Masonlar.org - Harici Forumu

 

Gönderen Konu: Din ve Dinler ayrılığının nedeni?  (Okunma sayısı 27631 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Eylül 17, 2011, 12:59:00 ös
Yanıtla #50
  • Seyirci
  • Uzman Uye
  • ****
  • İleti: 4031
  • Cinsiyet: Bay

O kadarda klinik vaka değilim sn.adam
kurtarılacak kadar deli fikirlerim hiç yok.Sadece inandığım şeyleri savunuyorum ve hiç farklı bir şey demedim bugüne kadar.

Sizin mantığınıza göre bu peygamberleri test ettiğinizde hangi bilimsel verileri kullanıyorsunuz?
size doğru ve ahlaklı olun dendiğinde bunu bilimsel veriye göremi test edeceğiz bilime uygunluğunu anlamayamı çalışacağız.

Ahlak genel bir kavramdır ve herkes içinde aynıdır kimse için değişmez peki bir kalkıp şunu sorsa nedir bunun bilimsel kanıtları dese cevabınız ne olurdu merak ediyorum.

ayrıca şunuda merak ediyorum bilimsel bakışa göre tanrı nerdedir nereye oturtuyor bilim bunu hakikaten bilmiyor ve merak ediyorum.

bilimde vkesin doğru yoktur onun için hep araştırılır.
insan ise kesin bilgi ister emin olmak isterki imanı sağlam olsun.
bilim için bugünkü bulgular doğrudur ama araştırma hiç bitmez.
yarın başka bir buluş önceki doğruyu götürür.
o zaman insanın inanç ihtiyacını tam karşılayabilir diyebilirmisiniz.
bir yaratıcıya inanıyorsanız o zaman mutlak zekayada inanıyorsunuzdur.
size o aklı ve bilimselliği veren biri olduğuna inanıyorsanız o zaman o mutlak akıl sahibinden eksiksiniz demektir.

Konuyu sizinle beraber açtık sn.adam
terketme isteğinizi o yüzden garipsedim.

Saygılar
ÖZGÜRLÜK BİLE SAHİP OLMAK İÇİN SINIRLANDIRILMALIDIR.

EDMUND BURKE

Hayat Bizi Resmen Dört İşlemle Sınar. Gerçeklerle Çarpar, Ayrılıklarla Böler, İnsanlıktan Çıkarır ve Sonunda Topla Kendini Der.  leo


Eylül 17, 2011, 02:03:35 ös
Yanıtla #51
  • Ziyaretçi

Aslında hayatı, dinleri  ve  islamı  Kuran veya diğer kitaplar  ile değil gerçek Allah dostları ile irdelersek daha doğru sonuçlar elde edebiliriz. Çünkü Allah ile bağlantıda en berrak elimizdeki veri onlardır. Osmanlı'nın diğer islami güçlere göre daha hümanist olmasının nedeni belki de padişahların Allah dostlarıyla yakın bağı olabilir.

Şizofrenik halusinasyon ile metafizik güce sahip insanları karıştırmamak gerekiyor. Ki genelde karıştırılabilir. Halusinasyon ile metafizik gücü birbirinden ayırabilen ve ispat noktası yaratabilen kavram ise keramet kavramıdır. Örneğin aynı anda farklı ülkelerde yaşayabilme ilmi tayyi mekan, farklı zamanlarda yaşayabilme ilmi tayyi zaman gibi kerametler. Bu ilimler ledün ilmidir ve Allahın kendi ilmidir. Bu noktada her ne kadar Kurana ve şeriata boyun bükseler de bu insanlar kitaplardan üstün varlıklardır. İşin kötü yanı bu zatların kendilerini gizlemeleridir sanırım. Allah dostu sanılan pek çok insan cinlere karışmış büyücülerdir.

Kuranı anlamak imkansıza yakındır. Bu sebeple Hadislerin ışığı gerekiyor. Hadisler konusu ise zayıf hadis vb. kavramlar nedeniyle güvensizlikle suçlanıyor. İslam alimlerinin ortak görüşleri de hadis ilmine sıcak bakmayanlarca asla kabul görmek istemeyecekleri bir mevhumdur. Bunları yani mezhepleri iteleyip tek başına Kuranı ele almak ise tehlikeli bir şeydir ve  radikal islami düşünce sistemi ve vahhabilik gibi yüzlerce çeşit din üretilebilir.

Örneğin yahudi ve hristiyanları dost edinmeyin diye bir ayet var. Bir eyeti gerçek manasıyla tefsir edebilmek için o ayetin indiği zaman dilimini ve bu ayet hakkındaki hadisleri bilmek gerekiyor. Bazı ayetler sadece o zamana inmiş olabiliyor. Yani örneğin o an bir savaş halidir ve bu uyarı gelmiş olabilir. Yani günümüzde de yahudi ve hristiyanları düşman olarak algılamak  çok antihümanist bir yaklaşımdır.

