Masonlar.org - Harici Forumu

 

Gönderen Konu: Osmanli'da Matbaa  (Okunma sayısı 7401 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Ağustos 02, 2011, 10:33:39 ös
  • Ziyaretçi

Merhaba Sayin uyeler,

Matbaanin batiya gelmesi ve Gutenberg'in kitap basmaya baslamasiyla, Osmanli Imparatorlugu'nda Ibrahim Muteferrika'nin girisimleri arasinda 250 yil gibi bir sure var. Bu inanilmaz bir fark.

Bu konuda arastirmalari olan degerli uyeler, acaba benim bu karanlik ucurumun sebeplerini anlamama yardimci olabilirler mi?

Degerli yorumlarinizi da bekliyorum. Ancak lutfen ilk olarak biraz tarihsel veri alalim.

Tesekkurler
Ssonics


Ağustos 03, 2011, 01:03:46 ös
Yanıtla #1
  • Orta Dereceli Uye
  • **
  • İleti: 199
  • Cinsiyet: Bay

   Sn. Supersonics
   Bu konuda bir araştırmam olmamasına rağmen sorunuz üzerine şu an küçük çapta bir araştırma yapıyorum. İbrahim Müteferrika'nın girişimleri Osmanlı'ya matbaanın gelmesine tek başına yeterli olmamıştır. Osmanlı Devleti genel olarak matbaaya izin vermemektedir ve İbrahim Müteferrika'nın bu girişimlerinin Osmanlı Devleti'nden geçmesi gerekmiştir. Konuya bu açıdan bakmalısınız. Ortada bir izin meselesi vardır. Çünkü kaynaklarda Osmanlı Devleti'nde matbaaya yeni izin verilmişti.
   Bir başka konu ise Osmanlı'ya ilk matbaayı İbrahim Müteferrika mı getirmiştir? Müslümanların ilk resmi eserlerini bastıkları tarih 1727'dir. Fakat Yahudiler ilk matbaayı 1488'de, Ermeniler 1567'de ve Rumlar da 1627'de kurmuşlardır. (Bu verileri size ne kadar güvenilir olduğunu bilmediğim bir kaynaktan aktarıyorum. Yanlış anlamayın bilgiler yanlış demiyorum. Sadece tarihlerde bazı hatalar olabilir. Örneğin Wikipedia, Osmanlı'ya ilk matbaanın yukarıda vermiş olduğum tarihten 5 yıl sonra, yani 1493'te geldiğini söylüyor. Ama şu bi gerçek ki Osmanlı'ya ilk matbaayı İbrahim Müteferrika getirmemiştir. Müslümanların ilk matbaasını İbrahim Müteferrika getirmiştir.) Bu kaynaktan edindiğim şu bilgiyi de ekleyim. II. Bayezid zamanında 19, Yavuz Sultan Selim zamanında 33 kitap basılmıştır. Bu kitapların üzerinde "II. Bayezid'in himayelerinde basılmıştır" ibaresin görmek mümkündür.
   Yani sorunuzun cevabı şu: Osmanlı'ya matbaa sizin dediğiniz gibi 250 yıl sonra gelmemiştir.
   Sizin sorunuz bence şudur: "Osmanlı'da müslümanların matbaa kurması neden bu kadar gecikmiştir?"
   Bunun cevabını da bazı ünlü düşünürlerden aktarmaya çalışayım.
   Bu konuda Mustafa Kemal din hukukçularını sorumlu tutmuştur. Taha Akyol lonca sisteminin matbaanın geç gelişine sebep olduğunu söylemiştir. Çetin Altan "Matbaanın gecikmesine asıl neden, mesleksiz bir toplum oluşumuz, endüstri devrimi yapmamış olmamızdır." Okumayan bir toplum olduğumuzu da eklemiş ve matbaanın geç gelmesinin çok doğal olduğunu söylemiştir. Ve bana kalırsa yazığım isimler arasında en güvenilir kaynaklardan biri olan İlber Ortaylı'nın görüşüne göreyse ihtiyaç duyulmamıştır. "O dönemde bilinenin aksine Osmanlı'da çok az sayıda el yazması var. Bu yüzden tarih ve edebiyat konularında kitap için, matbaaya talep yok. Kitap okunmuyor. Oysa matbaanın icat edildiği toplumlara baktığımızda, yüzlerce gazetenin çıktığını ve okunduğunu görüyoruz. El yazması yüzlerce gazete çıkıyor. Ve matbaa bir ihtiyaç sonucu haline geliyor (...) Matbaanın gecikmesine asıl neden, matbaaya gereksinim duymayan okuma yazma oranı düşük toplumdur." diyor.
   Bu yazdıklarımdan sonra ben de kendi düşüncemi katmak isterim. Bana kalırsa bu sebeplerin hepsi birden etkili. İlk önce okumayan bir toplumdan kaynaklanıyor bu. İhtiyaç yok matbaaya. Daha sonra ulemanın tavrı da bu konuda etkili olmuştur diye düşünüyorum. Çünkü matbaaya (diğer icatlara da olduğu gibi) "gavur icadı" olarak bakılmıştır. Hem unutmayalım matbaa, İbrahim Müteferrika tarafından Osmanlı'ya girdikten sonra da dini eserlerin basılmasına izin verilmemiştir. Bunun sebebini hattatların işsiz kalması şeklinde yorumlarsak çok büyük yanılgıya düşeriz. Evet, etkisi vardır fakat ana sebep bu değildir. Yani kısaca Osmanlı'ya matbaanın geç gelmesinin sebebi toplum ve ulemadır.
   Umarım yardımcı olabilmişimdir.
   Not: Eğer yanlış bir bilgilendirme var ise düzeltirseniz sevinirim. 
   Saygılar...

