Masonlar.org - Harici Forumu

 

Gönderen Konu: iTTiHAT VE TERAKKi  (Okunma sayısı 14588 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Nisan 23, 2007, 02:51:43 ös
  • Ziyaretçi

İTTİHAT VE TERAKKİ


MiLLiYETÇiLiK VE iTTiHAT VE TERAKKi

ittihat ve Terakki Türkiye’nin yakın tarihine hakim olmus ve damgasını vurmuş ilk ve en büyük siyasi teşkilattır. İttihat ve Terakki II. Meşrutiyetin ilan edilmesini sağlayan, akabinde giderek artan ölçülerde iktidara sahip olan ve nihayetinde ülke kaderi üzerinde etkili olan bir örgütlenmedir.

Fakat İttihat ve Terakki sadece bir siyasi fırka veya dernek değildi. Türk siyaset ilminin ve siyasi tarihinin kurucu babalarindan Tarık Zafer Tunaya’nın ifadesiyle "Bir tarih döneminin ve de bir kusağın bütün sorunlarını yüklenmiş ve yansıtmış bir ‘Cemiyet’ti. Bir Partiden öte bir seydi." Tunaya, baska bir yerde de şöyle demektedir: "İttihat ve Terakki, hem bir devri, hem bir kusağı kapsar ve hayale kadar varan isteklerin gerçekleştiricisi olmaya çalışan bir siyasal partinin de adı olmustur."

İttihat ve Terakki’nin teskilatı ile kadrosu, kendilerinden önceki Genç Osmanlıların, Osmanlı modernleşmesinin bir ürünü olan eğitim kurumlarının, kültürel milliyetçilik hareketinin, Osmanli devletinin meseleleri ve buna aranan hal çareleri tecrübelerinin izlerini tasimaktadir. İttihatçılık kültürel veçhesinden etkilendigi milliyetçiliğin siyasi kanadında yer almakla kalmamış, kültürel milliyetçiliğin gelişmesine katkıda bulunabilecek planlı desteklerde bulunmuştur.

1908 yılında başlayan II.Meşrutiyet dönemi aynı zamanda Osmanlının son 10 yılına tekabül etmistir. İlber Ortayli’nin ifadesiyle imparatorluğun en uzun son yüzyılındaki Şükrü Hanioğlu’nun ifadesiyle en uzun son 10 yılı bu II.Meşrutiyet dönemidir. Bu dönem İmparatorluktan milli devlete geçişi, Osmanlı’nın tasfiyesiyle Cumhuriyetin inşasını hazırlayan dönemdir. Ve bu itibarla Cumhuriyet tarihinin özellikle kuruluş dönemi ile fikir akımlarını anlayabilmek bakımından II.Meşrutiyet bir tür siyasi ve tarihi labaratuvar olarak değerlendirilebilir.

İttihat ve Terakki Cemiyeti’nin 1890 tarihli nizamnamesinde, cemiyetin kuruluş amacı şöyle ifade ediliyor:

" Hükumet-i hazıranin adalet, müsavat, hürriyet gibi hukuk-u beşeriyeyi ihlal eden ve bütün Osmanlıları Terakkiden men ile vatanı ecnebi yedd-i tasallut ve itizabına düşüren usuli idaresinin İslam ve Hristiyan vatandaslarimizi ikaz maksadiyla kadin ve erkek bircümle Osmalılardan mürekkep, Osmanlı İttihat ve Terakki Cemiyeti teşekkül etmiştir."

