Masonlar.org - Harici Forumu

 

Gönderen Konu: Yahudilikte kavramlar ve semboller  (Okunma sayısı 61617 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Nisan 07, 2007, 10:27:01 ös
Yanıtla #30
  • Uzman Uye
  • ****
  • İleti: 3120
  • Cinsiyet: Bay

                 PİDYON

“Ve Tanrı Aaron Akoen’e şöyle dedi: İnsan veya hayvan, Tanrı’ya sunulan her beden sahibinden ilk doğan senin olacaktır. Ancak, insanın ilk doğanı, fidye verilerek senden geri alınacaktır. Bir aylıktan itibaren, senin biçtiğin kıymete göre, beş şekeli gümüş olarak fidye verdireceksin.” (Bamidbar-Sayılar 18:15-16).



Yahudi dininin töreleri arasında en renkli ve anlamlılardan biri de Pidyon-Aben’dir.



İbranice’deki “Pidyon” sözcüğünün Türkçe’de tam sözlük karşılığı “Fidye”dir. Gözlemlenebileceği gibi bu iki sözcük aynı köke sahiptirler.



Pidyon’un Anlamı ve Kaynağı



Çok antik çağlarda, insan veya hayvan, her canlıdan ilk doğan Tanrı’ya aitti. Bu Tanrı buyruğu idi. Ailenin ilk doğan erkek çocuğuna Ben Behor adı verilir ve Behor, büyüyünce Tanrı’ya hizmet edecek şekilde yetiştirilirdi. Bu kişiler, Kutsal Tapınakta (Bet Amikdaş) din görevlisi, hizmetkar veya müzisyenlik vazifelerini görürlerdi.


İlk doğan erkeğin (Ben Behor’un) Tanrı’ya adanması, Yahudilerin Mısır’dan çıkış öyküsünden kaynaklanır. Anımsanacağı gibi, Yahudilerin ülkesinden serbestçe çıkmalarına izin vermeyen Mısır halkını, Tanrı üst üste gönderdiği on ayrı bela ile cezalandırır. Bu cezaların onuncusu ve sonuncusu “Makat Behorot”tur. İlk doğan her erkek canlının (Ben Behor’un) ölmesi demektir bu… Bu bela: “… Tahtında oturan Firavun’dan, değirmen taşının başındaki hizmetkara ve hatta ilk doğan evcil hayvana kadar…” her Mısırlı için geçerli olmuştur. Bu beladan tek kurtulan, Tanrı buyruğu üzerine, kestiği korbanın kanıyla evinin kapısını işaretleyen Yahudi aileler olmuştu… Ve Tanrı, işte bu olayın anısına, her ilk doğan Yahudi erkek evladının kendisine adanmasını istemişti.


Daha sonraları, Tapınakta hizmet verme görevine Levi kavminin bireyleri atanınca, (Tora’da Bamidbar-Sayılar bölümü 18:15-16’da okunabileceği gibi) her Behor’un bir Levi’ye veya Kohen’e ödenecek 5 gümüş şekellik bir fidye karşılığında bu görevden azat edilmesi buyuruldu. Böylece her ailenin “Behor”u Levi’den veya Kohen’den geri satın alınmış oluyordu.



Pidyon-Aben’in Şartları



*Pidyon töreni doğumun tam 31. gününde yapılmalıdır. Eğer bu tarih, Şabat, Kipur veya bayram gününe düşerse tören ertesi güne ertelenir.


*31.gün bir Taanit (oruç) günüyse (Kipur hariç) tören yapılır, ancak törenden sonraki ziyafet bir sonraki güne ertelenir.


*Pidyon uygulanacak bebek, annenin ilk bebeği olmalı (babanın ilk çocuğu olmayabilir) ve erkek olmalıdır. Buna göre, dul bir erkek, hiç çocuğu olmamış bir kadınla tekrar evlenirse, ilk evliliğinden doğan çocuğuna Pidyon yapılmışsa da ikinci (veya üçüncü…) karısının ilk oğluna Pidyon yapmalıdır, zira çocuk kadının ilk çocuğudur. Özetle, Pidyon uygulanıp uygulanmaması konusunda tek kriter annenin niteliğidir.


*Bebeğin normal doğumla (Sezaryen değil) dünyaya gelmiş olması şarttır. Anne daha önce 40 günlükten daha büyük bir hamilelik geçirip düşük yapmışsa veya bir kız çocuğu doğurmuşsa Pidyon yapılamaz.


*Bir Kohen’in veya Levi’nin oğluna Pidyon uygulanmaz.


*Eğer anne bir Kohen veya Levi’nin kızı ise gene Pidyon uygulanmaz.


*Bebeğin ilk evlat olup olmadığı konusunda şüpheler mevcutsa Pidyon uygulanmamalıdır.


*Evladı için Pidyon ödeme görevi önce babaya aittir. Ancak, herhangi bir nedenle (ihmal veya babanın ölümü) yapılamadıysa, çocuk büyüyüp de dinsel erginliğe ulaştığında (Bar-Mitzva yaşına gelince) kendi Pidyonunu yapma zorundadır.Çok eski devirlerde, Pidyonu yapılamamış çocuğun boynuna, üzerinde “Ben behor” yazılı bir madalyon takılması adetti.


*Sıhhi nedenlerle bebeğe “Berit” (sünnet) uygulanmamışsa dahi Pidyon’un tarihi ertelenemez, 31. gün Pidyon töreni yapılmalı, Berit de daha sonra uygulanmalıdır.


*Oğullarının Pidyon gününde baba veya anne “yasta” olsalar da (Avel) en güzel giysilerini giyip mutlu olmak zorundadırlar zira o gün onlar için büyük bir mutluluk günüdür.


*Tora’ya göre, Pidyon karşılığında “Fidye” olarak ödenmesi gereken meblağ 5 gümüş sikkedir. Bunun tutarı 96 gram gümüş olarak belirlenmiştir ve bu değerdeki herhangi bir gümüş eşya olarak (genelde gümüş kaşık) uygulanır. Kağıt para ile Pidyon ödenmez.


*Pidyon töreninden sonra, Kohen arzu ederse aldığı gümüşü babaya iade edebilir. Ancak zorunlu değildir. Bu, Köhen’in bebeğe yapacağı bir Pidyon armağanı olarak da görülebilir. Kohen’e Pidyon ücretini sonradan iade etmesi şartıyla vermek veya Kohen’in jest yapıp da ücreti iade edeceği varsayımı ile ödemek yasaktır.


*Pidyon törenini Kohen olan herhangi bir kişi gerçekleştirebilir. Ancak bu kişinin Tora öğrenimi görmüş bir Kohen (Talmid Haham) olması tercih nedenidir.



*Pidyon töreninde en az 10 kişilik Yahudi ergin erkek davetlinin (Minyan) bulunması şarttır.



Pidyon-Aben Töreni



Törene bir Kohen ve en az on erkek konuktan oluşan bir topluluk davet edilir. Anne ve baba, özellikle en güzel ve değerli giysilerini giyerler (Bazı toplumlarda annenin gelinlik giymesi adettir.)


Bebeğe de çok süslü giysiler giydirilir ve süslenmiş bir tepsi veya sepette Kohen’e sunulur.



Dini tören başlarken, Kohen anneye şöyle sorar: “Bu bebek sizden doğan ilk çocuk mudur? Daha önce bir düşük yapmış olabilir misiniz?”



Anne şöyle yanıtlar: “Bu benim ilk çocuğumdur ve daha önce düşük yapmadım.”



Kohen, bebeği kucağına alarak bu kez de babaya döner: “Neyi tercih edersiniz? Bu bebeği bana vermeyi mi yoksa Tora’nın buyurduğu gibi oğlunuzu benden 5 sikke karşılığında satın alıp kendiniz büyütmeyi mi?”


Babanın yanıtı şöyledir: “Büyük oğlumun bende kalmasını istiyorum. Karşılığında fidye olarak da, ulu Tanrı’nın kutsal Tora’da buyurduğu 5 sikkeyi size ödemeye hazırım.”