Benzer antihümanist tehlikeleri Hristiyanlıkta ve Yahudilikte de görebiliriz. Yani örneğin Yahudilerin üstün ırk oldukları, yahudi olmayanın ırzı, malı zorla alınabilir, çalınabilir gibi antihümanist yaklaşımları olan radikal dinciler yaşıyor.

Aslolan kitap değil insan olmalıdır. Örneğin Hz. Muhammed'e göre salih rüyalar peygamberlikten bir cüzdür. Yani peygamber yollanmamış toplumlarda da rüya , ilham vb. şekillerde insanlar Allah'ın arzu ettiği şekilde bir kul halini alabilirler.

Allah'ın her yüzyılda bir müceddid yani dini yenileyici zatlar gönderdiğine inanılıyor. Bana göre bu zat Atatürk'tür. Belki de masonluktur. Başkasına göre Saidi Nursidir. vb. uzar gider.

Yaşadığımız yüz yılda radikal dincilere, cinlere kapılmış sahte şeyhlere vb. kapılmaktansa bilimsel verilere göre hareket etmek daha makul duruyor.

Bir Allah dostundan dinlediğim bir  cümle aslında mevzuya son noktayı koyar cinsten.. Diyor ki Nefsi Emmarede olan cennete layık değil.

Neticede hangi dinden olursanız olun ne kadar ibadet vb. yaparsanız yapın nefs terbiyesinden mahrumsanız aynı yere gideceksiniz demektir.

Saygılarımla.
« Son Düzenleme: Eylül 17, 2011, 02:31:35 ös Gönderen: Masor1976 »


Eylül 17, 2011, 02:57:42 ös
Yanıtla #52
  • Seyirci
  • Uzman Uye
  • ****
  • İleti: 4031
  • Cinsiyet: Bay

Bilim ve Din arasındaki Farklılıklar

--------------------------------------------------------------------------------

respendial tarafından çevrilmiştir.



Bilim ve din arasindaki farklar - Jon Nelson-

Modern inancli kesimin en onemli mazeretlerinden biride, din ile bilimin karsilikli bagdasabildigidi ve bilimin buluslarinin dinlerin cesitli iddialarini kanitladigidir. Tabiki bilimin bulgularinin, inanci kanitladigini iddia eden kimselerin, cesitli yollardan yine sadece kendi inanclarini dogruladigina sasirmamak lazim.

Bu iddiada bulunan eden kimseler, bu sekilde bilim ve bilimsel metodlara basvurduklarini israrla belirteceklerdir. Mevzubahis kimselerin ikiyuzlulugu, su basit soruyu sorarak ortaya cikartilabilir: "Dininizin dogru olmadigina ikna olmak icin, ne tur bir bilimsel yahut rasyonel delili kabul ederdiniz?"

Misirolog Gerald Massey birkeresinde soyle demisti; "Otoriteyi gercek olarak kabul etmis kimseler icin, gercegi otorite olarak kabul etmek daha zor olmali." Bu inancin turune gore kismen dogrudur, dindar kimseler ve bilimadamlari icin muhakeme perspektifleri tamamen farklidir. Bilimadami bilimsel olarak bilinen yontemlere guvenir. Bu yontemler bilgiyi dogrulamak icin mantiga yatkin olan yontemlerdir, bunun en basit sebebi, bilimsel yontemin kendi kendini dogrulayabilen bir imkan ihtiva etmesidir. Diger bir deyisle, bilimsel bir teori, delilin onu destekledigi kadar dogrudur. Bilimadamlari onceden belirlenmis fikirlerle dusunmezler.

Bilimsel yontemde, bilimadami belirli bir fenomeni gozlemler ve bunun altinda yatan gercegi sorar; bu baktigimiz sey nedir ve bunun verdigi tepkinin sebebi nedir. Birkac akla yatkin fikri degerlendirdikten sonra, duruma en yakin aciklamayi getiren hipotezi bulur. Dogru olduguna kanaat getirilen hipotez belirli deneyleri gecmek zorundadir. Testler tekrar edilebilir olmalidir. Eger testler de hipotezi dogrularsa, hipotez teoriye donusur. Hipotez, bircok yaratilisci ve bilim karsitinin soyledigi gibi kor bir tahmin degildir; ozenli arastirma ve deneylerin bir sonucudur. Eger teori yalanlanamazsa, kabul edilir ama kesinlikle mutlak bir dogma olarak dayatilmaz; butun bilimsel teorilerin oznesi, tekrar gozden gecirmek, degistirmek ve yeni deney ve bulgular dogrultusunda gerekirse degistirmektir.

Bu yontem dinin yontemlerinin tam zittidir. Dini inanc sahipleri bu konuda dogustan tamamen subjektiflerdir; onlar tanrinin ya da imanlarinin varligini hassas deneyler ve bilimsel yolla ispat etmezler, bunun yerine inanclari ile ispat ederler. Inanc, inananlar tarafindan uzerin yigilmis ovgulere karsin, bir fikri herhangi nesnel delil olmadan kabul etmekten ibarettir. Fiiliyatta, inanan kimseler inanmak istedikleri seyin dogru olduguna kendi kendilerini ikna ederler. Ikna olmus halde, bilimsel bulgulari arastirmak suretiyle, onceden tasarladiklari inanclarini dogrulayan belirli deliller arayarak, inanclarina entellektuel bir temel olustururlar.

