SEYYAHIN YOLCULUKLARI
/Doğuya gidiş ve suskunluk payesi/
batıdan geldim, Doğu'daki ışığın aşkına kapılıp
/yahut hep Doğuda mıydım/
gezdim, hakikati aramak için
seyrüsefer defterimde yüzlerce gerçek
/hakikat peçesini sıyırıp
sıyırıp yeniden dürttü bendeki
yol zevkini/
bir mezardan uyandırıldım bir dost dokunuşuyla
sonra siyah-beyaz bir örgünün içinden
girdim kutsala, kalbimde saklı sırlarım,
endişelenip gözetledim kapı deliğinden kralı
/mazur görüldüm, affedildim, sevindirildim/
düştüm bir vakit kanıma girenin peşine
ıhtırdım bir mağarada, adaleti kendim
tesis ettim ivedilikle
/basbayağı yargısız infaz işte/
devlete inat anlık bir kinle
boğazladım
ve kendimce nidaladım dört yana dört kere
ADALET BULDU YERİNİ
ADALET BULDU YERİNİ ADALET BULDU YERİNİ
ADALET BULDU YERİNİ
BU kinin anlık kusumu bir ölüm daha getirecekken
kralın huzurunda başım eğik sonumu beklerken
girdi araya kardeşim dediklerimden bir kardeş
bir kez daha affedildim ve bir kez daha sevindirildim
sonra bu iş bir kişi işi değildi diye hatırladım
bir yolculuk daha ettim
getirip ikisini daha ustanın katillerinin seçilmişlerden
bir seçilmiş ilan edildim.
böyle böyle tesis edilince adalet doğru düzgün
mükafatlandırılıp alev saçan bir kalbe dönüştü kalbim
bir gezgin idim
harabeye indim yetmiş yedi halkalı zincirler gördüm
sonsuzluk dediğim yerde felaket rüzgarları esti
sonra fısıldadım herkesin bildiği kelimeyi
fısıldadım kulağına kulağı duyacak olanın
h a m d o l s u n b u l d u k o n u
bir köprüde durdum azgın akan Fıratın üstünde
çiğnedim zambakları ve sudan geçmeye izin aldım
çölde mağrurundan bir cadının mâmur bir şehre
girdiğini gördüm... korkudan ölenleri de
...
...
...
şimdi sustum
.
.
.
çünkü
gizlenecek hakikat yoktur
hakikati anlayacakların gözünden.