Masonlar.org - Harici Forumu

 

Gönderen Konu: İSKOÇ RİTİ (EKEİR – 1)  (Okunma sayısı 6506 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Aralık 19, 2009, 04:04:41 ös
  • Seçkin Üye
  • Uzman Uye
  • *****
  • İleti: 7217
  • Cinsiyet: Bay




İşte yine Masonluk ile bağlantılı bir diğer yazı dizisine başlıyorum.

Forum üyelerinden kimileri bu dizide anlatacaklarımdan pek hoşlanmayacak. «Hiç olur mu böyle şey?» diyecekler. «Bunlar yalnızca birer varsayım hatta uydurmaca!» diyecekler. Çünkü öteden beri Masonluğun tarihsel geçmişinin ve gerçeklerinin, masonların yazmış olduğu kaynakçalarda anlatıldığı gibi olduğuna inanılagelmiş Doğruluklarından hiç kuşku duyulmamış. Masonluğa karşıt (antimasonik) girişimlerde bulunanlar masonların bildikleriyle ters düşen şeyler ileri sürecek olursa, «Ön yargılı ve art niyetli davrandıklarından ya da Masonluğu yıpratmak için ellerine her ne bilgi geçerse kullandıklarından böyle şeyler uyduruyorlar.» denmiş.

Masonlar, kendilerine bu kurum içinde anlatılanların, masonik kaynakçalarda yazılmış olanların doğruluğuna öylesine kapılmış ki!... Bunların da yer yer yanlışlıklar içerebileceğini, asıl başka türlüsünün doğru olabileceğini âdeta düşünemez hale gelmişler.

Böylece benimsedikleri asal ilkelerle çelişkiye düşmüş olmuyorlar mı?

Nitekim yalnızca Masonluk ile ilgili olmak üzere değil, genel olarak tüm tarihsel bilgilerde “gerçek” denilerek önümüze konulmuş olan birçok şey de aslında yer yer uydurmacalardan oluşuyor. Tarihçi yazar, zamanında belgelenememiş olan birtakım boşlukların öylece kalmasından hoşlanmamış; bunları kendi varsayımlarıyla doldurmuş. Biz de o varsayımları tarihsel gerçeğin bir parçası diye kabullenmişiz. Yaşamımızı bunun üzerine kurmuşuz. Masonlar da öyle yapmış.

Önce bu forumda başka başlıklar altında yazmış olsam da, bu dizinin bütünlüğü bakımından bir tarihsel giriş yaparak başlayacağım.




Masonluğun tarihsel kaynaklarında anlatıldığına göre; 1730’lu yıllarda Fransa’da, bu kurumun İngiltere’de düzenlenmiş olan ritüelik öğretisinin kapsamı yetersiz görülmüştü. Locaların geliştiği, çağdaş masonların sayısının hızlı bir artış gösterdiği bu sıralarda, aslında “mason” olması pek uygun düşmeyen birçok kişinin localara üye olarak alınmış bulunduğu fark edilmişti. Masonluğun arındırılması zorunlu görülüyordu. Fakat bu yapılırken kimseyi kötülememeye, gücendirmemeye, locaları yıpratmamaya da dikkat edilmeliydi.

Bu arada, Masonluğun güçlenmesi bakımından, varlıklı ve politik platformlarda sözü geçen kimselerin de Masonluğa alınmalarının göz ardı edilemeyeceği biliniyordu. Ne var ki, bu kurumun en üst unvanı, yani “üstat” bile, bu değerli kişiler için Masonluğun çekici olabilmesi bakımından yetersizdi. Gururlarını okşayacak daha görkemli, daha üstün unvanlara gereksinme duyulmuştu.

Masonlukta “yüksek dereceler” olgusunun doğması bu gerekçelere bağlanır.

Yüksek derecelere değinilince elbette “rit” kavramından da söz etmeden geçilemez.