Bu bilimsel yontemin tam tersidir. Bir inanc yukselmesi meydana getirdikten sonra inancini dogrulamayan fikirleri degerlendirmeyi reddetmek (malesef inancli kesimlerin, genelde inanclarini rasyonel bir hale getirmek etmek icin kullandiklari yontem budur) sadece bilime degil, genel olarak mantikli dusunme yontemine de karsi bir kin meydana getirir. Dininin buyurduklarini kosulsiz kabul eden kimseler icin dogru olan, gercek kosullar ile en cok uyusan degildir, aksine kendi dinleri ile en cok uyusan kosullardir. Ateistler tarafindan cokca dile getirildigi gibi bilimde, birtakim gercekler teoriyi yalanlarsa teori ortadan kaldirilir. Buna karsin dinde, eger birtakim gercekler teoriyi yalanlarsa, gercekler ortadan kaldirilir. Bu nokta ortaya koyuyor ki, bircok dindar kimseler, gercek olan yerine dinlerini ustun tutmuslardir.

Hicbir din kanitlanabilir gerceklere dayanan bir temele sahip olmadigi icin, dogal olarak dinleri dogrulayacak herhangi nesnel bir delil de mevcut degildir. Bircok modern dindar mazeretciler butun dinlerin ayni gerceklere isaret ettiginde israrlidirlar, bu gerceklere dayanan bir durum degildir. Eger bu durum hakikaten boyle olsaydi, dinlerin tarihleri bu kadar kanli olmazdi.

Bazi psikolojik etkenleri de degerlendirmek gerekir. Dinler nesnel olarak kanitlanamadigi icin, iki ayri dine mensup insanlarin aralarindaki farkliliklari cozmek icin basvurabilecekleri tek yontem siddet olmustur. Akla olan kin burada buyuk onem tasir. Cesitli dinlerin liderlerine ait tarihi yazitlarin ozune inildiginde hepsinin de sonuc olarak ayni noktaya isaret ettigini goruruz. Cok eski zamanlardan beri, bu adamlar (dinlerin liderleri olan kimseler) insan aklina karsi isteksiz bir tolerans gostermek konusunda ellerinden gelenin en iyisini yaptilar ve en kotusu (daha cok) ona karsi bir kin olusturdular. Martin Luther, dini liderlerin dogmatik goruslerine elestirel yaklasan tek kisiydi, bunu su ifadesinden anliyoruz; "Gercek inanc sahibi bir kimse, akla sahip oldugu icin gozleri kor olana kadar gozyasi dokmelidir. Hernasilsa, bizler dusunen hayvanlariz. Dusunmek, denemek ve sorgulamak bizim dogamizda var. Dolayisiyla mantiga dayanmayan bir fikrin yasamasini saglamak uzere; bilgi arayisi, en azindan dinsel inanc alanindaki bilgi arayisi yerine, inanci gerekcelendirme ve destek olma arayisi ikame etmelidir."

Bu yapidaki kimseler icin, bilim onlarin inancini dogruladigi oranda yararlidir. Yaratiliscilik da kismen ilginc bir fenomendir. Charles Darwin'in evrim teorisinin ortaya atildigi yillardan beri, bircok inancli kimse onun teorisine saldirmak icin elinden geleni ardina koymadi. Bunlara ragmen, Evrim Teorisinin modern biyolojinin bir mihenk tasi oldugu bir gercektir ve bunun disinda kalan goruslerin hicbir degeri yoktur.

Yaratilisciler siklikla bakis acilarinin bilimsel oldugunu dayatirlar. Onlar kati dini goruslerini, evrim ve yaratiliscilik konusundaki benzeri kati bakis acilari ile ortaya koyarlar. Evrim'in dogru oldugu ihtimalini asla akillarina getirmezler. Evrime karsi gelistirdikleri savunma amacli rasyonel dusuncelerini curutmeyi denemezler. Bu bize, sozkonusu yapidaki kimselerin kendilerini motive etmek icin basvurduklari psikolojik makyaji, bir kere daha gozler onune serer.
Bir cok inanc sahibi kimse, bilimin bulgularinin surekli degismesi, dinin ise sadece bir kesin gercegi dayatmasindan oturu, din kavraminin, bilginin nihai bir hali oldugunu soyler. Bu cok kolay curutulebilir. Eger inanclardan biri dogru ise, bunun akabinde mantiken, herbiri gercekleri fakli ifade ettigi icin, diger dinlerin sahte oldugu sonucu cikar. Bu sebeple hickimse belirli bir dinin, kesin dogruya vakif oldugunu iddia edemez.

