Masonlar.org - Harici Forumu

 

Gönderen Konu: Bağımsızlığımızı ne zaman kaybetmeye başladık..?  (Okunma sayısı 4224 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Haziran 18, 2012, 08:59:22 ös
  • Seyirci
  • Uzman Uye
  • ****
  • İleti: 4031
  • Cinsiyet: Bay

Bağımsızlığımızı ne zaman kaybetmeye başladık..?
Ulu önderimiz Mustafa Kemal Atatürk, 10 Kasım 1938'de öldü (öldürüldüğünü iddia edenler var).Bu tarihi, gerçi çok iyi biliyorsunuz ama, yine de aklınızda iyi tutarak aşağıdaki yazıyı okuyun..Atatürk, bağımsızlığa o kadar düşkündü ki, buna en küçük gölge düşürecek, bırakın anlaşmayı,bağdaşmayı, ittifak vs.yi, Kurtuluş Savaşının yokluk, yoksulluk ve en zor koşullarında bile, "şart" içeren bir YARDIMI kabul etmemiştir..Aşağıdaki yazıyı okurken bunu da aklınızda iyi saklayın.. ***** "Türkiye, yabancı bir devlete imtiyazlar tanıyan ilk ikili anlaşmayı, 1 Nisan 1939'da ABD ile yaptı. 5 Mayıs 1939'da yürürlüğe giren bu anlaşmaya göre,Türkiye Amerika'ya "gerek ithalat ve ihracatta ve gerekse DİĞER BÜTÜN KONULARDA "en ziyade müsaadeye mazhar millet statüsü" tanımıştı.Ayrıca, ABD sanayi malları için yüzde 12 ile yüzde 88 arasında değişen oranlarda gümrük indirimleri sağlanıyordu. Aynı yıl İngiltere'den 37 milyon sterlin, Fransa'dan 264 milyon frank, 1942 yılında Almanya'dan 100 milyon mark borç alınıyor ve bu borçlarla T.C. hazinesinin borç yükü yüzde 266 oranında artırılıyordu. Bu anlaşma yapıldığında hastalığının en ağır anlarında, "ayrıcalık tanıyan ve bağımlılık doğuracak dış anlaşmalar yapılmamalıdır" biçiminde ve vasiyet niteliğinde önerilerde bulunan Atatürk öleli henüz 4,5 ay olmuştu.Türkiye, ABD ile yapılan imtiyaz anlaşmasından yaklaşık 1 ay sonra, 12 Mayıs 1939'da İngiltere,23 Haziran 1939'da da Fransa ile iki ayrı deklarasyona imza attı ve bu deklarasyonları 19 Ekim 1939'da (İngiltere ve Fransa, Almanya'ya savaş ilan etmişken) "Üçlü İttifak Anlaşması" haline getirdi.TBMM bu anlaşmaları OY BİRLİĞİ ile onayladı. II. Dünya Savaşı henüz bitmeden 23 şubat 1945 tarihinde ABD ile, Türkiye açısından olumsuz koşullar içeren bir anlaşma daha yapıldı. 4780 sayılı yasayla TBMM'nin onayından geçen bu anlaşmanın 2. maddesi şöyle diyordu: "Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti, müsaade edebileceği biligileri, hizmetleri, maddeleri ve kolaylıkları ABD'ne temin etmekle GÖREVLİ olacaktır." Türk hükümetini, ABD'nin Türkiye'de gereksinme duyduğu bilgi,hizmet, madde ve kolaylıkları sağlamakla GÖREVLİ kılan bu anlaşma imzalandığında, Atatürk öleli henüz 6 yıl 3 ay olmuştu.. Bu anlaşmadan bir yıl sonra, 27 Şubat 1946 tarihinde yine ABD ile, ilk borçlanma anlaşması imzalandı.Bu iki anlaşma, Türkiye'nin ABD ile bugüne dek yaptığı ve sayısını hükümet yetkililerinin bile bilmediği anlaşmalar zincirinin başlangıç halkaları oldu. 4882 sayılı yasayla kabul edilen bu anlaşmanın 1. maddesi şöyleydi: "Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti, Birleşik Devletler Dış Tasfiye Komisyonu'nun Türkiye dışında satılığa çıkardığı ihtiyaç fazlası teçhizat ve malzemelerden, ihtiyaçlarını karşılayanlarını alabilecektir.ABD Hükümeti bu alımları kolaylaştırabilmek için Türk Hükümetine 10 milyon dolar kredi verecektir.Kredinin anapara ve faiz geri ödemeleri Birleşik Devletler'in ARZUSUNA GÖRE, Merkez Bankasında özel bir hesaba yatırılacak ve Birleşik Devletler tarafından Türkiye'de kullanılan memurların ücretleri dahil olmak üzere Birleşik Devletlerin masraflarına tahsis edilecektir." Aynı anlaşmanın 2. bölüm 1. maddesi ise şöyleydi: "Türk Hükümeti tarafından satın alınmak istenen malzeme, Türk Hükümeti tarafından mahallinde (yerinde) ve olduğu gibi alınacak, alınan malzemenin mülkiyeti Birleşik Devletler üzerinde kalacaktır.Birleşik Devletler, alınan malzemeler için herhangi bir teminat vermeyecektir." Anlaşma koşullarının Türkiye açısından ne denli olumsuzluklar içerdiği, bu maddelerde açıkça görülmektedir.Özgür iradeleriyle resmi anlaşma yapan iki ülkeden birisi için bu denli eşitsiz koşullar içeren bir anlaşma, dünya ticaret tarihinde herhalde yoktur.ABD II. Dünya Savaşı'ndan kalan ve dünyanın değişik yerlerinde depoladığı muazzam boyutlu savaş artığı malzemeyi ya satacak ya da çürümeye terk edecekti.Türkiye'ye 10 milyon dolarlık kredi açıyor ve bu krediyi nakit para olarak değil malzeme olarak veriyordu.Malzeme olarak verdiği krediye faiz işletiyor ve on eşit taksitle nakit olarak geri alıyordu.Malzemeyi "mahallinde olduğu gibi" teslim ediyor ve bunun için "herhangi bir teminat" vermiyordu.Yani satılan malzemeden bozuk,kırık,işlemez ve tamire muhtaç olanları ABD değiştirmiyor,tamir etmiyor ve işler duruma getirmiyordu.Ayrıca Türkiye'nin satın alacağı bu malzemelerin mülkiyeti de Amerikalılarda kalıyor ve 23 Şubat 1945 tarihli anlaşmanın 5. maddesi,ABD başkanının istemesi halinde bu malzemelerin ABD'ne geri verilmesini öngörüyordu.Emekli Kurmay Albay Haydar Tunçkanat bu anlaşma için şunları söylüyor:"10 milyon dolarlık Amerika kredisiyle borçlanan Türkiye,alınan çoğu kullanılmış savaş artığı malzemenin büyük kısmından yararlanamamıştır.Yararlanma imkanını bulduğu küçük bir kısım için de,Amerika'ya yedek parça karşılığı 4-5 katına varan döviz ödemek zorunda kalmıştır."...... Metin Aydoğan'ın "Bitmeyen Oyun-Türkiye'yi bekleyen tehlikeler" kitabından alıntıdır....
ÖZGÜRLÜK BİLE SAHİP OLMAK İÇİN SINIRLANDIRILMALIDIR.