Teşekkül eden bu gizli cemiyet daha sonra kurulmuş diğer irili ufaklı cemiyetlerle birlesmek suretiyle Osmanli cografyasindaki en güçlü teskilat haline gelmistir. Hatta bunlardan birisi de Kolağası Mustafa Kemal Bey'in de kurucularından olduğu "Vatan ve Hürriyet" Cemiyeti idi. Cemiyetin asıl merkezi Selanik’te üslenmis olup esasen büyük ölçüde genç subaylara ve bir ölçüde de genç memurlara dayanmaktadir. Hatta artik, "Rumeli’de İttihatçı olmayan bir subay bulmak imkansızdır." (Hüseyin Hilmi Paşa'nın saraya telgrafı).. İttihatçılık Balkanlardaki ayrılıkçılarla mücadelerden kaynaklanan Balkanlı bir ruhla dolmustur. Bu yüzden İttihat ve Terakkinin nüfus kağında Balkanların yazdığı söylenebilir.

İttihat ve Terakki’nin Balkanlılığı siyasi, sosyal ve tarihi zemini olan bir gerçekliktir. İttihatçilar Yunan, Bulgar ve Sırp komitacılığına karşı mücadele ettiginden, Osmanlı müslümanlarını ve Türklerini korumasiz olarak görüyorlardi. Dolayısıyla kendilerini Müslüman ve Türkleri koruyan bir mukaddes cemiyet olarak görmektedirler.

II. Mesrutiyet ilk ilan edildiginde fevkalade müspet bir hava olmustur. Bir tarihçimizin ifadesiyle:

" Dünyada pek az hareket Osmanlı Meşrutiyeti kadar büyük ümitler dogurmustur ve keza pek az hareket doğurdugu ümitleri bu kadar çabuk ve kati olarak boşa çıkarmıştır."

Bu hayal kırıklığını ve Osmanlı’dan milli devlete geçişin işaretlerini Ziya Gökalp’in bir şiirinde müsahade edebiliriz.

" Bir ülke ki toprağında, başka ilin gözü yok, Her ferdinde mefkure bir, lisan, adet, din birdir.Meb’usani temiz, orda Boşolarin sözü yok, hududunda evlatları, seve seve can verir; Ey Türkoğlu, iste senin orasıdır vatanın!"

Siirde ismi geçen Boşo efendi, Osmanli Meclis-i Mebusan’inda mebus olarak bulunmus ve ayrılıkçı faaliyetleriyle tanınmış bir isimdir.

II Mesrutiyet dönemiyle İttihat ve Terakki, Yusuf Akçura’nin Üç Tarz-ı Siyaset’te koordinatlarını çizdiği Osmanlıcılık, İslamcılık ve Türkçülük arasinda gidip gelmistir. Ancak ağırlıklı olarak baştan beri barındırılan asıl ülkünün Türklük olduğu belirgindir. Değişen şartlar ve "Devletin kurtarılması" kaygusu ile Üç Tarz-i Siyaset arasında bazen mecburiyet saikiyle karar kılınacaktır. Bu kararda imparatorluğun 1870-1920 yillari arasinda sahibi olduğu toprakların ve hakimiyet alanlarının %85’ini, nüfusunun %75’ini kaybetmis olmasi tayin edici bir mevki kazanacak, elde kalan toprak ve nüfusun karakteristikleri Türkiye'yi "milli devlet" güzergahına yerleştirecektir.

İTTİHAT VE TERAKKİ
Milli devlet güzergahına ray döseyenler, siyasi gelişmeler yaninda kültürel milliyetçiler olmustur. Milliyetçiler parlementoda ve siyaset küresinde milliyetçilikten imtina ederken kültürel ilmi sahalarda ise milliyetçilik boy vermektedir; her türüyle-siyasal, ekonomik, sosyal-Türk milliyetçiliği yayınların konusu olmuştur. Milli iktisat, milli coğrafya, milli tarih, milli edebiyat, milli müzecilik, milli filmcilik gibi müesseselerin kuruluşları her firsatta müjdelenmekdir.