Dahasi, insan aklinin yaptigi bir hata herzaman duzeltilebilir, ama kor inancin yaptigi hata duzeltilemez oldugu gibi itiraf bile edilemez.

Kisacasi, dini inanc dogruyu yanlistan, diger bir deyisle iyiligi seytandan ayirma yetenegimizi yokeder. Bu sebeple, inancin icerisinden bunca seytani kisiligin cikmis olmasina sasmamak lazim


http://www.atheistalliance.org/libra...e_religion.php


Sanırım bu alıntı yazı da hemen hemen tüm anlatımlarımız var.Ayrıştığımız noktalarıda dahil.2 sinden birine inanman gerejkecek sonuç olarak yine inanç sorgulasnıyor aslında bundan dolayı inanç özgürlüğü en iyi yöntem dileyen istediğine istediği şekilde inanır.
ÖZGÜRLÜK BİLE SAHİP OLMAK İÇİN SINIRLANDIRILMALIDIR.

EDMUND BURKE

Hayat Bizi Resmen Dört İşlemle Sınar. Gerçeklerle Çarpar, Ayrılıklarla Böler, İnsanlıktan Çıkarır ve Sonunda Topla Kendini Der.  leo


Eylül 17, 2011, 03:30:17 ös
Yanıtla #53
  • Seyirci
  • Uzman Uye
  • ****
  • İleti: 4031
  • Cinsiyet: Bay


Din, üstün kabul edilen varlığa boyun eğme, onun yetki ve hükümlerini benimseme, şu veya bu şekilde düşünme, yaşama tarzı demektir. Bizim ele aldığımız anlamda din, Allah tarafından, vahiy meleği aracılığıyla gönderilen, peygamberi ve kutsal kitabı olan, hayata yön veren inanç, ibadet ve ahlâk Kuralları bütünüdür.

Bilim ise akıl, deney ve araştırma yolu ile elde edilen bilgilerin, sistemli bir biçimde incelenmesidir. Bilimsel bilgi evrenseldir, her yerde herkes için geçerlidir. Sonuçlarında yanılma ihtimali en alt düzeydedir. Bilim, ilim anlamında kullanılır.

Din ve bilimin kaynağı aynı mıdır?

Dinin kaynağı ilahîdir, yani Allah’tır. Allah’ın kendi gönderdiği buyruklar neticesinde din oluşmuştur. Bilim, Allah’ın yarattığı evreni ve hayatı, yine onun verdiği akıl sayesinde incelediğinden ilahî yönü olmakla beraber, bilimsel çabalar insanidir. Yani bilim, insan ürünüdür. İnsanın belli konulardaki araştırmaları, deney ve bulguları, akıl yoluyla ve sistematik olarak değerlendirmesiyle ulaştığı sonuçlardır. Bilim hayatımızı kolaylaştırır, güzelleştirir, insanın anlam arayışlarına cevap olur.

İslam’a göre bilimin değeri nedir?

a- İslam’a göre bilim, varlıkların gerçeğini ortaya koymaya, eşyayı anlamaya yardım eder. Bunun için bilim adamının çalışmalarında objektif olması gerekmektedir.

b- İslam’da bilimsel çalışmaların insana ve insanlığa faydalı olması gerektiği vurgulanmıştır.

c- Bilimin bir amacı da insanı, Allah’ın varlığına götürmesidir. Objektif bir bilim adamının, Allah’ın varlığını ve birliğini anlayabileceğine dair pek çok ayet ve hadis vardır: “Allah’tan en çok korkanlar, gerçek âlimlerdir.”(Fâtır suresi, 28. ayet)

Din ve bilim, asla birbirine zıt veya çatışan alanlar değildir. Din, bilimi teşvik eder. Din ve bilim, insanı özgürleştirir. Din ve bilim, insanın anlam arayışına cevaptır. Din ve bilim insanı mutluluğa götürür.


her insan kendine göre bir şeye inanır ve onu kendince ve çevre faktörüne göre şekillendirir.

bU YAZIDAKİ BAKIŞ AÇISI İLE DİĞER YAZIDAKİ BAKIŞ FARKI BELKİ ARAMIZDAKİ AYRIŞMADIR.

sonuç olarak aslında aynı kapıya ama farklı yollardan çıkacağız.
ÖZGÜRLÜK BİLE SAHİP OLMAK İÇİN SINIRLANDIRILMALIDIR.

EDMUND BURKE

Hayat Bizi Resmen Dört İşlemle Sınar. Gerçeklerle Çarpar, Ayrılıklarla Böler, İnsanlıktan Çıkarır ve Sonunda Topla Kendini Der.  leo


Eylül 17, 2011, 03:39:40 ös
Yanıtla #54
  • Seyirci
  • Uzman Uye
  • ****
  • İleti: 4031
  • Cinsiyet: Bay

BİLİM DİN İLİŞKİSİ



 Din ve bilim insanlık kültürünün iki temel kaynağını oluştururlar. Tarihe baktığımızda her iki disiplinde bağnazlıklar, güvensizlikler, zıtlaşmalar ortaya çıkmıştır.
 İyi-kötü, doğru-yanlış, gerçek-hayal kavgası ilk insandan beri hep olmuş ve dünyanın sonuna kadar da olacaktır.
 
