Masonlar.org - Harici Forumu

Mason ve Masonluk Nedir? => Evrensel Masonluk => Dunya Masonluk Tarihi => Konuyu başlatan: ADAM - Eylül 21, 2009, 08:46:51 öö

Başlık: MASONLUK TARİHİ'NDE ANLATILMAYANLAR
Gönderen: ADAM - Eylül 21, 2009, 08:46:51 öö

İskoç asıllı 1. James Birleşik Krallık tahtına oturur oturmaz İngiltere’de sorunlar çıkmaya başladı. Yüzyıllar boyunca süregelmiş olan İskoç-İngiliz uyuşmazlığına bir de mezhep konusu eklenmiş oluyordu. Çünkü İskoçlar 16. yüzyılda John Knox’un önerdiği tarzdaki sonradan Presbiteriyenlik olarak anılacak Protestan inancını benimsemişti. İngiltere ise teokratik bir ülke olduğundan, şimdi bir Presbiteriyen bir kral 8. Henry’nin kurmuş olduğu Anglikan Kilisesi’nin ruhanî lideri durumuna geçmişti.

1. James karakteri bakımından yumuşak, uyuşmacı bir adamdı. Teorik olarak lideri olsa da Anglikan Kilisesi’ni kendi haline bıraktı; pek sokulmadı. Böylece önemli sayılabilecek bir olay çıkmadı.

Fakat 1625 yılında 1. James’in oğlu 1. Charles tahta çıkınca iş değişti. Yeni kral, Presbiteriyenliği İngiltere’ye de getirmeye girişti. O tarihlerde Avrupa’da Katolikler ile Protestanlar arasında doğmuş olan ve tarihe “30 Yıl Savaşları” olarak geçmiş çatışmaların benzeri Britanya’ya da sıçradı. İngiltere, tarihinin gelmiş geçmiş en kanlı iç savaşını yaşamaya başladı.

Şansölye Oliver Cromwell, 1649 yılında egemenliği ele geçirip kralın kafasını kestirdi. (Bu olay, tarihe özellikle bu deyişle geçmiştir. Kral idam edilmemiş, kafası kesilmiştir.)

Bundan sonra Cromwell, tüm krallık hanedanını yani Stuartları yurt dışına  sürdü. Onlar da gidip Fransa’ya, hısımlarının yanına yerleşti. Çünkü İskoç ve Fransız hanedanları arasında öteden beri sıkı aile bağları vardı. Bu ilişkiler yüzyıllar öncesine dayanıyordu.

Cromwell, İngiltere’de bir tür cumhuriyet rejimi (commonwealth) kurdu. Bu rejim ise ancak 9 yıl dayanabildi. Cromwell ölünce, kafası kesilmiş olan kralın sürgündeki oğlu 2. Charles Stuart, İngiltere’de monarşiyi geri getirmeyi başardı.

Peki bu iş nasıl gerçekleşebildi?

Kral ortadan kalkınca ülkeyi bir parlamento ile onun seçtiği hükümetin yönetimine vermek zor sayılmaz. Bu iş, halk krallığa alışmış olsa bile yapılabilir. Ancak bir kez egemenlik halk adına hareket ettiğini öne süre bir aristokrat parlamentonun eline geçince, krallığı geri getirmek hiç kolay olmaz. Unutmayalım ki monarşi ile yönetilen Avrupa ülkelerinin hemen hepsinde soylu aristokratlar ülkenin yönetiminde birinci derecede söz sahibi olmak ister. (1215 tarihli ünlü Manga Charta anlaşması da bunu sağlamıştır.) Dolayısıyla monarşiyi geri getirebilmek için çok iyi bir planlama yapmak ve bunu çok titiz bir biçimde yürürlüğe koymak gerekir.

Nitekim öyle olmuştu. Nasıl olduğuna ise izleyen bölümde gireceğim.