EDMUND BURKE

Hayat Bizi Resmen Dört İşlemle Sınar. Gerçeklerle Çarpar, Ayrılıklarla Böler, İnsanlıktan Çıkarır ve Sonunda Topla Kendini Der.  leo


Haziran 19, 2012, 01:21:46 öö
Yanıtla #1
  • Ziyaretçi

Bence önyargıyla yaklaşılmış. O zamanın şartlarını iyice masaya yatırıp yargılamaya geçilmesi lazım. Her an bir dünya savaşının içine girebilme ihtimaliyle karşı karşıyayken ve elinde silah, mühimmat yokken kaliteli oldukları için amerikan silahlarını alabilmek adına tavizler verilebilmiş olabilir. Bizde malesef Atatürk düzeyinde bir lider vefatının hemen ardından oluşturulamamış. Bunu dünyanın karmaşadan karmaşaya sürüklenmesine bağlamak daha doğru olur. Deprem anında insanın mantıklı hareket edememesi veya (denediğimden biliyorum) bir iğneyi elektrik prizine soktuğunuz zaman elinizi çekmeyi düşünememeniz gibi siyasileri beceriksiz yerine koyabileceğimiz hareketler gözlemleyebilyoruz.

Saygılarımla.


Haziran 19, 2012, 10:21:52 ös
Yanıtla #2
  • Seyirci
  • Uzman Uye
  • ****
  • İleti: 4031
  • Cinsiyet: Bay

Önyargılı değil bence bu kitabın yazarı metin aydoğan bir çok kitabını okudum üstelik atatürkçü düşünce derneği izmir şubesi  onursal başkanı.Yani sıkı atatürkçü ondan sonraki dönemi hemen hemen tüm kitaplarında eleştirir ben biraz kitaplarını okumanızı öneririm görüşleriniz değişebilir.
ÖZGÜRLÜK BİLE SAHİP OLMAK İÇİN SINIRLANDIRILMALIDIR.