   
 
Size ne yapacağınızı söyleyebilirler ama ne düşüneceğinizi asla!


Ağustos 03, 2011, 01:25:36 ös
Yanıtla #2

Sn. MMT'nin tespitlerine katılıyorum. O dönemde okuma yazma bilen nüfus %10'un altında, yani talep son derece düşük.

Ancak, çok sevdiğim 2 alıntıyı konuyla alakası nedeniyle paylaşmak isterim:

Matbaa neden geç geldi diye konuşuruz hep. Erken gelse ne olacaktı. Bir Osmanlı aydınlanması filan olurdu demek tamamen hayaldir. Bugün dünya kadar matbaa var da okuyor muyuz sanki? (İlber Hoca)

Ve buna hak verecek bir söz. Ülkemizde çoğu yörede hala hane başına düşen kitap sayısı hane başına düşen çocuk sayısından az...

Saygılarımla.
Bir kavramın tarihini bilmediğiniz sürece
Kavramın kendisini idrak edemezsiniz


Ağustos 03, 2011, 01:35:41 ös
Yanıtla #3
  • Seyirci
  • Uzman Uye
  • ****
  • İleti: 4031
  • Cinsiyet: Bay

Sn.Mustafa kemal tespitlerinde çok haklı.Ortaçağda batı rönesans reformları ile aydınlanmasını tamamlarken osmanlı ve islam ülkeleri tam anlamı ile uyudular.Osmanlı değişime direnip ayak uyduramadığı için geriledi ve yok oldu. Okumadan herşeyi bilen bir toplum olduğumuzdan ötürü aydınlanmanın ve ileri gitmenin merkezinin okumak ve iyi bir eğitim iyi ilmi araştırmalar olduğu gerçeğini hiç kabul etmedilerde anlayamadılarda.Türkiye bir araştırmaya göre cumhuriyet tarihi ile ancak roman yazmaya romancı yetiştirip edebi ürünler vermeye  başlayabilmiş örneğin halide edip adıvar gibi.Onuda sebatayist dönme olduğu gerekçesi ile benimsemeyen bir dünya insan var.

Ortaçağda martin luther incili almancaya çevirip okunmasının önünü açtığında insanlık için bir devrim olmuştu.Osmanlıda ise İbn ül arabi okunması nerede ise tüm imparatorluk sürecinde yasaklanmıştı içeriği kafa karıştırıcı bulunarak.

Saygılar
ÖZGÜRLÜK BİLE SAHİP OLMAK İÇİN SINIRLANDIRILMALIDIR.

