Bu konuyu açan Sayın Bulgaria… Dolayısıyla aslında elbette onun yazısı belirttiği kaynak ve soruları üzerine yoğunlaşmak gerekiyor.
Üstelik dediğini de yapalım. Öyle link falan vermeyelim. Sıfırdan bir çalışma olsun.
Bunlara bir diyeceğim yok. Fakat şimdi ben önce Sayın Bulgaria’nın getirdiği konuya başlamayı ertelemek istiyorum. Ben öyle istiyorum da bir başka katılımcımız doğrudan o konuya girebilir elbette. Benim niyetim ise Sayın gnothi’nin yazdığını öne almak çünkü onun sözü doğrudan benim daha önceki bir yazım üzerine. Onun bu yazıyı yazmasına vesile ise Sayın ARCHITECT’in bu konu üzerindeki bir kısa iletisi.
Ben nasıl Operatif Masonluk diye bir şeyin hiç olmadığını söylerim?
Ancak şunu söylemiş olabilirim: Operatif Masonluğun yaşam döneminde “Operatif Masonluk” diye bir terim yoktu. Ancak bunu söylemiş olabilirim.
Operatif Masonluk terimi günümüzdeki (çağdaş) Masonluk kurulduktan bir süre sonra, e geleneksel inşaatçılık mesleği ve zanaatı arasında bir ayırım yapma gereksinmesi duyulduğunda, kendilerini “spekülatif mason” olarak niteleyenlerce yaratılmış; 18. yüzyılın ortalarına doğru. Başlangıçta buna gereksinme yokmuş. Hatta tersine; yeni kurulmuş olan örgütün o mesleğin devamı, onun restore edilmiş bir tarzı olduğunun vurgulanmasına bile çalışılıyormuş. Ancak sonradan artık ikisinin birbirinden farklı olduğunu ortaya koymak gerekmiş (özellikle Kıta Avrupası’nda). Nitekim bu ayırımı belirleyebilmek için de bir ara dilimize “Domatik Masonluk” ve “Geomatik Masonluk” olarak çevrilmiş terimler kullanılmış ama bunlar pek tutmamış; nedense “operatif” ve “spekülatif” sıfatlarından daha çok hoşlanmışlar.
Benim bir başka deyişim olabilir: “Spekülatif Masonluk Operatif Masonluğun devamı ya da ondan doğmuş bir kurum değildir.” Bu deyişi bir başka biçimde dile getirmiş de olabilirim. Bu ise Spekülatf Masonluk ayrı, Operatif Masonluk ayrı demektir.
Sayın gnothi’nin dediği üzere Operatif Masonluğun var oluşuna ilişkin kanıtlara bile gerek yoktur. Yapıtları ayan beyan ortadadır. Bu meslek ve zanaatın son dönemlerine doğru kaleme alınmış olup günümüze kadar gelebilmiş birkaç belgenin bulunuşunu bir yana bırakalım; özellikle Mimarlık ve İnşaat Mühendisliği Tarihi, bu mesleğin neredeyse tüm geçmişini, o geçmişin ta Diyonisos Sanatçılarından başlayarak, Roma Kolejleri, Komo Ustaları ve Manastırlardan geçerek 17. yüzyıla uzanışını, sonra akademilerin kurulmasına başlanışını gözler önüne serer.
Ancak bu işin içine karıştırılmaması gereken öğeler de var. Tarihsel bakımdan çok daha eski oluşuna karşılık, gerek Antik Mısır, Mezopotamya ve Asya gerekse Avrupa uygarlıklarında daha önceki inşaatların yapımcıları ile sonradan Operatif masonluk denilmiş olan meslek ve zanaat arasındaki bağlantıyı kurabilmek zordur. Kuşkusuz temeline yer alan bilim ve teknik bakımından uygulamaların sürekliliği söz konusudur ama örgütlenme tarzı bakımından bir kopukluk vardır. Bunun sürekliliğini ancak Diyonisos İşçileri’nden 18. yüzyıla kadarki tarihsel dönemde izlemekteyiz yani Antik Çağ’dan hemen hemen Yeni Çağ sonlarına daha doğrusu Aydınlanma Çağı’na kadar. Tarih Öncesi Çağlar hiç kuşkusuz çok daha uzun bir zamanı kapsıyor ama ne yazık ki M.Ö. yaklaşık 10. yüzyıl öncesine ilişkin pek bir bilgimiz olduğu söylenemez.
M.Ö. 10. yüzyıl deyince pat diye şu ünlü Süleyman Tapınağı’nın yapım zamanına vuruverdik. Nitekim kimileri günümüzdeki Masonluğun tarihini onunla başlatıyor.
Bunu niçin yaptıklarına gelince… Birkaç ayrı nedeni var ama şimdi oraya girmeyelim çünkü konu başlığının çok dışına çıkarız. Ancak işte o Süleyman Tapınağı konusuyla bağlantılı olmak üzere Sayın gnothi’nin değinmiş olduğu bir başka kurum var ki, ne kadar uğraşılsa didişilse o kurumun tarihteki Operatif Masonluk ile doğrudan bir bağlantısı kurulamaz: Tapınak Şövalyeleri Tarikatı… Bu tarikatın Orta Çağ’da Avrupa’nın birçok yerinde kendi haç biçiminde değil de sekizgen kiliselerini inşa ettirmiş olması bir bağlantı değildir. Öyle ki Tapınak Şövalyeleri Tarikatı’nın Pontifex (yol ve köprü yapımcıları) ile bağlantısı Massoneria (Bina yapımcıları) ile bağlantısından çok daha önemli, çok daha yakındır.
