana bak, onu gör;hep ayni şeyiz!


Kaynakça:
Doç. Dr. Bedri Noyan Dedebaba - Bektaşilik ve Alevilik
Prof. Yaşar Nuri Öztürk Hallac-ı Mansur
İsmet Zeki Eyuboğlu, Tarikatlar ve Mezhepler
Abdulbaki Gölpınarlı, Mevlana Celaleddin
Başlık: Ynt: İNSAN TANRI'DIR!...
Gönderen: NOSAM33 - Ocak 21, 2013, 10:23:42 ös
Anlamadığım madem İnsan Tanrının yansıması Kötüler hangi taraftan oluyor ?
 ??? ??? ???
Saygılar
Başlık: Ynt: İNSAN TANRI'DIR!...
Gönderen: karahan - Ocak 21, 2013, 11:08:45 ös
Çok önemi varmı hiçlik karşısında
Başlık: Ynt: İNSAN TANRI'DIR!...
Gönderen: Felix Steiner - Mart 04, 2013, 12:11:17 ös
Kimin ne tarafta olduğunun hiç önemi yok... Işık, karanlık sayesinde kendisinin "ışık" olduğunu bilebilir.
Başlık: Ynt: İNSAN TANRI'DIR!...
Gönderen: Akuzman - Eylül 23, 2016, 08:38:03 öö
Hiçlik karşısında hiçbir şeyin önemi yok.
Başlık: Ynt: İNSAN TANRI'DIR!...
Gönderen: Akuzman - Eylül 23, 2016, 08:39:05 öö
Hiçlik karşısında hiçbir şeyin önemi yok.
Başlık: Ynt: İNSAN TANRI'DIR!...
Gönderen: hic - Eylül 23, 2016, 12:31:49 ös
Her şey “bir” den oluşmuşsa, iyilik, kötülük ve diğer sıfatların hepsi bunun içindedir.