EDMUND BURKE

Hayat Bizi Resmen Dört İşlemle Sınar. Gerçeklerle Çarpar, Ayrılıklarla Böler, İnsanlıktan Çıkarır ve Sonunda Topla Kendini Der.  leo


Ağustos 03, 2011, 02:45:58 ös
Yanıtla #4
  • Seçkin Üye
  • Uzman Uye
  • *****
  • İleti: 7217
  • Cinsiyet: Bay


Bu konuya hiç karışmayacaktım aklıma bir yorum gelmiş olmasına karşın.

Sonra Sayın Karahan öyle bir şey yazdı ki, pek eski bir anım depreştiği için yazıvereyim dedim.

Ancak o anıdan önce konuyla bağlantılı yorumum: Osmanlı Rönesans'ı yaşamadı ki... Batı gerek bilimsel gerek felsefi ışığını Doğu'dan özelliekle İslâm dünyasından alırken, İsl m dünyası içtihat kapılarının kapanması ile kendi içine kapandı. Yüzyıllarca da kapanık kaldı. Avrupa'daki Orta Çağ karanlığını olasıya güçlendirerek yaşamayı sürdürdü. Matbaaya ne gerek vardı k?... Zaten Kuranı Kerim'den başka okunacak hangi kitap vardı ki? O da basılamaz, bellenir, gerektiğince el ile kopyalanarak çoğaltılırdı.

Osmanlı'dea matbaanın tarihi nedir? 1727 yanlış anımsamıyorsam. Ancak sadece İbrahim Müteferrika'dan söz edilir. Oysa bazı perde önünde olan kişilerden daha önemli, daha değerli kişiler vardır doa onlar ya perde arkasına çekilmiş ya da özellikle oraya gömülmüşlerdir. Matbaa söz konusu olduğunda öz ardı edilemeyecek kişi Yirmisekiz Mehmet Çelebizade Sait Çelebi'dir. Pek az yerde adı geçer onun, ayrıca diplomaside de önemli sayılabilecek bir yeri bulunmasına karşın. Kimilerinin onu tarihteki ilk Türk mason olduğunu söylediği için mi acaba?

Bu yazıyı niçin yazdım?... Karahan'ın bir çağrışım yaratması üzerine.

Benim babaannem Halide Edip'in okuldan sınıf arkadaşıymış. İdadi'yi birlikte okumuşlar. O tarihlerde İdadi okuyan kız çocuk kaç taneydi acaba? Sormadım.

Babaannemin hayli geniş saylabilecek bir kütüphanesi vardı. İstanbul'da otururdu onlar. Ben de tatillerimde giderdim onların evine. O kitaplarını belli bir sıraya göre okuturdu bana. Bu, özellikle Abdullah Ziya Kozanoğu'nun tarih kitapları bakımından önemliydi ona göre.

Fakat iki kalın ciltten oluşan bir diğer yapıt vardı: Üzerinde "Ebu Muhiddin-i Arabî" yazardı. Babaannem onları okumamı yasaklamıştı. "Sırası değil." demişti. "Ne zaman üniversiteyi bitirip gelirsin, bu kitapları o zaman okursun." demişti.

Üniversiteyi bitirdikten sonra bu konuyu unutmuştum. Çok zaman sona, babaannem ölmdükten hayli sonra hatırladım Fakat ben hatırladığımda amcalarım babaannemin kitaplarını çoktan bir yerlere dağıtmışlardı.

Sonuç: O kitapları okuyamadım.
 
 
ADAM OLMAK ZOR İŞ AMA BUNUN İÇİN ÇALIŞMAYA DEĞER.


Ağustos 03, 2011, 02:59:19 ös
Yanıtla #5
  • Seyirci
  • Uzman Uye
  • ****
  • İleti: 4031
  • Cinsiyet: Bay