Nisan 23, 2007, 02:53:03 ös
Yanıtla #1
  • Ziyaretçi

AHMET RIZA BEY

1858’de İstanbul’da doğan Ahmet Rıza Bey, Galatasaray Sultanisi’ni bitirdikten sonra bir süre Babıali Tercüme odasında çalıştı. Daha sonra Fransa’ya giderek Grignon Ziraat Mektebi’ni bitirdi (1884). Yurda dönüşte ilkin Ziraat, daha sonra Maarif Nezareti’nde görev aldı; Bursa Maarif müdürüyken görevinden istifa etti (1887). 1889’da Fransız İhtilali’nin yüzüncü yılı nedeniyle düzenlenen sergiye katılmak üzere Paris’e gitti ve karşı olduğu II. Abdülhamit yönetimine muhalefet edebilmek için burada kaldı. Çeşitli gazete ve dergilerde Osmanlı yönetimini eleştiren yazılar yayımladı. İstanbul’da kurulmuş olan İttihad-ı Osmaniye Cemiyeti üyeleriyle yazıştı. 1895’te İttihat ve Terakki Cemiyeti adını alan örgütün Paris şubesi başkanlığını üstlendi. Cemiyetin ilk resmi yayın organı olan Meşveret gazetesini ve Fransızca ekini çıkarmaya başladı.

Ahmet Rıza Bey, yurt dışındaki muhalefet hareketi içinde “devlet kurtarma” ana görüşü çerçevesinde pozitivizmden esinlenen bir görüşü temsil ediyordu. Hanedanın birleştirici rolünü önde tutarak düzenli ve sarsıntısız bir ilerlemeden yanaydı. Geleneksel yapıya akılcı ve bilimsel temeller getirmeyi gerekli görmekle birlikte, imparatorluğun dağılmasını önleyecek seçkinci otoriter bir yönetimi savunuyordu. Bu görüşleriyle “adem-i merkeziyet” ilkesini savunan Prens Sabahattin’den ayrılıyor ve bu iki görüş, yurt dışındaki muhalefetin iki farklı kanadını oluşturuyordu. Bu iki görüş yurtdışındaki 1.Jön-Türk kongresinde de tartışıldı (1902). Kimi zaman ortaya çıkan kopmalara karşın Ahmet Rıza Bey Jön Türk hareketinin sürekliliğini sağlamada her zaman toparlayıcı ve saygın bir imge oluşturdu. Görüşlerinin yanı sıra ilkelerine bağlı, mücadeleci kişiliğiyle de dönemin siyasal ortamında etkin bir rol oynadı.

Ahmet Rıza Bey, II. Meşrutiyet ilan edilince İstanbul’a döndü ve “hürriyetin babası” sıfatı ile törenle karşılandı. Oybirliğiyle Meclis-i Mebusan Başkanlığına seçildiyse de daha sonra İttihat Terakki yönetimiyle arası açıldığından 1910’da merkez komitesinden çıkarıldı. 1912’de Meclis-i Ayan üyesi, mütarekeden sonra da başkanı oldu; ancak işbirlikçi Damat Ferit Paşa’yla anlaşmazlığa düştü ve yönetime sert eleştiriler yöneltti. 1919’da Mustafa Kemal’in isteğiyle yeni kurulacak devleti tanıtmak amacıyla Fransa’ya gittti. Lozan Antlaşması’ndan sonra yurda döndü, siyasal yaşamdan çekilerek anılarını yazdı.
Jön Türk hareketinin önderlerinden Ahmet Rıza Bey, tedavi görmekte olduğu Şişli Etfal Hastanesi’nde 26 Şubat 1930’da öldü.
Tarihi bir belge niteiği taşıyan anıları, 1988’de Meclis-i Mebusan ve Ayan Reisi Ahmet Rıza Bey’in Anıları adıyla yayımlandı.