18. yüzyılın başları, çeşitli bilimsel, düşünsel ve politik akımların doğmasına gebe bir dönemdi. Bu yüzyılın ikinci yarısında, sonradan “Aydınlanma Çağı” olarak anılmış bir evreye girilecekti. Yüzyıllarca baskı altında tutularak bir türlü canlanmalarına olanak verilmemiş olan çeşitli akımlar, işte bu sıralarda hızla yeşermeye başladı.

Bu akımların ileri gelenleri, mason localarına girmeyi kaçırılmaz bir fırsat saydı. Kendi amaçlarını, ilkelerini, doktrinlerini ve bunlara uygun çalışma yöntemi önerilerini Masonluğun çatısı altına sokmaya hatta bunları doğrudan Masonluğa mal etmeye giriştiler. İstemlerini gerçekleştirme yolunda çalışırken Masonluğun adını kullanmaktan sakınmadılar.

Fransa’da, Masonluğun artık “simgesel dereceler” olarak anılmasına başlanmış olan ilk üç derecesinin yetersiz kaldığı görüşüne katılmayan, üç dereceli bir çalışma dizgesinin yeterli olduğunu savunanlar azınlıkta kalmıştı. Dolayısıyla, öğretim kapsamları daha geniş ve daha değişik birtakım başka dereceler oluşturulmasına başlandı. Fakat bu konuda tüm locaları kapsayan bir uyum yoktu.

Özellikle 18. yüzyılın ikinci yarısında, başta Fransa olmak üzere Kıta Avrupası’nın çeşitli yerlerinde birçok mason riti kuruldu. Aynı ritin çatısı altında çalışan masonlar arasında yer yer uyuşmazlıklar, hatta kişisel çekişmeler çıktı. Ritlerden birçoğu parçalandı; yerlerine yenileri oluşturuldu. Böylece, mason ritlerinin tarihteki toplam sayısı yüzleri buldu.

Bu ritlerden çoğunun yaşamı pek kısa sürdü. Ancak birkaçı tutarlı oldu ve günümüze kadar gelebildi. Onlar da zamanla bir takım değişimlere uğradı. Günümüzde dünya yüzünde en yaygın olarak uygulanan mason riti niteliğini taşıyan Eski ve Kabul Edilmiş İskoç Riti de bunlardan biridir.

Eski ve Kabul Edilmiş İskoç Riti, bu ad altında ya da Kabul Edilmiş Eski İskoç Riti olarak 1786 yılında kurulmuştu.

Öyle deniyor ama bu kuruluş tarihinin de ne denli doğru olduğu, üzerinde durmaya değer bir konudur. Nitekim bu konu üzerinde duracağım.

Eski ve Kabul Edilmiş İskoç Riti’nin kuruluşu, yepyeni, sıfırdan bir oluşum değildi. 1761 yılında kurulmuş olup “Yetkinleşme Riti” (Rite de Perfection) adını taşıyan, oldukça yaygınlaşma sağlamış bir ritin örgütsel yapısı üzerinde köklü değişiklikler yapılmış, öğretisel içeriği, diğer İskoç ritleriyle de birleştirilmesi öngörülerek oluşturulmuştu. Bir diğer deyişle bu rit, Yetkinleşme Riti’nin değiştirilmiş ya da genişletilmiş bir biçimiydi.

Yetkinleşme Riti’nin de bir tarihsel geçmişi vardı. 1738 yılında Andrew Michael Ramsay tarafından kurulmuş olup, kendi adıyla ya da “Eski İskoç Riti”, kimilerince “Bouillon Riti” olarak anılan ilk mason ritinden kök almaktaydı.

Burada, Eski ve Kabul Edilmiş İskoç Riti’nin birçok kaynakçada bulunabilecek tarihçesine hiç girmeden, örgütlenme tarzına değinerek geçeceğim.

