“Bir Tapınak Yapıldı” başlığı altında zaman içinde yazarak bölümler halinde foruma aktarmış olduğum dizinin ardından niçin bu başlık?...
Her şeyden önce şunu belirtmeliyim: M.Ö. 10. yüzyıl ortalarında Kudüs’te Kral Süleyman’ın bir tapınak yaptırmış olduğu, öyle kesin, bilimsel açıdan da tam güvenilir bir bilgi değil… Bunun “doğru” olduğu kabul edilir ama bu bağlamdaki tek özgün anlatı kaynağı “Tevrat”. Başka hiçbir tarihsel belgede sözü geçmiyor. Arkeologlar, Kudüs’te o tarihten kalma bir tapınak yıkıntısının parçasını bulamadı bugüne dek. Tarih bakımından daha sonrakiler evet ama o “ilk” olduğu söylenen kuşkulu.
Peki şu ünlü “Ağlama Duvarı” neyin nesi?
İnananlar (Yahudiler) onun Süleyman Tapınağı’ndan kalma olduğunu benimsiyor ama bilim adamları bunu doğrulamıyor. Çünkü aynı yerde M.Ö. 6. yüzyılın son çeyreğinde ikinci bir tapınak, onun sonradan terk edilip bir yıkıntıya dönüşmesi üzerine M.Ö. 1. yüzyıl sonlarında yapımına başlanıp bitirilmesi sonraki yüzyıla sarkmış olan üçüncü tapınak (aha iyi bilinen adıyla Herod Tapınağı) da var. Ağlama Duvarı bunlardan kalmış olabilir.
Bazı kaynaklarda Kudüs’te üç değil iki tapınak yapılmış olduğunu da okuyabilirsiniz. Bunun nedeni ise bilimcilerin desteklemediği Süleyman Tapınağı’nın hiç yapılmadığının kabul edilişi değil, birinci ile ikinci tapınağın özdeş tutulmuş olması.
Bu belirsizliğe değindikten sonra biz gene de Kral Süleyman’ın orada o tapınağı yaptırmış olduğunu kabul edelim. Tarih boyunca bu bir gerçek olarak benimsenegelmiş. Elde “yapılmamış” olduğuna ilişkin bir kanıt da olmadığına göre, diyelim ki gerçekten yapılmış,
Bu durumda işte simdi o tapınağın yıkımına geliyoruz. Bu olayı şöyle özetlesem belki daha iyi olacak:
Tapınak, hesapça üç yüz yetmiş üç yıl ayakta durmuş. Böylece M.Ö. 6. yüzyıl sonlarına geliyoruz. O sıralarda Babil Kralı Nabukadnezar çok güçlenmiş, egemenliğinin sınırlarını Akdeniz kıyılarına kadar genişletmeye girişmiş. Kudüs kralları ona hep karşı çıkıp boyun eğmemekte diretince, tüm olanaklarıyla üstlerine saldırmış. Babil ordusu, başkomutan Nabuzardan’ın yönetiminde Kudüs’e bir girmiş ki ne giriş!...
Önce kentin her bir yerini yağmalamışlar. Sonra geride ne kaldıysa yakmışlar. Arta kalanları da yerle bir etmiş, taş üstünde taş bırakmamışlar. Tapınak da nasibini almış bundan elbette. Ölen sivillerin sayısını bilen yok.
İşte Süleyman Tapınağı’nın bu yıkılış tarihi M.Ö. 598 olarak veriliyor.
Babilliler, İsrailoğulları soyundan gelip de yaşamda kalmış olanları, -hangi kavimden olursa olsun- bir araya toplamış. Hepsini sıraya dizerek zincire vurmuş, Babil’e götürmüşler.
Neden?... Kim bilir? Herhalde bir daha baş kaldırmasınlar diye…
Böylece İsrailoğulları’ınn tarihinde “sürgün dönemi” olarak anılan yıllar başlamış.
Babil’e götürülmüş ve orada yaklaşık 50 yıl sürgün olarak yaşamış İsrailoğulları’nın öyküsü de ilginçtir ama bu konu başlığı onu içermeyecek. Daha sonra Persler Babil’i ele geçirdiklerinde özgürlüklerine kavuşup aralarında isteyenlerin ana yurtlarına dönüşleri de var.
Bu arada Kudüs ile çevresi tümüyle terk edilmiş bir yıkıntıya dönüşmüş.
Öykümüz, işte böylece o tapınak yıkılıp da yerine 70 yıl kadar sonra Babil’den Prens Zorobabel önderliğindeki kimi İsrailoğulları’nın dönüp yeni bir tapınak inşaatına başlamalarından önceki bir zaman diliminde geçiyor.
Bu girişten sonra izninizle tümüyle kurgusal nitelikli olacak öykümüze izleyecek bölümde başlayalım.
Bu arada belki şu giriş üzerine eklemelerde bulunacak ya da benim derlemelerimdeki yanlışları düzeltecek üyelerimiz olabilir.