Masonlar.org - Harici Forumu

 

Gönderen Konu: Bir Tapınak Yapıldı - 44  (Okunma sayısı 2578 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Ocak 24, 2011, 08:48:18 öö
  • Seçkin Üye
  • Uzman Uye
  • *****
  • İleti: 7217
  • Cinsiyet: Bay



Ertesi gün Yoapert Adoniram’ın kullanmakta olduğu çalışma odasına gitti. Büyük Mimar Usta olarak görevi devralacaktı. Gareb’den de onunla birlikte gelmesini rica etti,

Gareb önce pek gelmek istemedi ama Yoapert’i kıramadı. Üstelik şimdi o Büyük Mimar Usta olmuştu; kendisine onun istediğini yapmak düşerdi.

Anca Yoapert, onun kendisiyle gelemeye pek de istekli olmadığını sezdi. «Hayrola?» Aramızda bir sorun mu var?» diye sorma gereğini duydu.

Gareb ona «Hayır. Yok öyle bir şey.» diye yanıt verdi, «Bak, sakın yanlış anlama. Seni kıskanmıyorum. Bu görev zaten öteden beri senin hakkındı. Sen her zaman en iyimiz, en önde olanımızdın. Ancak dünden beri aklımı bir şey kurcalıyor, hepsi o.»

«Nedir? Söyler misin? Aramızda açıklığa kavuşmamış hiçbir şey kalmasın.»

Gareb bir ar için duraksadı. Açık konuşmayı yeğledi. Yakışanı oydu.

«Kral Süleyman’ın bu görev için seni yeğlemiş olmasının gerekçesi nedir, biliyor musun? Neden aslında hepimizden çok daha ileri olan Stolkin, meslekte bizden daha eski olan Selek değil de sen? Bana gelince, ben aslında bir maden işleme ustasıyım; bu işlerde rastlantısal olarak pay aldım ve o yüzden aklıma takılanın doğrudan benimle ilgisi yok. Ancak neden ötekilerden biri değil de sen? Acaba Kral Süleyman’ın öteden beri sana bir yakınlığı olduğu, uzun süre onun özel yazmanlığını da yaptığın için mi?»

«Yok canım, hiç olur mu?» diye yanıtladı Yoapert, «Hatta bana hıncı bile vardır çünkü. sanma ki Abiram olayını unuttu. İkide bir başıma kakıp durdu.»

«O halde başka bir gerekçesi olmalı. Adoniram biliyor mu acaba?»

«Ben bilmiyorum. Adoniram’ın bildiğini de sanmıyorum; o da ancak bizim bildiğimiz kadar bilir. Belki Zadok bilir ama o da kuşkulu. Ancak ben bu konuda bir yorum yapabilirim istersen. Hani bir soruya tek doğru yanıt veren benmişim ya, o bakımdan bir varsayımda bulunabilirim.»

«Nasıl bir varsayım? Sakıncası yoksa söyle, bakarsın benim de aklım yatar.»

«Biliyorsun ki Kral Süleyman her nedense şu “yaş” sözcüğüne çok önem veriyor ve hemen her şeyi dönüp dolaştırıp bir simgesel sayı ile açıklıyor, ona da “yaş” diyor.»

Gareb bunun farkındaydı, biliyordu elbette ama Yoapert bu konuda onun dikkatini çekinceye kadar hiç de üzerinde durmamıştı.

Yoapert sözüne devam etti: «Sen içeride sınavdayken, en sona geldiğinde, artık tam dışarıya çıkacağın sırada sana kaç yaşında olduğunu sordu mu?»

«Evet, sordu.»

«Sen ne yanıt verdin?»

«Bu çok mu önemli?»

«Evet, işin mihenk noktası bence orada.»

«Peki, dur bakayım ne demiştim? Hah, tamam. Sonsuz dedim.»

«Neden?»

«Ne bileyim! O sırada yüzüm kapıya dönüktü. Kapının üzerine kocaman bir levha asılmıştı. Üzerinde yıldızlar vardı. Sanki tüm evreni temsil ediyor gibiydi. Niçin yaşımı yüzüme karşı değil de arkam dönükken sormuştu? Hem zaten bilmiyor muydu? Bilmeliydi. Hiç kuşkusuz böylece bir başka şeye dikkatimi çekiyordu. Bunun o esnada gözümün önündeki tablo ile bir bağlantısı bulunduğunu, aslında onun üzerine bir görüş belirtmemi istiyor gibi geldi. Uzay!...Evren… Sonsuzluk…. O yüzden ben de öyle deyiverdim işte.»

