Masonlar.org - Harici Forumu

 

Gönderen Konu: DİYALEKTİK - 2  (Okunma sayısı 2940 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Şubat 18, 2010, 12:32:48 ös
  • Seçkin Üye
  • Uzman Uye
  • *****
  • İleti: 7217
  • Cinsiyet: Bay



Metafizik düşünce biçimimin karşıtı olan diyalektik düşünce biçimine alışabilmek, onu kullanabilmek için yüzyıllardan bu yana kökleşmiş olan, bizim de ister istemez kendimizi kaptırdığımız düşünme alışkanlıklarından kurtulmalıyız. Öyle ki, bir idealistin yani düşüncecinin, bir teistin, ona karşı çıkan bir deistin, farklı telden çalan bir panteistin, hepsini kötüleyen bir ateistin, bir deterministin, bir materyalistin, bir pozitivistin, bir rasyonalistin, bir natüralistin hatta geriye dönüp bir metafizikçinin bile düşünce tarzından yararlanarak, bunların kimisi çürütülse bile tümüne değer vererek, hepsini bilgelikle bir diyalektik dünya görüşü içinde birleştirmek ve uzlaştırmalıyız.

Dolayısıyla diyalektiğin işletilmesi lâfta kolay ama aslında hiç de kolay bir iş değil. Doğada kendi kendine gayet güzel işliyor da, bir insanlar doğa ile pek bir uyum içinde olmadığımızdan bize ters gelir. Metafizik düşünce yöntemi çok daha kolay.

Daha önce de değinmiş olduğum üzere; diyalektik asal olarak metafizik dünya görüşünün karşıtıdır. Olay ve olguların birbirinden apayrı ve bağımsız olarak değil, tüm yanlarıyla ve tüm ilişkileriyle birlikte kavranmasını öngören bir dünya görüşüdür.

Antik Yunan düşünürü Herakleitos’dan sonra diyalektik düşüncenin en önemli ve er etkili adı Hegel’e bakarsak, özetlme şöyle bir önermede bulunduğunu görürüz: «Herhangi bir şeyin anlaşılır duruma gelebilmesi için, onu karşıtı ile birlikte düşünmek gerekir.» Dolayısıyla, gerçekleri araştırırken kullanılan diyalektik düşünce yöntemi uyarınca, metafizik yaklaşımı da göz ardı etmemek zorunludur.

Metafizik dünya görüşüyle uyuşan felsefelerin ortak özelliği, hepsinde de varlığın tümünün ruhsal bir kaynaktan gelip ruhsal bir ereğe doğru yöneldiğine ilişkin bir ön kabul bulunmasıdır. Diyalektik dünya görüşüne göre ise, evren her şeyin her şeye bağlı olduğu ve karşılıklı olarak birbirini etkilediği bir bütündür. Olaylar ve olgular arasındaki evrensel bağ, aynı zamanda bir deterministik neden ve sonuç ilişkisi sayılır. Nedenler ve sonuçlar karşılıklı olarak birbirlerini etkileyip yer değiştirebilir.

Metafizik felsefelere göre, her varlık ya da olgu her zaman kendisinin aynıdır. Bir şey hiçbir zaman başka bir şey olamaz. Bir şey ya doğrudan kendisidir ya da kendisinden başka bir şeydir.

Diyalektik düşünce biçimine göre ise; hiçbir şey hiçbir anda kendisinin aynı değildir. Her şey her an bir başka şeydir çünkü sürekli olarak değişmektedir. Fakat bir şey aynı zamanda hem kendisidir hem de karşıtıdır. Her şeyin kendisinden sonra olacak şey, öncekini de bünyesinde taşır. Herhangi bir sentez, bir tez ile antitezin çatışmasından oluşur ama içeriğinde önceki tez de ona karşıt olan antitez de vardır. Oluşan sentez ne önceki tezin ne de onun antitezinin aynısıdır. Bu nedenle sentez, hem teze hem antitezine karşıttır.

Bunu anlamak biraz zor… Düşünmek gerekiyor. Karşıtına, yani metafiziğe bakalım: Orada her şey daha kolay, daha anlaşılır. (Az önce dediğim gibi ona alışmış olduğumuz, alıştırılmış olduğumuz için…)

Metafizik dünya görüşüne uygun bir felsefe, kavramları bütünden soyutlayarak inceler. Aynı anda var olan iki zıt kavramı birbirlerinden apayrı, bağımsız olarak ele alır.

Oysa gerçekleri araştırıyorsak doğaya bakıyoruz demektir. Doğadaki hiçbir olay ya da olgu çevresindeki koşullar ile ilişkisiz ve onlardan bağımsız olarak düşünülemez. Öyle yapılırsa, olay ve olguların tümü değil, sadece bir bölümü kavranabilir. Her şeyi gerek karşıtları gerekse bütünleriyle birlikte incelemek zorunludur.

