Masonlar.org - Harici Forumu

 

Gönderen Konu: MAKROKOZMOS-MİKROKOZMOS İLİŞKİLERİ -19  (Okunma sayısı 2477 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Ekim 10, 2009, 11:30:28 öö
  • Seçkin Üye
  • Uzman Uye
  • *****
  • İleti: 7217
  • Cinsiyet: Bay



KAPALI ALANLAR


Kapalı yerlerin geometrik yapısı ile bu yerlerin içinde oluşan fiziksel, kimyasal ve biyolojik değişimler arasında bir ilişki vardır. Bu ilişkiyi gerçekleştirebilecek en uyumlu geometrik şekillerin seçilmesi ile bu tür değişimlerin hızlandırılabileceği ya da yavaşlatılabileceği anlaşılmaktadır.

1959 yılında Prag’da Kari Drbal adlı bir araştırmacı, körlenmiş bir tıraş bıçağının Mısır’daki Keops piramidinin ölçülerine uygun olarak yapılmış bir maket içine yerleştirildiğinde tekrar keskin duruma dönüştüğünü göstermiştir.

İlk bakışta “Olamaz!” gibi görünen bu olayın şöyle bir açıklaması yapılabilir: Bir tıraş bıçağının keskin ağzının magnetit kristallerinden oluşan bir yapısı vardır. Tıraş bıçağının körleşmesi demek, bazı kristallerin sıyrılmış olması demektir. Kuramsal olarak, bunların zamanla eski yapılarına kavuşamamaları için hiçbir neden yoktur. Aydan yansıyan kısmen polarize edilmiş güneş ışını dalgalarının çoğunlukla tek bir yönde oluşu, ay ışığının altında bırakılmış olan bir tıraş bıçağının körlenmesine yol açabilir; ancak bu varsayım piramidin buna ters etkisini açıklamaz.

Piramidin şekli tıraş bıçağının ağzındaki magnetit kristallerine çok benzemektedir. Dolayısıyla belki de kendiliğinden bir manyetik alan oluşturarak dünyayı etkileyen makrokozmos kütlelerinin manyetik alanlarını değiştirmektedir. Henüz bu etkileşimin kesin nedeni bulunamamıştır.

Keops piramidinin ölçülerine ölçekli olarak uygun bir mukavva maket yapılıp, alt kenarlarını pusulaya uygun olarak ana yönlere bakacak biçimde yerleştirilerek, piramidin yüksekliğinin üçte birine gelecek şekilde ve tam uç noktasının düşeyine, keskin uçları doğu ve batıya bakmak üzere yatay düzlemde duran körleşmiş bir tıraş bıçağı yerleştirilirse, bunun bir süre sonra yenilendiği görülecektir; ancak hayli uzun bir sürede… Oysa açıkta ya da bir başka geometrik yapısı olan kapalı bir hacim içinde aynı tıraş bıçağı körlüğünü sürdürecektir. Bu bağlamda daha başarılı bir sonuç elde edebilmek için süreyi kısaltmak, tıraş bıçağını her kullanıştan sonra piramit maket içine yerleştirmek gerekmektedir.

Ne yazık ki bu deneyi artık yapabilmemiz pek zor çünkü artık piyasada o eskiden kullanılmakta olan çift ağızlı (yanlış bir deyişle “jilet” olarak anılan) tıraş bıçakları kalmadı.

Piramidin bu özelliği yalnız cansız nesneler için değil, organik yapısı olan nesneler, yani canlılar için de söz konusudur.  Yakın geçmişimizin Güney Afrikalı bilim adamı Dr. Malcolm Lyall Watson, bazı yiyecek maddelerini ve ölmüş hayvanları aynı anda gelişigüzel boyut ve şekillerdeki kutulara, bir de piramit biçimindeki kutuya yerleştirmiş. Gelişigüzel kutulardakilerin bozulmaya ve kokmaya yüz tuttukları sırada, piramittekilerin tazeliklerini oldukça koruduğunu görmüş.