“İki” görünürde farklı olsa da özünde “bir” dir. Bu durumda, “iki” ye “iki” demeye devam edersin de “bir” den geldiğini bilirsin. “bir” var oluşun kaynağıdır (Buna tanrı, ilk ışık, ilk neden, ilk kıvılcım yada ne derseniz deyin), diğer her şey ise hem ondan çoğalmış ve hem de onun ispatıdır.
Başlık: Ynt: İNSAN TANRI'DIR!...
Gönderen: ruzber - Eylül 23, 2016, 06:26:28 ös
Ikiyi bir edene ne mutlu....
Başlık: Ynt: İNSAN TANRI'DIR!...
Gönderen: muratmazman - Ekim 01, 2016, 04:59:05 ös
Selamlar,
paylaşanın emeğine sağlık, teşekkürler.
Yaradan hem Aslandır, hem de aslanın yediği ceylan
Başlık: Ynt: İNSAN TANRI'DIR!...
Gönderen: florentance - Ekim 01, 2016, 06:32:43 ös
İnsan; Tanrı olabilir, Şeytan da. Tanrı'yı sadece iyi olarak düşünemeyiz, kötüde olabilir. Bu Şeytan için de geçerlidir. Bu yüzden insan hem Tanrı'dır hem de Şeytan. Nasıl biri olacağımızı biz değil: kültürel,çevresel,ailesel vb. etkenler belirler. Yeryüzünde cenneti yaşayabiliriz ama cehenneme de çevirebiliriz. Potansiyelimiz öyle yüksek ki şartlar el verirse mitlerde geçen Tanrı'lar gibi de olabiliriz yada insanların yıkımını getirecek Şeytan gibi. Tanrı ve Şeytan bir tanımdır. Bu tanımları tersine çevirmek de insanların elinde, gerçekleştirmekte.
Başlık: Ynt: İNSAN TANRI'DIR!...
Gönderen: kurt - Ekim 02, 2016, 10:39:57 öö
İnsan, Tanrı değildir.
Başlık: Ynt: İNSAN TANRI'DIR!...
Gönderen: Alşah - Ekim 02, 2016, 04:30:20 ös
        Yeryüzünde  yedi milyar insan olduğu söyleniyor. Şimdi, bu yedi milyar insanın her birine ayrı ayrı "Tanrı'yı Tarif edin" desek, acaba nasıl cevaplar alırdık. Önce bunu düşünmeliyiz. Bu nedenle , "Tanrı" ile ilgili konularda kesin ve polemik yaratıcı ifadeler kullanmamaya özen göstermemizi hemen her fırsatta ifade ediyorum. Bilindiği üzere , yaklaşık üç  bin  yıl öncesinde Tanrı'dan  değil, tanrılardan  bahsediliyordu. Daha öncesinde ise bu kavramlar bile yoktu. Diğer bir anlatımla , Tanrı/ları yine İnsanlar var ettiler.
         Detaya girmek istemiyorum (malum tam bir polemik konusudur bu konu) . Bir tiyatro eserinde şöyle bir ifade geçer, "....İnsanoğlu böyledir, kendi yapar kendi tapar" .
          Saygılar-sevgiler.
Başlık: Ynt: İNSAN TANRI'DIR!...
Gönderen: Onien - Ekim 02, 2016, 07:04:35 ös
bir söz vardır; " seytanin en iyi hilesi, sizi var olmadigina ikna etmesidir. '' insan iki tarafta olabilir..
Başlık: Ynt: İNSAN TANRI'DIR!...
Gönderen: Alşah - Ekim 02, 2016, 08:28:16 ös
       Sayın Onien, semavi olmayan dinler dışında şeytan/iblis kavramı ile ilgi bir kavrama rastladınız mı? Ateist biri için bu kavram acaba ne ifade etmektedir, hiç düşündünüz mü ?.
       Saygılar-sevgiler.
Başlık: Ynt: İNSAN TANRI'DIR!...
Gönderen: NOSAM33 - Ekim 02, 2016, 10:24:03 ös
Alıntı
Tanrı'yı sadece iyi olarak düşünemeyiz, kötüde olabilir.


Sayın florentance ; Tanrı nasıl kötü olabilir açar mısınız ?
Başlık: Ynt: İNSAN TANRI'DIR!...
Gönderen: florentance - Ekim 03, 2016, 02:14:15 öö
Tanrı'yı yada Şeytan'ı sadece size anlatıldığı haliyle biliyorsunuz, aslında herkes öyle biliyor. İyi için Tanrısal, kötü için Şeytani tanımları kullanılmıştır. Daha önceki yazımda dediğim gibi bunlar sadece tanımdır. Kimse Tanrı'yı ve Şeytan'ı görmemiştir ve bu konuda kesin vardır diyecek kadar bilgi sahibi değildir. Kısaca bir isim konulması gerekiyordu ve isimler bunlar oldu, bunları da Tanrı'nın ve Şeytan'ın yaratıcısı insan buldu.
Başlık: Ynt: İNSAN TANRI'DIR!...
Gönderen: ruzber - Ekim 04, 2016, 02:04:31 öö
Seytan insanın vicdanı olmadığı sürece hep olacaktır.
Başlık: Ynt: İNSAN TANRI'DIR!...
Gönderen: 38 - Ekim 04, 2016, 01:50:11 ös
    Şeytan diye bir kavram yoktur. Şeytan Tanrının yokluğudur. Tıpkı sıcağın olmadığı yere soğuk dediğimiz, doğrunun olmadığı yerde de yanlış dediğimiz gibi.

   Bana göre Tanrı tek değildir. Her insanın içinde bir Tanrı parçacığı vardır. Yere düşen birini kaldırmak, ihtiyaç sahibi birine elini uzatmak tanrısal eylemlerdir. Önemli olan içinde ki Tanrı parçacığını keşfedip nasıl beslediğindir. Bu parçacığı keşfeden insanlar mutlaka buluşarak sinerji oluşturacaklardır.