Eski ve Kabul Edilmiş İskoç Riti, Masonluğun simgesel dereceleriyle birlikte 33 dereceden oluşan bir dizgedir. Uluslararası boyutta bir ana merkezi ya da evrensel bir ana yönetsel organı yoktur. Her ülkede, ritin sonuncu derecesinde bulunan masonlar bir araya gelir, kendi ülkelerindeki çalışmaları yönetmek üzere bir “egemen otorite” oluştururlar. Batı dillerindeki sözlük karşılığını alırsak bu otoriter organa “Yüksek Kurul” ya da “Yüksek Konsey” denmesi gerekir; fakat Türkiye’de “Yüksek Şûra” (daha önce Şurayı Âlî) ile Fransızcadaki “Suprême Conseil” teriminin dilimize dönüştürülmesiyle oluşturulmuş “Süprem Konsey” kullanılagelmiştir.

Ben burada “İskoç Riti” deyip geçiyorum ama bu bir kısaltma; çünkü “İskoç Riti” belli bir mason ritinin adı değildir. Çağdaş Masonlukta kullanılan bir genel kavramdır. Masonluğun tarihçesinde kimi yerde “Eski İskoç Riti” olarak da anılan ilk İskoç ritinin dışında, yalnızca “İskoç Riti” adını taşıyan bir başka rit görülmemiştir. Buna karşın, masonik literatürde de bu terimin Eski ve Kabul Edilmiş İskoç Riti’ni nitelemek üzere kullanıldığı görülüyor.

Günümüzde uygulanması süren başka İskoç ritleri de var ama Eski ve Kabul Edilmiş İskoç Riti dışında “İskoç” sıfatını kullanan bir rit kalmamıştır. Nitekim Amerika Birleşik Devletleri’nde şu sıralarda bu ritteki “İskoç” sıfatının kaldırılmasın yolunda bir eğilim de var.



Peki niçin “İskoç”?.... Bunu sonraki bölüme bırakıyorum.



ADAM OLMAK ZOR İŞ AMA BUNUN İÇİN ÇALIŞMAYA DEĞER.


Kasım 12, 2018, 12:50:21 ös
Yanıtla #1

Bu seriyi okumaya başladım, fırsat buldukça dünya masonluk tarihi alt başlığındaki tüm serileri okuyacağım. Okumayanlarınız varsa siz de okuyun dostlarım.

Sayın ADAM’a bu yazı dizilerinden dolayı çok teşekkürler.
Errare humanum est.
Ayıplı Müzmin öğrenci


 

Benzer Konular

  Konu / Başlatan Yanıt Son Gönderilen:
1 Yanıt
8409 Gösterim
Son Gönderilen: Aralık 21, 2009, 02:20:05 ös
Gönderen: Waldow
0 Yanıt
8142 Gösterim
Son Gönderilen: Aralık 22, 2009, 11:00:38 öö
Gönderen: ADAM
1 Yanıt
7296 Gösterim
Son Gönderilen: Aralık 24, 2009, 11:55:12 ös
Gönderen: ozak1977
2 Yanıt
7671 Gösterim
Son Gönderilen: Aralık 26, 2009, 09:21:45 öö
Gönderen: ADAM
0 Yanıt
4486 Gösterim
Son Gönderilen: Ocak 12, 2010, 09:07:40 öö
Gönderen: ADAM
0 Yanıt
4639 Gösterim
Son Gönderilen: Ocak 15, 2010, 02:26:55 ös
Gönderen: ADAM
0 Yanıt
3706 Gösterim
Son Gönderilen: Ocak 22, 2010, 10:54:41 öö
Gönderen: ADAM
0 Yanıt
3449 Gösterim
Son Gönderilen: Ocak 27, 2010, 10:28:49 öö
Gönderen: ADAM
0 Yanıt
3519 Gösterim
Son Gönderilen: Ocak 28, 2010, 09:06:31 öö
Gönderen: ADAM
0 Yanıt
7561 Gösterim
Son Gönderilen: Ocak 30, 2010, 08:47:15 öö
Gönderen: ADAM