Masonlar.org - Harici Forumu

 

Gönderen Konu: Basitçe Kabala ve Tarihi  (Okunma sayısı 5263 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Nisan 13, 2020, 10:35:18 ös
Yanıtla #10
  • Uzman Uye
  • ****
  • İleti: 3235
  • Cinsiyet: Bay

Güzel ve dolambaçlı bir yazı . Doğduğunuz ana  gidelim ve  bu güne kadar geçen zamanı yok sayarsak siz bu günkü  kalıba nasıl geldiğinizi sorarım o geçen süredeki vücutta  oluşan değişim döngüsünü nasıl izah edersiniz ?


Saygılar
audi-vide-tace
    dinle-gör
        sus


Nisan 14, 2020, 07:57:40 öö
Yanıtla #11

Güzel ve dolambaçlı bir yazı . Doğduğunuz ana  gidelim ve  bu güne kadar geçen zamanı yok sayarsak siz bu günkü  kalıba nasıl geldiğinizi sorarım o geçen süredeki vücutta  oluşan değişim döngüsünü nasıl izah edersiniz ?


Saygılar


Sorunuz için teşekkür ederim  :)

Bu soruya şu an sahip olduğum bilgi dahilinde cevap verebilirim ve kesin doğru olduğunu iddia edemem. Yani doğru veya yanlış, telkin veya "gerçek, benim bir anım var. Cidden o olanlar oldu mu olmadı mı bilmiyorum, ama anılarım da çocukluk dediğim bölümler var. Ayrıca şu anda doğru veya kendi uydurduğum bir biyoloji bilgisi var. Bu ikisini birleştirip bir tahminde bulunabilirim ve muhtemelen şöyle bir cevap verebilirim:

"Sahip olduğum anılarıma, biyoloji ve diğer bilgilerime göre bundan 21 sene önce doğdum ve fiziksel bedenim "şöyle şöyle" oluştu vs."

Tabii şimdi şu var. Diyelim ki "Avatar 2045" (http://2045.com/) projesindeki gibi bu beden yapaymış ve meğersem (öylesine diyorum) bu beden fabrika da üretilmiş... Ya anıların? Anılarım da diyelim ki Neurolink şirketide şu an çalışmaları yapıldığı gibi (https://www.youtube.com/watch?v=DghQPqsA4R8) yapay anılar veya telkin, hipnoz vs. E peki ya fotoğrafların, belgelerin vs? E onlarda Dan Brown'un "Cehennem" isimli kitabındaki gibi sonradan üretilmişler mesela.

İşte böyle bir durumda bedenim hakkında verdiğim bilgiler yanlış olacaktır çünkü bu beden yapay yollarla üretilmiş, bilincim Trans-hümanizm (https://en.wikipedia.org/wiki/Transhumanism) usülü bu bedene konmuş, kendimi normal hissedeyim (psikolojim bozulmasın) diye de güçlü bir organizasyon benim adıma belgeler hazırlamış ve Neurolink şirketi aynı "Dark City" filmindeki gibi anılarımı ya silmiş ya da değiştirmiş ve yenilerini eklemiş. Ve meğer ben "The Truman Show" kadar olmasa da, onların bana verdiği anılar ve beden üzerine bu "Hayat Bilgisine" sahipmişim vs. Biliyorum saçma geldi belki, ama doğaçlama en iyi aklıma gelen örnek buydu  :).

Ama dediğim gibi. Şu an'da, hemen şimdi, bu soruya vereceğim kısa cevap "Şu anki anılarıma ve bilgime dayalı olarak söyleyebilirim ki, ben bedenimin "şöyle-şöyle" oluşmaya başladığın düşünüyorum veya anımsıyorum ...." gibi olurdu. Bir de bir kaç belge gösterirdim kendimce kanıtlamak için vs.