EDMUND BURKE

Hayat Bizi Resmen Dört İşlemle Sınar. Gerçeklerle Çarpar, Ayrılıklarla Böler, İnsanlıktan Çıkarır ve Sonunda Topla Kendini Der.  leo


Haziran 20, 2012, 12:07:02 öö
Yanıtla #3
  • Ziyaretçi

Tasavvufçulara göre Nasreddin Hoca bir veli idi. Anonim olarak anlatılagelen fıkralarında çok derin çıkarımlar yapılabiliyor. Örneğin "ya tutarsa" diye göle yoğurt çalmasına bakınca umutsuz olmamak ve yılmamak gerektiği dersini verir. Türkiye Cumhuriyetinin kuruluşu da "ya tutarsa" diye yılmadan yapılan mücadelenin bir olağan üstü neticesidir.

Osmanlının son 200 yılında devlet uyuşturucu bağımlısından farksız hale gelmişti, beyni, felsefesi ve kişiliği bitmişti. Devlet adamları özellikle de 2.Abdulhamit bu hasta imparatorluğu ayakta tutmak için çok büyük çaba sarfettiler fakat hayatın sürekli değişen şartları altında eziliverdiler. Emperyalizmin ve küreselleşmenin doğum sancıları olan dünya savaşları, ulusların birbiriyle yorulana kadar savaşmaları neticesinde yeni bir dünya düzenine geçildi. Hiç hesapta olmayan Amerika diye bir süper güç doğdu. Ulusalcılığın hipnotize gücü ile insanlık birbirini en acımasız yöntemlerle öldürürken kaliteli beyinler savaş olmayan bölge olan Amerikaya kaçtılar ve doğal netice olarak da Amerika her anlamda güçlendi. Ürettiği mühendislik harikası silahları savaş halindeki uluslara satmak suretiyle de ekonomik olarak bu devletleri kendine gebe bıraktı. Savaşın tam ortasında duran Türkiye Cumhuriyeti de doğal olarak bu ülkeden silah almak zorunda kalmış olabilir. Buna bağımsızlığımızı kaybetmek diye bakanlar da olabilir, yani ekonomik bağımsızlık her şeydir diye bakanlar açısından bu doğrudur.

Adetlerden vazgeçmek zordur. Rahmetli Atatürk'ün sulh zamanı her önüne geleni asması da osmanlıdan kalan bozuk kişiliklerin eski düzene dönme çabasına sert bir tavır olarak algılıyorum. Atatürk sonrası bu sert tavır halka karşı uygulanmış bir adet olarak karşımıza çıkıyor. Bu eleştirilebilir. 2.dünya savaşında üretimin durup her kezi 10 seneye yakın silah altına alıp ülkenin kasasının erimesi gibi eleştiriler silahlı kuvvetlere getirilebilir. Osmanlının son yıllarında bir kaç Ermeni ve Rum çetenin terörist faaliyetlerini bahane ederek  Rum ve Ermeni kıyımı neticesinde güneydoğuyu Ermeni ve Rumlardan temizlediği yanlış politikayı Türkleştirme başlığı altında Kürtlere de yapılmaya çalışılması da eleştirilebilir.

İsrail model alınarak Türk ırkının varolduğu bir ülke hayal etmiş olabilirler. Belki de İsrail bu modelden esinlenerek yaratılmış da olabilir ki irdelenirse İsraili kuranlar da Türklerdir.

Fakat Anadolu coğrafyası İsrail tarzı bir yapılanmanın T.C. başlığı altında yaratılmasına müsaade etmemiş görünüyor.

Saygılarımla.


Haziran 20, 2012, 12:21:45 öö
Yanıtla #4
  • Seyirci
  • Uzman Uye
  • ****
  • İleti: 4031
  • Cinsiyet: Bay

İsrail o coğrafyada bizim anadoluda bulunduğumuz zamandan çok daha fazla kalmış onlardaki tarihsel takıntı.Ama bahsettiğiniz anlamda benzerlik olduğunu düşünmek biraz zorlama olur,öyle kabul edersek israili filistini türklerin kürtleri gibi bir benzetiş çıkar,

israilin kurucusu türkiyede yaşamış bir yahudidir david ben gurion ama sadece burada doğmuş okadar.dolayısı ile israili türkler kurdu demek çok iyi durmuyor.