1968 yılında Mısır Gize’deki üç iri piramitten Kefren piramidinin röntgen ışınları ile incelenerek bulunmamış dehliz ve mahzenlerin ortaya çıkarılması için büyük bir yatırım yapılmıştı. Bir yıldan fazla süren çalışmalarda bir grup Amerikalı ve Mısırlı bilim adamı 6 milyon ton taşın değişik yönlerinden kozmik ışınların geçme hızını her gün 24 saat kesintisiz olarak ölçmüşler, elde edilen sonuçlar bilgisayarla değerlendirilmişti. Ne yazık ki bu çalışmaların sonuçları hiçbir şekilde mantığa uymuyordu. Aynı noktada yapılan ölçmeler, farklı günlerde bütünüyle farklı kozmik ışın alanı gösteriyordu. Yenilgiyi kabul etmek zorunda kalan bilim adamları, kendilerini batıla kaptırmaktan alıkoyamadı. Kimisi piramitlerin lanetlenmiş olduğunu, kimisi de piramidin içinde bilimsel yasaları hiçe sayan bazı doğaüstü güçlerin bulunduğunu belirtti. Oysa kozmik etkilerin kapalı hacimler ve bu hacimlerin geometrik biçimleri ile uğradığı değişimlere ilişkin doğal ve evrensel yasalar açıklığa kavuşmuş olsa, kuşkusuz topladıkları verileri çok daha başarılı bir biçimde değerlendirmeleri mümkün olabilecekti.

Almanya’da yapılan bir deneyde aynı yaraları olan farelerden küresel kapalı kafesler içinde tutulanların daha çabuk iyileştiği görülmüştür.

Kanada’da, iki karşılıklı duvarı birbirine paralel olmayan odalarda yatırılan şizofrenik hastaların daha çabuk iyileştiği bulunmuştur. Nitekim bu nedenle eğri duvarlı çatı katı odalarda uyuyan insanlar çok daha huzurlu olur.

Buna benzer ve yararlı sonuçları olduğu görülen çok sayıda deney ve bulgu var. Fakat hiçbiri kozmik teorilerden geliştirilmemiş, pratik yöntem ile elde edilmiştir. Çünkü bu kozmik teorinin ne olduğu henüz bilinmiyor.

Önemli olan şu: Tüm bu olay ve olgular evren dışı ya da doğaüstü değildir. Belirli fiziksel yasaları var.


ADAM OLMAK ZOR İŞ AMA BUNUN İÇİN ÇALIŞMAYA DEĞER.


 

Benzer Konular

  Konu / Başlatan Yanıt Son Gönderilen:
2 Yanıt
4396 Gösterim
Son Gönderilen: Eylül 28, 2009, 06:04:48 ös
Gönderen: Prenses Isabella
0 Yanıt
2619 Gösterim
Son Gönderilen: Ekim 06, 2009, 10:07:49 öö
Gönderen: ADAM
0 Yanıt
3845 Gösterim
Son Gönderilen: Ekim 07, 2009, 08:11:26 öö
Gönderen: ADAM
0 Yanıt
2409 Gösterim
Son Gönderilen: Ekim 07, 2009, 11:55:04 öö
Gönderen: ADAM
3 Yanıt
3758 Gösterim
Son Gönderilen: Ekim 09, 2009, 10:25:40 ös
Gönderen: Prenses Isabella
0 Yanıt
2708 Gösterim
Son Gönderilen: Ekim 08, 2009, 06:54:38 ös
Gönderen: ADAM
0 Yanıt
2952 Gösterim
Son Gönderilen: Ekim 09, 2009, 12:37:23 ös
Gönderen: ADAM
0 Yanıt
3266 Gösterim
Son Gönderilen: Ekim 09, 2009, 03:13:39 ös
Gönderen: ADAM
6 Yanıt
5459 Gösterim
Son Gönderilen: Ekim 10, 2009, 08:11:09 öö
Gönderen: ADAM
0 Yanıt
6461 Gösterim
Son Gönderilen: Ekim 10, 2009, 08:17:51 öö
Gönderen: ADAM