Umarım sorunuzu cevaplar

Saygılar ve Sevgiler
ᛋ Sól er landa ljóme ᛋ Lúti ek helgum dóme


Nisan 14, 2020, 09:20:03 öö
Yanıtla #12
  • Uzman Uye
  • ****
  • İleti: 3235
  • Cinsiyet: Bay

Teşekkürler lakin ikna olmadım . 8)
Saygılar
audi-vide-tace
    dinle-gör
        sus


Nisan 14, 2020, 09:37:52 öö
Yanıtla #13
  • Orta Dereceli Uye
  • **
  • İleti: 289
  • Cinsiyet: Bay

21 yaşındaki bir kişinin bu düşünce yapısına nasıl geldiğini  merak ettim. Benim de o yaşlarımda bazı felsefi düşüncelerim vardı ama bu durum biraz farklı geldi bana o yaş için. Biraz karmaşa hâkim ama zamanla oturacaktır.
Saygılar.
« Son Düzenleme: Nisan 14, 2020, 09:48:29 öö Gönderen: Özgürefe »
Yaşamak bir ağaç gibi tek ve hür ve bir orman gibi kardeşçesine...


Nisan 14, 2020, 10:40:48 öö
Yanıtla #14

Güzel ve dolambaçlı bir yazı . Doğduğunuz ana  gidelim ve  bu güne kadar geçen zamanı yok sayarsak siz bu günkü  kalıba nasıl geldiğinizi sorarım o geçen süredeki vücutta  oluşan değişim döngüsünü nasıl izah edersiniz ?


Saygılar

  En basit şekilde düşüncemi ifade edersem.Evrim denilen olgu,enerjinin bu hız ve şekilde kendini aktarmasından başka birşey değildir.Arkasında  bıraktığı kalıntılara da geçmiş deriz.Enerjinin çok yavaşlamış bir formu olduğumuzdan bu aktarım biçim ve şekillerine de, "hayatın anlamı" deriz.

« Son Düzenleme: Nisan 14, 2020, 10:44:16 öö Gönderen: Tık-Tik-Tak »
Sen Özelsin


Nisan 14, 2020, 07:41:47 ös
Yanıtla #15
  • Orta Dereceli Uye
  • **
  • İleti: 75
  • Cinsiyet: Bay



Hayır değil sevgili dostum. Yaşanmış olayların mekanikliğine kendimce fark ettiğim doğru ama bunları kırıp(anlayıp?) anlık olguları deneyimlemeyi kast etmemiştim. Çünkü her an duyduğum, gördüğüm şeyler de yanılsama olabilirler. Şu söz demek istediğimi daha iyi açıklayacaktır: "Sen gördüğün, duyduğun veya tattığın şeyleri GERÇEK sanıyorsan evladım, onlar sadece ama sadece elektrik sinyalleridir." Yani elektrik sinyalleri sayesinde anlık deneyimlediğim olgularda AN'ın gerçeği değil ama bir realitesi/algısı... İsterseniz Nomad33 dostumuza anlattığım anlatımıma bir göz atıp ne demek istediğimi hakkında belki daha farklı bir fikir sahibi olabilirsiniz. Ama biraz uzun ne yazık ki :)

Bu arada cevabınız, verdiğiniz örneğiniz ve sorunuz için ayrı ayrı teşekkür ederim  :)

Saygılar

Sayın Ömer Faruk Yılmazlar yazılarınızı birkaç defa okudum. Her paragrafta ve her cümlede söyledikleriniz, farklı noktalara yönelen bir oklar kümesi oluşturdu zihnimde, bazı söyledikleriniz septisism, bazı söyledikleriniz representasyonal realism, bazı söyledikleriniz ise idealism anlayışına tekabül ediyor. Örneğin bir noktada şöyle demişsiniz:


Madde yok, Zaman yok, Geçmiş yok, Gelecek te yok. Ne var? Sadece ama sadece HAKİKAT ve bu hayalin oluşmasını sağlayan AN var işte, O KADAR. AN TEKTİR, HAKİKAT’TE TEKTİR ve İKİSİ HAKİKİDİR ve asla değişmezler.

Buradaki "madde yok" sözünüz, idealizm anlayışına tekabül ediyor . (Hatta hakikatin tekliğinden ve değişmezliğinden dem vurmuşsunuz, istersek bunu Parmenides'in yorumuyla ilişkilendirmeye kadar götürebiliriz) Her durumda bu "madde yok" sözünüz "idealizm" anlayışına tekabül ediyor.

Sonra şurada da elektrik sinyallerinden bahsetmişsiniz:


Yani elektrik sinyalleri sayesinde anlık deneyimlediğim olgularda AN'ın gerçeği değil ama bir realitesi/algısı...