Atatürk yaşadığı hiç bir dönemde bahsettiğiniz sulh dönemide dahil hiç bir zaman huzur güven ve sulh içinde yaşamamıştır aslında,gerek içerideki karışıklıklar ve halletmesi gereken devrimler ve bunlara karşılık bu işleri yapmak için kullandığı sert metotları o devri gözönünde tutmadan anlayamayız.

Bakınız atatürk henüz savaştan yeni çıkmış ülkeyi tamir ederken 1930 lu yıllarda 2.nci bir büyük savaşın ayak izlerinide gümbür gümbür duyuyordu biliyorduki emperyalistler henüz yeni dünya düzenine yeni düzenlerini vermeyi bitirmemişlerdi daha savaşın babası olmamıştı ve atatürk bunuda gören bir liderdi ve üstelik bununda tedirginliğini yaşayan bir liderdi.

Dönem ve şartlar gözönüne alınmadan atatürk yaptıkları ile yargılanamaz bence.

Bakınız şu ara okuduğum son kitap kazım karabekirin kuruluş yıllarını anlatan anıları mustafa armağanın  karapençe isimli kitabı.

Herkesede okumasını tavsiye ederim,Atatürkü daha iyi yargılamak için değil daha iyi anlayabilmek için o gözle bakabilmek için.Etrafına çöreklenen işe yaramaz kadroları bile sırf sanki bu ülkeyi kimseye emanet edemeyen kimselere güvenmeyen bir lider profili var okuyun anlayacaksınız ne dediğimi.
ÖZGÜRLÜK BİLE SAHİP OLMAK İÇİN SINIRLANDIRILMALIDIR.

EDMUND BURKE

Hayat Bizi Resmen Dört İşlemle Sınar. Gerçeklerle Çarpar, Ayrılıklarla Böler, İnsanlıktan Çıkarır ve Sonunda Topla Kendini Der.  leo


Haziran 20, 2012, 12:32:32 öö
Yanıtla #5
  • Ziyaretçi

Yakın tarih benim gibi sadece zeki entrikalardan hoşlanan kişilere çok güzel malzemelerle dolu gibi duruyor. Tarih okuldayken hafızam ve ezberim aşırı zayıf olduğu için en sevmediğim derslerden biriydi çok sıkıcıydı fakat Tarih ve siyaset  kadar zevkli bir konu yokmuş onu farkettim son yıllarda. Her görüşten çok fazla Tarih siyaset kitabı edinip okumak lazım. Çok güzel entrikalar dönmüş heyecan verici. :)

Paylaşım için teşekkürler Sayın Karahan.

Saygılarımla.


 

Benzer Konular

  Konu / Başlatan Yanıt Son Gönderilen:
2 Yanıt
4638 Gösterim
Son Gönderilen: Mayıs 24, 2007, 08:40:17 ös
Gönderen: Einsof
ZAMAN NEDİR?

Başlatan shemuel « 1 2 ... 6 7 » Fizik - Doğabilim

62 Yanıt
30669 Gösterim
Son Gönderilen: Temmuz 01, 2014, 05:34:24 ös
Gönderen: propulsion
Yerel Zaman

Başlatan blossom Sorunlar

2 Yanıt
4230 Gösterim
Son Gönderilen: Mart 15, 2008, 12:49:49 ös
Gönderen: blossom
Zamanlardan bir zaman

Başlatan cardiffmonster Edebiyat

1 Yanıt
5045 Gösterim
Son Gönderilen: Kasım 01, 2009, 11:49:38 öö
Gönderen: Prenses Isabella
zaman ağı

Başlatan asilsoykan Diger Konular

2 Yanıt
4688 Gösterim
Son Gönderilen: Nisan 01, 2010, 10:05:25 ös
Gönderen: cardiffmonster
0 Yanıt
5274 Gösterim
Son Gönderilen: Ekim 20, 2010, 06:41:44 ös
Gönderen: ceycet
5 Yanıt
7602 Gösterim
Son Gönderilen: Aralık 21, 2015, 09:28:05 ös
Gönderen: Tij
32 Yanıt
28431 Gösterim
Son Gönderilen: Nisan 03, 2011, 08:08:14 ös
Gönderen: Genius Loci
4 Yanıt
5451 Gösterim
Son Gönderilen: Ocak 11, 2012, 05:23:27 ös
Gönderen: günışığı
19 Yanıt
11880 Gösterim
Son Gönderilen: Eylül 11, 2015, 03:00:31 ös
Gönderen: İNSAN