Şimdi sıra “hırs” kavramı üzerinde durmaya geldi.
Gerçi forum katılımcıları bu konuya daha önce girdi ama bizim akış tempomuz böyleydi. Belki anlatım tarzı da farklı olacak.
Hırs, kimi zaman “öfke” ve “kızgınlık” anlamında kullanılsa da aslında “sonu gelmeyen, aşırı istek ve tutku” anlamındadır.
Hırsın gerekliliği ve yararı konusunda farklı görüş ve inanışlar vardır. Kimileri bunun insan doğası açısından tamamen gereksiz ve yıkıcı bir duygu olduğu görüşündedir. Kimileri de zorlukların aşılması, üstün başarı, yaratıcılık ve yararlı üretim bakımından en azından sınırlı düzeyde bir “hırs” duygusunun zorunlu olduğunu söyler.
İnsanlar hırs ve ihtiras konusunda ikileme girmiştir. Şunlar sorulur: “Aşırı ihtiraslı olmak ya da güçlü bir tutkuya sahip olmak ne kadar iyidir?”... “Hırs olmadan başarı elde edilebilir mi?”
Aşırı hırslı kimselerden tedirgin olmakla birlikte hiç hırsı olmayan, olaylara ve yaşama yeterli tepki vermeyen, diğer bir söylemle “yaşama gerektiği gibi asılmayan" kişilere de hırsları benimsemeyip kötülesek bile pek saygı duymayız.
Hırs yetersizliği başarısızlığa yol açarken, aşırı hırs ve tutku da ayıp sayılır ve toplumca kabul görmez.
Acaba hırsın, tutkunun fazlası zararlı mıdır?
Eğer akıl ve zekâ ile dengelenmiyorsa, evet. (Galiba bunu daha önce de söylemiştik.)
Her başarının arkasında, temelinde risk vardır. Başarısızlık riski. Ancak akıl ve zekâ ile dengelenmeyen risk, kişiyi felakete sürükleyebilir. Kişi, dikkat etmesi gereken yerde gereksiz cesaret gösterirse, malını, itibarını hatta canını yitirebilir.
Kendini yenilmez gören yanılır.
“Ben ne yapsam başarırım” diye övünen, böylece “başarı hastalığı”na tutulmuş kişiler, hatalarının bedelini ellerindekini yitirerek ödeyebilir.
***
Psikoloji açısından hırs, “kişinin yapısının derinliklerinden gelen, değişmesi zor bir davranış biçimi” olarak nitelenir.
Bu davranış biçimi, insan kişiliğinin değişik katmanlarında bulunan ruhsal güçlerden ve karmaşalardan kaynaklanır. İnsanın buyrultusu üzerinde sürekli baskı ve zorlama yaratarak, onu belirli bir amaca yöneltir. Bu amaç, bir nesne, bir kişi, bir düşünce, bir ülkü ya da bir başka şey olabilir.
Herkesin, yaşamında özel bir işi ya da şeyi başarma arzusu vardır. Olumsuzlukların filozofu Murphy, bununla bağlantılı kuralında şöyle der: “Herkesin zengin olmak için işlemeyen bir planı vardır”.
Politikacılara yakın olanlar şunu rahatlıkla görür: Politikayla ilgilenen en yeteneksiz insanın bile iktidar olmak için işlemeyen (liderine dinletemediği) bir planı vardır.
***
Başarılı insanlar üzerinde yapılan araştırmalar “tutku”nun bir eğrisi olduğunu ortaya koymuştur.
Buna göre tutkunun üç adımı vardır:
1- Yükselme dönemi: Bu dönemde kişinin hayali konusundaki kararlılığı ve cesareti, bu hayalin gerçekleşme şansını belirler.
2- Hırsın gerçekleşmesinin sağlanması: Kişinin kendisinden daha büyük ve güçlü bir yapıt oluşturma mücadelesini içerir. Bu yapıt, yeni bir iş kurmak, bir alanda yapılmamış olan bir şey yapmak, özgün bir kitap yazmak, adını yaşatacak bir eğitim kurumu oluşturmak hatta kim bilir yeni bir ülke yaratmak olabilir.
3- Hırsın sönüşü: Her başarılı insanın bir aşamada artık heyecanını ve mücadele hırsını kaybettiği dönem.
* * *
Bir soru daha:
Tutkulu ve başarılı insanlar mı tarihi yaratır, yoksa tarih mi onları yaratır?
Yo hayır, bu tavuk ve yumurta ikilemi gibi bir şey değil. (Zaten o da bir ikilem değildir; öyle gibi gösterilir; biyolojiyi bilmeyen kandırılır.)
İşte burada liselere özgü bir münazara konusu daha…
Her ikisi de savunulabilir.
Gerçek herhalde yine ortada bir yerlerdedir.
Edison ampulü icat etmemiş olsa, herhalde bugün mum ışığında oturuyor olmayacaktık. Nitekim günümüzde artık Edison'un icat etmiş olduğu türden ampul, kullanım alanını yitirmektedir.
Fatih Sultan Mehmet başaramasaydı, İstanbul Osmanlılar tarafından mutlaka fethedilecekti. Ancak şimdilerde İstanbul öyle bir işgal altına girmiş durumda ki 1453 tarihli fethin kutlanması bile anlamını yitirdi.
Başarı, öngörülmesi çok zor birçok koşula bağlıdır: Kişi, yeteneği, eğitimi ve deneyimi bakımından yeterli olmazsa, doğru zamanda doğru yerde bulunmazsa, hırs denilen itici içsel güce sahip değilse başarılı olamaz. Başarılıymış gibi görünebilir ya da kimileri onu başarılı sayabilir çünkü bu göreli bir kavramdır.
Sanırım hırs konusu üzerinde bu kadar durmak yeter. Katkıları ve eleştirileri bekleyelim.
Sonra yazımızın biraz daha devamı olacak.