Koen, bunun üzerine şu açıklamayı yapar: “Bu çocuk bir Behor’dur (ilk doğan). Ve Tanrı onun bir aylıkken 5 şekellik fidye karşılığında geri alınmasını buyurmuştur.” Ve çocuğa dönerek: “Annenin karnında iken hem annene hem babana hem de ulu Tanrı’ya aittin, şimdi ise bana ait oldun, çünkü ben Kohen’im. Bugün de annenle baban, Tora’daki buyruğa uyarak seni geri satın almak istiyorlar.


Baba, gümüş fidyeyi Kohen’e sunarken de şu açıklamayı yapar: “Bu çocuk, benim gücümün ilk meyvesi, ilk oğlumdur. Tora, onu 5 şekel karşılığında geri almamı emrediyor çünkü bu Tanrı buyruğudur, Tora şöyle der: insan dölünün ilk erkek meyvesini fidye ödeyerek geri alacaksın. Bunu bir aylıkken yapacak ve 5 şekel ödeyeceksin. Şimdi ise Yaratan’ın emrettiği bu Mitsva’yı sevinç, mutluluk ve gönül rızasıyla yerine getiriyorum.”


… Ve baba, gümüşleri Kohen’e uzatırken şu “Beraha”ları okur:


“Baruh Ata Ad... El. Meleh Haolam, aşer kideşanu Bemitsvotav Ve Tsivanu Al Pidyon-Aben.”


(Bizleri buyruklarıyla kutsayarak Pidyon’u bize emreden evrenin yüce hükümranı Tanrı’ya şükürler olsun).


“Baruh Ata Ad... El. Meleh Haolan Şeehiyanu ve Vekiyemanu ve İgiyanu Lazeman Haze.


(Bizleri koruyan, hayat verip yaşatan ve bugüne ulaşmamızı sağlayan tüm evrenin yüce hükümranı Tanrı’ya şükürler olsun.)


Gümüş fidye ücretini babadan alan Koen ise şöyle der: “Oğlunuzun fidyesi olarak bana ödediğiniz 5 şekeli aldım. Moşe’nin ve İsrail’in yasalarına göre oğlunuzun fidyesi artık ödenmiştir.”


“Oğlunuzun *Fidyesi Ödenmiştir” sözlerini üç kez daha tekrarlayan Kohen, bundan sonra elini bebeğin başının üzerine koyarak onu şu sözlerle kutsar:


“Ulu Tanrım! Nasıl bu çocuğun geri satın alınmaya layık olmasını sağladıysan, onun Tora’ya, Mitsvot’lara ve Hupa’ya (evliliğe) vermesini de sağla ve ona uzun bir yaşam, başarı ve bolluk bahşet ve zürriyetini bereketli kıl.”


“Yevareheha Ad. Ve Yişmareha. Yaer ad. Panav Eleha Viyhunekka. Yissa ad. Panav Eleha Veyasem Leha Şalom.”


(Tanrı seni kutsasın ve korusun. Tanrı’nün yüzü sana gülsün ve lutfetsin. Tanrı bakışlarını sana yöneltsin ve sana barış bahşetsin!).


Bu sözlerden sonra Kohen çocuğu babasına iade eder ve eline şarap kadehini alarak Kiduş duasını okur.


Pidyon-Haben töreni, Kohen’in baba önünde okuduğu şu dua ile son bulur:


“Tanrı, oğlunun Pidyon’unu gerçekleştirmeyi sana nasıl mümkün kıldıysa, Tora’nın tüm Mitzvot’larını (Buyruklarını) yerine getirmeni de mümkün kılsın!”


Baba ve tüm davetliler topluluğu bu duaya “Amen!” sözü ile yanıt verir.


Bu güzel ve anlamlı töreni noktalayan “Seudat Mitzva” adlı bir ziyafet sofrası olur. Böylelikle aile ve tüm dostlar bu mutlu günü sevinç, kıvanç ve mutlulukla kutlarlar…




Nisan 07, 2007, 10:28:17 ös
Yanıtla #31
  • Uzman Uye
  • ****
  • İleti: 3120
  • Cinsiyet: Bay

VİJOLA



Ailede doğan ilk erkek bebeğe Pidyon-Haben törenin yapılması gibi, her doğan kız bebeğe de vijola adlı tören yapılır. Vijolanın pidyondan tek farkı yalnız ilk doğan kız bebeğe değil, her doğan kız bebeğe yapılmasıdır.


Vijola aslında kız bebeğe isim konma törenidir. Vijola törenini yapmak için bebeğin dünyaya geliş şartlarında kaide uygulaması ya da yasaklaması yoktur (Normal yahut sezaryen doğum, daha önceden düşük yapma gibi).



Vijola Töreni



Bu tören kız bebek 8 gününü doldurduktan sonra 40 günün içinde yapılabilir.


Törenin Yapılacağı gün eve bir haham ve davetliler çağırılır. Pidyon-Haben’in tersine bu sefer anne ve babası hayatta olan genç bir kız beyazlar giyer, çok şık giysiler giydirilmiş kız bebeği kucağına alarak hahamın yanına gider.Haham genç kızın kucağındaki bebeği dualarla kutsar ve adını koyar. Daha sonra evde ikram edilen yiyecek ve tatlılar yenerek tören son bulur.



Yaşadığımız Toplumda Vijola Töreni



İçinde yaşadığımız toplumda vijola töreni hala canlı tutulmakta ve arzu eden her aile bu töreni kutlamaktadır. İsrail’de ise bu törenin adı –Brita- olarak anılmakta ve dünyaya gelen her kız bebeğe bu tören eğlence nitelikleri de katılarak bir lokalde adeta bir Brit-Mila töreni boyutlarında kutlanmaktadır. Vijola törenine rastlayan ilk Cumartesi günü sinagogda kız bebeğin babasının da katıldığı bir dua okunur, bebeğin adı konur ve kutsanır.




Nisan 07, 2007, 10:28:52 ös
Yanıtla #32
  • Uzman Uye
  • ****
  • İleti: 3120
  • Cinsiyet: Bay

Kortadura De Faşadura



Kortadura de faşadura (bebek giyimlerinin hazırlanması töreni) her bebek bekleyen müstakbel annenin düzenlediği geleneksel bir gündür.


Hamileliğinin 5. ayını bitiren anne adayı haftanın Pazartesi veya Perşembe günlerinin birinde (Sefer günleri) evinde bir davet verir. Bu davet sırasında masaya konan bir parça patiska veya mermerşahi makasla kesilir, hayır duaları edilir. Bu kesilen kumaşla bebeğin ilk doğduğu anda üzerine giyeceği küçük gömlek dikilir. Arta kalan kumaşla da mendiller ve ara bezleri yapılabilir. Bu törenden sonra anne adayı artık bebeği için gerekli giyim eşyalarını satın alabilir ve hazırlayabilir.



Kortadura De Faşaduranın uygulanışı



Bu tören hamileliğinin ilk 5. ayını bitiren anne adayları tarafından yapılır. Fakat 7. ay içinde de uygulanabilir. Bu tören tek sefere mahsus olmayıp, izleyen hamilelikte de tekrarlanabilir. Kumaş genelde baba adayının ailesinin tarafından, yakınlık derecesi en fazla olan, annesi babası hayatta olan bir hanım tarafından kesilir. Kumaş kesildikten sonra üstüne şekerler, pirinçler ve altın paralar atılabilir. Bu doğacak bebeğin ömrünün mutlu, bereketli geçmesinin temennisidir.


Kumaşın kesilmesinden sonra kurulan tatlı sofrasından bütün davetliler yerler ve içerler.


Kortadura de faşadura geleneği yaşadığımız toplumun her kesiminde uygulanmaktadır. Bu tören kimi ailelerde ekonomik durumları doğrultusunda evlerinde mütevazi bir biçimde, kimi ailelerde ise lokallerde veya otel salonlarında kutlanmaktadır.


Bu düzenlemelerin daha fazla bir Sefarad geleneği olduğu ileri sürülmekte, Aşkenazlarda bu tür örneklere fazla rastlanmamaktadır.