   İnsan içinde ki tanrıyı korusun:)))

   
Başlık: Ynt: İNSAN TANRI'DIR!...
Gönderen: karahan - Ekim 04, 2016, 01:53:08 ös
    Şeytan diye bir kavram yoktur. Şeytan Tanrının yokluğudur. Tıpkı sıcağın olmadığı yere soğuk dediğimiz, doğrunun olmadığı yerde de yanlış dediğimiz gibi.

   Bana göre Tanrı tek değildir. Her insanın içinde bir Tanrı parçacığı vardır. Yere düşen birini kaldırmak, ihtiyaç sahibi birine elini uzatmak tanrısal eylemlerdir. Önemli olan içinde ki Tanrı parçacığını keşfedip nasıl beslediğindir. Bu parçacığı keşfeden insanlar mutlaka buluşarak sinerji oluşturacaklardır.

   İnsan içinde ki tanrıyı korusun:)))

   

Bana göre tanrı tek değildir.

Çok fantastik oldu.Hatta iddialı neyseki size göre sadece.
Başlık: Ynt: İNSAN TANRI'DIR!...
Gönderen: karahan - Ekim 04, 2016, 02:26:32 ös
İnsan doğası işte, herkes kendi inandığını, 'BU KESİN DOĞRUDUR' diye sunuyor.  Kesin doğru dediği şey başkasının hayatını anlamlı kılan tüm inançlarını yanlış kılsa da. Biri Tanrı ve karşısına Şeytanı koyuyor. Bu aslında eşit güçlü ve iyinin kötünün savaşıdır diyor ki aslında o durumda da Şeytanı Tanrıya eş koştuğunun farkında değil. Diğer Tanrı yoktur diyor, Bir diğeri Tanrı vardır hem de bir sürü diyebiliyor.

Ben herkesin her dediğine saygı duyarım da, herkeste bir başkasının inancına saygı duyarak, böylesine hassas bir konuda çok kesin ve diğerinin dediğini kökten reddedici ve suçlayıcı Dogmalarıyla gelmese ne güzel olurdu.

Sn. Ceycet'in 2010 da getirdiği konu ve Hallac-ı Mansur bambaşka bir şeyler söylerken konu olmayacak uçlara savrulmuş durumda.

Sanırım Localarda Din tartışması olmayışının ne kadar doğru bir karar olduğu daha iyi anlaşılabilir,bu başlık gözlemlenerek. Belki herkes doğru ve aynı şeyi söylüyor ama ortak kavramları değişik manalarla kullanınca bu sonuçların ortaya çıkması kaçınılmaz.


Yazınız çok hoşuma gitti.
O yazıda kast edilen ve hallaç in ölümüne sebep olan enel hak sözü dümdüz herkes söyleyebilsin diye söylenmiş değil. O siz için hallaç olmak lazım.
Başlık: Ynt: İNSAN TANRI'DIR!...
Gönderen: Tık-Tik-Tak - Ekim 04, 2016, 04:30:23 ös
    Şeytan diye bir kavram yoktur. Şeytan Tanrının yokluğudur. Tıpkı sıcağın olmadığı yere soğuk dediğimiz, doğrunun olmadığı yerde de yanlış dediğimiz gibi.

   Bana göre Tanrı tek değildir. Her insanın içinde bir Tanrı parçacığı vardır. Yere düşen birini kaldırmak, ihtiyaç sahibi birine elini uzatmak tanrısal eylemlerdir. Önemli olan içinde ki Tanrı parçacığını keşfedip nasıl beslediğindir. Bu parçacığı keşfeden insanlar mutlaka buluşarak sinerji oluşturacaklardır.