Nisan 23, 2007, 02:56:03 ös
Yanıtla #2
  • Ziyaretçi

Ahmet Rıza Bey'in Paris'te neşrettiği "Meşveret" gazetesi sarayın ve padişahın korkulu rüyası olmuştu.
Ülke için için kaynarken ve devlet mekanizması geri kalmışken Meşveret gazetesi Fransız İhtilali'nin yaydığı "vatan", "hürriyet", "eşitlik", "milliyetçilik" gibi ilkeleri konu edinen haber ve makaleler yayımlıyordu.
Abdülhamit için kelimesinin bile duyulmaması gereken bu gazete gizlice yurda sokuluyor ve genç ve ilerici gençlerin, harbiyelilerin, mülkiyelilerin ellerinde gizlice dolaşıyordu.
Derhal harekete geçen saltanat, adamlarını Avrupa'ya salmıştır. İlerici hareketin bazı liderleri (Mizancı Murat Bey gibi) para ve vaatlerle kandırılıp ülkeye getirilirken Ahmet Rıza Bey türlü sıkıntılara rağmen yurtdışında mücadeleye devam edegelmiştir.
Osmanlı mabeyni bunun üzerine Fransa'ya baskı yaparak Ahmet Rıza Bey'in gazetesini bu ülkede çıkartmasını yasaklatmıştır.
Bilahare Belçika'da yayımlanmasına rağmen yapılan girişimler tekrar sonuç vermiş ve Ahmet Rıza Bey Belçika'dan da çıkarılmıştır.
Ancak hürriyet seli engel tanımaz!
Hiçbir engel Türklüğün layık olduğu yüksek noktaya erişmesini ilelebet engelleyemecektir!..
Nitekim bir süre sonra Abdülhamid de, ondan az sonra da kokuşmuş saltanat tarihe gömülecektir!..

Ahmed Rıza, bazı seçkin eserler yazmıştır. Fransızca ve Türkçe olan bu eserlerden bazıları şunlardır: 1) La Crise de L’Orient (1907), 2) Tolerence Musulmane (1897), 3) La Faillite Morale de la Politique Occidentale en Orient (1922), 4) Hatırat, 5) Vazife ve Mes’uliyet (Paris-1324), 6) Layihalar (Londra-1312).
« Son Düzenleme: Nisan 23, 2007, 02:57:59 ös Gönderen: Ittihatci »


Nisan 23, 2007, 06:23:20 ös
Yanıtla #3
  • Ziyaretçi

TALAT PAŞA (1874-1921)

Mehmet Talat Paşa, 1874 yılında Edirne'de doğdu. İlk öğrenimini Vize ilçesinde yaptı. Edirne Askeri Rüştiyesini bitirdikten sonra Edirne Posta ve Telgraf idaresinde katiplik, Alyans İsrail Mektebi'nde Türkçe öğretmenliği görevlerinde bulundu. Çok genç yaşlarda siyasetle ilgilenmeye başladı, Sultan İkinci Abdülhamid'e karşı mücadele eden jöntürklerin çalışmalarına katıldı. Bir süre sonra tutuklandı. Selanik'te Posta ve Telgraf Müdürlüğünde memurluk ve başkatiplik yaptı. İttihat ve Terakki Fırkası adını alan Osmanlı Hürriyet Cemiyeti'ni kurdu. İki defa İstanbul'a giderek İttihad ve Terakki Cemiyeti'nin şubesini kurdu ve teşkilatlandırdı. İkinci Meşrutiyet'in ilanında mebus oldu. Hüseyin Hilmi Paşa kabinesinde Dahiliye Nazırlığı’na getirildi, Babıali Baskını’nı düzenleyenler arasında yer aldı. Edirne'nin Bulgarlar tarafından ele geçirilmesinden sonra ordunun harekete geçerek şehri geri almasından sonra Bulgarlarla İstanbul'da yapılan barış görüşmelerine birinci delege olarak katıldı.1917 yılında sadrazamlığa yani başbakanlığa getirildi. Birinci Dünya Savaşı'ndan çekilen Rusya ile Breslitowsk'da yapılan barış antlaşmasına Osmanlı Devleti adına katıldı. 1918'de sadrazamlıktan ayrıldı. Birinci Dünya Savaşı'nın Osmanlı Devleti için büyük bir yenilgi ile sonuçlanmasından sonra Ahmed İzzet Paşa'ya bıraktığı mektupta, millete karşı hesap vermek üzere geri geleceğini, gerekirse mahkemeye de çıkacağını bildirerek Almanya'ya gitti. Talat Paşa, 1921 yılında bir ermeni komitacısı tarafından alçakça şehit edildi...


