Sayın Isis,
Konu hakkındaki hassasiyetinizi anlıyorum, böyle bir tepki de bekliyordum açıkçası.
Ama önce çok kritik birkaç noktada beni yanlış anladığınızı belirtmek istiyorum.
Birincisi, ben şehveti kötülemem. Yukarıdaki yazımda böyle bir şey çıkarmasınlar diye "ben böyle bir sevgi tanımını küçük görmüyorum, doğal görüyorum" demiştim. Alıntı yaptığınız paragrafın hemen altında bunu yazmıştım;
Ha bu aşk kavramını küçümsemek demek midir? Eğer siz aşk kavramına "kutsal"lık ithaf ediyorsanız, onu çağdaş sanat eserlerindeki gibi üstün nitelikli, ulaşılamaz, saygı değer ve ulvi bir sevgi olarak görüyorsanız, evet, aşkın bencil bir doğasının olduğu gerçeğini keşfetmek, aşkın "o" değerini biraz küçümser.
Ama kötülemez. Eğer bencilliğin kötü olduğuna inanıyorsanız, ancak böyle bir "sevgi" tanımının, bencil sevgi tanımının aşkı kötü gösterdiğini düşünürsünüz.
Ben şehveti kötülemem. Neden kötüleyeyim ki? Ben şehveti "doğal" bulurum. Onu Allah içime koydu diye sevmem. Çünkü Allah içimize kini de, nefreti de koymuştur, peki bunları Allah bize "sevin" diyor mu? Şehvet duygusunun, her duygu gibi dengelenerek yaşanması taraftarıyım. Kin ve nefret bile dengelenerek yaşanmalıdır. Bunlar da insanın duygusal gelişiminde bir fonksiyona sahiptir.
Bu yüzden ben o söylediğiniz Ortaçağ dincisi, Viktoryen ahlakçısı, Manastır rahibi veya düşüncesiz İslamcılardan değilim. (Eğer bundan önceki 3-4 mesajımı okursanız, benim toptan böyle bir görüşe karşı çıktığımı, hatta bunu "Gazali" ile simgeleyip, bu çeşit kör tutuculuktan ne kadar tiksindiğimi görebilirsiniz. Son birkaç gündür "duygusal gelişim" hakkında görüşlerimi yazıyorum. Ve duyguları, sandığınızdan daha çok önemsiyorum.) Böyle bir yanlış anlamayı düzeltmek istedim.
İkincisi şurada;
Alıntı sahibi: popperist üzerinde Dün 08:54:21 ÖS
Aşkın kabul değerleri farklıdır. Onun itici gücü hala kadın ve erkeğin cinsel metabolizmasında saklıdır. Şimdi ben bir kadını sevmişim, bunun ne gibi kutsal yanı var? Yukarıdaki dünya sevgisinden tutun, çocuk, anne sevgisine kadar kutsal sanılan her sevgi türünde bir çıkar ilişkisi varken, bir erkeğin bir kadını sevmesi veya tam tersi, içinde cinsellik de bulunduğu için kutsal sayılamaz.
Annenin cocuguyla olan iliskisi icinde cinsellik olmadigi halde cikar iliskisi diyerek kutsal olamayacagindan dem vururken, kadin-erkek iliskisini de icinde cinsellik oldugu icin kutsal degildir demissiniz. Celiski icinde celiski. Bir defa butun anneler butun cocuklari sevebilir. Kendi cocugunu daha fazla seven bir anne zaten anneligi tam olarak anlamamis demektir. Ote yandan, butun asiklar kavusmuslar midir? Kavusamayan asiklarin -ki edebyatimiza hatiri sayilacak kadar konu olmustur- yasayamadiklari cinsellige ragmen idame eden, inatla yasayan asklarinin kaynagi nedir?
Ben annenin çocuğuyla olan ilişkisinde bir şeyi öne çıkardım; o çocuğun o annenin çocuğu olması olgusunu.
Kadın erkek ilişkilerinde bir şeyi öne çıkardım; cinsel duyguları.
Siz şurada beni yanlış anlamışsınız; siz, beni romantik sevgi konusunda "cinsellik varsa orada kutsallık yoktur" dediğimi düşünmüşsünüz ve daha sonra "o halde anne çocuk ilişkisinde cinsellik olmadığı halde buna nasıl çıkar ilişkisi diyorsunuz?" a getirmişsiniz.
Benim bildik sevgiye kutsallık atfetmememin nedeni "cinsellik" faktörü değildir; sevginin bir "çıkar ilişkisi" olduğu dolayısıyladır.
Anne ve çocuk arasında bir çıkar ilişkisi vardır; o çocuk, o annenindir. Aynı şekilde tüm cinsel duygularda da bir çıkar ilişkisi vardır.