   İnsan içinde ki tanrıyı korusun:)))

   

Sayın 38;
 
 Form'daki diğer tespitleriniz ve bu konu başlığındaki tespitiniz; harikulade.Sizin görüşlerinize yakın görüşler besliyorum zannederek bu cümleyi kullandığımı sanmayın.Yazılarınızda, ahengin tonları ve tınıları var.Bu form'da bulunan farklı görüşlerdeki İnsanlar olsakda, bir ahenk şeklinde fikirlerimizi suna biliriz.zincirin halkaları ayni renk olmak zorunda da değil.
 
 Formda gördüğüm "AMA"  benzeri cümleler ile başlayan yorumlar bitmiyor."AMA" zaten "A" ile başlar; "A" ile biter.Sonu,cıkışı,yapıcılığı ve takım ruhu yoktur.Örnekleme yapar isek:

- Atatürk Türkiye'yi kurtardı; ama sarhoştu.
- Allah kainatı yarattı; ama savaşlar vb şeyler oluyor.
- Darvin evrimi fark etti; ama maymunlara şarap içittiriyordu.
 -Lev Tolstoy,tarihlere yön verebilecek kitaplar yazdı; ama tren garında zatüreden öldü.

 vb,vb,vb bitmek bilmeyen macro düşüncelere cımbızlı "AMA" lar ile saldırılar yığını...
 
 Bu tip bakışa sahip canlılar ile iletişim kurulabilir mi?

 Negatif "AMA" lara örnek verir isek:

-Motorsiklet almak istiyorum; ama kaza yaparsın.
-Dışarı cıkmak istiyorum; ama canlı bomba patlayabilir.
-Evde oturalım; ama debrem olabilir.
-Uçağa binelim; ama düşebilir.

  Bu cıkmazı aşa bilmek için,ayni düşüncelere sahip olmak zorunda olmasakda; bütünleyici-tamamlayıcı; düşünceyi bir üste cekebilecek algıya terbiye ye ve takım ruhuna sahip olmamız gerekmez mi?."Kollektif konuların tartışılmasında, bireysel ama'lar yaratıp,konularda cıkmazlar oluşturmama gerekliliği yokmudur"?.Kısaca: Diyologların,aynen sizin bakış acınızın doğrultusunda gelişmesi gerekmez mi? Ben böyle düşünüyorum.

Saygılar  :)  Sevgiler
Başlık: Ynt: İNSAN TANRI'DIR!...
Gönderen: malang - Ekim 04, 2016, 08:35:46 ös
Şeytanın var olup-olmaması neden insanın vicdanı ile ilgili anlayamadım. İnsan her suçu işler suçu şeytana atar. Şeytanın hilesi bana göre safsatadır. İnsanların yaptığı hilelerden bahsedecek olursak kelimeler yetmez.. Şeytanın insanlara bir şey yaptığı yok, insanların suçu işleyip şeytana suç atması var.. Bunu anlayabilmek önemli.. Dünyada milyarlarca insan var şeytanın işi gücü yok insanlar ile mi uğraşacak ?

Seytan insanın vicdanı olmadığı sürece hep olacaktır.
Başlık: Ynt: İNSAN TANRI'DIR!...
Gönderen: ruzber - Ekim 05, 2016, 09:54:11 ös
Vicdan olmadiğı zaman ne oluyor? Insan neler yapabilir?
Başlık: Ynt: İNSAN TANRI'DIR!...
Gönderen: florentance - Ekim 05, 2016, 10:21:27 ös
Vicdanı olmayan birinin sınırı yoktur.
Başlık: Ynt: İNSAN TANRI'DIR!...
Gönderen: 38 - Ekim 06, 2016, 01:17:00 ös
     Sn Anarchose localarda din tartışılmaz demiş ama yanıldığını söylemek gerekir. Localarda din üzerine çalışmalar bile yapılır. HKEMBL(üyelerin dinlerine göre) 3 büyük dine ait kitap bile yer alır. Siz başka bir büyük locayı mı kastettiniz acaba?  Ayrıca tartışıtığımız konu din değil, Tanrı hatta tanrılar.

