Masonlar.org - Harici Forumu

 

Gönderen Konu: Ben  (Okunma sayısı 2522 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Ekim 29, 2010, 05:18:34 ös
  • Seyirci
  • Uzman Uye
  • ****
  • İleti: 4031
  • Cinsiyet: Bay

Ben
Kültürü üreten ve tüketen insandır. Her insan önceki kültürün içine doğduğu için bir kültür çocuğu, kültürü kendisi ürettiği için de bir kültür ana-babasıdır (B. Çotuksöken). Kültürü üreten ve tüketen özne, araştıran, yöntemini ortaya koyan, üreten, analiz ve sentezden sonuca giden gerçekte “BEN”dir.

Nedir ben? Ben dediğimde hedefim ne, gücüm ne, nasıl oluşuyor ben?

Ben akıl sahibi öznenin, bilinçli kişinin kendini başkasından ayırmasına ve kendisini öne sürmesine yarayan güçtür. Çoğunlukla kişi, bilinç ve özne sözcükleri, eşanlamlı olarak kullanılan zihin, bellek, bilen, ego olarak da bilinen ve değişme boyunca varlığını koruyup birliğinin farkında olan birliktir. Tüm zihinsel etkinliklerin gerisinde yatan neden olan ve varoluşu doğrudan içebakışla bilinmeyen, fakat içebakışın içeriğinden çıkarsanmak durumunda olan elle tutulmaz, gözle görülemez, özdek olmayan, değişmez varlığa ruh veya tin, saf ben adı verilir.

İçebakışla algılanan, bir kişiyi niteliksel olarak başkalarından ayıran ya da ona kendi kişisel yapısını veren işlem ve öğeleriyle etkin bireysel bene ise deneysel ya da empirik ben adı verilir.

Bilincimizin birliği tarafından önceden varsayılan özneye ise aşkın (transandantal) ben denir. Bilincin sezgisel olarak hissedilen ya da algılanan birliğine içebakışın beni denir (A. Cevizci). Bireyin öznel bütünlüğü, Ruhbilimde bilinçle özdeştir (O. Hançerlioğlu).

Ben nesnelerle ilgilenen, onlara odaklanan ya da onlara anlam veren öğedir. İçinde yaşadığı süreçler tümüyle anlam verici süreçlerdir. Bilinç teması ile ilgilidirler (M. Spitzer, B.A. Maher). S. Lelaire’e göre öznenin imgesel özdeşleşmelerinin yeridir ben. J. Lacan’a göre benin asıl işlevi bir imge ile özdeşleşmek, bir kültürel imge halinde kendini görmektir (S. Tura). Freud’a göre doğumdan başlayarak psişik güçlerin gelişimi bakımından temel gösterge libidonun geçtiği temel evrelerdir.

Bu evreler libidonun yatırım tarzları ve nesnelerindeki farklılıklar bakımından birbirinden ayrılır. Gelişimin son aşaması libidonun sosyo-kültürel çevreye uydurulmasıdır. Oral dönemde erojen bölge ağızdır. Libido ağız yoluyla doyum bulur. Anal dönemde libido dışkılama fonksiyonuna yönelmiştir, bu yolla doyum aramaktadır. Nesne libidosu da gelişmeye başlar. Bunu fallik dönem izler. Nesne libidosu giderek ağırlık kazanır. Erojen bölge genital organlardır. Libidinal dürtüler anneye ve babaya yönelirken Oidipus karmaşasının tohumları da atılmaya başlar. Bu süreç kastrasyon (iğdiş edilme) karmaşasının gelişiminde etkili olacaktır. Bu karmaşa erkek çocuğu için Oidipus’tan çıkışta, kız çocuk için girişte etkili olur. İzleyen dönem latent (sebsiz) dönemdir.

Bastırma dinamiklerinin tüm gücüyle çalıştığı, toplumsal yüceltmelerin yerleştiği dönemdir bu. Ergenlik dönemine gelince libido tekrar cinsel ilgilerini kazanır. Ancak artık tümüyle toplumsallaşmış, kültürün kurallarına uygun düşen nesnelere yönelmiştir.

Freud yapısal olarak “ben”i id, ego ve süperego olarak üç ayrı bölüme ayırır. İd’in bir bölümünün farklılaşarak arkaik beni oluşturduğunu kabul eder.

İd’in çalışma dinamiği acıdan kaç, zevke yaklaş (pain and pleasure) ilkesidir. Bilinçsizdir.

Ego bilinçlidir. İd’den gelen arzu ve istekleri doğru olarak algılamak, dış dünyayı doğru ve gerçekçi olarak değerlendirmek ve süperegonun yargılamasını da göz önüne alarak dürtünün doyumunu sağlamak görevlerini üstlenmiştir.

