Masonlar.org - Harici Forumu

 

Gönderen Konu: Bir Tapınak Yıkıldı - 6  (Okunma sayısı 3633 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Şubat 08, 2011, 03:20:58 ös
  • Seçkin Üye
  • Uzman Uye
  • *****
  • İleti: 7217
  • Cinsiyet: Bay



Yüzyıllar içinde çeşitli uygarlıklar gelip geçti bu çevrelerden.

Zaman akıp gitti; ortamda değişiklikler, yenilikler baş gösterdi.

Vakti geldi; kimileri evrensel nitelikli bir kurum oluşturdu. Onlara yetkin ustalar denirdi. Onlar da başlarında bulunan yetkin ustayı “Üç Kez Güçlü Usta” olarak anardı. Herkes yetkin ustaları tanıyabilirse de, hangisinin Üç Kez Yetkin Usta olduğunu ancak kendileri bilirdi.

Herkes onları her zaman, her yerde görebilir; neler yapıp ettiklerini izleyebilirdi. Herhangi bir egemen, onlardan bireysel olarak ya da yaptıkları işlerden ötürü hoşlanmayacak olursa, yeterli gücü de varsa, onları durdurabilir; çalışmalarını engelleyebilirdi. Çünkü onlar her zaman ortalıkta, hep her yerdeydi; kamuya karşı gizlileri saklıları yoktu.

Orası öyleydi ama hiç kimse onların oluşturduğu o kurumu göremezdi. Hatta böyle bir kurumun varlığını bile fark edemezdi. Dolayısıyla bireylere evet, belki fakat kuruma hiçbir şey yapamazdı. Çünkü yetkin ustalar her zaman her yerdeydi ama kurum hiçbir yerde. Onu sadece kendileri bilir ve kurumun gelecek tasarımları adına ne yapılacaksa gereğini paylaşarak yerine getirirlerdi. Elbette Üç Kez Güçlü Usta nerede, ne zaman ve neyin nasıl yapılacağını, neyin ise yapılmayacağını bilirdi. Gerekirse yetkin ustaların işlerine, görevlerini değiştirirdi. Her biri, her bir görevi eş düzey yetkinlikle yerine getirirdi.

Böyle olduğu içindi ki, kurumun durdurulan yapıp etmeleri, engel olunan çalışmaları aslında yüzeysel kalırdı. Çünkü diğer yetkin ustalar, birinin durdurulmuş ya da engellenmiş olan işini yeniden başlatır ve yürütürdü.

Yetkin ustaların Üç Kez Güçlü Usta’nın yönetiminde yaptığı birleşimlerden birinde, evrensel nitelikli konular üzerinde görüşülürken, daha önce düşünülmemiş, gündeme gelmemiş bir şeyin farkına varıldı: Yüzyıllar önce Kudüs’te Kral Süleyman evrensel nitelikli olacağını öngördüğü bir tapınak yaptırdığında, Mimar Hiram Usta’nın o tapınağın altında, yerin derinliklerinde bir gizli bölme oluşturduğu söylenirdi. Ancak tapınak yerle bir edildikten sonra o gizli bölme ya “gizli” olarak kalamamış ya da oraya nasıl ulaşılacağına ilişkin kimilerince edinilmiş olan bilgi kuşaktan kuşağa aktarılmıştı.

Gizli bölmenin nerede olduğu ve oraya nasıl ulaşılacağı bilinemese de varlığı gizli kalmamıştı. Sınırlı bile olsa, bu bağlamda bir bilgi sızıntısı olmuştu. Bu bilgiyi kimin, ne zaman, niçin ve nasıl sızdırmış olduğu önemli değildi. Gelmiş, geçmişti. Önemli olan şuydu: Bunu o kadar çok duyan, o kadar çok merak eden, yerini bulmaya girişen o kadar çok insan olmuştu ki...

Bulamamışlardı. Bulmuş olan çıksa, hiç kuşkusuz anında duyulmuş olurdu.

Ancak bulunamamış olması, zihinlerden silinmiş olması anlamına da gelmiyordu. Yüzyıllardan beri dillere destan olmuştu; hâlâ da öyleydi.