Nisan 23, 2007, 06:26:56 ös
Yanıtla #4
  • Ziyaretçi

Talat Bey, İttihat ve Terakki'nin yurt içi örgütlenmesini oluşturan (Hürriyet Cemiyeti, 1906) ve ilerici inkılabın realize edilmesini sağlayan bir numaralı amil şahsiyettir.
Daha önceden Padişahın müstebit idaresine karşı Avrupa'da cephe alan ve muhalefete geçen Türk aydınları yurt içindeki muazzam tarassut nedeniyle anavatanda bir türlü kök salamıyorlar ve hareketlerini teorik düzlemin dışına taşıramıyorlardı. 1900'lerin başında İstanbul'da bir nebze olsun oluşturulmuş bulunan gruplar da Saray tarafından belirlenir belirlenmez sürülmüş yahut hapse atılmıştı.

Talat Bey işte bu anlamda teşkilatın ihtiyaç duyduğu bir şahıs oldu. Sabit bir vazifesi olmadığından nispeten daha hür ve cüretkar çalışabiliyordu. Düzenli ve yüksek bir öğrenim görmeyen Talat Bey, bu eksikliğine rağmen kendisini yetiştirmeyi başarmış, üstün zeka ve öngörüsüyle arkadaşlarına önderliğini kabul ettirebilmiştir.
Nitekim meşruti inkılap gerçekleştirilip Cemiyet ortaya atıldığında önderlik görevi gene ona düşmüştü. Ahmet Rıza, Murat, Abdullah Cevdet ve Sabahattin Bey gibi hareketin eski liderleri memleketin gerçeklerine uzak kaldıklarından eylem adamlarına yetişememişler ve hareketin salt sembolik liderleri gibi gözükmüşlerdir. Meşrutiyetin ilanının ardından cemiyetin İstanbul'da padişaha gönderdiği heyetin reisi de Talat Bey olmuştur (diğer üyeler Hafız Hakkı ve Rahmi Beylerdir).

Talat Bey daha çok genç yaşta, 34 yaşında Dahiliye Nazırı olmuş bir kişidir. Daha sonra 1.Dünya Savaşı sırasında, 43 yaşında sadrazam da olacaktır!..

Günün koşullarına göre ağırlıklı olarak milliyetçi, azınlık olarak Osmanlıcı, liberal ve sosyalist klikleri barındıran, bünyesinde sivillerin yanısıra etkin biçimde askerlere de yer veren Cemiyet içinde her zaman dengeleri koruyabilmek adına mücadele etmiş, arkadaşlarının sivri hareketlerini devlet anlayışına göre törpüleme gayretini sergilemek O'na düşmüştür.
Cemiyet içindeki İslamcı, Osmanlıcı ve liberal kliklerin ayrışıp ayıklanmasının ardından kalan nispeten homojenize olan Türkçü- milliyetçi- laik üyeler arasında bile çıkan çatışmaları Talat Bey halletmeye çalışmıştır.
Büyük bir devlet adamıydı, ne var ki ateşin içinde doğdu, serpildi ve yine ateş içinde şehadet şerbetini içti!..ESERLERİ

1.Talat Paşa'nın Anıları
Alpay Kabacalı
T.İş Bankası Kültür Yayınları / Edebiyat Dizisi
« Son Düzenleme: Nisan 24, 2007, 04:38:11 ös Gönderen: Ittihatci »


Mayıs 27, 2007, 12:57:40 ös
Yanıtla #5
  • Ziyaretçi

ENVER PAŞA ( 1881)- (04.08.1922)