Dinin ve bilimin kavramaları, tanımlamaları ve metodolojisi farklar oluşturuyor.
 Bilim bilimsel kuşkuculuğu ele alır. Metodolojisinde doğrulanmayan veya yanlışlanmayan şeyleri kabul etmez. Ancak metodoliji ile ölçüp test edemediği konularda nötr kalır. Deneyüstü gerçeklerin varlığını reddetmez. En önemli metotları deney, gözlem, akıl yürütmedir. Cevap veremediği sorularda hükme varmaz. Bir bilim adamı laboratuara girdiğinde bütün önyargı ve kabullerini vestiyere asarak girerse gerçeğe ulaşır. Evrenin nasıl var olduğu, nasıl işlediği, gelecekte muhtemelen neler olacağı pozitif bilimin ilgi alanı ve sorularıdır. Aklı ve deneyi yücelten rastyonolistler pozitif bilimin gelişmesine böyle katkı sağladılar. Ancak Tanrı fikrine direnç gösteren Hümanistler ise bilimi din gibi doğma haline getirdiler ve inanç sistemlerini oluşturdular. Bu noktada Hümanizm yeryüzü dini oldu ve pozitif bilimden ayrıldı.
 
Bilim ve Din sınır sorunu
 Din iyi, doğru, güzel ve gerçeği araştırırken, bilimin metodolijisini ve kavramlarını reddettiğinde çatışma ortaya çıktı.
 
Çağımızda insanlar entelektüel bütünlüğü koruyarak sorulan her türlü pragmatik sorulara cevap almak istemektedirler. Tanrı’nın varlığını bana kanıtla, neden ibadet etmeliyim, öldükten sonra hayat var mı, Tanrı’nın sıfatları nelerdir? gibi sorular geçmiş çağlardan çok fazla soruluyor. Geçtiğimiz çağlarda bu sorular bilgisizlik kaynaklı sorulardı. Ama bugün pozitif bilim adına bu sorular soruluyor. Eğer günümüzün inanç sistemleri Tanrı’nın varlığı tartışılmaz, ibadetin gerçekleri tartışılmaz ön kabulü ile hareket ederlerse pozitif bilim tarafından reddedilirler.
 
Bir din adamı dini verilerini pozitif bilimin metolojisine açar, yanlışlanan görüşlerini değiştirebilmeye hazır olursa bilimle arasında sorun kalmaz.
 Bir pozitif bilim insanı bilimsel yöntemleri dini değerlere uygular kanıtlanan dini bilgileri kabul eder akla en yakın açıklamayı benimserse dinler arasında sınır ihlali oluşmaz.
 
Aslında bilim evrenin nasıl yaratıldığı ile, din ise neden yaratıldığı ile ilgilenir. Bu sınırlarda kalan ilişki çatışmaz, birbirini tamamlar.
 Örnek vermek gerekirse, bilim DNA’daki şifrelerin nasıl olduğu, ne yazıldığı ile ilgilenir. Din ise DNA’daki şifrelerin neden yaratıldığı ile ilgilenir. Eğer bilim DNA’daki şifreler amaçsız bir araya geldi derse sınırını aşmış olur. Eğer Din DNA’daki şifrelerle oynamak, ilgilenmek gereksizdir ve lüzumsuzdur derse sınırını aşmış olur.
 Pozitif bilim “Evrenin nasıl yaratıldığı benim ilgi alanım, neden yaratıldığı benim yöntemlerimin sınırını aşar” diyebiliyorsa dinle çatışmaz. Eğer Din “Evrenin nasıl yaratıldığı ile uğraşıp Tanrı’nın yarattığı yöntemleri ortaya çıkarmanızı destekliyorum. En mahrem yaratılış sorularını sorabilirsiniz, Tanrı ve ölümden sonra yaşamla ilgili sorular sorabilirsiniz. Kanıtlayamadığınız durumda nötr kalırsanız benim için sorun olmaz. Ama kanıtlayamadığınız bilgileri savunursanız bilimi din haline getirmiş olursunuz” derse pozitif bilim buna itiraz edemez.
 Farklı sayıda din ve farklı sayıda bilim metodolijisi mevcuttur. Bu zihinsel tartışma en güçlü fikirlerin kabulünü doğuracaktır. Yanlış dinlerin anlaşılması veya pozitif bilimin yer yüzü dini olması böyle önlenecektir.
 Evreni bir kitap olarak kabul edersek bu kitabın nasıl yazıldığı, kalemi, mürekkebi ve kağıdı ile pozitif bilim ilgilenir. Evren kitabının neden yazıldığı ve bütünsel anlamı ile din ilgilenir.
 