İsrael’de kortadura de faşadura uygulanmamakta, sadece Türkiye’den İsrail’e göç etmiş ailelerde bu gelenek sürdürülmektedir.


Dünya Yahudi toplumlarında da durum aynı olup sadece Sefaradların bir bölümü bu geleneği hala sürdürmektedirler.




Nisan 07, 2007, 10:29:35 ös
Yanıtla #33
  • Uzman Uye
  • ****
  • İleti: 3120
  • Cinsiyet: Bay

PİDYON HABAYİT



Pidyon geleneğinin bir diğeri de – Pidyon – Habayit – yani –Evin kutsanması- adlı olaydır.


Yahudi aileleri zaman zaman evlerinde hayır duaları okutmak veya başlarına gelen aksilikleri, peşpeşe sıkıntı veren olayları uzaklaştırmayı ümit ederek Pidyon-Habayit’e başvururlar. Evin kutsanması çok eski devirlerden günümüze ulaşmış olmakla beraber uygulanışta bir takım değişikliklere uğramıştır.


Çok eski çağlarda kötü ruhları kovma, muska, tütsü gibi inançlar doğrultusunda başlayan bu olgu, zamanla ve Tora’nın bu gibi hoş inançlara koyduğu yasaklar doğrultusunda dualara ve hayır temennilerine dönüşmüştür.



Pidyon-Habayit’in Uygulanması



Evinde dua okutmak isteyen aile, tanıdığı bir hahamı evine davet eder. Eve gelen haham aile efradını etrafında toplar ve dualar okur. Bu duaların arasında aile fertlerinin adlarını sık sık tekrarlayarak, başlarına gelebilecek belaların, kötülüklerin, hastalıkların ve aksiliklerin başlarından gitmesini dileyen duaları tekrarlar. Aile fertlerinin adları okunurken o kişilerin anne adları da başa konarak söylenir mesela (Sara bat Rahel veya Moşe ben Rebeka) gibi. Bu isimlerle birlikte edilen dualar, o kişilerin feraha ulaşmalarını sağlamak içindir.


Haham bu duaları ederken yanında getirdiği küçük bir torbadan eski paralar çıkartır ve onları masanın üstüne yayarak karıştırır ve dualar okur. Bu arada aile fertlerine uzattığı paralarla, ellerine alıp bir dilekte bulunmalarını ve dileklerini diledikten sonra o parayı diğerlerinin arasına karıştırmalarını ve aynı dileği içlerinden yinelemelerini ister.


Genelde İbranice yapılan bu dualar arasında, aile efradının gerekli inancı ve güveni bulup, ruh huzuruna kavuşabilmesi için topluluğun kullandığı günlük lisan konuşulur.



Yaşadığımız Toplumda Pidyon-Habayit



İçinde yaşadığımız toplumda da bugün hala Pidyon-Habayit olgusu mevcuttur. Aile hayatlarında sürekli aksilik, hastalık ve sıkıntı içinde yaşayan bazı kimseler, belki biraz da psikolojik olarak ferahlamak amacıyla evlerinde bu duaları ettirmektedir. Ayrıca bazı ailelerde Pidyon-Habayiti ayda bir kere düzenli olarak uygulamak bir gelenek haline gelmiştir.




Nisan 07, 2007, 10:31:37 ös
Yanıtla #34
  • Uzman Uye
  • ****
  • İleti: 3120
  • Cinsiyet: Bay

                                      ALAHA


Bir Yahudinin yaşamı boyunca, birçok kurala uyması gerekir. Bu kurallar kaynağını, Tora’da yazılı olduğu üzere Tanrı’dan alır. Bunlar ahlaki, törensel ve medeni kanunlardır.

Tüm soruları kapsayan Yahudi kanununun, kesin ve kabul edilmiş şekline Alaha denir. Alaha kelimesi, yürümek veya gitmek anlamına gelen “Aloh” kökünden türemiştir ve yol, örnek veya yöntem anlamındadır.

Bir Yahudinin yaşamı boyunca, birçok kurala uyması gerekir. Bu kurallar kaynağını, Tora’da yazılı olduğu üzere Tanrı’dan alır. Bunlar ahlaki, törensel ve medeni kanunlardır. Tüm soruları kapsayan Yahudi kanunun, kesin ve kabul edilmiş şekline Alaha denir. Alaha kelimesi, yürümek veya gitmek anlamına gelen “Aloh” kökünden türemiştir ve yol, örnek veya yöntem anlamındadır. Alaha bir teori değil, pratik bir yöntem, felsefi değil, kanunidir. Bu yüzden günümüzde dahi dini ve kanuni kararlara yön verir. Alaha’nın özünde inanç yer almasına karşı eylemi vurgular. Ve temelde yönergelerin (mitsvot) her durum ve ortamda uygulanmasıyla ilgilenir, davranışlara bir yükümlülük ,ahlaki ve dini görevlere bir gereklilik getirir.

Yahudi kanuni sistemi statüsünde olan Alaha yaşamın her evresini, her noktasını kapsar, gerek kişiler arası, gerek Tanrı ile kişi arasındaki ilişkileri düzenler. Yahudiliğin yasal yanı olan Alaha kişisel, sosyal, ulusal ve uluslararası boyutlardadır. Alaha, sadece dini kanunları içermez, aynı zamanda medeni kanunları, öldürme ile ilgili kanunları ve ahlaki yasaları da kapsar. Kişinin yeme alışkanlıkları, cinsel yaşamı, iş ahlakı, sosyal faaliyetleri, sanatsal etkinlikleri, eğlence tarzı hep Yahudi dini şemsiyesi altındadır. Yahudi dini, yaşamın kendidir ve yaşama rehber olur. Yahudiliği konu almış tüm yayınlar, Yahudiliğin bir yaşam biçimi, sadece inanç değil, eylemler dizisi olduğunda fikir birliğine varırlar.

Ahlak ve Alaha

Tora’da yer alan ahlaki emirler Alaha yöntemiyle açıklanmış, incelenmiş ve geliştirilmiştir. Din bilginlerince kullanılan Midraş’ın amacı, yazılı metinlerden sonuçlar çıkarmak, sözel gelenekler getirmek, anlaşmazlıkları çözümlemek ve kesin kanunlar elde etmektir. Eski dönemlerde ahlaki bir sorun da, Bet-Amikdaş’ı ilgilendiren bir problem de hep aynı mantık ve yaklaşım çerçevesinde ele alınmıştır. Ahlaki yönergeler (mitsvot), gerek olumlu, gerek olumsuz şekilleriyle kişinin davranışına rehber olurlar, bu da Alaha’nın amacıdır. Yahudi ahlaki değerleri kesin şeklini Alaha’da bulur.

Yahudilikte kanun ile ahlakın yakın ilişkisini en iyi “Yahudi Hukuku bilimi, ulusal hukuk bilimidir” özdeyişi açıklar. Yahudi kimliğini koruma ve hayatta kalmayı amaçlayan ahlaki değerlerin büyük bir bölümü Alaha’da yer almasına karşın, bir takım özel tecrübe alanları, bunun dışında kalır.

Alaha’nın Doğuşu

Alaha terimi ilk başlarda özel kanun anlamında kullanılmakta, “Moşe’ye Sina Dağı’nda verilen kanun” olarak anılmaktaydı. Ancak zamanla bu terim, tüm kural ve emirleri içeren Yahudi yasama sistemine verilen ad oldu.

Rabinik dönemlerde Alaha’nın incelenmesi en önemli dini görev addedilmiştir. O dönemlerde, din bilginlerinin yasama yönteminde yazılı ve sözlü Tora’da yer alan kanunlar, diğer kanunların önünde kabul edilmiştir.

Tora kökenli emirler (mitsvot) değişemezken, rabilerin koydukları yönergeler, olaylara ve durumlara göre dini yetkililerce değişikliklere tabi tutulabilirler. Klasik Yahudi kaynakları,birtakım değişiklikler, eklemeler, yeni, güncel şartların gerektirdiği farklılıklar hariç, Alaha’nın Moşe’nin dönemine kadar dayandığı inancındadırlar.