1881 yılında İstanbul'da doğdu. Soğukçeşme Askeri Rüştiyesinde öğrenim gördü. Harp Okulunu 1899'da piyade teğmeni olarak bitirdikten sonra, 1903'te kurmay yüzbaşı olarak Harp Akademisinden mezun oldu. Selanik'teki üçüncü ordunun emrine girdi. 1906'da binbaşı oldu. İttihat ve Terakki Cemiyeti kurucuları arasına katıldı. Bu topluluk içinde tutunup, kendini sevdirdi.II. Meşrutiyet'in ilan edilmesinde önemli rol oynadı. Makedonya Genel Müfettişliği ve Berlin Ateşemiliterliği gibi görevlerde bulundu. 31 Mart olayında Hareket ordusuna katıldı. Trablusgarp-Bingazi mutasarrıfı ve cephe komutanı olarak İtalyan saldırısına başarıyla karşı koyan Enver Bey, 1912'de yarbay oldu. 23 Ocak 1913'te İttihat ve Terakki tarafından düzenlenen Babıali baskınına katıldı. Sadrazam Kamil Paşanın istifasını sağladı. Böylece İttihat ve Terakki Cemiyetinin iktidarı ele geçirmesinden sonra, Edirne'nin kurtarılmasında önemli rol oynadı. Bu başarısından sonra albaylığa ardından da tuğgeneralliğe yükselen Enver Paşa, 1914'te de Sait Halim Paşa hükümetinde Harbiye Nazırı oldu. Şehzade Süleyman'ın kızı ile evlendi. Orduda bazı düzenlemeler yapan Enver Paşa, Fransız modeli yerine Alman stilini uyguladı.

Birinci Dünya Savaşına Almanların yanında katılmamızda etkin rol oynayanlar arasındaydı. Dünya Savaşının Osmanlı İmparatorluğunun yenilgisi ile sonuçlanmasından sonra İttihat ve Terakki partili arkadaşlarıyla birlikte, önce Odessa'ya, oradan da Berlin'e gitti; daha sonra Rusya'ya geçti. Anadolu'daki Milli Mücadele hareketine katılmak istediyse de kabul edilmedi. 1920 Eylülünde Bakü'de Doğu Ulusları toplantısına katıldı ve Batum'da Türkiye Şuraları Partisini kurarak Türkistan'ı kurtarma hareketini başlattı. Ancak Rus kuvvetleri karşısında başarılı olamadı. 4 Ağustos 1922'de Tacikistan'da, Belcivan yakınlarında bir çarpışmada şehit düştü ve Çeğen köyüne defnedildi.


Mayıs 27, 2007, 12:58:04 ös
Yanıtla #6
  • Ziyaretçi

AHMET CEMAL PAŞA (1872-1922)

Cemal Paşa, 6 Mayıs 1872'de Midilli'de doğdu. Babası askeri eczacı Mehmet Nesip Bey'dir. 1890 yılında Kuleli Askeri İdadisinden, 1893 yılında ise Mektebi Harbiyeyi Şahane'den mezun olduktan sonra, Erkanı Harbiye tahsilini tamamlayarak, Erkanı Harp yüzbaşısı rütbesini aldı. Bir süre Seraskerlik Erkan-ı Harbiye Dairesi 1.Şubesi'nde ve 2.Orduya bağlı Kırkkilise (KIRKLARELİ) istihkam inşaat şubesinde çalıştıktan sonra, 1898 yılında 3.Orduya bağlı redif fırkası erkan-ı harbiye reisi olarak Selanik'te görevlendirildi. Bu sırada Osmanlı İttihat ve Terakki Cemiyeti tarafından gerçekleştirilen askeri teşkilatlanma faaliyetlerine sempati duydu.
1905 yılında binbaşı olan Cemal Bey, 1906'da Osmanlı Hürriyet Cemiyetine üye oldu. İttihat ve Terakki Cemiyeti'nin askeri kadrosu içerisinde dikkat çeken Cemal Paşa, Hareket Ordusu'na katıldı. Adana'da Ermenilerin çıkardığı olaylara başarıyla karşı koyduktan sonra 1911 yılında Bağdat'a vali tayin edildi. Bağdat valiliğinden istifa ederek Balkan savaşına katılan Cemal Paşa, 1912 yılı Ekim ayında Miralaylığa terfi etti. Birinci Balkan savaşı sonunda büyük devletlerle yapılan pazarlıklara karşı, İttihat ve Terakki tarafından yürütülen propaganda hareketinde önemli rol oynadı. Bab-ı Ali baskınından sonra Merkez Komutanı olduğu İstanbul'da durumu sakinleştirmeye çalıştı.

