Bilim ve Din arasındaki Farklılıklar
--------------------------------------------------------------------------------
respendial tarafından çevrilmiştir.
Bilim ve din arasindaki farklar - Jon Nelson-
Modern inancli kesimin en onemli mazeretlerinden biride, din ile bilimin karsilikli bagdasabildigidi ve bilimin buluslarinin dinlerin cesitli iddialarini kanitladigidir. Tabiki bilimin bulgularinin, inanci kanitladigini iddia eden kimselerin, cesitli yollardan yine sadece kendi inanclarini dogruladigina sasirmamak lazim.
Bu iddiada bulunan eden kimseler, bu sekilde bilim ve bilimsel metodlara basvurduklarini israrla belirteceklerdir. Mevzubahis kimselerin ikiyuzlulugu, su basit soruyu sorarak ortaya cikartilabilir: "Dininizin dogru olmadigina ikna olmak icin, ne tur bir bilimsel yahut rasyonel delili kabul ederdiniz?"
Misirolog Gerald Massey birkeresinde soyle demisti; "Otoriteyi gercek olarak kabul etmis kimseler icin, gercegi otorite olarak kabul etmek daha zor olmali." Bu inancin turune gore kismen dogrudur, dindar kimseler ve bilimadamlari icin muhakeme perspektifleri tamamen farklidir. Bilimadami bilimsel olarak bilinen yontemlere guvenir. Bu yontemler bilgiyi dogrulamak icin mantiga yatkin olan yontemlerdir, bunun en basit sebebi, bilimsel yontemin kendi kendini dogrulayabilen bir imkan ihtiva etmesidir. Diger bir deyisle, bilimsel bir teori, delilin onu destekledigi kadar dogrudur. Bilimadamlari onceden belirlenmis fikirlerle dusunmezler.
Bilimsel yontemde, bilimadami belirli bir fenomeni gozlemler ve bunun altinda yatan gercegi sorar; bu baktigimiz sey nedir ve bunun verdigi tepkinin sebebi nedir. Birkac akla yatkin fikri degerlendirdikten sonra, duruma en yakin aciklamayi getiren hipotezi bulur. Dogru olduguna kanaat getirilen hipotez belirli deneyleri gecmek zorundadir. Testler tekrar edilebilir olmalidir. Eger testler de hipotezi dogrularsa, hipotez teoriye donusur. Hipotez, bircok yaratilisci ve bilim karsitinin soyledigi gibi kor bir tahmin degildir; ozenli arastirma ve deneylerin bir sonucudur. Eger teori yalanlanamazsa, kabul edilir ama kesinlikle mutlak bir dogma olarak dayatilmaz; butun bilimsel teorilerin oznesi, tekrar gozden gecirmek, degistirmek ve yeni deney ve bulgular dogrultusunda gerekirse degistirmektir.
Bu yontem dinin yontemlerinin tam zittidir. Dini inanc sahipleri bu konuda dogustan tamamen subjektiflerdir; onlar tanrinin ya da imanlarinin varligini hassas deneyler ve bilimsel yolla ispat etmezler, bunun yerine inanclari ile ispat ederler. Inanc, inananlar tarafindan uzerin yigilmis ovgulere karsin, bir fikri herhangi nesnel delil olmadan kabul etmekten ibarettir. Fiiliyatta, inanan kimseler inanmak istedikleri seyin dogru olduguna kendi kendilerini ikna ederler. Ikna olmus halde, bilimsel bulgulari arastirmak suretiyle, onceden tasarladiklari inanclarini dogrulayan belirli deliller arayarak, inanclarina entellektuel bir temel olustururlar.
Bu bilimsel yontemin tam tersidir. Bir inanc yukselmesi meydana getirdikten sonra inancini dogrulamayan fikirleri degerlendirmeyi reddetmek (malesef inancli kesimlerin, genelde inanclarini rasyonel bir hale getirmek etmek icin kullandiklari yontem budur) sadece bilime degil, genel olarak mantikli dusunme yontemine de karsi bir kin meydana getirir. Dininin buyurduklarini kosulsiz kabul eden kimseler icin dogru olan, gercek kosullar ile en cok uyusan degildir, aksine kendi dinleri ile en cok uyusan kosullardir. Ateistler tarafindan cokca dile getirildigi gibi bilimde, birtakim gercekler teoriyi yalanlarsa teori ortadan kaldirilir. Buna karsin dinde, eger birtakim gercekler teoriyi yalanlarsa, gercekler ortadan kaldirilir. Bu nokta ortaya koyuyor ki, bircok dindar kimseler, gercek olan yerine dinlerini ustun tutmuslardir.