Elektrik sinyalleri açıklaması ve nöronların bu sinyalleri yorumlaması ise fizikalist bir yaklaşımın yorumu sonucu ortaya çıkmıştır. Dolayısıyla bu söyledikleriniz de representasyonel realizm'e tekabül ediyor. Representasyonel realizm, bilinçli deneyimimizin, gerçek dünyanın kendisine ait değil, onun kendi içimizdeki içsel bir temsiline, minyatür bir sanal replikasına ait olduğunu kabul eden felsefi pozisyondur.

Dikkat ettiyseniz bu anlayış "idealizm" değildir, hala fiziki realiteyi yadsımaz, sadece onu tam olarak, asıl olduğu haliyle bilemeyeceğimizi söyler.

Kısacası, söyledikleriniz bir yerde "idealizm" e tekabül ederken başka bir yerde "represantasyonel realizme" tekabül ediyor ki, bu ikisi birbiriyle bağdaşmayan iki ayrı şeydir.

Şunu söylemek isterim ki, kişisel deneyimleriniz sizi oldukça heyecanlandırmış ve belli ki çok şey hissediyorsunuz. Bu heyecanı sonuna kadar destekliyorum. Ancak şunu unutmamak gerekir ki, yaşamımızdaki kişisel deneyimlerimiz ve bunlardan yola çıkarak vardığımız inanışlar bütünü bizi ne kadar heyecanlandırırsa heyecanlandırsın ve ne kadar taze gözükmüş olursa olsun, aslında başka insanlar tarafından daha önce tecrübe edilmiş/düşünülmüş ve hatta yorumlanmış şeylerin üzerine kuruludur. Bu yüzden de kendi yorumumuzu geliştirmeye girişmeden önce, daha önce ne söylenmiş buna bakmak gerekir. Sizin yerinizde olsaydım, kendime vereceğim tavsiye, felsefe tarihi ve temel kavramları üzerinde geniş çaplı bir araştırmaya girişmek olurdu. Bunun kişinin kendisini şuan yapabildiğinden çok çok daha iyi ifade edebilmesiyle sonuçlanacağına inanıyorum.
Race of man!
The errors of a wise man make thy rules
Ye shall see
Rather than the perfection of the fool


Nisan 14, 2020, 07:57:12 ös
Yanıtla #16
  • Orta Dereceli Uye
  • **
  • İleti: 289
  • Cinsiyet: Bay



Hayır değil sevgili dostum. Yaşanmış olayların mekanikliğine kendimce fark ettiğim doğru ama bunları kırıp(anlayıp?) anlık olguları deneyimlemeyi kast etmemiştim. Çünkü her an duyduğum, gördüğüm şeyler de yanılsama olabilirler. Şu söz demek istediğimi daha iyi açıklayacaktır: "Sen gördüğün, duyduğun veya tattığın şeyleri GERÇEK sanıyorsan evladım, onlar sadece ama sadece elektrik sinyalleridir." Yani elektrik sinyalleri sayesinde anlık deneyimlediğim olgularda AN'ın gerçeği değil ama bir realitesi/algısı... İsterseniz Nomad33 dostumuza anlattığım anlatımıma bir göz atıp ne demek istediğimi hakkında belki daha farklı bir fikir sahibi olabilirsiniz. Ama biraz uzun ne yazık ki :)

Bu arada cevabınız, verdiğiniz örneğiniz ve sorunuz için ayrı ayrı teşekkür ederim  :)

Saygılar

Sayın Ömer Faruk Yılmazlar yazılarınızı birkaç defa okudum. Her paragrafta ve her cümlede söyledikleriniz, farklı noktalara yönelen bir oklar kümesi oluşturdu zihnimde, bazı söyledikleriniz septisism, bazı söyledikleriniz representasyonal realism, bazı söyledikleriniz ise idealism anlayışına tekabül ediyor. Örneğin bir noktada şöyle demişsiniz:


Madde yok, Zaman yok, Geçmiş yok, Gelecek te yok. Ne var? Sadece ama sadece HAKİKAT ve bu hayalin oluşmasını sağlayan AN var işte, O KADAR. AN TEKTİR, HAKİKAT’TE TEKTİR ve İKİSİ HAKİKİDİR ve asla değişmezler.