İkinci Balkan Savaşı'nda da önemli rol oynayan Cemal Paşa, 1913 yılında Nafia Nazırı, 1914'te ise Bahriye Nazırı oldu. Paris'e görevli olarak gönderildi. Osmanlı donanmasına bağlı gemilerin Rus Karadeniz filosuna ve Rus limanlarına saldırısı ile başlayan kabine krizinde, Cemal Paşa Alman karşıtı grup içinde yer aldı. Osmanlı Devleti'nin Birinci Dünya Savaşı'na girmesinden sonra Enver Paşa, Cemal Paşa'ya Mısır'da bulunan İngilizler'e karşı askeri bir harekata öncülük etmesini teklif etti. 4. Orduyla yapılan birinci ve ikinci kanal harekatları başarısızlıkla sonuçlandı. Cemal Paşa Suriye'de Arap milliyetçileriyle çatıştı.

1915 yılında Ermeni meselesinde İttihat ve Terakki Cemiyeti ile anlaşmazlığa düştü. 1917 yılı Aralık ayında İngiliz Generali Allenby'nin ilerlemesi karşısında, Osmanlı ordusunun peşpeşe yenilgilere uğraması üzerine, Dördüncü ordu komutanlığı görevinden ayrılarak İstanbul'a geldi. Cemal Paşa, İttihat ve Terakki Fırkası'nın 1917 yılındaki son olağan kongresinde, merkez-i umumi azalığına getirildi. Talat Paşa kabinesinin istifasından sonra 1-2 Kasım 1918 tarihinde İttihat ve Terakki'nin yedi lideriyle birlikte ülke dışına çıkan Cemal Paşa, önce Berlin, daha sonra da Münih ve İsviçre'ye giderek İttihatçılar'ın yurt dışı faaliyetlerinin düzenlenmesinde önemli roller oynadı.

Osmanlı'da yaşayan Arap unsurlarının isyanına sebep olmakla suçlanan Cemal Paşa, işbirlikçi Divan-ı Harb-i Örfi tarafından gıyaben idama mahkum edildi. Daha sonra Rusya'ya oradan da, Afgan ordusunun modernleştirilmesi için Afganistan'a giden Cemal Paşa Bolşeviklerin siyaset değişikliği ve Hacı Sami Beyin aleyhindeki propagandası sonucu Tiflis'e gitti. Burada yaverleriyle birlikte 21 Temmuz 1922 günü ermeni teröristlerce şehit edildi. Naaşı Erzurum'a getirilerek bu şehirde defnedildi.


 

Benzer Konular

  Konu / Başlatan Yanıt Son Gönderilen:
İttihad ve Terakki

Başlatan OFDincel Tarih

4 Yanıt
4030 Gösterim
Son Gönderilen: Nisan 13, 2008, 04:02:03 ös
Gönderen: OFDincel
İttihat ve Terakki Anısına

Başlatan 418 « 1 2 » Muzik

10 Yanıt
4696 Gösterim
Son Gönderilen: Temmuz 26, 2012, 12:23:11 ös
Gönderen: Masor1976