DNA’daki şifrelerle oynamaya karşı çıkmak dini bilimden uzaklaştırır. DNA’daki şifrelerin insanlığın zararına kullanılması bilimi dinden uzaklaştırır.
 Bilim kendi ahlak sistemini oluşturamamıştır. Dinden ödünç aldığı ahlak sistemini değiştirdiği zaman pozitif bilim insanlığın zararına kullanılmış olur. Örnek vermek gerekirse atom çekirdeğindeki dizilere müdahale etmek ve enerji üretmek pozitif bilimin başarısı idi. Ahlaki standardı bozulduğunda atom bombası oluşturarak insanlığa zarar verdi.
 
Bugün aynı tehlike DNA için geçerlidir. DNA zincirine müdahale edilerek bitkilerde köklü değişiklikler yapılıyor, üretim arttırılıyor. Eğer insan geni ile oynanırsa insan-hayvan arası canlılar ortaya çıkabilecektir. Yahut maymun geni ile oynayarak insana benzer canlılar oluşturulabilecek. Maymun genlerinden insan görünümlü ama maymun davranışlı canlılar ortaya çıkabilecek. İnsanlığı öğrenemeyen insan görünümlü canlılara insan denilemez fakat bugün pozitif bilimde bu artık akla yakın gözüküyor.
 Evrime kökten karşı çıkanlar din adına karşı çıkmamalılar. DNA’nın değiştirilebilirliği mümkün. İlk insan topraktan yaratılmıştır. DNA’da toprakta oluşan inorganik ve organik maddelerin dizilimidir. Kuran’ı Kerim’de ışınsal varlıklardan insanı ayırt etmek için Hz. Âdem’in topraktan yaratıldığının söylenmesi bilime ters düşmez ki. Allah’ın mutlak gücünün maymun DNA’sına ihtiyacı yoktur. Bu maymun DNA’sı insan DNA’sı haline getirilmesi laboratuarda mümkün olursa dinin yorumu ne olmalı? Yorum bulmazsa, reddederse akla bilime ters düşmez. Dinin bunda duruşu “DNA’yı insanlığın zararına kullanmayın, insan suretindeki maymunlara insan denilmez. İnsan aklına sahip maymunlar ortaya çıkarsa insanlığın yararına olmaz, yaratıcısının işine karışmış olursunuz. Böyle bir şey yaparsanız da sonucuna katlanırsınız, tıpkı nükleer enerjide olduğu gibi” olmalıdır. DNA araştırmalarına din adına karşı çıkmak dinin sınırlarını aşmak anlamına gelir.
 Din ve pozitif bilimin sürtüşme içerisinde olduğu evrim konusuna bu şekilde yaklaşıldığında iki disiplin birbirini tamamlamış olur.
 
Pozitif bilim pragmatiktir
 Yanlışlanamayan sorulardan bilimsel cevaplar üretilemez. Pozitif bilim doğal dünyaya ilişkin hipotezler üretir, formüle eder. Doğa üstü sebepleri tamamıyla reddetmez, ama verimsiz olduğunu düşünür. Son seçenek açıklama olarak ele alır.
 Pozitif bilim bilimsel araştırmaların yüksek standartları ile paranormali, normal dışını, mistizmi, soyut gerçekliği bu bilimsel standartlarla ölçer. Pozitif bilimin yüksek standartları gerçekliği sadece maddesel, somut gerçekliğe indirgemeyi terk etti. Soyut gerçeklik sanat gerçeklik gibidir. Maddesel keskinlikle hareket edilmez. Tıpkı internet ortamı gibi sanal bir ortamda banka hesabınızdan bir milyon doları başka banka hesabına havale etmeniz gibi. Ortaya çıkan durum somut ama standardı sanaldır ve bilimsel gerçekliktir. “Görmediğim şeye inanmam” diye aklı görselliğe indirgeyen yaklaşım materyalist indirgecilik gibi tarihin çöp sepetinde kalmıştır.
 