Buradaki "madde yok" sözünüz, idealizm anlayışına tekabül ediyor . (Hatta hakikatin tekliğinden ve değişmezliğinden dem vurmuşsunuz, istersek bunu Parmenides'in yorumuyla ilişkilendirmeye kadar götürebiliriz) Her durumda bu "madde yok" sözünüz "idealizm" anlayışına tekabül ediyor.

Sonra şurada da elektrik sinyallerinden bahsetmişsiniz:


Yani elektrik sinyalleri sayesinde anlık deneyimlediğim olgularda AN'ın gerçeği değil ama bir realitesi/algısı...


Elektrik sinyalleri açıklaması ve nöronların bu sinyalleri yorumlaması ise fizikalist bir yaklaşımın yorumu sonucu ortaya çıkmıştır. Dolayısıyla bu söyledikleriniz de representasyonel realizm'e tekabül ediyor. Representasyonel realizm, bilinçli deneyimimizin, gerçek dünyanın kendisine ait değil, onun kendi içimizdeki içsel bir temsiline, minyatür bir sanal replikasına ait olduğunu kabul eden felsefi pozisyondur.

Dikkat ettiyseniz bu anlayış "idealizm" değildir, hala fiziki realiteyi yadsımaz, sadece onu tam olarak, asıl olduğu haliyle bilemeyeceğimizi söyler.

Kısacası, söyledikleriniz bir yerde "idealizm" e tekabül ederken başka bir yerde "represantasyonel realizme" tekabül ediyor ki, bu ikisi birbiriyle bağdaşmayan iki ayrı şeydir.

Şunu söylemek isterim ki, kişisel deneyimleriniz sizi oldukça heyecanlandırmış ve belli ki çok şey hissediyorsunuz. Bu heyecanı sonuna kadar destekliyorum. Ancak şunu unutmamak gerekir ki, yaşamımızdaki kişisel deneyimlerimiz ve bunlardan yola çıkarak vardığımız inanışlar bütünü bizi ne kadar heyecanlandırırsa heyecanlandırsın ve ne kadar taze gözükmüş olursa olsun, aslında başka insanlar tarafından daha önce tecrübe edilmiş/düşünülmüş ve hatta yorumlanmış şeylerin üzerine kuruludur. Bu yüzden de kendi yorumumuzu geliştirmeye girişmeden önce, daha önce ne söylenmiş buna bakmak gerekir. Sizin yerinizde olsaydım, kendime vereceğim tavsiye, felsefe tarihi ve temel kavramları üzerinde geniş çaplı bir araştırmaya girişmek olurdu. Bunun kişinin kendisini şuan yapabildiğinden çok çok daha iyi ifade edebilmesiyle sonuçlanacağına inanıyorum.
Ağzınıza sağlık Sayın Oğuz. Altına imzamı atarım.
Saygılar ve sevgiler.
Yaşamak bir ağaç gibi tek ve hür ve bir orman gibi kardeşçesine...


Nisan 14, 2020, 10:37:46 ös
Yanıtla #17



Hayır değil sevgili dostum. Yaşanmış olayların mekanikliğine kendimce fark ettiğim doğru ama bunları kırıp(anlayıp?) anlık olguları deneyimlemeyi kast etmemiştim. Çünkü her an duyduğum, gördüğüm şeyler de yanılsama olabilirler. Şu söz demek istediğimi daha iyi açıklayacaktır: "Sen gördüğün, duyduğun veya tattığın şeyleri GERÇEK sanıyorsan evladım, onlar sadece ama sadece elektrik sinyalleridir." Yani elektrik sinyalleri sayesinde anlık deneyimlediğim olgularda AN'ın gerçeği değil ama bir realitesi/algısı... İsterseniz Nomad33 dostumuza anlattığım anlatımıma bir göz atıp ne demek istediğimi hakkında belki daha farklı bir fikir sahibi olabilirsiniz. Ama biraz uzun ne yazık ki :)

Bu arada cevabınız, verdiğiniz örneğiniz ve sorunuz için ayrı ayrı teşekkür ederim  :)