Metafizik dünya görüşü bilime karşı değildir. Ancak bu görüş, bu düşünce tarsı uyarınca bilimsel bir yasa birtakım nesnel koşullarla değişemez. Çünkü bir yasa ya vardır ya yoktur. Hem var hem yok olamayacağına göre, eğer varsa sonsuza dek hiç değişmeden kalır. Yoksa, sonsuza dek yok demektir.

Metafiziğe dayanan bir düşünce tarzı, varlık ya da olguların değişmezliğini öngörür. Değişmenin yalnızca bir biçim ya da durum değiştirme olduğunu, eylemin ise yer değiştirmeden başka bir şey olmadığını savunur.

Diyalektik düşünce ise, doğadaki her şeyin ve her olayın içyapısında sürekli çelişkiler oluştuğunu, değişimi bu içsel çelişkilerin yarattığını ileri sürer. Dolayısıyla, evrensel olay ve olgular yalnızca birbirleri arasındaki çelişkilerle değil, kendi içlerindeki çelişkiler de (buna iç dinamik diyebiliriz) göz önüne alınarak incelenmelidir. Kaldı ki, çelişkilerin oluşturduğu değişim de incelenmelidir. Her an hem kendisinin aynı hem de kendisinden ayrı olma durumunda bulunan her şey, kendisini değiştiren öğeleri de kendi bünyesinde taşır.

Diyalektiğe göre; bu çelişki ve değişimin sonunda doğadaki her şey bir nicelik değişmesinden bir nitelik değişmesine sıçrayarak gelişir. Bu nedenle de her olay ve her olgu ancak kendi koşulları altında geçerlidir. Dünün gerçekleri bugün artık birer kör inanç haline dönüşmüş bulunabilir. Bugünün gerçekleri de gelecekte geçersiz, gerçek dışı sayılabilir. Evrim doğrultusundaki bu değişim ve gelişim, engellenemez, durdurulamaz, evrenin oluşumundan bu yana böyle evrilerek gelmiştir ve hep sürecektir.



Ben bile bunları anlatırken tam anladım mı, dolayısıyla doğru dürüst anlatabildim mi bilemiyorum. Ben felsefeci değilim; sosyal bilimci de değilim. Dolayısıyla bunları anlamak bana biraz zor geliyor. Ancak katılımcılardan belki daha iyi, daha anlaşılır bir tarzda anlatabilen olabilir.

Bittimi?... Hayır. Ancak bu aşamada biraz duraklamak gerektiğini düşünüyorum. En azından ben yoruldum yazarken. İzin verirseniz biraz dinleneyim; kafamı toparlayayım.



ADAM OLMAK ZOR İŞ AMA BUNUN İÇİN ÇALIŞMAYA DEĞER.


Şubat 19, 2010, 12:42:32 ös
Yanıtla #1
  • Uzman Uye
  • ****
  • İleti: 1731
  • Cinsiyet: Bay

Günümüz koşullarında,metafizik dünya görüşüne diyalektik bakış açısını eklemeden yapılan yorumlar dogmalarla sınırlı olduğu kadar,kuantum düşünce yönteminin metafizik kabullere eklediği unsurlar, diyalektik bakış açısından yoksun öngörülerin bilinç düzeyinde olması beklenen gelişmeleri de sınırladığını kanıtlamıştır.

Dolayısıyla,varoluşun felsefi yorumunun insan aklının kabul edebileceği esaslarla şekillendirilebilmesi için diyalektik bakış açısının mutlak olduğu,"Kendini bilme yolunun"gerçek sahipleri tarafından açıkça benimsenmiştir.


Saygılar
Ben"O"yum,"O"ben değil...


Şubat 20, 2010, 12:18:30 öö
Yanıtla #2

Aslında gitmek istediğimiz hedef olarak Sayın Adam'la aynı görüşteyim; yani doğru bilgiye ulaşma çabası.

Sayın Adam'ın "metafizik" dediğine "mutlak idealizm", "diyalektik" dediğine de "rasyonel düşünce"yi koyarsanız, bu yazının -çok küçük farkları dışında- mutabık olamayacağım yeri yok.

Sorun, benim anladığım metafizik ve diyalektik kavramlarının, burada açıklanan türde olmadığına yönelik düşüncemden kaynaklanıyor.

O zaman kendi bildiğim kadarıyla bu kavramları açmakta yarar var.

