Cumhuriyeti, Hilafet ve Saltanata 100 yıllık ara olarak görenlerin yok saydığı, gölgede bırakmak istediği bir dönemdeyiz. Oysaki reaya yerine vatandaş olmayı, eşit şart ve imkanlarla rüya bile edilemeyecek makamlara Anadolu'nun bir köyünden çoban çocuklarımızın yükselebildiği bir Devrimdir Cumhuriyet. Bugün Atatürk'ü anlamayanların "sarı saç mavi göz"e indirgediği, karşıtların ise cehalet ve kara propaganda ile karşı devrime giriştiği bir dönemden geçiyoruz. Atatürk Cumhuriyeti, Laik Demokratik Sosyal bir Hukuk devletidir. Bu şartlardan biri ortadan kalkarsa Cumhuriyet sadece isimde kalır. İran "İslam" Cumhuriyeti, Demokratik Kongo Cumhuriyeti gibi isminde Cumhuriyet olması anlamsız kalabilir... Atatürk'ü iyi anlamalıyız. "Benim naçiz vücudum elbet bir gün toprak olacaktır. Ancak Türkiye Cumhuriyeti ilelebet payidar kalacaktır." diyen Atamızı dinleyelim. Kendisini ilahlaştırmak yerine fikirlerinin taşıyıcısı olalım. "Fikri hür, vicdanı hür" nesiller olarak, Cumhuriyeti kuran nesillere hürmetle yükseltecek nesiller biz olalım. Yüzüncü Yılımızı kutlarken önümüzdeki yüzyıllara bu topraklardaki kadim kültürü, içiçe geçmiş kardeşlik bağlarıyla örülü "Türkiye Cumhuriyetini kuran halka Türk denir." Anayasa maddesindeki Türk isminde erimiş halkların müreffeh geleceğini inşa edelim... Farklılıklarımıza değil benzerliklerimize odaklanalım, alt kimliklerimize değil liyakatimiz ve ülkemize verdiğimiz katkıya bakalım. Ülkesini en çok seven en çok bayrak asan en çok marş söyleyen değildir. "Ülkesini en çok seven işini en iyi yapandır." Yeni yüzyıllarında daha güçlü bir şekilde muasır medeniyet seviyesine çıkarmak için ülkemizi en çok biz çalışalım.
Bu duygularla din, dil, ırk, dünya görüşü farkı olmaksızın VATANDAŞLIK bağıyla kardeşim gördüğüm tüm Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının,hepimizin Cumhuriyetinin 100. Yılını Kutlarım...