Kanıta dayalı DİN
 Pozitif bilim evrendeki gerçekler karşında kibir ve üstünlük güdemez. Doğaya hakim değildir. Doğaya hakim olmak iddiası, damar tansiyonuna hakim olamayan bir insan için sınırını bilmemektir. Kibir ve üstünlük yanılgısıdır. Bilim dünyadaki yerimizi doğru tanımlayamazsak bilimsel kisveye bürünmüş yeryüzü tanrıcılığı yapmış bilim oluşur. Bu durumda bağnazlığın bir türüdür.
 Bilim otorite veya doğa üstü güce dayanarak hareket etmez. Kanıta dayanarak hareket eder. Ama doğa üstü gerçekliği bilimsel bir olgu olarak seçenekleri içerisinde düşünür. Dini görüşleri olgu olarak almayan bilimsel yöntem önyargılı bir yöntemdir.
 Eğer din kendi bilgilerinin sorgulanmasına karşı çıkarsa akla ve bilime ters düşer. Vahiy bilgilerini kanıta dayalı sorgulamaya açmayan dinler mevcuttur. Hıristiyanlığın teslis inancı veya Budizm’in ruh inancı gibi. Bilim imanla uğraşmaz pozitif bilime rağmen yanlış bilgiye inanan kanıta dayalı olmayan bir dine inanan insan yanlış yapıyorsun der yoluna devam eder. Akla ve bilime uymayan inanç sistemleri tarihin çöp sepetinde kalırlar. Sorgulanmadan kaçan inanç sistemleri hayatiyetlerini sürdüremezler. Kendine güvenen din ve inanç sistemleri bilimin sorgulamasından kaçmaz tartışır. Sınırlarını koruyan din ve bilim ilişkisi insanlığın geleceğini aydınlatacaktır. Dinin hayata anlam katma özelliği, teselli etme gücü ve ölümden sonrasını açıklama kapasitesine bilimin ihtiyacı vardır. Aynı şekilde dininde bilimin yöntemlerine, metodolijisine gerçekleri ortaya çıkarmak için ihtiyacı vardır.
 Kendine güvenen din bilimi pozitif bilimler tarafından test edilmekten korkmaz ve çekinmez. Aynı şekilde çıkan gerçeklerin bilimin özgürlük alanını sınırlandırma ihtimalide gerçek bilim adamlarını tedirgin etmez.
 Bu bakış din ve pozitif bilimin birbirini tamamlaması ve eşgüdümüne neden olur. Eğer amaç gerçeğe ve evrensel doğrulara ulaşmaksa en kolay, en verimli ve en ideal yöntemin bu olduğunu objektif bakış açısı olan her birey onaylayacaktır

alıntı
ÖZGÜRLÜK BİLE SAHİP OLMAK İÇİN SINIRLANDIRILMALIDIR.

EDMUND BURKE

Hayat Bizi Resmen Dört İşlemle Sınar. Gerçeklerle Çarpar, Ayrılıklarla Böler, İnsanlıktan Çıkarır ve Sonunda Topla Kendini Der.  leo


Eylül 17, 2011, 04:21:32 ös
Yanıtla #55
  • Uzman Uye
  • ****
  • İleti: 1795
  • Cinsiyet: Bay

         Sayın karahan, size en basidinden bir kaç soru cümleciği yönelttim. Cevap verme yerine destansı alıntılarla konuyu oradan oraya çekme gibi bir durum yaratıyorsunuz. Yazılarınızı okudukça nereden başlamalıyım diye uzun uzun düşünüyorum. Alıntılara takılıp kalmak, konuyu başka mecralara çekmek yerine kendi düşünce ve donelerinizi göstermeniz halinde daha yararlı olacağınız kanaatindeyim.
         
"Vur ama dinle beni"


Eylül 17, 2011, 04:42:46 ös
Yanıtla #56
  • Seyirci
  • Uzman Uye
  • ****
  • İleti: 4031
  • Cinsiyet: Bay

ÖZGÜRLÜK BİLE SAHİP OLMAK İÇİN SINIRLANDIRILMALIDIR.

EDMUND BURKE

Hayat Bizi Resmen Dört İşlemle Sınar. Gerçeklerle Çarpar, Ayrılıklarla Böler, İnsanlıktan Çıkarır ve Sonunda Topla Kendini Der.  leo


Eylül 17, 2011, 04:54:20 ös
Yanıtla #57
  • Seyirci
  • Uzman Uye
  • ****
  • İleti: 4031
  • Cinsiyet: Bay

       Sayın karahan, asla polimik yaratma niyetinde değilim. Esasen sayın Adam'ın daha önce söylediğini  ne yazık ki, şimdi ben söylemek zorundayım.  Yani, sizin söyledikleriniz doğru, diğerleri yanlış. Şimdi ben nereden başlayım? Konuya açıklamalarla girmeyip biraz soru şeklinde yaklaşırsam belki size daha faydalı olabilirim.
       Önce ;
       - Anlattıklarınızın dayandığı bilimsel  kaynakları gösterebilir misiniz ?
       -Peygamberler kimler için gönderilir ?
       -Hz. Musa'ya indirilen kitabın adı nedir?
       -Hz. İsa'ya vahyedilen kitabın adı nedir ?
       -(Allah'tan kendilerine vahyedilen kitap indirilen  Hz.Musa, Hz. İsa, Hz. Muhammet gibi peygamberler) demişsiniz, (GİBİ )dediğinize göre başka kitap indirilmiş peygamberler var mı? varsa isimleri ve indirilen kitaplar ile bu kitablara dayanılarak kabul edilen dinler var mı ?
        -(Mecusiliği, Budizmi ve putperestliği din olarak kabul etmediğinizi, bunların mezhep olabileceğini) bildirmişsiniz. Kur'an da mezheplerin varlığı kabul görmüşmüdür ? görmüş se hangi ayetlerle açıklan mıştır?
         Şimdilik bu kadar. Ama siz yine de benim önerilerimi dikkate alıp biraz araştırma yapın.
Göreceksiniz çok farklı bilgilere ulaşacaksınız.
         Saygılar-sevgiler.
       

