Gereksiz ve yararsız işlerle uğraşırken, zaman yetmediği için asıl paylaşımlarımızı bir yana bıraktık ne yazık ki… Bakalım kaldığımız yerden yakalayabilecek miyiz?...
Şöyle diyelim mi?... Eskiden herkes bağlanmış olduğu dinin ilkeleri bakımından büyüklerince kendisine her ne anlatılmışsa kulaktan dolma olarak sadece onu öğrenirdi. Öğrendiğiyle yetinmek zorundaydı çünkü başka bilgi kaynağı yoktu. Hiç kimse çıkıp da din ile bağlantılı olarak kendisine anlatılanlar üzerinde kafa yormazdı. Zihnini kurcalayan sorular üretmezdi. Sorusu olmayınca, her şeyin zaten gerektiğince açıklanmış olduğu varsayılırdı.
Sonraları böyle işler yapılmasına, ortaya sorular konmasına başlanınca, bunların yanıtlanması ya da açıklanması gerekti. Yoksa dinde olanlar tutulamazdı. Artık “Bu böyledir. Bunun üzerine soru sorulmaz.” Dönemi geçmişti.
Ben bunu özellikle Hıristiyanlık için yazdım ama aslında bu sadece Hıristiyanlıkta değil, diğer dinlerde de böyle oldu. Ancak burada konumuz Hıristiyanlık… Kilise.
Hıristiyanlığın egemen ve tartışılmaz otoritesi olan Kilise, kendisine yöneltilen sorulanların yanıtını bilmediğini ya da bu konuda herhangi bir açıklama yapamayacağını söyleyemezdi. Geçmişti o günler… İşin kötüsü, ne birtakım alternatiflerden söz edebilir ne de konuyu havada bırakabilirdi.
Dolayısıyla Kilise, sorulan sorulara, kendine göre olması gereken tarzda yanıtlar verdi. Bunları tam ve kesin birer doğru yani “dogma” olarak ortaya koydu.
Bazı Kiliseler bu bakımdan aşırılığa gitmeyip sınırlı bir düzeyde kalırken, bazıları olabildiğince aşırıya kaçtı. Sorulmamış sorulara bile yanıt getirdi. Bunu yapanlardan biri de Roma Katolik Kilisesi’ydi.
Neden Roma Katolik Kilisesi derler bilemem. Aslında Hıristiyanlıkta bir başka Katolik Kilisesi yok ki… Tamam bir dönemde Kilise kısa bir süre için Fransa’ya taşınmış ama o kısa bir süre. (bu konunun Tapınak Şövalyeleri ile yakından bağlantısı vardır.) Günümüzde kısaca “Vatikan” dendiği zaman, Roma kenti içindeki bir çevre olmanın ötesinde uluslararası ilişkiler bakımından başlı başına bir bağımsız devletten söz ediliyor. Katolik Kilisesi ile de özdeşleşmiş bir devlet artık Vatikan. Avrupa Birliği üyesi.
Hıristiyanlıkta zaman zaman bir de “Gerçek Kilise” diye bin şeyden söz edilir. Bunun “İsa’nın Kilisesi” olduğu, bunun çoktan beri yitirildiği, özellikle ortadan kaldırıldığı, yeniden kurulması gerektiği söylenir. Bu iddiada bulunanlara göre; Katolik Kilisesi, Gerçek Kilise değildir. Çıkar peşinde koşan yozlaşmış bir kurumdur.
Hıristiyanlığın içinde başta Vatikan olmak üzere Kiliselere karşı bir tepki söz konusudur.
Hıristiyanlıktaki bu “Kilise” kavramı üzerinde biraz daha durmak isterim. Çünkü “sapkınlık” kavramı da Kilise ile birlikte bir anlam taşımaya başlıyor. Hani Kilise olmasa sapkınlık olmayacak gibi bir durum…
Bir kerede çok yazamadığım için bunu izleyecek bölüme bırakıyorum şimdilik.