Önce Syn Adam'ın Metafizik kavramının ana hatlarına bakalım;

1. Metafizik, içinde mutlakları içerir. "Mutlak" ise değişmeyen, hep aynı kalan, ve hep aynı kalacak olan demektir.
2. Metafizik, bu yönüyle durgun bir bilgi anlayışıdır. Her şey önceden kurgulanmış, ayarlanmıştır. İnsana düşen ise bu metafiziğin değişmeyenlerini bilmek ve hayatını, düşüncesini bu değişmez temeller üzerine kurmak demektir.
3. Metafizik, bu yönüyle bir dogmadır.
4. Metafizik bilginin değişmezliği ve belirliliği, onun kolay anlaşılmasını da sağlar.
5. Metafizik, düşünseldir. Düşünceden çıkmıştır. (Descartes idealizmi; ruh ve beden ayrıdır. Biz hiç doğada olmasaydık da boşluk içinde yaşıyor olsaydık dahi, düşüncemizi ve bilgimizi geliştirebilirdik. Nitekim öldükten sonra ruhumuz yaşıyor olacaktır.)

Diyalektik kavramına bakalım;

1. Diyalektik ise metafiziğin karşıtıdır. Diyalektikte "değişmeyen" bir şey yoktur. Hep aynı kalma zorunluluğu yoktur.
2. Diyalektik, bu yönüyle değişen, evrimleşen, gelişen bir bilgi anlayışıdır.
3. İnsan, bu nedenle bilgisini sürekli "güncellemelidir".
4. Diyalektik değişmez, sabit bilgilerin olmadığını söylediği için, insan bu nedenle bilgilerini sürekli güncellemeye hazır olmalı, ve sabit bir fikirde ısrar etmemelidir.
5. İnsanın bilemeyeceği bir çok şey (örneğin evrenin sürekli genişleyip büyümesi dolayısıyla sonsuzluğun varlığı) olduğuna göre, sabitlikte ısrar etmemek gerekir.
6. Diyalektik, ayrıca şu andaki olguların birbirini etkileyip, bu zamana kadar hiç olmamış bilgiler çıkaracağı için de sabit fikirliliği, ve birbirinden ayrı, birbirini etkilemeyen ruhsal kavramları reddeder. Diyalektiğe göre herşey, herşeyi etkiler. Dolayısıyla hüküm verirken her şeyi hesaba almak gerekir.
7. Diyalektik bilgi anlayışı, bugünün doğrularının yarın değişeceğini de hesaba kattığından, onu tamamıyla kavramak zor bir iştir. Hatta çelişkidir.
8. İnsana bilgisini sunan doğadır. Kurgusal düşünce değildir. (John Locke empirizmi; insan zihni "boş bir levha"dır. Yaşadıkça bilgisi doğayı tecrübe etmesinden dolayı artar. Salt düşünce ona bilgi vermez.)

Şu anda zamanım olmadığı için kendi kavramlarıma daha sonra değineceğim. Şimdilik şunu söyleyeyim; "diyalektik "de aslında düşünseldir. Ayrıca "metafizik" ile "idealizm" her ne kadar Sayın Adam'ın kullandığı gibi de anlaşılıyorsa da, günümüz felsefi disiplerinde çok farklı anlaşılır. Şöyle ki; "metafizik" bir üst kavramdır. Büyük kümedir. (Sayın Adam'ın diyalektiğin karşısında dediği) İdealizm ise metafiziğin bir konusudur. Metafiziğin diğer konuları arasında "diyalektik" de vardır. Yani metafizik bir üst kavramdır, ve kısaca "hayata, insana, evrene dair ne kadar bilgi varsa, hepsini kapsayan tek bir "töz" var mıdır?" sorusuna cevap veren bir düşünce dalıdır. Bu soruya kimisi idealizmle yanıt vermiştir, kimisi diyalektikle, kimisi ise "metafizik diye bir şey yoktur" diye cevap vermiştir ve eklemiştir ; "çünkü idealizm de, diyalektik de aslında bir çeşit başka bir "dualite"dir" diye.  Ancak syn. Adam, bu kavramları bu temelde kullanmıyor. Bu sadece günün felsefe anlayışı doğrultusunda tanımlanan güncel kavramlar. Günümüzün düşünce trendi, aslında toptan bu tür tartışmaları yok sayma eğiliminde. Onlara göre sadece fen bilimlerinin bulguları vardır, gerisini konuşmak boş iştir. Buna ben de katılmıyorum açıkçası. Bu çok saf ve adeta "merakı öldüren" bir düşünce.

Saygılar.

Karanlıklar prensi bir beyefendidir. W.Shakespeare


 

Benzer Konular

  Konu / Başlatan Yanıt Son Gönderilen:
0 Yanıt
1883 Gösterim
Son Gönderilen: Mayıs 09, 2007, 01:10:36 öö
Gönderen: shemuel
1 Yanıt
2509 Gösterim
Son Gönderilen: Şubat 17, 2010, 09:24:08 ös
Gönderen: popperist
6 Yanıt
5413 Gösterim
Son Gönderilen: Mart 10, 2010, 09:54:53 ös
Gönderen: popperist