Sayın Forum Üyeleri
Üslup kelime anlamı olarak nedir? Kaç çeşit üslup vardır?
Kimler hangi üslupta iletişim kurarlar, ne gibi fayda ve zararlar oluşur gibi sorulara elimde hazır
bulunan kaynaklardan bazı örnekleri derleyerek cevap bulmaya çalıştım.
Bazen üslup içeriği örttüğü gibi, hataların dahi güzel bir üslupla kapatılabildiğini gördüm.
Toplumda üst mertebelere ulaşmış kişilerin üsluplarını düzeltebilmelerinden dolayı kendileriyle
övünebildiklerini anladım.
Üslubun parmak izi gibi kişisel iç hatları yansıttığını farkettim.
Kişinin/partinin kavgacı üslubundan bazen destekçilerin dahi yıldığını ürpererek anladım.
Düzgün bir üslubun basit günlük iletişim diyaloglarını dahi etkileyici bir hale getirebileceğini öğrendim.
Usûl, tarz, oluş, yapış tarzı, anlatım yolu manalarına gelir.
Edebiyatta yazarların kendilerine mahsus ifade tarzlarına denir.
Üslûp bu özellikleri bakımından duygu ve düşüncelere kelimelerle şekil verme işidir.
Sanat dünyasından başka, günlük hayatta karşılaştığımız her insanın da kendine göre bir
üslûbu vardır.
Daha değişik bir ifade ile üslûp, bütün yazarlar için ortak ifade vasıtası olan dili her sanatçının kendisine
has kullanış tarzıdır.
Üslûbun, sahip olduğu özelliklere birçok çeşitleri vardır.
Bunlar: a) sade, b) süslü, c) heyecanlı, d) durgun, e) renkli, f) kuru, g) zarif, h) kaba ve benzeri adlarla anılırlar.
Ben Selânik'e gittikten ve bu değişikliğin getirdiği bezginlik iki üç ay içinde silindikten sonra, düzenli olarak okumaya başladım.
Edebiyat ile Tarih en sevdiğim bilgi dalları idi. Ben saltanatdan uzak kaldığım bu günlerde yalnız dinlenmeyi değil, şan ve şerefimin
de büyük bir bölümünü kazandım.
İşte bugün, Allah'a şükür, fikrimi oldukça düzgün bir üslup içinde ifade edebiliyorum.
II. Abdülhamid Han
Ünlü İngiliz oyuncu John Gielgud, "Üslûp oyuncunun ne türde bir oyunda oynadığının bilincinde olmasıdır ", der.
Genç oyuncular çoğu kez ne tür bir oyunda olduklarının ya da üslup konusunda ne gibi ipuçları bulunduğunun farkında değildirler.
Menemenli Mahmud bizim aleyhimize konuşmuş. Cahid Efendi'yi, Bekir Bey'i ve beni içine alacak bir kombinezon içinde senaryo yapmışlar.
Adam o kadar talakatle, o kadar selis ve akıcı bir üslupla anlattı ki ben dahi hayretler içinde kaldım.
Eğer hâkim ben olsaydım, anlatılanların yalan olabileceğine ihtimal dahi vermezdim.
Latif Erdoğan
Sokrat, karşısındakilere ancak olumlu cevap verebilecekleri sorular sorar ve bir sürü evetten oluşan cevaplarla muhatabına kendi fIkrini kabul ettirirdi.
O, hiçbir zaman, muhatabının hayır demesine yol açacak bir üslup kullanmazdI. İnsanlara yanıldıklarını doğrudan doğruya söylemekten kaçınırdI.
Zavallı kurbanımı can havliyle bulduğum sıradan ve kaba bir usûlle öldürdüm. Eserimden geriye beni ele verecek kişisel herhangi bir iz kalıp kalmadığını araştırmak
için geceleri bu yangın verine geldikçe üslup sorunları kafama daha da çok üşüşmeye başladı.
Üslup diye tutturdukları şey, kişisel bir iz bırakmamıza yol açan bir hatadır yalnızca.
Orhan Pamuk
Güzel denecek tragedyaların sayısı pek azdır. Kimileri iyi yazılmış, iyi uyaklandırılmış diyaloglarla aşk masalları;
kimileri izleyene uyku veren siyasal değerlendirmeler ya da iç sıkıcı uzun monologlar; kimileri de kaba bir üslupla yazılmış deli saçmaları,
ipsiz sapsız sözler, insanlara seslenmeyi beceremedikleri için tanrılara yöneltilen tiradlar, yanlış özdeyişler, şişirilmiş beylik sözlerdir..."
Voltaire
Bu üslubu, gerek parti içinde gerekse parti dışında, geleneksel “kavgacı lider” tutumuna alışık olan çevreler tarafından yadırganıyor ve eleştiriliyor.
Oysa “barışcı ve saygılı” bu üslup, hem yaralarını sarmak zorunda olan XXX, hem de kamplaşmalardan büyük zarar görmüş ve kavgalardan bıkmış toplum için son
derece işlevsel ve gerekli.
Altan Öymen
Sonunda dayanamayıp şakacı bir üslupla Ragıp Bey'e bir mektup yazmış , " İstanbul'dan bu kadar mı sıkıldınız, buralara gelmeyi hiç mi düşünmüyorsunuz?" diye sormuştu;
bütün özlemine rağmen bir aşk mektubu yazmaya eli varmamış , kendisine kızmasına rağmen bunu becerememişti.
Ahmet Altan
Soyadını Marmeladov'dur, dokuzuncu dereceden bir memur. Merakımı bağışlayın, siz de bir yerde memur musunuz?"
Bu sözlerdeki süslü üsluptan ve kendisine böylesine doğrudan doğruya seslenişinden şaşıran delikanlı:
"Hayır" dedi, "okuyorum..."
Dostoyevski
Günlerce azgın denizde boğuşan filo sisli bir gecede limana geri dönmektedir. Amiral gemisinin kaptanı da köprüdedir ve baş iskele tarafında bir ışık görülür.
Işığın yönü sabittir, gemi çarpışma rotasındadır. Kaptan hemen karşıdaki gemiye mesaj geçilmesini ister "çarpışma rotasındasınız, hemen 20 derece rota değiştirin".
Cevap gelir "20 derece rota değişikliğini sizin yapmanızı öneririm". kaptan sinirlenir ve hemen cevaplatır
"Ben kaptanım. rotanı 20 derece değiştir". cevap gecikmez,
"Ben bir deniz eriyim, asıl siz rotanızı değiştirin". kaptan iyiden iyiye köpürmüştür.
"Ben amiral gemisiyim ve sana derhal rotanı değiştirmeni emrediyorum" cevap gecikmez,
"Ben de bir deniz feneriyim". filo rotasını değiştirir.
Gemiyi karaya oturtmamak ya da diğer gemilerle çarpışmamak için, söyleyene bakmadan, söylenene bakıp rotamızı doğru yola koymak dileğiyle..
Sevgilerimle