Sn. Sevil,
Burada din tartışılır devlet değil diyorusunuz. Sizinle Devlet’i tartışacak değilim. Çünkü ben bir Kamu Hukuku doktorantıyım ve emin olun ki Devleti sizinle tartışmam size sadece Devlet’i öğretebilirim. Bunu bir büyüklenme olarak görmeyiniz.
Yukarıdaki mesajlarımın hepsi dinsel temellidir. Algılayabilirseniz.
Ne yazık ki, tartışma herhangi bir yarar sonuca gitmeyeceği tarafımca aşikar olmuştur. Ben sizin inancınızın propaganda malzemesi olamam. Dini de tartışmam. Çünkü din alimi felan değilim. Tartışma için karşıdakinin de o tartışma konusu hakkında bir bilgiye sahip olması gereklidir. Siz hiç bilmediğiniz bir din hakkında hep tartışmak ve hep bir şeyler söylemek gayesindesiniz. Kusura bakmayın ama buna hiç alet olamam.
Hayata “sol”dan bakan birisi olarak görüşlerimi ifade ediyorum. Size uygun olur ya da olmaz veya sizin istediğiniz gibi olur ya da olmaz beni hiç ilgilendirmiyor. Ben böyle düşünüyorum. O yüzden varım.
Nedense hep İslam’ı tartışma gayreti içindesiniz. Ama aynı şekilde burada sizin inancınızı tartışmaya açtığımızda ya küsüp kaçıyor ya “üyeliğinizden gönüllü feragat ettiğinizi” söylüyor birkaç gün siteye üye olarak giriş yapmıyor sonra yine eski tas eski hamam dönemine geçiyorsunuz.
Bu gelişinizde belki bir şeylerin değişmiş olacağını düşünerek, ve sizin ince davetinizi geri çevirmemek için, dilimin döndüğü aklımın yettiğince bazı açıklamalar yapmak istedim. Ancak siz karşınızdakinin de sizin istediğiniz gibi konuşmasını istiyorsunuz ki bu ne yazık ki mümkün değil.
İnanç tartışılmaz. Ya da ben inancımı tartışmaya açamam. Eğer sizi inancınızı tartışmaya açmak istiyorsanız buyurun sizin inancınızı tartışalım. Nihayetinde 1400 küsür yıllık bir pratiği olan bir büyük din var ve bir de sizin belki 3 yıllık inancınız. Hangisinin ispata ihtiyacı var? Bana göre sizinkinin.
Ayrıca İslam peygamberinin en güzel sözlerinden birisi bir insan öldüren bütün cihanı öldürmüş gibidir sözüdür. Böylesi bir sözün sahibi bir dinin sizin muhayyelinizdeki gibi eli kanlı bir din olması mümkün değildir.
Siz eğer isanın öbür yanağını da çevir sözünün etrafında dönüyorsanız biliniz ki o söz devrinin sözüdür.
Hz. Musa yahudi topluluğunu, Mısır'dan Kızıldeniz med - cezirlerinden ve Sina çöllerinden vaaddedilmiş toprak filistin'e zor bela aşırıp geçirirken; hem firavun derebey despotizmine karşı hem de kendi içindeki yozlaşmışlara karşı "göze göz dişe diş" savaşmak zorunda kalmıştı.
İsa (İncil) ise, artık Roma imparatoruluğu'nun medeniyetler zılgıtlarının altında iyice köleleşmiş yahudi topluluklarına "bir yanağına vurulursa öteki yanağını çevir" katlanışını öğütlemekten başka yol bulamıyordu.
Hz. Muhammed'in koşulları çok daha elverişliydi. Güney Ticaret yolu: Kızıldeniz - Mekke Yemen ve Umman üzerinde bulunuyordu. Ve orta-Kuzey ticaret yolları medeniyet çöküntüleriyle tıkanmış bulunuyordu. Güney Ticaret Yolu açılıp geliştirilidikçe, islam medeniyeti'nin akınlarıyla bütün ticaret yolları yeniden açılıp bütünleştirilecek ve tefeci-bezirganlığın evrensel çağı açılacaktı.
Hz. Muhammed bunu keskin sezileriyle yakaladı ve Arabistan'daki kentleri islam medeniyetinde bütünleştirmeyi başardı.
Bunun için "göze göz dişe diş" prensibini sonuna dek benimsemek ve uygulamak gerekiyordu. Bu yüzden Musa'nın (Tevrat'ta belirtilmiş olan) öğretisini benimsedi: hem kendi (müminler) içinde hem bedeviler içinde hem de azgın Mekke bezirganlarına karşı. Ancak uygulamada daima azgın bezirganlığa ve tefecilere karşı sıkı durulmuştur. Buna rağmen gidiş, bezirgan medeniyetleri gelişiminden yana olduğu için, İslamiyetin bu prensibi sonradan tersine çevrildi: Zenginlerin fakirlere karşı zılgıdı biçiminde uygulandı...
İşte o zaman "din bir afyondur" kalitesine büründü: Allah padişah ve Firavun veya Nemrut veya Tiran oldu. Cehennemi hapishaneleri, Melekler hükümet erkanı oldu... yoksa özünde din hiç bir zaman bu denli tek yanlı medeniyet yansımalı olmadı. olamazdı, çünkü dinlerin ortaya çıktığı süreç: daima barbarlar (komünler) ile medenıyetlerin çarpışmasından daima komünün kankardeşlik - sevgi - saygı - kollektivizm prensiplerinin korunarak medeniyete aşılanmasından; dolayısıyla doğanın ve toplumun kanunlarına uyum. yapma zorunluklarından ve sezilerinden doğmuştur - gelişmiştir... Derebeylerin firavunların - Fağfurların eline geçtikten sonra din, Medeniyet bataklıklarında insanı ezenlerin zulüm silahı olmuş, evrimi başaramıyan köle ve serflerin ise çaresizlik anyonu: cennete sığınış olmuştur.
Sevgi ve saygılarımla.