«Bak, aramızda bir fark çıktı. Belki başka farklar da vardır ama sanırım bu Kral Süleyman’ın açısından çok önemli… Ben ise öyle demedim. Bu soru sana da sorulmuş olduğuna göre Stolkin ile Selek’e de sorulmuş olsa gerek. Öyleyse, onlar da birer yanıt verdi ama kim bilir belki senin dediğini dediler belki bambaşka şeyler söylediler. Anlaşılan diğer sorulara hepimiz aşağı yukarı aynı yanıtları verdik. Ancak bir tek bu soruya benim verdiğim yanıt sizinkilerden farklı olsa gerek ki, hatırla, dün Süleyman toplantıda bir tek soruya sadece benim doğru yanıt vermiş olduğumu söyledi. Böylece bu küçücük ayrıntı nedeniyle beni seçti. Bunun bir başka gerekçesi olduğunu da sanmıyorum. Aksi halde ondan da söz ederdi.»

«Haklı olabilirsin. Peki, senin yanıtın neydi söylemende bir sakınca yoksa?»

«Neden sakınca olsun ki! Biz kardeşiz. Gerçi ben seçildim ama bu bir şey değiştirmez. Ben üçün karesinin beş ile çarpımı kadar dedim.»

«Ne dedin ne dedin?

«Üçün karesinin beş ile çarpımı kadar.»

«Bunu da nereden çıkardın? Neden böyle bir yanıt?»

«Şuradan… O üzerinde yıldızlar görünen tablo var ya!... Onu ben de gördüm senin gibi çıkar ayak… Tam o sırada da kaç yaşında olduğum soruldu. Bana göre aslında o tablo bir aldatmacaydı. Nitekim işte sen onun etkisi altında kalmışsın. Belki ötekiler de kaldı, bilemem. Bir an için ben de senin gibi düşündüm. Yedi yıldız var; bir de yol gösterici. Önce “Yedi gibi ama aslında bir” diyesim geldi. Fakat sonra, elbette bu bir an içinde geçti zihnimden, Süleyman’ın daha önceki bu simgesel sayı değerlendirmelerini şöyle bir düşürdüm. Bunları toplantının yapıldığı salonda o anda bulunan şamdanlar ve kandiller ile yani bir bakıma ışık kaynağı sayısı ile bağdaştırıyordu. Hatırla, dün kabul salonunda kaç şamdan vardı ve nasıl yerleştirilmişlerdi?»

Gareb bir an düşündü, «Hatırlamıyorum.» dedi.

Ben sana hatırlatayım… Dokuz şamdan vardı. Bu üçün karesi eder. Her birinin üzerinde de beş kandil.»

«O zaman, beşin dokuz ile çarpımı da diyebilirdin.»

«Evet, belki öyle de denilebilirdi ama ben bu şekilde söyledim işte.»

«Bu bir risk almak değil miydi?

«Öyle… Fakat öteki türlüsü de farksızdı. Hepimiz bir risk aldık.»

«Seninle başa çıkılmaz.» dedi Gareb, «Sanıyorum ki hiçbirimiz senin vermiş olduğun bu yanıtı veremezdik. Demek ki Büyük Mimar Usta olabilmek için sadece mesleği iyi bilmek yeterli değil. Sen de kabul edersin ki bu bakımdan bizim senden aşağı kalır bir yanımız yok. Tüm bilgilerimizi paylaştık. Buna karşın Stolkin hâlâ hepimizden ileri sayılır. Ancak anlaşılan o ki bilgi yetmiyor. Zekâyı kullanmak, deneyimlerden yararlanarak kafayı iyi çalıştırmak da gerek. İşte onu aramızda en iyi yapan da sensin. Buna bir kez daha inandım.»

Uzun zamandan beri bir aradaydılar. Çok şey paylaşmışlardı. Yoapert Gareb ile bir şeyi daha paylaşma gereksinmesini duydu; ona içini döktü. Aslında bu görevi üstlenmeye hiç de hevesli olmadığından, Fenike’ye dönmek istediğinden söz etti.

Ona çok iyi bildiği şeyi bir kez de Gareb söyledi: «Bu aşamaya kadar geldin. Artık kurtuluşun yok. Görevini yerine getireceksin.»

Tüm insanlığı oluşturan insanların toplu barış, gönenç ve mutluluklarının sağlanabilmesi için, insan topluluklarının her birine başarılı birer önder ve olumlu birer rehber olabilecek yüksek nitelikli kişilere gereksinme vardır. Bu gereksinme, ilgili ülkenin yönetimsel bakımdan rejimi her ne türde olursa olsun, -ister tam demokratik, ister totaliter- her zaman duyulmuştur ve hep duyulacaktır.