Saygılar

Sayın Ömer Faruk Yılmazlar yazılarınızı birkaç defa okudum. Her paragrafta ve her cümlede söyledikleriniz, farklı noktalara yönelen bir oklar kümesi oluşturdu zihnimde, bazı söyledikleriniz septisism, bazı söyledikleriniz representasyonal realism, bazı söyledikleriniz ise idealism anlayışına tekabül ediyor. Örneğin bir noktada şöyle demişsiniz:


Madde yok, Zaman yok, Geçmiş yok, Gelecek te yok. Ne var? Sadece ama sadece HAKİKAT ve bu hayalin oluşmasını sağlayan AN var işte, O KADAR. AN TEKTİR, HAKİKAT’TE TEKTİR ve İKİSİ HAKİKİDİR ve asla değişmezler.

Buradaki "madde yok" sözünüz, idealizm anlayışına tekabül ediyor . (Hatta hakikatin tekliğinden ve değişmezliğinden dem vurmuşsunuz, istersek bunu Parmenides'in yorumuyla ilişkilendirmeye kadar götürebiliriz) Her durumda bu "madde yok" sözünüz "idealizm" anlayışına tekabül ediyor.

Sonra şurada da elektrik sinyallerinden bahsetmişsiniz:


Yani elektrik sinyalleri sayesinde anlık deneyimlediğim olgularda AN'ın gerçeği değil ama bir realitesi/algısı...


Elektrik sinyalleri açıklaması ve nöronların bu sinyalleri yorumlaması ise fizikalist bir yaklaşımın yorumu sonucu ortaya çıkmıştır. Dolayısıyla bu söyledikleriniz de representasyonel realizm'e tekabül ediyor. Representasyonel realizm, bilinçli deneyimimizin, gerçek dünyanın kendisine ait değil, onun kendi içimizdeki içsel bir temsiline, minyatür bir sanal replikasına ait olduğunu kabul eden felsefi pozisyondur.

Dikkat ettiyseniz bu anlayış "idealizm" değildir, hala fiziki realiteyi yadsımaz, sadece onu tam olarak, asıl olduğu haliyle bilemeyeceğimizi söyler.

Kısacası, söyledikleriniz bir yerde "idealizm" e tekabül ederken başka bir yerde "represantasyonel realizme" tekabül ediyor ki, bu ikisi birbiriyle bağdaşmayan iki ayrı şeydir.

Şunu söylemek isterim ki, kişisel deneyimleriniz sizi oldukça heyecanlandırmış ve belli ki çok şey hissediyorsunuz. Bu heyecanı sonuna kadar destekliyorum. Ancak şunu unutmamak gerekir ki, yaşamımızdaki kişisel deneyimlerimiz ve bunlardan yola çıkarak vardığımız inanışlar bütünü bizi ne kadar heyecanlandırırsa heyecanlandırsın ve ne kadar taze gözükmüş olursa olsun, aslında başka insanlar tarafından daha önce tecrübe edilmiş/düşünülmüş ve hatta yorumlanmış şeylerin üzerine kuruludur. Bu yüzden de kendi yorumumuzu geliştirmeye girişmeden önce, daha önce ne söylenmiş buna bakmak gerekir. Sizin yerinizde olsaydım, kendime vereceğim tavsiye, felsefe tarihi ve temel kavramları üzerinde geniş çaplı bir araştırmaya girişmek olurdu. Bunun kişinin kendisini şuan yapabildiğinden çok çok daha iyi ifade edebilmesiyle sonuçlanacağına inanıyorum.

Sayın Oğuz bey

Yorumunuz için teşekkür ederim. Evet, sanırım felsefe ile olaya baktığımızda bahsettiğiniz iki bakış açısı birbirine girmiş gibi gözüküyor dediklerimde...

Söylemek istediğim şuydu: "Bilimsel olarak bile bir fotona göre (gerçek anlamda) zaman diye bir şey yok". Kuantum fizikçi Michio Kaku 'Zaman olmadığı için, zamanın yan ürünü olan madde de ışık için yoktur ve dolayısıyla ışık Higgs bozonuna takılmaz ve ağırlığı yoktur, çünkü madde gibi değildir. Bu yüzden ışığın yapı taşı olan foton saf enerjidir' diyor.