Maimonides, Babil Talmud’unun yazarı Raşi’den geriye, Moşe’ye kadar 40 nesil sayar ve şu sonuca varır: İki Talmud’da, Tosefot’da, Sifra ve Sifrei’de yasaklar ve yapılabilenler, temiz ve kirliler, uygun olan ve uygun olmayanlar, ağızdan ağıza, Moşe’den günümüze dek gelmiştir.

Alaha’nın Yapısı

Diğer yasama sistemleri gibi Alaha da farklı elemanlardan oluşur. Bunların bir kısmı Sina, bir kısmı da rabinik kökenli olduğundan, aynı değerde değildirler. Alaha’nın kaynakları şöyle sıralanabilir:

*Yazılı kanun: Geleneksel Yahudi Alaha kuramına göre yazılı kanun, dini, kanuni, ahlaki yasaların toplanmış bir şekli değil Tanrı’nın emirlerini ifade eden, tek biçimli, tek şekilli bir kanundur. Bu kanun olumlu ve olumsuz 613 emri (mitsvot) içeren bir bütün olarak kabul edilir.

*Sözlü kanun: Yazılı kanunun yorumudur. Moşe Rabenu’ya Sina Dağı’nda verilen Alaha’nın mantıksal açıklamalarıdır.

Yazılı kanunun yorumu: Bu yorum iki bakış açısı çerçevesinde yapılır. Biri sadece Sina’da verilen kanunun, diğeri ise yorumlarla farklılaşmış şeklini inceler.

Talmudik anlayışa göre, gelenekler aracılığıyla günümüze ulaşan bilgiler ki bunlara da –Orayta- denir, yazılı kanun ile eşdeğerdir.

İki ünlü düşünür Maimonides ve Mahmanides bu konuda farklı fikirler üretmişlerdir.

Nahmanides’e göre de Orayta’nın geleneklerle desteklenmiş olması gerekir, eğer Talmud bunu kabul etmemişse o zaman bu (Soferim) Tora katiplerinin sözü anlamına gelen “Derabanan”dır.

Gerek Maimonides’e, gerek Nahmanides’e göre Alaha 3 kategoride incelenebilir.

Sina dağında kabul edilen Alaha, ki bunun yorumundaki amaç Alaha’yı kutsal şekliyle açıklamaktır.

Sina’da alınmayan, ancak kutsal kitaptan din bilginlerince çıkarılan sonuçlar Ve Alaha’ya yenilikçi bir bakış açısı getiren ve buna da kutsal kitaptan destek sağlayan görüş.

*Mantıki sonuçlar: Bazen Talmud yazarları alaha’yı çok açık, aşikar, hiçbir kutsal ispata gerek duyulmayan olarak tanımlarlar.

*Bilgelerin deyişleri, din bilginlerinin Moşe’den günümüze dek yaptıkları beyanlar – Derabanan- olarak adlandırılır. Bu öğretiler iki bölümde toplanır: Tora’yı ve dini korumak amacında olan olumlu hükümler (Takanot) ve ihlalleri ortadan kaldırmayı amaçlayan olumsuz hükümler.

Bilgelerin yetkisi: Din bilginleri, bazı durumlarda talmudik emirleri iptal etmek hakkına sahiptirler. Halkın dini itaatini kuvvetlendirmek için, Bet-Din, belirli bir süre, birtakım yönergeleri geçersiz sayabilir. Tüm bunlar, ileriye dönük, gelecek nesiller için değil, güncel sorunlara cevap vermek amacını taşır. Halkın çoğunluğunun tahammül edemeyeceği kısıtlamalar koyulamaz.

Görenek, töre: Görenek kelimesi talmudik edebiyatta farklı anlamlar taşır ancak hepsi Alaha’ya kaynak teşkil eder.

Alaha’nın çok net olmadığı durumlarda dini törelere başvurulur. “Bet-Dince açık olmayan Alaha’lar durumunda git ve cemaatin davranışına bak sen de ona göre davran” (Yeruşalayim Talmudu 7:5) Alaha ile çelişen töre durumunda, töre Alaha’nın yerini alır. Cemaatin geliştirdiği görenekler, bilge kişilerin, din bilginlerinin getirdikleri Alaha ile eşdeğerdir.

Alaha’nın Gelişmesi, Tarihçesi

Erken Çağ: Tora’da birtakım kanunlar göze çarpar (Çıkış 21-23:9, Lev.19, Tesniye 21-25). Bazen gruplar halinde, bazen tek başına olan bu kanunlar farklılıklar göstermektedir. Bunun nedeni, Tora yorumcularının da açıkladığı gibi, bu kanunların farklı cemaatler tarafından farklı zamanlarda şekillendirilmiş olmalarıdır. Genel kanıya göre Tanrı Moşe Rabenu’ya yazılı kanun (Tora Şebihtav) ile birlikte sözlü kanunu (Tora Şebealpe) de vermiştir.

Midraşik yöntem ile kutsal metinlerin incelenmesi, yeni anlamlar ve sonuçlar elde edilmesi bu döneme rastlar. Alaha’nın tarihçesi Makabilerin devrine dek karanlıkta kalır. Bu dönemde akademik bir çalışmadan çok, basit dindar Yahudi çiftçilerin, komşularıyla olan ilişkileri doğrultusunda geliştirdikleri ilişkisel gelenekler göze çarpar. Alaha’nın incelenmesinde Makabiler döneminde Yosef Yoezer ve Yosef Yohanan’ın, Herod döneminde ise Hillel ile Şammay’ın referansları yer alır. Mişna bu bilginlerin vecizelerine yer verir. Bu dönemde İsrail’de hiçbir kanuni tartışmaya rastlanmaz. Kanun herkes tarafından bilinir ve en ufak bir şüphe Yeruşalayim’deki büyük mahkemece karara bağlanırdı.

Tannaitik dönem (M.S. 1-220): Hillel okulu ile Şammay okulu arasındaki fikir ayrılıkları bu dönemde ortaya çıkmış ve ülkedeki din bilginleri arasında da tartışmalara sebep olmuştur.

Rabi Akiva ve Rav İshmael, Tora kavramı ile ilgili farklı düşüncelerini alaha’ya yansıtmışlardır.

II. yüzyılın sonunda Rabi Yehuda Hanassi yayınladığı Mişna’da, Tannaim tartışmalarını ve aldıkları kararları derlemiştir.

Amoraik dönem (220-470): Mişna derlenip, tamamlandıktan sonra Tora’nın ardından karşımıza çıkan ikinci kutsal kitap konumuna geldi. Amoraim diye adlandırılan Yeruşalayimli ve Babilli din bilginlerinin başlıca uğraşları Mişna’nın yorumlarını ve kanunların uygulanmasını incelemek oldu.

Amoraim ve Tannaim arasında hiçbiri şekilde tartışmaya yer verilmedi. Onlar daha çok akademik boyutlarda incelemeleri çalışma alanları olarak kabul ettiler. İsrail’deki Amoraimler’in Alaha’sı Yeruşalayim Talmud’unda, Babillerinki ise Babil Talmud’unda toplandı. Böylece Alaha’nın tartışılmaz kaynağı oluşmuştu. Babil Alaha’sı daha gelişmiş ve daha kolay anlaşılır niteliktedir. Babil Talmud’u da diğerinden sonra kaleme alındığından bir evvelkinin kararlarını gözden geçirme fırsatını elde etmiştir.

Ortaçağ ve sonrası Alaha bilginlerini iki grupta toplayabiliriz.

Bir kısım bilginler, Raşi gibi, kanuni teorileri Talmud metinlerinden çıkartıp, ortaya koymuşlardır. Bunlara Mefareşim yani yorumcular denir. Onların çalışmaları kanunların tanımlanmasına yardımcı olmuştur.

İkinci grupta yer alanlar ise karar verici olarak tanımlanabilecek posekimlerdir. Bunların koyduğu kanunlar kendi bilgileri ve çeşitli alanlardaki tecrübelerinden oluşmuştur. Başlıca çalışmaları yeni ve eski hükümleri sınıflandırıp kanunlaştırmaktı. Bu da günümüze dek sürmektedir. 19. yüzyılda Simeon Kayyara’nın kaleme aldığı “Alahot Gedolot” buna en yeni örnektir.

