Elimden geldiği kadar forumu inceledim. Yapmakta olduğum bir çalışma için sormam gereken soruları sormaya başlamam gerektiğini düşündüm.
Gerek aydınlanma gerekse de hümanizm ile ilgili okuduğum kitaplarda olsun, 18.yy politikacıları ve hümanist aydınlanmacıların Mason olduğunu farkettim, yalnış hatırlıyor olabilirim. Robespierre, Marat, Saint-Just masonlar. Aynı şekilde, Rousseau sonrası Hümanist aydınlanmacılardan da bir kısmı Mason. Fakat daha ayrıntılı sormak istiyorum: Fontenelle, Montesquieu, Volteire, Le Mettrie, Condillac, D'Alembert, Diderot, D'Holbach ve Condercet' gibi insanlar mason mu? Bu saydığım insanların hepsi Fransız aydınlanmasının köşe taşları olduğu malumunuz. Rousseau sonrası siyasi ve düşünsel alanda yer alan bu insanların siyasi çizgisi ile sahip oldukları seküler hümanist aydınlanmacı fikirler ile aralarında zorunlu bir bağ var. Yani sahip oldukları hümanist aydınlanmacı fikirler (o zamana göre çok radikal) siyasi eylemlerini zorunlu kılıyordu.
1. Peki, hümanizm ile masonluk arasındaki bağ zorunlu mudur? Yoksa rastlantısal mıdır?
2. Yukarıda saydığım siyasetçi ve düşün adamlarının Mason olup olmadıkları, Hümanizm ile olan zorunlu ya da rastlantısal ilişkilerine dair bir ipucu verir mi?
Eğer rastlantısal ise, Hümanizm için Masonluk olsa da olur olmasa da olur. Yani hümanizmden bahsederken Masonluktan bahsetmek zorunda kalmayız.Fakat aralarında zorunlu bir bağ varsa, Hümanizm çalışırken Masonluğa değinmek zorunda kalırız. Mesele Server Tanilli bazı kitaplarında açıkça Masonluk noktasına değiniyor. Yani aradaki bağı zorunlu kılıyor, böylece bilim icra ederken buna değiniyor. Eğer hümanizm ve Masonluk bağı zorunlu bir bağ ise bilimle uğraşan biri insan buna değinmek zorunda. Server Hoca'nın böyle bir fikre sahip olduğunu düşünüyorum.
Hümanizm: Artık insanların kendilerine aşkın bir tanrı buyruğu ile ahlaki olmaları durumu ortadan kalkıyor. İnsan Tanrı buyruğu olmadan da ahlaki olabilir. İnsan akıllı bir varlıktır, kendi kendini geliştirerek daha iyi bir gelecek kurabilir. İnsanların önünde engel teşkil eden dogmaları kaldırabiliriz, bilimselliği eğitim-öğretimin temel unsuru yaparız. Buna uygun sosyal-siyasal sistemler kurabiliriz. Kendi aramızda anlaşıp aklın bize buyurduğu yasalarla kendimizi yönetebiliriz. Her insan kendinde bir değerdir. Doğal, doğuştan gelen, kimsenin, hiçbir maddi ve manevi mecranın bizden alamayacağı haklarımız vardır. En genel anlamda İnsanın Kurtuluşu kendi elindedir.
Geç Rönenans döneminden tutun da, erken dönem Marx'a kadar, -anarşist olan Proudhon dahil- neredeyse bir çağın paradigmasıdır Hümanizm. İşte tarihi tam bu uğrağında Masonluk ile Hümanizm arasında zorunlu bir bağ var mıdır? Yoksa rastlantı eseri mi bir araya gelmiş gibi gözükmektedirler? Bir diğer anlamda, Masonluğun kendi iç felsefi Hümanizmi ne dereceye kadar kaale almaktadır ya da mümkün kılmaktadır?
Saygılarımla