Teorik fizikçi Arkadiusz Jadczyk ise şunu söylüyor: "Madde zamanın yan ürünüdür ve zamanın olmadığı bir yerde madde de olamaz çünkü uzay, zaman ve mekanın 3 boyutlu evrende varolmasıdır. Dolayısıyla zaman-mekan yoksa orada madde de olamaz (karadeliklerden örnek veriyor)"

Yani demek istediğim *EĞER* bizim anılarımız olmayan bir zaman-mekanda ise (sonuçta fotona göre zaman-mekan yok) ve *EĞER* zaman-mekan yok ise (bilimsel olarak) uzay da yoktur (işte bu dediğimi iddia eden bilim insanları bile var) demektir, ki bu da o anıların zaten hiç yaşanmamış olduğu anlamına gelebilir! Çünkü benim sahip olduğum geçmiş dediğim anılar bir zaman-mekanda yaşandılar ve o zaman-mekan yok ise, hiç yaşanmadılar. Buydu demek istediğim (O zaman tüm o "yaşananlar" neydi derseniz konuyu birazdan bağlayacağım)...

Sizin sanırım dediğiniz şu oluyor: Bir şey GERÇEKTEN yoksa yoktur ve bunu savunmaya felsefi olarak "idealizm" denir. Eğer bir şey bana göre yoksa buna "represantasyonel realizm" denir, yani benim realitemde yoktur ama GERÇEKTE ise o şey vardır... EĞER anladığım doğru ise ben sadece "idealizm" felsefesine sahip oluyorum sanırım. Çünkü GERÇEKTE yok olan bir şey (zaman-mekan gibi) benim realitemde de olamaz. Çünkü öyle bir GERÇEKTE/HAKİKATTE yok ki realitesi algılansın.

Bu arada dediğiniz gibi bu iki felsefeyi karıştırmış olabilirim, ama bunun nedeni heyecandır diyemem kendimce. Belki de bahsettiğiniz felsefelere/fikirlere hakim olmamamdır kafamın karışık gözükmesinin asıl nedeni... Fakat dediğim gibi daha baştan HİÇ olmayan bir şey nasıl varmış gibi farklı realitelerde algılanabilir ki?

EĞER İlk Hermetik kanuna bakacak olursak (doğru veya yanlış), evrenin Tanrı'nın hayali/düşüncesi ile yaratıldığı fikri/felsefesi ile karşılaşıyoruz ki bu bana evrenin aynı "düşünceler/hayaller/düşler" gibi düşünüldüğü AN boyunca var olduğu "HİSSİNİ" yaşamama sebep oluyor... Yukarıda bahsettiğim fizikçilerin sözleriyle bu kanunu birleştirince/yan yana koyunca, "Evrenin" bir hayal olduğunu ve içinde yaşanan tüm olayların, dolayısıyla o olayların farklı "realitelerce" farklı algılanmış olup farklı anılara sebebiyet vermiş olsalar da hiç bir şekilde zaten var olmadıklarını ve bizim anılarımız gibi geçmişin de, geleceğin de hayali olduğu sonucuna varıyorum...

Dilerseniz demek istediğimi şöyle anlatmak isterim:
Foton/Işık/Saf Enerji vardır==> Uzay yoktur==> Uzay yok ise zaman-mekan ve madde yoktur==> Eğer madde yoksa madde ile alakalı bir anı/geçmiş var olmuş olamaz==> Geçmiş yoktur==> Geçmiş yok ise zaman ilerlemediği için (bunu Fizikçi Tyson'da bir belgeselde demişti) gelecekte yoktur==> Öyleyse ne vardır?

İşte ben bu soruya AN vardır ve HAKİKAT'TE her AN var OLAN AN'da, ŞU AN'da vardır demek istemiştim. Affınıza sığınarak bir örnek vermek isterim: "Siz şu an bir hayal kurun. Sonra o hayalin içinde başka bir hayal kurun. Sonra o hayalin de içinde başka bir hayal kurun." Yani aynı Başlangıç/Inception filminde olduğu gibi hayal içinde hayal veya düş içinde düş olsun ve her bir hayalin kendine özgü zamanı olsun. Şimdi o hayallerde zaman geçirin lütfen. Saatler, aylar, hatta seneler geçirin... Şimdi bir sürü anınız oldu. Şimdi bir an ilk bu hayalleri ilk kurduğunuz AN'a odaklanın. Yoktan "yarattığınız" anılar varlar ama o olaylar iç yaşanmadılar değil mi? Ama varlar işte, bu da bir "gerçek" sonuçta...