16. yüzyılda Yosef Caro’nun eseri Şulhan Aruh ile Krakovlu Moses İsserles’in yazdığı Mappah Alaha tarihinde yakın çağın bir dönüm noktasıdır.

Uygulama

Alaha farklı düşünce ve görüşte olan Yahudileri birleştirici bir unsurdur. Alaha’ya riayet etmek her Yahudinin görevidir.

Sonuç

Yahudilik kavramı ancak uygulama durumunda bir anlam kazanır. Alaha da bu kavram ve değerlerin günlük yaşantımızdaki uygulamasıdır. Bize teorilerin ve prensiplerin ne şekilde uygulamaya geçirileceğini anlatır. Alaha, Yahudiliğin ve Yahudilerin Tanrı’ya olan inançlarının bir göstergesidir. Alaha, odak noktası olan mitsvotu, emirlerin yerine getirilmesi ile soyut olan kavramları, somut bir hale getirir ve dünyevi şeylere bir kutsallık kazandırmak ister. Ancak bazı çevreler duygudan ve inançtan yoksun bir itaatin, yani Alaha uygulamasının sadece bir şekilciliğe dönüşeceğinden endişe duymaktadırlar. Bu endişe çok eski zamanlardan beri din bilginlerince dile getirilmiştir, fakat bu düşünce, uygulamayı ortadan kaldırmaz. Çünkü Alaha’nın yok olması Emuna’nın yani inanç ve temelin de yok olmasına neden olur. Alaha olmadan Yahudi yaşamı hiçbir anlam taşımaz, tüm içeriğini kaybeder. Eyleme geçmemiş bir inanç, asil bir duygu anlamsız kalır. Alaha’ya uymamak, onu dışlamak, Yahudinin yaşam tarzını değiştirir. Değişen Yahudi yaşam tarzı kaybolan Yahudi değerler ve kavramlar anlamına gelir. Bu değişim bir veya iki nesil sürecinde gerçekleşir ve asimilasyon olarak ortaya çıkar. Bu tarihi bir gerçektir ve birçok kere, birçok farklı çevrede ortaya çıkmıştır.


Nisan 07, 2007, 10:33:29 ös
Yanıtla #35
  • Uzman Uye
  • ****
  • İleti: 3120
  • Cinsiyet: Bay

                        YAHUDİ KİTABI

Asırlar boyu, Yahudiler, "Kitapların Milleti" olarak tanınmıştır Bu deyiş "Tora"dan kaynaklanmaktadır. Yahudiler, genelikle, kitaplara olan sevgileriyle anılırlar. Çağlar boyunca, kitapların, Yahudilerin en değerli mülkiyeti olduğu söylenir.


Kitabın Tarihçesi

Kitap kelimesi, birçok yazılı sayfanın birleştirilmiş olmasını ifade eder. Matbaanın 15. yüzyılda icadıyla kitap, basılı olarak gözükmeye başlar. Bu yüzyıldan önce kitaplar elle yazılmış, "El yazması" denen sahife topluluğuydu.


Zaman geçtikçe, kitaplar yazıldı ve halk arasında dolaştırılıp, okundu.


Matbaanın İcadı

15. yüzyıl sonlarında matbaanın icadıyla, Yahudi kitabı şekil değiştirdi. 1475 yılında, İtalya'da basılan Raşi'nin Tora yorumu, basılı ilk Yahudi kitaptır. Yahudi basım sanatı, İtalya'dan, İspanya ve Portekiz'e yayıldı. 1492'deki İspanya'dan sürgün edilmelerinden sonra, bu basım sanatı, İspanyol Yahudileriyle birlikte, onların yerleştiği tüm ülkelere taşındı.

Basımın gelişmesinin Yahudilerin hayatına etkisi büyük olmuştur. Her ne kadar, kitaplar, sayıca az idiyseler de, gittikçe çoğalmaktaydılar. Kitaplar çoğaldıkça, fiyatlar düşüyor ve birçok kişi kitap sahibi olabiliyordu. Bir müddet sonra, herkesin, şahsi bir dua kitabı edinmesi kolaylaştı. artık "Tora" sadece zenginlerin evinde değil, hemen her Yahudinin evinde bulunabiliyordu. Yahudiler tarafından basılan ilk kitaplar, büyük çoğunlukla din kitaplarıydı. Zamanla, hikaye, okul, masal kitapları ile salt eğlendirici nitelikte kitaplar da Yahudiler arasında yaygınlaşıyordu. Yahudiler her yerde, basılı her bir kelimenin, kitabın, öğrenmenin ve kitapta buldukları huzurun açlığını yaşıyordu. Yahudi kitaplarının basımı, yıldan yıla gelişiyor ve ilk zamanlardaki fakir basım zenginleşiyor, renkleniyordu. 19. yüzyılda artık Yahudi kitapları, İbranice, Judeo Espanyol ve Yidiş lisanlarında basılmış olarak, geniş bir kültür yelpazesine yayılıyordu.



Nisan 07, 2007, 10:35:22 ös
Yanıtla #36
  • Uzman Uye
  • ****
  • İleti: 3120
  • Cinsiyet: Bay

                                  EN ÖNEMLİ YAHUDİ KİTAPLARI

Sayısız Yahudi kitapları arasında en önemli üç tanesi şunlardır: Tanah, Talmud ve Sidur.

* Tanah olmadan Yahudi milleti olamazdı.

* Talmud olmadan Yahudilerin sosyal yaşamları ve öğrenme dağarcıklarında geniş boşluklar oluşacaktı.

* Sidur olmadan ise Yahudileri asırlar boyu birleştiren dualar, Yahudilerin neşe, korku, endişe ve ümitlerini paylaşmaları gerçekleşemeyecekti.

Tanah

Yahudilerin en çok değer verdikleri kutsal varlıkları Tora, İbranice'den, 100'den fazla dile çevrilmiştir. Bugün de, eski zamanlardaki gibi, insanların dürüst bir yaşam sürmelerinde rehber olmaktadır. Tora Tanrı'nın tek olduğunu söyler, sadece doğrunun söylenmesini öğütler.

Tora'da dünyanın en güzel hikayeleri yer alır. Örneğin Moşe, Yeoşua, Şimşon'un kahramanlıkları, Tufan, Esaretten Kurtuluş ve diğer olağanüstü olaylar gibi.

Yahudi milleti için Tora, Yahudi kültürünün temelini oluşturur. Rabiler der ki: "Her tür bilgi ve bilgeliği Tora'da bulabilirsiniz."

Tanah 24 kitaptan oluşmuştur.

Bunlar üçe ayrılır: Tora, Neviim ve Ketuvim.

Moşe'nin beş kitabı:

Tora Moşe'nin beş kitabından oluşur. Bu beş kitap, Tekvin-Bereşit (Dünyanın yaradılışı) ile başlar, Tesniye-Devarim ( Moşenin ölümü) ile biter.

Beş kitabın adı sırasıyla şöyledir: Tekvin-Bereşit, Çıkış-Şemot, Levililer-Vayikra, Sayılar-Bamidbar, Tesniye-Devarim.

1. Tekvin (Bereşit): Birçok konuyu inceler: Evren nasıl yaratıldı? Neden insanlar hayatta kalabilmek için bu kadar ağır çalışmalıydılar. Niçin ilk örtünme, ilk katletme olayları yaşandı. İnsanlar, ne zaman elleriyle aletler yapmaya yöneldiler gibi.

Tekvin bir bilgi kitabı değildir. İngilizce adı Genesis olan bu kitabın İbranicesi Bereşit yani başlangıç kelimesini ifade eder.