Süperego öncelikle anne ve babanın, daha sonra toplum ve kültürün temsilcisidir.

Fenchel’e göre dürtünün üç Öz niteliği vardır:

   1. Dürtünün amacı doyumdur. Doyum ise organik kökenli uyarının sonlandırılmasıdır.
   2. Dürtünün nesnesi dış dünyaya ait ve sayesinde doyum elde edilecek herhangi bir nesnedir.
   3. Dürtünün kaynağı bedenindeki fiziko-kimyasal olaylardır.

Ben gerçekliği değerlendiren ve idden kaynaklanan dürtüler ile gerçeklik arasında uyum sağlayan, bu amaçla hazzı erteleyen, hattâ asıl yatağından saptıran psişizma bölümüdür. Ben işlevleri çocuk hazzı elde etmek için dış dünyada bir şeyleri değiştirmeye yöneldiğinde kendini gösterir.

Ben’in dünyadan ayrışarak kendilik halini alması, anne çocuk ilişkilerindeki doyum-düş kırıklığı (frustrasyon) eytişimine dayanır. Yaşamın başında yer alan tekbenci (solipsist) dönem düş kırıklıkları sayesinde yıkılır. Eğer her türlü gereksinim karşılanmaya devam etseydi benin gelişmesi olanaksız hale gelirdi.

Çocuk giderek omnipotent (kadir-i mutlak) olma, kendi dolayımsız doyum kaynağı olma arzusunun sonuçsuz kaldığını algılar ve erişkin omnipotensini paylaşmaya yönelir. Böylece erişkinin sevgisi, bu sevgiyi kazanmak ve yitirmemek arzusu ağırlık kazanmaya başlar. Gerçeklik ilkesi oluşmaya başlar ve gerçeklik ilkesi dolayımsız doyum arayışının yerine gelecekte vaat edilmiş bir doyumu koymaya dayanır. J. Lacan’a göre söz konusu gerçeklik doğal bir gerçeklik olmayıp insanî, simgesel, kültürel bir gerçekliktir. Anne çocuk ilişkisindeki doğal düş kırıklıkları çocuk için simgesel bir yasa-yasak ile yapılaşır, ne ise o olarak yani doğal hali ile etkili olmaz. Bu simgesel yasa-yasak annenin söyleminde geçen “Baba”nın adıdır. Böylece Oidipus üçgenine girmiş olur. İşte tam bu dönemde çocuk imgesellikten simgeselliğe geçmiş olur. Simgeselliğe geçiş insan olmanın, kültüre geçişin başlangıcıdır. Aynı zamanda bilinçdışının yapılanması başlar. Lacan’a göre bilinçdışı yapılanmış dildir.

Benin oluşumu görüldüğü gibi Young’un deyimiyle kolektif bilinçaltı (mandala) ile başlayan, anne-babanın ve kültürün yapılandırdığı bir oluştur.

Bu süreç içinde benden önceki ve benden sonraki toplumun, kültürün yükledikleri başrolü oynuyor. Bana yüklenen hep başkalarının beni. Soyutlayamıyorum kendimi.

Ben olan Ben Hz. Musa’nın kelâmı. İlk kez okuyup duyduğunda kavrayamadım. Ne demekti Ben Olan Ben? Hiçbir geçmişe ve geleceğe, hiç kimseye ve kültüre gereksinimi olmadan kendi kendini oluşturan, kuran Ben olduğu ve bu Benin Mutlak Ben olduğu sonucuna vardım.

 

KAYNAKÇA :

1) Cevizci, Ahmet, Paradigma Felsefe Sözlüğü,  Paradigma Yayınları, İstanbul  1999, S.111-112.
2) Çotuksöken, Betül, Felsefeyi Anlamak Felsefeyle Anlamak, Kabalcı Yayınevi,  İstanbul,1995.  sy.166-170
3) Kaplan and Sadock’s, Synopsis of Psychiatry, Mass Publishing Co., Egypt, 1998, S. 214-216.
4) Tura, Saffet Murat, Freud’dan Lacan’a Psikanaliz, Ayrıntı Yayınları, İstanbul, 1996, S. 42-46.
ÖZGÜRLÜK BİLE SAHİP OLMAK İÇİN SINIRLANDIRILMALIDIR.

EDMUND BURKE

Hayat Bizi Resmen Dört İşlemle Sınar. Gerçeklerle Çarpar, Ayrılıklarla Böler, İnsanlıktan Çıkarır ve Sonunda Topla Kendini Der.  leo


Ekim 29, 2010, 07:28:38 ös
Yanıtla #1
  • Uzman Uye
  • ****
  • İleti: 1731
  • Cinsiyet: Bay


"Ben"ölenle ölen,kalanla kalandır!...


Saygılar
Ben"O"yum,"O"ben değil...