Bu önderler, doğanın tüm gerçeklerini bilmeyebilir fakat doğanın olay ve olgularını, bunların arasındaki ilişki ve bağlantıları aydınlatıp hep bir arada incelenip değerlendirilmesini sağlayan, tüm bilimleri bağdaştırıp everensel bir düzeye çıkaran, kimilerince “bilimler bilimi” olarak anılan felsefeyi iyice kavramalıdır. Bir diğer deyişle, toplumlarına önder olmaya özenen kişiler, sıkı ve çok geniş kapsamlı bir eğitimden geçmeleri gerektiğinden, buna gönüllüce hazırlıklı olmalıdır.

Bununla birlikte, hiç kimse kendisini bir “toplum önderi” olarak yetiştirmek üzere önceden tasarlanmış bir eğitimden geçip “önderlik bilgisi”ni bir hazır paket halinde edinme olanağının bulunduğunu, böylece salt öğrenim görmekle bu mertebeye yükselebileceğini sanmamalıdır. Bu bağlamda geçilmesi gereken eğitimin kapsamında, özgürce ve bilinçle çalışmanın yanı sıra bireyin toplum içinde ve topluma ilişkin olmak üzere edineceği deneyimsel bilgi ağırlık taşır.

İnsanı ve toplumu tanımadan, anlamadan, sevmeden yönetip yönlendirmeye girişen bir kişi, olsa olsa bir buyurgan olabilir; önder olamaz.

Doğanın her olayının ve her olgusunun bir açıklaması vardır. Bunlar, bilimsel yöntemle, akıl yoluyla, her olasılığı göz önünde tutarak her seçeneği teker teker deneyip sınayarak çözümlenebilir. Bunun için, edinilen her göreli bilgi değerlendirilip ilişki ve çelişkileri saptanmalıdır.

İnsanın yaşamı boyunca araştıracağı gerçekler, evrenin farklı boyut ve ortamlarında, farklı yasalara bağlı olabilir. Önceki bilgilerine göre insana yanlış gibi görünen ama aslında hiç de yanlış olmayan olgular vardır.

Belirli bir zaman diliminde, belirli ortam ve boyutta, belirli koşullar altında geçerli olan doğa yasaları, bu özelliklerden ya da koşullardan herhangi birinin değişmesi durumunda, geçerli olmayabilir. Böyle bir durumda geçerli olan başka yasalar vardır. Bu farklılıkların bilincine varılmazsa, büyük yanılgılara düşülebilir.

Dolayısıyla, gerçekleri araştırırken çok yönlü ve çok boyutlu düşünmek, değerlendirmeleri buna göre yapmak gerekir.

Tüm evrensel doğrular aslında tek bir evrensel gerçeğe bağlıdır.

Doğrular, zamana, boyuta ve diğer koşullara göre değişime uğrasalar bile, evrensel gerçeğin bir parçasıdır ve ondan kopamaz. Bu olgu da felsefenin önemini ve değerini ortaya koyar.

Felsefe ne kadar iyi anlaşılırsa, bilim ve akıl verileri ne oranda bilgelikle değerlendirilirse, bilgi alanı ne ölçüde genişletilirse başarılı sonuçlar elde etme olanağı da o ölçüde artar.

Böylece, sadece tek bir topluma değil, tüm insanlığa barış ve mutluluk taşınır; genel olarak “insanın evrimi” hızlandırılarak sağlanır.



ADAM OLMAK ZOR İŞ AMA BUNUN İÇİN ÇALIŞMAYA DEĞER.


 

Benzer Konular

  Konu / Başlatan Yanıt Son Gönderilen:
3 Yanıt
5926 Gösterim
Son Gönderilen: Eylül 22, 2017, 11:53:28 ös
Gönderen: Tık-Tik-Tak
0 Yanıt
2853 Gösterim
Son Gönderilen: Kasım 01, 2010, 10:31:32 öö
Gönderen: ADAM
1 Yanıt
3299 Gösterim
Son Gönderilen: Kasım 02, 2010, 05:25:21 ös
Gönderen: ceycet
0 Yanıt
2661 Gösterim
Son Gönderilen: Kasım 03, 2010, 12:40:35 ös
Gönderen: ADAM
0 Yanıt
2391 Gösterim
Son Gönderilen: Kasım 04, 2010, 06:31:13 ös
Gönderen: ADAM
0 Yanıt
2466 Gösterim
Son Gönderilen: Kasım 06, 2010, 12:03:30 ös
Gönderen: ADAM
0 Yanıt
2339 Gösterim
Son Gönderilen: Kasım 07, 2010, 03:31:59 ös
Gönderen: ADAM
0 Yanıt
2480 Gösterim
Son Gönderilen: Kasım 08, 2010, 06:09:00 ös
Gönderen: ADAM
0 Yanıt
2453 Gösterim
Son Gönderilen: Kasım 09, 2010, 06:33:54 ös
Gönderen: ADAM
2 Yanıt
3569 Gösterim
Son Gönderilen: Şubat 21, 2012, 03:17:13 ös
Gönderen: ADAM