Sn.Adam

Sanırım Babaannenizde osmanlı terbiyesi almış bir hanımefendi.Gördüğü kültürü size uygulamış belkide kendi okuduklarını kendi anlayış biçimine göre sizin kavramanızın zor olacağınıda düşünmüş olabilir okadar kitap okuyan biri için 2,şık tır bence tercihi.ibn.arabi şu an dr.da oldukça revaçta ve anlaşılabilmesi için sadeleştirmişler bayağı.Osmanlı ilk dönemlerinde arabi fazla kafa karıştırıcı bulunmuş ,aslında burdaki sorun şu bence avam ile havas arasındaki bilgiye erişime sınırlama koymuşlar.Bu bilgiler genelde havasın elinde ve bilgisinde kalmış daha açık halkı her zaman yapılduğı gibi o zamanda tıpkı şimdiki zamanki gibi bilgiden uzak tutmuşlar.Bilgiden uzak olan halk en kolay yönetilebilendir.
ÖZGÜRLÜK BİLE SAHİP OLMAK İÇİN SINIRLANDIRILMALIDIR.

EDMUND BURKE

Hayat Bizi Resmen Dört İşlemle Sınar. Gerçeklerle Çarpar, Ayrılıklarla Böler, İnsanlıktan Çıkarır ve Sonunda Topla Kendini Der.  leo


Ağustos 03, 2011, 04:00:42 ös
Yanıtla #6
  • Orta Dereceli Uye
  • **
  • İleti: 199
  • Cinsiyet: Bay

   Değerli dostlarım, az önce İlber Ortaylı'nın tezini destekleyen bir başka bilgiyle karşılaştım.
   İbrahim Müteferrika'nın ölümünden sonra Osmanlı Devleti'nde matbaa faaliyetleri 40 yıl kadar duraksamıştır. Ve İbrahim Müteferrika'nın 20 yıllık matbaa serüveninde sadece 17 kitap mevcuttur.
   Saygılarımla...
                                                                                                                                       MMT   
Size ne yapacağınızı söyleyebilirler ama ne düşüneceğinizi asla!


Ağustos 04, 2011, 09:01:46 öö
Yanıtla #7
  • Ziyaretçi

Yanitlariniz icin hepinize tesekkur ederim.

Matbaaya talep olmadigi yonunde, cok sevdigim Ilber Ortayli'nin tezi uzerinde, anlasmis gibiyiz. Bunu kabul ettigimiz anda da, bizde ihtiyac olmamasina ragmen Batida ayni donemlerde bu ihtiyacin oldugunu da kabul etmis oluyoruz.

Simdi bunun, yani matbaaya o donemlerde bizde ihtiyacin olmamasinin nedenini merak ettim. Daha dogrusu neden Osmanli'da 15-16-17 yy.'larda kimse kitap okumakla, okumayi ogrenmekle, pek ilgilenmiyordu?

Konu halen kafamda netlesmedi. Ancak saniyorum bu sorunun cevabini verebilirsek, daha iyi anlamaya baslayacagim. Zira bir insanin sirf musluman olmasi, kitap okumamasiyla benim aklimda dogrudan baglanmiyor.

Saygilar,
Supersonics
« Son Düzenleme: Ağustos 04, 2011, 09:35:09 öö Gönderen: Supersonics »


Ağustos 07, 2011, 11:11:18 ös
Yanıtla #8
  • Orta Dereceli Uye
  • **
  • İleti: 199
  • Cinsiyet: Bay

   Sn. Supersonics
   
   Biz insanın müslüman olmasıyla kitap okumaması arasında kesinlikle bir bağ yoktur. Aksine bir tezatlık söz konusudur.
 
   Ancak bu, İslam halk arasında doğru anlaşılıyorsa söz konusudur.
   
   Bu sorunuzun cevabı bana kalırsa çok uzun ve çok tartışmalı.

   Ama bir cevabı elbette var.

  Eğer cevap vermek isteyen üyelerimiz olursa elbetteki onlara "Dur!" demiyorum. Ama bu güzel soruyu başka bir başlık altında incelemek çok daha doğru olacaktır diye düşünüyorum.

   Saygılarımla...
 
Size ne yapacağınızı söyleyebilirler ama ne düşüneceğinizi asla!


 

Benzer Konular

  Konu / Başlatan Yanıt Son Gönderilen:
0 Yanıt
2208 Gösterim
Son Gönderilen: Mart 05, 2014, 04:37:09 ös
Gönderen: Don Corleone
1 Yanıt
4069 Gösterim
Son Gönderilen: Mart 06, 2014, 02:43:46 ös
Gönderen: Caliper