    Diğer bir üye fantastik diye bir tanımlama yapmış ama kendisine Kabala öğretisini okumasını tavsiye edebilirim. Ayrıca kaba bir tanımlama yapmış. Milyonlarca bu öğretiyi benimseyen insanlara da haksızlık etmiş.

   Sn Tik-tak,

   Bu forumda farklı ve birbirini hiç tanımayan insanlar bildiklerini aktarmak, bilmediği konuları öğrenmek için üye olarak bir sinerji yaratırlarken, farklı görüşleri benimseyebiyorlar. Ama burada önemli olan herkesi aynı görüşte olması gerektiği değil. Hatta farklı görüşlerde olması  bu sinerjiye daha fazla katkı sağlayabilecektir. Yeter ki nihayetinde bu sanal ortamda dahi yaptığımız çalışmalardan iyi bir şeyler çıkabilsin. Yoksa hangi tür insanların bir araya geldiği çokta önemli değil. Biz aynı bu forum gibi hayata iyi ve güzelliklerimizi aktarabilirsek, içimizde ki tanrı parçacığını keşfederiz ve netice de kaynağa ulaşırız. Bu kaynağa kimi Allah der, kimi İsa der, asırlar önce Zeus, diyen olmuş, Horus diyen olmuş vs vs...

   Ben ise şahsım adına şunu diyebilirm ki; insan kaynağa gittiğinde kendini bulacaktır. Aynı yaradılış ile ilgili ilk mitlerde anlatıldığı gibi. Der ki Enigma miti; İnançlar insanların Tanrı eliyle yaratıldığını söyler. Ancak aslında insanlar Tanrıları yaratmıştır. Yıllarca ilki aramışlardır ve sonunda anlayamadıkları ya da tanımlayamadıkları şeyleri Tanrılara bağlamıştır.
Başlık: Ynt: İNSAN TANRI'DIR!...
Gönderen: karahan - Ekim 06, 2016, 06:56:46 ös
    Şeytan diye bir kavram yoktur. Şeytan Tanrının yokluğudur. Tıpkı sıcağın olmadığı yere soğuk dediğimiz, doğrunun olmadığı yerde de yanlış dediğimiz gibi.

   Bana göre Tanrı tek değildir. Her insanın içinde bir Tanrı parçacığı vardır. Yere düşen birini kaldırmak, ihtiyaç sahibi birine elini uzatmak tanrısal eylemlerdir. Önemli olan içinde ki Tanrı parçacığını keşfedip nasıl beslediğindir. Bu parçacığı keşfeden insanlar mutlaka buluşarak sinerji oluşturacaklardır.

   İnsan içinde ki tanrıyı korusun:)))

   

Bana göre tanrı tek değildir.

Çok fantastik oldu.Hatta iddialı neyseki size göre sadece.
Bu tanım fantastik te asla kaba değil. Ölçü ne acaba kaba olmak için.
Başlık: Ynt: İNSAN TANRI'DIR!...
Gönderen: Tık-Tik-Tak - Ekim 07, 2016, 11:41:26 ös
  Bir gün gelicek hiç kimse "yeme/içme,barınak,üreme,ego" gibi kavramlar ile boğuşmak zorunda kalmıyacak.Sahip olma/mülk edinme,para gibi kavramlar unutulacak."Teknoloji"bütün bu değerleri İnsanlar için temin edicek.İşte "O"
zaman İnsanlık ben kimim sualini kendine sorabilecek zamanı bulacak.Bütün Dünya bu süreçte ermiş mi olur,Mason mu olur,Tanrı'yı mı bulur,Tanrı mı olur bilemem ama, herkezin Aydınlanmaya ve ruhunu hissetmeye fırsat bulacağından eminim.

  Mit olarak anlatılan "Atlantis ve Mu" uygarlıkları belkide herkezin aydınlanmasını sağlaya bilecek bir teknoji ye ulaşıp hep birlikte yüseldiler.Bizim varlığımızın nedeni,onların zamansal ve bedensel deneyim zorunluluğuda olabilir.