2. Çıkış (Şemot): İkinci kitap olan Çıkış'ın ana konusu, İsrailoğullarının Mısır esareti ve Moşe'nin önderliğinde Mısır'dan çıkışlarıdır. Bu kitap, bize İsrailoğullarının nasıl esir olduklarını, hürriyetlerine nasıl kavuştuklarını, Moşe'nin kişiliğini, İsrailoğullarının birleşip nasıl bir ulus olduklarını anlatır. Çıkış kitabında en çok vurgulanan ise özgürlük duaları ve tüm insanların, özgürlüklerini kazanmaları fikridir. Bu kitap ismini İsrailoğullarının Mısır'dan çıkışından alır. İbranicesi Şemot, isimler manasındadır.

3. Levililer (Vayikra): Bu kitapta Yahudi gelenekleri, insan ilişkileri, ebeveyn-çocuk ilişkileri, bayram, oruç günleri ve sunulacak korbanlarla ilgili kurallar anlatılır. İbranice adı Va-Yikra'dır. "Ve çağırdı" anlamındadır.

4. Sayılar (Bamidbar): Yahudilerin Sinai Dağı'ndan ayrılıp, Kenaan sınırlarına varmalarına kadar gelişen olayları anlatır. 40 yıllık göçebe hayatından sonra, Yahudilerin Vadedilmiş Topraklara giriş hazırlıkları bu kitapta anlatılır. İbranice adı Ba-Midbar'dır "çölde" anlamındadır.

5- Tesniye (Devarim): Bu kitap, Çıkış, Levililer, Sayılar kitaplarında anlatılan, tarihi olayları ve kanunları işler. İbranice adı Devarim'dir. "Sözler" Moşe Rabenu'nun söylediği sözlerden bu ismi taşır.

Peygamberler (Neviim): Tanah'ın ikinci bölümü. 19 kitaptan oluşmuştur.

İlk dört kitap Moşe'nin ölümünden sonra Yahudi tarihini anlatır. Diğer 15 kitap ise birçok peygamberi içerir.

İlk peygamberler Yeoşua, Hakimler,I. Samuel, II. Samuel, I. Krallar, II. Krallar'dan ibarettir. Son peygamberler Işaya, Ezekiel ve Yeremya'dır. "12'ler" adlı kitap da şu peygamberleri kapsar: Hoşea, Nahum, Yoel, Habakkuk, Amos, Zeharya, Tsefanya, Ovadia, Hagay, Yona, Mika ve Malahi'dir.

Yeoşua: Nun'un oğlu Yeoşua'nın savaş ve fetihlerinden bahseder.

Hakimler: Yeoşua'nın ölümümünden sonraki olayları işler.

I. ve II. Samuel: İlk Yahudi krallığının nasıl kurulduğunu anlatır. Şaul ve David ilk Yahudi krallarıdır.

I. ve II. Krallar: Kuzey Krallığı İsrail Krallığı adını , Güney Krallığı da Yehuda Krallığı adını taşırdı. Yahudi ulusunun bölünmesi anlatılır.

İşaya: Amos'un oğlu olan, Güney Krallığı Juda'da yaşayan peygamberdir. Bu kitapta Tanrı'ya olan inancının kuvvetliliği anlatılır.

Yeremya: Sevilmeyen, nefret edilen bir liderdi. Kehanetleri doğrulandı.

Ezekiel: Sürgünde, Babil'de faal idi. Bu kitapta, sürgündeki ilk dindar Yahudi topluluğunun kuruluşu anlatılır.

Hoşea: "12 Peygamber" kitabının ilkidir. Yoel, Amos, Obadia, Yona, Mika, Nahum, Habakkuk, Tsefanya, Hagay, Zeharya, Malahi ile son bulur.

Yoel: Yahudi milletini oruca davet eder ve Yehuda'nın bir gün yine zafere ulaşacağını söyler.

Amos: M.Ö. 8. yüzyıl ortalarında yaşamıştır. Söylediklerini, ilk yazan peygamberdir.

Ovadia: 21 mısralık,konusuyla, Tora'daki en kısa kitaptır.

Yona: Bu kitapta hoşgörü ve pişmanlık duygularının tüm insanlarda bulunduğu anlatılır. Sinogoglarda Kipur gününde okunur.

Mika: Her zaman barış dolu geleceği anlatır.

Nahum: Tüm kitabını oluşturan 3 muhteşem konuyla, Asur İmparatorluğu'nun çöküşü dile getirilir.

Habakkuk: Sadece üç konudan oluşan bu kitap, çok derin ve şiirsel düşünceler ifade eder.

Tsefanya: Yine üç konulu bir kitaptır. Kral soyundan gelen bu peygamber, gün gün Yeruşalayim'in eski görkemine kavuşacağı ümidini dile getirir.

Haggay: Bu peygamberin özel bir görevi vardı. Sürgünün çabuk sona ermesi ümidi ve Bet-Amikdaş'ın yeniden inşası fikirleri bu kitapta yer alır.

Zeharya: 14 konuda, Yahudi milletine, Maşiah'ın gelişiyle, barışın sonsuza dek süreceği inancını yansıtır.

Yazılar: Bu bölümde, Mezmurlar, Deyişler, İyov, Neşideler Neşidesi, Rut, Vaizler, Yakarmalar, Ester, Daniel, Ezra, Nehemiah, 1. Tarihler 2. Tarihler anlatılır.

Mizmorlar (Mezmurlar): Bu kelime, İbranice'de çalgı anlamına gelen "Zemer"dan gelir. İşlediği konu ise Tanrı inancı, anlayış ve sevgidir. 150 ilahiden oluşur. David Ameleh mezmurlarını arp ile terennüm ederdi.

İyov: 42 parlak konuyla, anlatılmak istenen insanlığın acılarıdır. İyov'un Tanrı'ya, her şart ve durumdaki bağlılığı ifade edilir. İyov'un kitabı çok derin dinsel düşünceler içerir.

Deyişler: Günlük hayatta da kullanılan bu sözlerin ifade ettiği mana derindir. Yaşamın her yönüne ait kurallarına ışık tutan sözler bulunmaktadır.

Neşideler Neşidesi (Şir a Şirim): Sevgi dolu bu şarkıların yazarı Şelomo Ameleh'tir. Bu şarkılarda Tanrı'nın milletine olan sevgisi anlatılır. Bu şarkılarda ifade edilmek istenen şey sevilen Tanrı,gelin olarak görülen Şulamit ise "İsrael"dir. Neşideler Neşidesi 5 "Megillot" yani ruloların ilkidir. Bu kitaptan alıntılar Pesah'ta sinagoglarda okunur.

Rut: Çok güzel bir özveri ve dostluk hikayesini dile getirir. Rut'un kocasının ölümüne rağmen, kayınvalidesine gösterdiği sadakat ve fedakârlığı anlatır. Kayınvalidenin gelinine Boaz adlı bir damat bulmasıyla bu evlilikten oluşan soyun 3. neslinde (Obed-Yesse-David) David Ameleh doğacaktır.

Yakarışlar: 5 hüzünlü şiirin anlatıldığı kitaptır. M.Ö. 586 yılında Yeruşalayim'in Babilliler tarafından yıkılması ertesinde Yahudi halkının çektiği ızdırap ifade edilir. Bu kitap sinagoglarda Teşa-Beav'da okunur.

Vaizler: İbranice karşılığı "Kohelet"tir. Şelomo Ameleh'in yaşlılığında bu kitabı yazdığı söylenir. Bu kitap, hayat felsefesini soru-cevap olarak verir. Sabır ve cesaret önerir. Sinogoglarda "Sukot" bayramında okunur.

Ester: Milletini felaketten kurtaran Ester'in cesaretini konu eder. Purim bayramında sinagoglarda okunur.

Daniel: Dinlerine bağlı kalıp, dürüst davranmak için, Daniel ve üç arkadaşının yaptığı fedakârlıkları içerir.

Ezra: Tora kanunlarının yerine getirilmesini isteyen bu kişinin Nehemya ile kitabı tek olarak kabul edilir.

Nehemya: İleri görüşlü ve dürüst bir lider olarak bilinir. Kitabı birinci tekil şahıs olarak yazılmıştır.

Talmud: Bu kitapta tüm dini kanunlar bulunur hem bir Kanun Kitabı, hem de bir yasaların gerekçeleri kitabı niteliğini taşır.