Menfaat ilişkisi olan insani ilişki de kutsal değildir. Ama (lütfen buraya dikkat edin) iğrenç bir şey de değildir; bu sadece olması gerekendir. Bu sadece "olağan" olandır; "doğal" olandır. Bir çiçek nasıl topraktan filizlenirse ve bu olgu nasıl "iyi veya kötü" diye nitelendirilemezse, bir insanın kendi çıkarı için bir kadını sevmesi de o kadar doğaldır ve iyi veya kötü diye nitelendirilemez.
Kötülük; insanın çıkarı için çalışması demek değildir. Kötülük; insanın çıkarı için başka insanlara zarar vermesidir.Şimdi sonuca gelelim; ben sevgide bir çıkar ilişkisi görüyorum, ve bunu doğal buluyorum. Kötü veya iyi diye nitelendirmiyorum; sadece olağan bir şey olarak görüyorum. Bunun için de, "norm" olan bir olguya "kutsallık" atfedemiyorum.
Yunus'un Taptuk Emre'yi sevmesi de mi çıkar ilişkisidir? Mevlana'nın Şems'i sevmesi de mi çıkar ilişkisidir? Diye sorabilirsiniz.
Neden olmasın?
Unutmayın; "Çıkar" kötü değildir. Yeter ki başka insanlara zarar vermesin.
Kutsallık nedir peki diye sorabilirsiniz; "sen her şeyi doğal görüyorsun, kutsal olan bir şey söyle de senin neye kutsal dediğini bilelim?" diyebilirsiniz.
Açıkçası bu konu üzerine pek düşünmedim. Çünkü "kutsal" olan "kutsal" diye nitelendirilen olguların, hep insanların subjektif görüşleriyle biçimlendirildiğini hissediyorum. İnsan, belki hayatı anlamak, hayatın gerçeklerinin farkında olmak, ve bu gerçeklerin ne kadar "zor" ne kadar "yaman" olduğunu hissettikten sonra, kendisini bu gerçeklere uyduranların başarılarını görünce buna "kutsallık" atfediyor biraz.
Sıradan insana göre Allah aşkı kutsaldır. Neden? Çünkü kendisi beceremez. Ama becerebilene saygı duyar. Kendisi beceremediği için, becerebilenleri kendinden üstün görür ve o eyleme, o kişiye kutsallık atfeder.
Peki bana göre Allah aşkı nedir? Kutsal değil midir? Ben Allah aşkının ve Allah aşkının gerekliliklerinin "zor" olduğunu bilen biriyim. Bunu geçmiş mesajlarımda da bir çok kez tekrar etmiştim. Yani ben "pek dindar" sayılmam. O motivasyona bir türlü giremem.
Allah aşkını bu nedenle bir başarı olarak görürüm; zor olan bir şey başarılmıştır. Bu anlamda bu başarıya "kutsal" diyebilirim.
Bence bir iş becermek de kutsaldır. Sorunları düşünüp, onu tanımlayıp, soruna yol açan nedenleri tespit edip, bu nedenleri gidermek için çözümler ürettikten ve bunu sınadıktan sonra, bir sorunu çözmek için eyleme girişmeyi de "kutsal" görebilirim.
"Kutsal" biraz tabu içeren bir sözcük farkındaysanız. Bir şeye kutsal dendi mi, orada birileri buna karşı çıkınca, ağzına biber sürmek isteyenler hemen beliriyor
Hissediyor bir şeyin kutsal olduğunu, ama o şeyin neden kutsal olduğunu tanımlayamıyor. Tanımlanamamış bir "kutsallık", insanların gerçekleri görmesine engel oluyor. Ben de burada, her gün içli dışlı olduğumuz bir konu olan "sevgi"ye, yerli yersiz kutsallık atfeden ve gerçekten karıştırılan bir çok olgunun aslında kutsal bir yanının olmadığını, bunların zor, çetin işler olmadığını, doğal olduğunu belirttim. Anne sevgisine "kutsal" derseniz, Yunus'un hocasına olan sevgisine "kutsal" diyebilir misiniz? Bir erkeğin bir kadını sevmesine kutsal derseniz, Allah aşkına "iki kere kutsal" mı diyeceğiz?
Allah aşkı doğal bir şey değildir. Allah aşkı, çetin bir yoldur, ve çetin yolu geçenler tabii bir ulvilik, yücelik vb. sıfatlarla anılmayı hak ederler. Ama lütfen herkesin becerebildiği işler hakkında ve bir erkeğin bir kadını sevmesi hakkında, veya seviştikten 9 ay sonra doğan çocuğa olan sevgi hakkında da "kutsal"lık, ulvilik vb. sıfatları kullanmayalım. Çünkü bu sonuncular "doğal" şeylerdir. Bunlar için ekstra bir çaba, ekstra bir zorluk gerekmez. O çocuk karnında gelişir, o kızı testosteron hormonun beyin korteksini uyardığı için seversin. Bunlar otomat, doğal şeyler. Herkes bunları yapar. Hayvanlar bile.