Bir de tersine… Kim bilir, belki o bölmeyi bulmuş, oraya girmiş olanlar bile vardı. Hatta kim bilir, belki bu kadarla kalmayıp daha da ötesinin bulunduğunu fark etmiş olanlar… Nitekim Kudüs’te Kral Süleyman’ın yüzyıllar önce yaptırdığı o tapınağın yıkılmasından çok sonra oraya girmiş olanlardan da söz edilmiyor değildi. Hatta kimileri o varsayımsal kişilere bir lakap bile takmıştı “Son Kubbenin Ustası” diye…

Ustalığını kabullendik diyelim ama niçin son kubbe?... Bunun kesin bir açıklaması yoktu ama şöyle bir yorum yapılıyordu: “Gizli bölmenin tavanı bir kubbe biçimindedir ve bir ölümlü için orası yeryüzünde varılabilecek olan son noktadır.”

Son Kubbenin Ustası olarak anılan tek bir kişi mi vardı yoksa daha çok sayıda mı? Karşı karşıya gelinse, yetkin ustaların görevi bakımından acaba o kişilere güvenilebilir miydi?... Güvenilebilirse, ne denli?... Bu işin ardından bir çapanoğlu çıkmayacağı nasıl güvenceye alınabilirdi?... Birden çok son kubbenin ustası varsa, içlerinde aslında bunu öğrenmemiş olması gerekmesine karşın öğrenmiş olanlar da bulunamaz mıydı?... O kişilerden birinin, bildiklerini salt kendi çıkarı uğruna ya da kötü niyetle kullanmayacağı nasıl sağlama bağlanabilirdi?

Neresinden bakılsa zor, tehlikeli hatta çıkmaz gibi görünüyordu bu iş…

Yetkin ustalar, aslında o gizli bölme ile bir zamanlar yapılmış ve şimdi yerinde yeller esen Süleyman Tapınağı’nın ilişkisini böylesine sıkı tutmanın yanlış olduğunu da biliyordu. Çünkü o ilişki, sadece oraya bir zamanlar tapınağın iç bölmesine dek uzanan bir geçitten de ulaşabilme olanağından başka bir şey değildi.

Gizli bölmeye ulaşmış olduklarını ileri sürmüş kişilerin ortaklaşa belirttikleri tek şey olduğu söyleniyordu: “Bu bölme yerin altında yapılmıştır ve oraya derine doğru giden bir dehlizden döne dolaşa ulaşılır.”

Bu bir söylentiden başka bir şey değildi, tamam ama eğer doğruysa; oraya girebilmek için her şeyden önce sözü edilen dehlizin giriş noktasını bulmak gerekirdi.

Nerede olabilirdi?... Anlatılara bakılacak olursa giriş noktası tek değildi. Bunlardan biri tapınağın artık bir taşı bile kalmamış sayılabilecek yıkıntıları altındaydı.

Oraya gidip sıkı bir araştırma yapmanın yararı olabilir miydi acaba?

Hayır… Yıllar boyunca kim bilir kaç kişi oraları hallaç pamuğu gibi didik didik etmişti. “Belki de onlar doğru yere bakmayı beceremedi. Belki biz beceririz.” diye düşünmek boşunaydı. Çünkü yıllar boyunca zaten çok kişi öyle düşünmüştü. “Biz onlardan farklıyız. Biz yetkin ustalarız.” diye düşünmek ise boş bir böbürlenmeden başka bir şey olmazdı.

Hani diyelim öyle değil de öteki türlü oldu… Diyelim ki oraya nereden girileceğini buldular.

Acaba yerin ne kadar altına inmek gerekecekti?... Dehlizin boyu ne kadardı?... Dosdoğru gizli bölmeye mi gidiyordu yoksa birtakım karışıklıklar, sürprizler var mıydı?... Tehlikeli olabilir miydi?... Ne gibi bir tehlikeyle karşılaşılabilirdi? Kuşkusuz orası zifiri karanlıktı ve bu hiç de sorun olmayabilirdi ama hava kanalları var mıydı acaba? En önemlisi de, girdikleri gibi çıkabilirler miydi?

Bunların hiçbiri belli değildi. Oraya ulaşmış olduğunu ileri sürenlerden dolaylı aktarılanlarda bu gibi ayrıntılı anlatımlar geçmiyordu. Dolayısıyla anlatılmış olanlar aslında hiç de inanılır sayılmazdı.