Sn.Alşah

sizin destansı dediğiniz yazıların uzunluğundan dolayı kaçırmış olabilirsiniz bir çok cevabınız içlerinde olduğu için o şekil yazdım.

- Anlattıklarınızın dayandığı bilimsel  kaynakları gösterebilir misiniz ?
 bilimsel araştırmalar bu konuda tam olarak varmıdır.Einstein ve newtonun sözleri sanırım yeterli olur.


-Peygamberler kimler için gönderilir ?
biz insanlar için unutup bozup saçmaladığımız zamanlarda tekrar işleri yola sokmak için geldikleri söylenir.

-Hz. Musa'ya indirilen kitabın adı nedir?
tevrattır, tek kaynaktan gelen dört büyük kitabın ilki diye bilinir.

 -Hz. İsa'ya vahyedilen kitabın adı nedir ?
incildir.Biz ona kısaca müjde diyede biliriz tevratın devamıdır.

-(Allah'tan kendilerine vahyedilen kitap indirilen  Hz.Musa, Hz. İsa, Hz. Muhammet gibi peygamberler) demişsiniz, (GİBİ )dediğinize göre başka kitap indirilmiş peygamberler var mı? varsa isimleri ve indirilen kitaplar ile bu kitablara dayanılarak kabul edilen dinler var mı ?

tabiki vahy alan her peygamberin bir kitabı olması lazım.ama malum yazı olayından dolayı yazılı sekli yoktur.
dinler varmı sözü zaten bu konuyu açma gereksinimim benim evet dinler yoktur sadece başından beri tek bir din vardır.her indirilen kitap bir dini getirse 124 bin peygamberden bahsedilir kuranda  ozaman 124 bin din eder hepsinin ayrı ayrı bozulduğunu düşünürseniz son dine kadar biz insanlar bayağı çalışmışız bu konuda.

kuranda hangi ayette mezheplerin kabul gördüğünü bana gösterirseniz bende araştırıp okur cevap verebilirim.Çok çeşit mezhep ile çok çeşit dinin arasında paralellik yokmu yanlışlık anlamında sizce.

sanırım sorularınıza aklımca cevap vermeye çalıştım son sorunuz hariç.

Saygılar
ÖZGÜRLÜK BİLE SAHİP OLMAK İÇİN SINIRLANDIRILMALIDIR.

EDMUND BURKE

Hayat Bizi Resmen Dört İşlemle Sınar. Gerçeklerle Çarpar, Ayrılıklarla Böler, İnsanlıktan Çıkarır ve Sonunda Topla Kendini Der.  leo


Eylül 17, 2011, 05:21:41 ös
Yanıtla #58
  • Uzman Uye
  • ****
  • İleti: 1795
  • Cinsiyet: Bay

      Gene bir yere dokundum mesajımı yazamadan gitti. Yeniden yazmak zorundayım.
       Sayın karahan, madem Einstein'den söz ettiniz, ben de onun veciz bir sözü ile yazıma son veriyorum. "İnsanların ön yargılarını kırmak, atomu parçalamaktan çok daha zordur"
       Saygılar-sevgiler.
"Vur ama dinle beni"


Eylül 17, 2011, 05:23:42 ös
Yanıtla #59
  • Uzman Uye
  • ****
  • İleti: 1795
  • Cinsiyet: Bay

       Pardon sayın karahan, Hz. Adem kimler (Hangi toplum) için gönderilmişti.
       Saygılar-sevgiler.
"Vur ama dinle beni"


 

Benzer Konular

  Konu / Başlatan Yanıt Son Gönderilen:
5 Yanıt
11299 Gösterim
Son Gönderilen: Mart 14, 2013, 10:20:42 ös
Gönderen: NOSAM33
0 Yanıt
3347 Gösterim
Son Gönderilen: Ocak 14, 2007, 05:05:02 öö
Gönderen: MASON
9 Yanıt
11661 Gösterim
Son Gönderilen: Şubat 23, 2007, 12:26:16 öö
Gönderen: MASON
2 Yanıt
9358 Gösterim
Son Gönderilen: Temmuz 01, 2007, 04:11:48 öö
Gönderen: nietzsche
7 Yanıt
6001 Gösterim
Son Gönderilen: Temmuz 03, 2009, 11:55:35 ös
Gönderen: goksel475
4 Yanıt
5782 Gösterim
Son Gönderilen: Şubat 14, 2009, 03:26:40 öö
Gönderen: Dino
7 Yanıt
8661 Gösterim
Son Gönderilen: Haziran 09, 2011, 09:52:40 öö
Gönderen: ADAM
1 Yanıt
4002 Gösterim
Son Gönderilen: Aralık 17, 2012, 10:56:55 öö
Gönderen: peacewings
3 Yanıt
4798 Gösterim
Son Gönderilen: Nisan 07, 2015, 06:16:19 öö
Gönderen: Risus
5 Yanıt
2245 Gösterim
Son Gönderilen: Ocak 25, 2016, 01:37:49 ös
Gönderen: İNSAN