Hicbir din kanitlanabilir gerceklere dayanan bir temele sahip olmadigi icin, dogal olarak dinleri dogrulayacak herhangi nesnel bir delil de mevcut degildir. Bircok modern dindar mazeretciler butun dinlerin ayni gerceklere isaret ettiginde israrlidirlar, bu gerceklere dayanan bir durum degildir. Eger bu durum hakikaten boyle olsaydi, dinlerin tarihleri bu kadar kanli olmazdi.
Bazi psikolojik etkenleri de degerlendirmek gerekir. Dinler nesnel olarak kanitlanamadigi icin, iki ayri dine mensup insanlarin aralarindaki farkliliklari cozmek icin basvurabilecekleri tek yontem siddet olmustur. Akla olan kin burada buyuk onem tasir. Cesitli dinlerin liderlerine ait tarihi yazitlarin ozune inildiginde hepsinin de sonuc olarak ayni noktaya isaret ettigini goruruz. Cok eski zamanlardan beri, bu adamlar (dinlerin liderleri olan kimseler) insan aklina karsi isteksiz bir tolerans gostermek konusunda ellerinden gelenin en iyisini yaptilar ve en kotusu (daha cok) ona karsi bir kin olusturdular. Martin Luther, dini liderlerin dogmatik goruslerine elestirel yaklasan tek kisiydi, bunu su ifadesinden anliyoruz; "Gercek inanc sahibi bir kimse, akla sahip oldugu icin gozleri kor olana kadar gozyasi dokmelidir. Hernasilsa, bizler dusunen hayvanlariz. Dusunmek, denemek ve sorgulamak bizim dogamizda var. Dolayisiyla mantiga dayanmayan bir fikrin yasamasini saglamak uzere; bilgi arayisi, en azindan dinsel inanc alanindaki bilgi arayisi yerine, inanci gerekcelendirme ve destek olma arayisi ikame etmelidir."
Bu yapidaki kimseler icin, bilim onlarin inancini dogruladigi oranda yararlidir. Yaratiliscilik da kismen ilginc bir fenomendir. Charles Darwin'in evrim teorisinin ortaya atildigi yillardan beri, bircok inancli kimse onun teorisine saldirmak icin elinden geleni ardina koymadi. Bunlara ragmen, Evrim Teorisinin modern biyolojinin bir mihenk tasi oldugu bir gercektir ve bunun disinda kalan goruslerin hicbir degeri yoktur.
Yaratilisciler siklikla bakis acilarinin bilimsel oldugunu dayatirlar. Onlar kati dini goruslerini, evrim ve yaratiliscilik konusundaki benzeri kati bakis acilari ile ortaya koyarlar. Evrim'in dogru oldugu ihtimalini asla akillarina getirmezler. Evrime karsi gelistirdikleri savunma amacli rasyonel dusuncelerini curutmeyi denemezler. Bu bize, sozkonusu yapidaki kimselerin kendilerini motive etmek icin basvurduklari psikolojik makyaji, bir kere daha gozler onune serer.
Bir cok inanc sahibi kimse, bilimin bulgularinin surekli degismesi, dinin ise sadece bir kesin gercegi dayatmasindan oturu, din kavraminin, bilginin nihai bir hali oldugunu soyler. Bu cok kolay curutulebilir. Eger inanclardan biri dogru ise, bunun akabinde mantiken, herbiri gercekleri fakli ifade ettigi icin, diger dinlerin sahte oldugu sonucu cikar. Bu sebeple hickimse belirli bir dinin, kesin dogruya vakif oldugunu iddia edemez.
Dahasi, insan aklinin yaptigi bir hata herzaman duzeltilebilir, ama kor inancin yaptigi hata duzeltilemez oldugu gibi itiraf bile edilemez.
Kisacasi, dini inanc dogruyu yanlistan, diger bir deyisle iyiligi seytandan ayirma yetenegimizi yokeder. Bu sebeple, inancin icerisinden bunca seytani kisiligin cikmis olmasina sasmamak lazim
http://www.atheistalliance.org/libra...e_religion.php Sanırım bu alıntı yazı da hemen hemen tüm anlatımlarımız var.Ayrıştığımız noktalarıda dahil.2 sinden birine inanman gerejkecek sonuç olarak yine inanç sorgulasnıyor aslında bundan dolayı inanç özgürlüğü en iyi yöntem dileyen istediğine istediği şekilde inanır.