M.Ö. 576'da Bet-Amikdaş'ın yıkılışından sonra Babil sürgününde yaşayan Yahudilerin, beraberlerinde getirdikleri Tora, Yahudilerin kanununu teşkil etti. "Tora şe beal pe" yani "sözlü kanun" zamanla kağıda geçirilerek ciltleri meydana getirir ve Talmud oluşur. Talmud iki ayrı bölümden meydana gelir. İlk bölümü Mişna, "şna" tekrar ve öğrenmeden ismini alır.

İkinci bölüm ise Gemara, Arami dilinde "Gmar", öğrenme veya öğretme manasındadır ve Mişna'nın yorumudur.

Mişna: Bu kitap İbranice olarak, 1800 yıl önce Yehuda Ha-Nasi tarafından yazılmıştır. 6 bölüme ayrılır. Bu bölümler: zirai kanunlar, oruç ve bayramlar, resmi ve dini kanunlar, evlilik ve suça ilişkin kanunları içerir. Mişna'nın net bir şekilde izahı ve yorumu ise Gemara'da işlenir.

Gemara: İki Gemara bulunmaktadır. Bir tanesi 1500 yıl önce Babil'de Yahudi bilginler tarafından tamamlandı. Diğeri de Yeruşalayim bilginleri tarafından 100 yıl önce bitirilmişti.

Mişna ve Babil Gemara'sı birlikte Babil Talmud'u olarak adlandırılır. Mişna ve Yeruşalayim Gemarası ise birlikte Yeruşalayim Talmud’u olarak ifade edilir. Babil Talmud'unun üçte biri kadardır. Hiçbir zaman Babil Talmud'u kadar kullanılmamıştır.

Babil Talmud'u ise Arami dilinde yazılmış olup, çok ağır bir tempoyla, Mişna'yı yorumlayan bilginler tarafından meydana getirilmiştir.

Talmud'u yaratanlar, daha ziyade bugünkü üniversite profesörleri seviyesindeki kişilerdi. Rabi Meir sofer (Sefer-Tora yazarı) , Samuel tanınmış bir astronom , Huna Saha da alan uzmanı idi. Huna Saha, (Yohannan Hasandelar) bu ismini kundura tamircisi olduğu için almıştır. Tüm bu kişiler dinsel yorum ve kural koyuculuk alanlarında uzman olmuşlardır.

Bu yüzden, Talmud tüm Yahudi milletinin ortaya koyduğu bir eserdir. Geleneklere göre, 427'de ölen Raşi yazım işlemine başlamıştır. Rabina Bar Huna tüm eksiklikleri tamamlamış ve 499 yılında öldüğünde büyük Talmud kapanmıştır.

Agada: Bu bölüm tüm Talmud'un üçte birini içerir. Talmud'un kapsadığı ağır konuları biraz yumuşatıp, havayı daha hafifletmek üzere, birçok deyiş, efsane, fıkra ve vecizelerle Talmud daha cazip şekle sokulur. Bu bölüm ”Talmud Agada"sı olarak adlandırılır.

Talmud'da noktalama yoktur .Bir kelime tüm bir cümleyi ifade edebilir. Soru işaretleri bulunmaz.

Tüm Mişna, Gemara ve yorumlar bugün bildiğimiz Talmud'u oluşturur. 2.500.000 kelimeyi içeren Babil Talmud'u Yahudi kültürünün yarattığı en büyük eserlerden biridir. 6.000 sahifelik bu eser Yahudi kültürünü kapsayan bir ansiklopedi şeklindedir.

Nesiller boyunca Talmud tüm Yahudilere bilgi ve ışık kaynağı olmuştur. Talmud'dan bilgi edinme kolay bir iş değildir. Fakat, bu bilgiyi öğrenmeye hazır ve istekli olan kişilere Talmud, yol gösterip, büyük bir bilgi hazinesi sunar.

Siddur: Dua kitabıdır. Tuğla üzerine tuğla inşa edilmiş bir gökdeleni simgeler. Yüzyıllar boyu Siddur'da dualar eklenmiş ve değişmiştir. Sonuçta Siddur zengin bir Yahudi tören ve ibadet edebiyatını oluşturmuştur.

Bu kitap, aynı zamanda, tanınmış ve isimsiz birçok yazarın, dini şiirleri ve dualarını içerir. Dünyanın her bir köşesinde Siddur, 1000 yıldan uzun bir süredir, her Yahudi evinin kitaplığındadır.

Yahudilerin bu üç büyük kitabı, büyük edebiyat ustalarının eserleridir.


Nisan 07, 2007, 10:42:42 ös
Yanıtla #37
  • Uzman Uye
  • ****
  • İleti: 3120
  • Cinsiyet: Bay

                          SEFER TORA
Sefer Tora, kanunların yazılı olduğu metin, veya Moşe Rabenu'nun beş kitabının parşömen üzerine yazılmış ve rulo haline getirilmiş birtakım şartlara uygun bir şekilde kullanılan kutsal dinsel metinler toplamıdır. Sefer Tora bu iş için eğitilmiş özel kişiler tarafından yazılır.

           PARŞÖMENLERİN HAZIRLANIŞI
Sefer Tora metinlerinin yazılacağı parşömenler kaşer bir hayvanın derisinden hazırlanır.

Parşömenlerin üzerine metinleri yazmak için Talmudik dönemlerde kullanılan kamışlar, günümüzde daha dayanıklı ve rahat kullanımlı olduğu için bazı yörelerde hindi tüylerine dönüşmüştür. Bu tüylerin uçlarının bir tarafı bıçakla düzleştirilerek kare harflerin yazımı kolaylaştırılmaktadır.

Parşömenlerin yazımı için kullanılan mürekkep özel olup "Sofer = Sefer Tora’yı yazan kişi" tarafından yapılır. Mürekkep her zaman siyah ve sabit renkli olmalıdır.

                 SEFER TORA`YI YAZIŞ STİLİ

Sefer Tora'yı yazmak için parşömen, hindi tüyü, mürekkep, cetvel ve sivri uçlu bir madeni kaleme ihtiyaç vardır.

Sofer her şeyden önce satırların düzgün yazılabilmesi ve aynı ölçülerde olabilmesi için parşömeni sivri uçlu kalem ve cetvel yardımıyla eşit aralıkla 43 adet enine çizgi çizer. Parşömenlere soldan 10.16 cm., yukardan 7.62 cm ve her sütun arasıda da 5.08 cm boşluk bırakılır.

Bu konuda kesin bir kaide olmamakla beraber, 19. yüzyılın başından beri Sefer Toralar 248 sütun halinde yazılmaktadır. Her bir sütun 42 satır içermektedir. Her sütun 12.7 cm eninde olmakta ve her iki sütun arasında (lemişpehotehem) sözcüğü üç kere sığacak şekilde aralık bırakılmalıdır.

                      SOFER

Sefer Tora'yı yazan ve bu iş için özel olarak eğitilmiş kişiye sofer denir. Sofer, Sefer Tora'yı yazmaya başlamadan önce mikve (tevila) yapmalıdır.

Başka bir soferin yaptığı yanılgıya düşmemek için doğruluğundan çok emin olduğu bir Tora metnini kopya etmesi gerekmektedir. Sofer, Sefer Tora'yı yazmaya başlamadan önce –Amelek– kelimesini yazarak tüyünü kontrol eder. Daha sonra "Bu Tora'yı kutsallık adına, Tanrı adına ve onun kutsallığı adına yazıyorum" sözlerini söyler. Sofer Tikkun'a (Tora metni) bakar cümleyi okur, yüksek sesle tekrar eder ve yazar. Tanrı'nın adını yazmadan önce her defasında "Tanrı'nın adını onun kutsallığı adına yazıyorum" cümlesini tekrarlar.