Gizli bölmenin, yapısal bakımdan Süleyman Tapınağı’nın bir parçası olmadığını, dolayısıyla o tapınağın yapılmış olduğu söylenen yerde de olmayabileceğini hatta belki çok daha önceki bir tarihte yapılmış olabileceğini, Süleyman Tapınağı ile olan bağlantısının sadece tapınağın iç bölmesinden oraya uzanan bir dehliz bulunduğundan söz edilmekte oluşundan ileri gitmediğini biliyorlardı. Bu çok sınırlı bir bilgiydi ama şöyle bir varsayım daha çıkarıyordu ortaya:

Kim bilir, belki de Süleyman Tapınağı’nın Mimarı Hiram Abif Usta’nın yapmış olduğu iş, sadece önceden var olan o gizli bölmeye tapınağın iç bölmesinden uzanılabilmesi için bir dehliz daha açtırmış olmasıydı.

Tüm bilgilerin sınırlı, ötesinin belirsiz oluşu yetkin ustaları gizli bölmenin o anki işlevi bakımından biraz rahatlatıyordu ama endişelerini gidermek bakımından yeterli değildi. Kalıcı önlemler almayı öngörüyorlardı. Bunun kendileri için kaçınılmaz bir görev sayıyorlardı. Bu nedenle bir çaresini, bir yolunu bulup gizli bölmeye ulaşabilmeliydiler.

Ulaştıklarında aradıklarını bulamayabilir, beklenmedik bir olguyla karşılaşabilirlerdi. Olsun!


ADAM OLMAK ZOR İŞ AMA BUNUN İÇİN ÇALIŞMAYA DEĞER.


Şubat 08, 2011, 05:19:14 ös
Yanıtla #1
  • Orta Dereceli Uye
  • **
  • İleti: 159
  • Cinsiyet: Bay

"Üç kez güçlü Usta" belki de "Üç kere Yüce Hermes" ve
hrm kökünden türetilmiş bir kelime olan Hiram da yine aynı kök kullanılanarak yazılan Hermes olabilir mi?

Saygı ile.
veritas lux mea.


Şubat 09, 2011, 11:03:21 öö
Yanıtla #2
  • Uzman Uye
  • ****
  • İleti: 1731
  • Cinsiyet: Bay


Tıpkı Süleyman Tapınağı rivayetinde olduğu gibi,sayın alcyone'nin makul öngörüsünün de bir simgeye işaret ediyor olabileceği olasılığını gözardı etmemek gerekir.


Saygılar
Ben"O"yum,"O"ben değil...


 

Benzer Konular

  Konu / Başlatan Yanıt Son Gönderilen:
2 Yanıt
7321 Gösterim
Son Gönderilen: Ekim 14, 2014, 12:19:03 ös
Gönderen: ADAM
0 Yanıt
3222 Gösterim
Son Gönderilen: Ocak 30, 2011, 02:44:32 ös
Gönderen: ADAM
1 Yanıt
3884 Gösterim
Son Gönderilen: Şubat 02, 2011, 09:06:18 öö
Gönderen: ceycet
0 Yanıt
2941 Gösterim
Son Gönderilen: Şubat 02, 2011, 06:04:25 ös
Gönderen: ADAM
0 Yanıt
2630 Gösterim
Son Gönderilen: Şubat 04, 2011, 11:48:28 öö
Gönderen: ADAM
0 Yanıt
3017 Gösterim
Son Gönderilen: Şubat 05, 2011, 01:39:48 ös
Gönderen: ADAM
0 Yanıt
2949 Gösterim
Son Gönderilen: Şubat 11, 2011, 05:04:11 ös
Gönderen: ADAM
1 Yanıt
3474 Gösterim
Son Gönderilen: Şubat 14, 2011, 12:18:37 ös
Gönderen: ceycet
0 Yanıt
2641 Gösterim
Son Gönderilen: Şubat 15, 2011, 05:52:12 ös
Gönderen: ADAM
4 Yanıt
4408 Gösterim
Son Gönderilen: Haziran 23, 2020, 02:47:28 ös
Gönderen: Özgürefe