Demek istediğim buydu. Benim anladığım (kapasitemin yettiği) kadarı ile bu zamanı-mekanı "yoktan" 'var' eden Tanrı'dır ve olmayan bir hayal dünyası/evreni içine kendi özlerini/parçalarını/ruhları koymuştur. Tanrı tam olarak kendini bildiği AN'da, yani kendini hatırladığı, UYANDIĞI AN'da, yani bütün bu hayallerin, realitelerin, geçmişlerin, evrenlerin "hiç olmayan bir zaman çizelgesi ile beraber" hayalini ilk kurduğu o AN'ı hatırladığı AN'da, ilk defa kendini düşlemeye ve 'belki de' "acaba şöyle bir ortam da olsam nasıl olurdu, nasıl davranırdım?" diyip hayalini kurmaya başladığı o sonsuz ihtimallerden/kuantum evrenlerden/sonsuz olasılıklardan çıkıp, tüm bunları ZİHNİNDE kurmaya/oluşturmaya başladığını hatırladığı İLK/TEK/HAKİKİ AN'ı yani GERÇEĞİ bildiği AN'da "Hakiki olan" biz de Tanrı/Hakikat/Tek/Bütün olmuş olacağız (dediğim gibi bu anlattığım en azından benim ŞU AN bildiğim ya da hissettiğim tek GERÇEK. Belki size saçma gelmiştir bu dediklerim, öyleyse eğer değerli vaktinizi tükettiğim için de çok özür dilerim).

Bu algıma birileri "represantasyonel realizm" veya "idealizm" diyebilir, ama söylemek istediğim "bir şey var ise o şey vardır, ve o'nun realitesi olamaz çünkü realitesi de yanılsama/hayaldir, yani yoktur. Ancak hayalin hayali 'var' olabilir ama HAKİKATİN sadece kendisi bir de HAKİKİ olmayan hayali olanı/sahtesi/yansıması/gölgesi (varmış gibi) "olabilir". Tıpkı evrenin (Tanrı'nın zihninin/zaman-mekan hayalinin) içinde yaşanan olayların farklı zihinlerde farklı şekilde algılanması gibi... Ve galiba bu durumda Tanrı'nın hayali baştan "yok" olarak kabul edilirse "idealizm", eğer GERÇEKTEN DE "var" olarak kabul edilir ama bir realitede de GERÇEKTEN DE "yok" ise "represantasyonel realizm" oluyor.

Galiba yine saçma ve uzun bir yazı oldu ve sanırım kendimi tam ifade edemedim. Bu arada siz yazdıklarımı okuyunca, bu laf salatası hakkında ne düşünürsünüz bilmiyorum ama bu yazıyı okuduğunuz ve yorumunuz için benim Can'ı Gönülden size teşekkür ettiğimi bilin isterim  :)

Çok Teşekkürler ve Saygılar
ᛋ Sól er landa ljóme ᛋ Lúti ek helgum dóme


Nisan 14, 2020, 11:04:58 ös
Yanıtla #18


   Sayın Ömer Faruk Yılmazlar;

"Diyalektik döngü" üzerine bir araştırma yaparsanız,düşünce biçiminizin, hız kavramından çıkıp, denge haline dönüşeceğini görüceksiniz.

   Saygılar Sevgiler
Sen Özelsin


Nisan 14, 2020, 11:10:16 ös
Yanıtla #19


   Sayın Ömer Faruk Yılmazlar;

"Diyalektik döngü" üzerine bir araştırma yaparsanız,düşünce biçiminizin, hız kavramından çıkıp, denge haline dönüşeceğini görüceksiniz.

   Saygılar Sevgiler

Yarın yapacağım ilk şey bu araştırma olacak sayın Tık-Tik-Tak, yorumunuz ve tavsiyeniz için teşekkürler.

Bu arada Satranç oynamak isteyen varsa oynayabiliriz...

Saygılar
ᛋ Sól er landa ljóme ᛋ Lúti ek helgum dóme