Sefer Tora "Ketav Aşuri" denen bir şekilde yazılır. Bu formun iki çeşidi vardır. biri Aşkenaz tarzıdır ki bu forma Talmudik dönemde rastlanır, diğeri ise Sefarad tarzı olup kutsal metinlerdeki alfabe harflerinin aynısıdır. Harflerin kalınlığı soferin harflerin üzerinden geçme sayısına bağlıdır. Tüyü tutuş şekline göre harfler kalın veya ince yazılabilir. Bazı harfleri yazarken çok dikkat etmek gerekir, çünkü birbirlerine çok benzedikleri için okurken, karıştırılabilir (dalet ve reş) harflerinde olduğu gibi.

Her harf düzgün ve tam olarak yazılmalıdır. Sayılar-Bamidbar 25:12'deki –"Şalom"– kelimesinin –vav– harfi bir istisnadır ve ayrı yazılır. İbranice metinler daima sağdan sola doğru yazılırlar ama, Sefer Tora metinleri yazılırkan harfler tek tek ve soldan sağa doğru yazılır. Kitaplar arasında da 4 satırlık aralıklar bulunur.

     PARŞÖMENLERİN BİRLEŞTİRİLMESİ
 
Parşömen metinlerinin yazı işlemi bittikten sonra, parşömenler –Gidin– adı verilen bir iplikle birbirlerine dikilir. Gidin adlı iplikler, kaşer bir hayvanın ayak kaslarının liflerinden yapılır. Her 4 sayfa bir araya getirilerek dikilir ve bundan bir –Yeriyah– elde edilir. Sonra her bir yeriyah birer parmak kalınlığından üst üste getirilerek birbirine eklenir. En tepe ve en altta 6.35 cm'lik dikilmemiş kısımlar bırakılır.

Birbirine tamamen birleştirilmiş olan parşömenler Atsei Hayyim (Hayat Ağaçları) adı verilen tahta rulolara sarılır. Atsei Hayyimlerin uçları gidinlerle parşömenlere bağlanır. Atsei Hayyimlerin tutma bölümü düz yuvarlak tahtadan yapılmış olup elin Sefer Tora'yı rahatça taşımasını ve tutmasını sağlamak içindir. Bazı doğu ve Sefarad cemaatlerinde bu kollar bulunmaz ve Sefer Toralar madeni veya tahta muhafazalar içinde tutulurlar.





Nisan 07, 2007, 10:44:39 ös
Yanıtla #38
  • Uzman Uye
  • ****
  • İleti: 3120
  • Cinsiyet: Bay

                       KULLANILMAYAN ŞİFRE TORA


Hatalı yazılan parşömenlerde, mürekkepli yazılar bıçak veya sünger taşıyla kazıma suretiyle silinebilirler. Fakat –Tanrı– adı üzerinde bir hata varsa o parşömen geçersizdir. Çünkü –Tanrı– adı silinemez. Hatalı Sefer Toralar iple bağlanırlar. Bundan amaç kullanılmayacaklarını belirtmektir. Talmud'a göre eğer bir Sefer Tora'da 85 doğru harf varsa o metinler geçerlidir. Bu sayı şöyle elde edilmiştir. Sayılar-Bamidbar 10:35-36 satırlarındaki toplam harf sayısı 85 olduğu için, bu Sefer Tora yazımı için de geçerli sayılmıştır. Hiç kullanılamayacak halde olan Sefer Tora parşömenleri "Pasul" yani kullanım dışı sayılırlar ve bir Rabinin mezarına yakın olacak şekilde mezarlığa gömülürler. Buna –geniza– denir.


Nisan 07, 2007, 10:47:16 ös
Yanıtla #39
  • Uzman Uye
  • ****
  • İleti: 3120
  • Cinsiyet: Bay

  SEFER TORA`YA SAHİP OLMANIN KURALLARI

Her Yahudi bir Sefer Tora'ya sahip olmalıdır. Tesniye-Devarim 31:19'da yazılı bir emir gereğince "Ve şimdi kendim için bu ilahiyi yazıyorum..." Burada bahsedilen ilahi Sefer Tora'yı temsil etmektedir.

Geleneklere göre miras yolu ile bir Sefer Tora'sı bulunan kişi bile kendisine ait bir Sefer Tora sahibi olmalıdır. Bunu ister kendi yazar, ister yazdırır veyahut satın alabilir. Eğer bir kişi kendi Sefer Tora'sını kendi yazabilirse,bu sanki Sina Dağı’nda kutsal Tora kendisine verilmiş gibi kutsal olur. Bir Sefer Tora'da bir hata bulup onu düzelten kişi, onu yazmış sayılır. Sofer, Sefer Tora'yı yazarken bazı bölümleri bilerek boş bırakır ve boş bölümleri isteyen kişilere tamamlatır. Bu boşlukları tamamlayan kişi de Sefer Tora'yı tam olarak yazmış gibi sayılır. Buna –Siyum Ha Tora– denir.


              SEFER TORA`NIN KUTSALIĞI
* Sefer Tora yazılı olan en kutsal kitaptır. Bu yüzden Sefer tora bir kutsal kitap üzerine konur ama, onun üzerine hiçbir şey konamaz.

* Açıldığında ve taşındığında onun önünde eğilinir ve öpülür.

* Parşömene asla el değdirilmemelidir. Hahamlar "Çıplak Sefer Tora'ya dokunan, çıplak gömülecektir" ilkesini koymuşlardır. Bu yüzden –yad– adı verilen uzun saplı bir el işareti kullanılır. Sefaradlar bu riski önlemek için Sefer Tora'yı ipekle kaplarlar.

* Evlilik, öğretim ve esirlerin fidyesi için Sefer Tora satılabilir.

* Eğer Sefer Tora yanlışlıkla yere düşerse, buna tanık olan ve orada bulunan bütün cemaat bütün bir gün oruç tutmalıdır. Sefer Tora'yı yok olma tehlikesinden kurtarmak için Şabat bile ihlal edilebilir.

* Bir Sefer Tora'nın yandığına şahit olunursa –keriya– kesmek gerekir. Eğer yırtıldığına şahit olunursa –iki keriya– kesmek gerekir. Birincisi yırtıldığı için, ikincisi parşömenin kutsallığı için.

* Sefer Tora yalnız dinsel amaçla taşınmalıdır. Eğer bir yerden diğer bir yere transfer edilecekse,bu bir gölgelik altında, şarkılar ve danslar eşliğinde olmalıdır.

* Sefer Tora'da bir hata azami 30 gün içinde düzeltilmelidir.

* Sefer Tora okunmaya başlamadan önce Tesniye-Devarim 4:44'de bulunan sözler söylenmelidir. "Ve İsrailoğullarının önüne Moşe'nin koyduğu Tora budur."




 

Benzer Konular

  Konu / Başlatan Yanıt Son Gönderilen:
2 Yanıt
7125 Gösterim
Son Gönderilen: Nisan 28, 2007, 01:42:54 öö
Gönderen: shemuel
19 Yanıt
8610 Gösterim
Son Gönderilen: Haziran 30, 2007, 10:36:52 ös
Gönderen: shemuel
17 Yanıt
24638 Gösterim
Son Gönderilen: Eylül 05, 2009, 02:56:12 ös
Gönderen: ADAM
57 Yanıt
33215 Gösterim
Son Gönderilen: Mayıs 31, 2010, 03:21:37 öö
Gönderen: Belial
5 Yanıt
8320 Gösterim
Son Gönderilen: Eylül 14, 2008, 08:59:21 ös
Gönderen: Prenses Isabella
8 Yanıt
13521 Gösterim
Son Gönderilen: Ekim 27, 2008, 02:06:13 öö
Gönderen: Fraternis
12 Yanıt
25673 Gösterim
Son Gönderilen: Ekim 17, 2011, 08:04:42 ös
Gönderen: AMON RA
2 Yanıt
9121 Gösterim
Son Gönderilen: Ocak 16, 2010, 12:54:34 ös
Gönderen: ADAM
0 Yanıt
7979 Gösterim
Son Gönderilen: Mayıs 06, 2011, 11:43:04 ös
Gönderen: AQUA
10 Yanıt
5225 Gösterim
Son Gönderilen: Mayıs 15, 2015, 12:56:30 ös
Gönderen: egeran