“Öteden beri gelen kadîm bilgiler…” Bunu hep söyleyip dururlar. Nedir bu bilgiler. Bilinmezmiş! Geometri ve diğer bilimlerle bağlantılı bilgilerin çağlar içinde geliştirilerek gelişine kim ne diyebilir? Ancak bunu ileri sürenlerin deyişi başka. Onlar apayrı birtakım bilgilerden söz etmeye çalışıyor; genellikle okült nitelikli bilgilerden. Sonra da bunların şimdi günümüzdeki Masonlukta yer aldığında söz ediyor.
Öyle diyor ama günümüzdeki Masonluğun kapsamında öyle bir şey yok. Vallahi de billahi de yok. Var olduğunu ileri süren “Aha!” diye gösterebilse canım yanmaz. Efendim işte bu bilgiler, ta Antik Mısır’dan (hatta Atlantis’ten hatta Mu’dan) Babil Kulesi ve Süleyman Tapınağı’ndan geçirilerek operatif masonlarca taşınmış ve sonra Tapınak Şövalyeleri onları alıp Spekülatif Masonluğa yerleştirmiş.
Şahane bir kurgu… Sayın gnothi’nin sorusu da oraya otuyor: 1314 – 1717 arasındaki üç yüzyıllık dönemde aktarım organı nerede?
Tamam ya işte… 14. yüzyılın başı zaten Avrupa’da Operatif Masonluğun en güçlü olduğu dönem değil mi? Tapınak Şövalyeleri Tarikatı’na son verildiğinde onlardan birçoğu gidip mason localarına sığınmadı mı? Hele İskoçya’ya bakacak olursak orada 14. yüzyılda Operatif Masonluk ile Tapınak Şövalyeleri’nin âdeta özdeşleştiğini görmüyor muyuz?
Tamam bunlar var. Bunlar var da bu olgular o varsayımsal “kadîm bilgiler” in böylece taşınmış olduğunu göstermiyor. İşin o yönü bir kurgu…
Üstelik ille de birtakım gizemli bilgilerin yüzyıllar içinde nasıl taşındığını araştırıp görmek istiyorsak, tümüyle bir somut yapıt üretme mesleği olan operatif masonluğu bir yana bırakıp, örgütsel varlığı olmayan başka kurumlara bakmak çok daha doğru olur; alşimistler gibi… 15. yüzyıl ortalarında mason localarına alınmasına başlanmış olan o “kabul edilmiş masonlar”ı da o kadar çok önemsemenin gereği yok. 17. yüzyılda birtakım kabul edilmiş masonlar biliyoruz, Spekülatif Masonluğun kuruluşunu sağlamış olan masonları da biliyoruz; bunların arasında kabul edilmiş masonların ancak parmakla sayılabilecek kadar olduğunu da görebiliyoruz.
Kronolojik bakımdan Spekülatif Masonluğun başlangıcı ile Operatif Masonluğun son buluşu elbette örtüşüyor. Gerçi İngiltere kuzeyi, hele İskoçya ve biraz da Kıta Avrupası kuzeyinde Operatif Masonluk bir sür daha yaşamış, Kıta Avrupası’nın orta ve güney bölümünde daha önce sona ermiş. Nitekim bu yüzden “örtüşme” terimini kullanıyoruz. Birinin kesinlikle sona erip ötekinin birdenbire başlaması söz konusu değil. Nitekim günümüzdeki (spekülatif) Masonluğun Operatif Masonluğun devamı olduğunu söyleyenler bile böyle bir örtüşme ya da dönüşüm (transformasyon) döneminden söz ediyor.
Ben ise işte öyle bir şeyin olmadığını ileri sürüyorum.
Ancak bu konuda yalnız değilim. Bu görüşü ileri süren tek kişi de değilim. Benden çok daha güçlü, çok daha sıkı araştırmacı, bulgularını kitaplarına yerleştirmiş güçlü yazarlar var bu bilgiyi ortaya koyan.
Ne yazık ki bu bilginin ortaya konuluşunun tarihsel geçmişi biraz yeni; varsa yoksa 50 yıl kadar bir süre. Bize çok uzun gibi gelebilecek olan bu süre aslında hiç de çok uzun değil. Düşünün ki öteki türlü iddialar yani Spekülatif Masonluğun Operatif Masonluğun devamı olduğuna ilişkin tezin daha önce yaklaşık 250 yıllık bir geçmişi var. Bu konuda yazılmış olan tarih kitaplarının haddi hesabı yok. Çok ünlü yazarlar, ansiklopedistler gelmiş geçmiş bu konuyu o şekilde aktaran. (Gould, Mackenzie, Mackey, Coil, ötekilerden biraz farklı olmakla birlikte Pike gibi…) Onlar kendi yaşam dönemlerinde pek iyi tanınmıyordu; sonradan ünlendiler. Şimdiki araştırmacı ve yazarlar da herhalde öyle olacak.
Ben bütün bunları yazdıktan sonra sanırım Sayın Bulgaria, onun soruduğu ve ortaya attığı konuyu niçin ertelemiş olduğumu çok daha iyi anlamıştır. Artık burada durup şöyle uzun bir nefes alabilirim, değil mi?
Ancak ben o nefesi alırken katkılar ve tartışmalar sürebilir kuşkusuz…