Masonlar.org - Harici Forumu

 

Gönderen Konu: EŞCİNSELLİK (Antik Helen Uygarlıklarında) - 2  (Okunma sayısı 5775 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Aralık 01, 2009, 03:28:48 ös
  • Seçkin Üye
  • Uzman Uye
  • *****
  • İleti: 7217
  • Cinsiyet: Bay



Herhangi bir yakınma gelmemiş olduğu ve sitemizin yönetimi de sonrasının aktarılmasında forum kuralları uyarınca bir sakınca bulunmadığını belirttiği için, bu konunun ikinci bömününün  anlatımına devam ediyorum…

Ancak burada özellikle şunu belinrtmek isterim... Bu konuyu gündeme getirişimin gerekçesi "Eşcinsellik" konusunu işlemek değil, Antik Helen uygarlığının (özellikle Atina'nın) sosyal yapısında böyle bir olgunun âdeta kurumsallaşmış bir biçimde nasıl yer aldığını göstermektir.



Gymnasion

Belki bunu hayretle karşılarsınız ama etimolojisi bakımından gymnasion, “çırılçıplakların yeri” anlamına gelir.

Atina toplumu, doğal olan hiçbir uygulamadan rahatsızlık duymazdı. Atinalı gençlerin, bedenlerine yağ sürerek, sünnet derisini penis ucu üstünde koruyucu bir biçimde ince bağlarla bağlayarak bütünüyle çıplak olarak güreştikleri, koştukları, atladıkları ve disk ya da cirit attıkları “gymnasion”u toplanma yeri olarak görme eğilimi, toplumun tüm üyelerince genel kabul görmüştür.

Ergen eşcinselliği, saygın vatandaşların titizlikle korunan kızlarının yerini alacak kadar çok kadın kölenin ve fahişenin bulunduğu toplumlarda bile yaygındır. Çoğu uygarlık bunu göz ardı etmeyi ya da bastırmayı denemiştir. Başarıyla kurumsallaştıranlar ise, yalnızca Helenler ve 15. yüzyıl Yucatan Mayaları’dır.

Kimi araştırmacılar, Helen oğlancılığının, Orta Çağın saray aşkı fantezisi gibi kuramda saf ama uygulamada aynı saflığı pek taşımayan duygusal ideallerden biri olması olasılığı üzerinde durur. Gerçekten Platon, bazı diyaloglarında, erkekler arasında erotik duyguların söz konusu olduğunu yazmıştır. Yazılarında, âşıkların kur yaparken başvurduğu dua ve yakarışlardan, verdikleri sözler, sevdiklerinin kapı eşiğinde geçirdikleri geceler, onun uğruna katlandıkları köleliklerden söz eder.

Aristophanes ise bu konuyu alaya alır. “Kuşlar” adlı tiyatro yapıtındaki kahramanlardan biri diğerine yakınır: «Ne harika bir durum, seni gözü dönmüş adam!... Oğlumla daha yeni banyo yapmış, taptaze halde gymnasiondan çıkarken karşılaşıyor ve onu öpmüyor, ona tek söz etmiyor, sarılmıyor, hayalarına dokunmuyorsun! Bir de dostumuz sayılıyorsun!»

Sophokles de nedense Oidipus’un acılı yazgısını babasının yakışıklı bir oğlana âşık olduğu için lânetlenmesine bağlamayı seçmiştir. Oysa ne oğlancılığın suç ne de kaçınılmaz sonucunun trajedi olduğunu kimse ondan daha iyi bilemezdi. Çünkü bu tür ilişkiler onun da yaşamının ayrılmaz bir parçasıydı.

Oğlancılığın Çeşitli Yüzleri

Oğlancılığın aslında ne olduğunun saptanmasındaki güçlük, belki de gerçek öğretmen-çömez ilişkisini sahtesinden ayırmanın olanaksızlığıdır. Buna büyük önem veren içtenlikli bir filozof için, bu ilişki, yalnızca tinsel anlamda kurulmalıydı. Bedensel anlamda böyle ilişkiler kurulmadığını savunan Antik Helen kültürü hayranı çoğu araştırmacı, o tarihten günümüze kalan vazo ve çanak süslemelerini görmezden gelir.

Helen vazo resimlerinden elde edilen veriler, çoğu Atinalının bu konuda alaycı bir tutum benimsediğini düşündürmektedir. Vazo resimleri, eşcinsel ilişkileri ayrıntılı olarak gösterir. Kimi Helenli hekimler bu tür birleşmenin fiziksel ve anatomik nedenlerini de açıklamaya çalışmıştır. Resimlerde belirgin olarak görülen yaşlı ve genç çiftlerin varlığı, Helen hayranı kişilerin öne sürdüğü savları çürütmektedir. Burada seçkin öğretmen ve ona hayran öğrenci görüntüsüne pek rastlanmayışı, bedensel cinsel ilişkiyi bir tinsellik havası içerisinde yorumlamanın yanlışlığını ortaya koymaktadır.

Sıradan bir Atinalı, oğlancılara belki pek sıcak bakmazdı ama güvenli bir mesafeden onları hayranlıkla izlemekten de geri kalmazdı hani!

Klâsik çağlarda Helen dünyasında âdeta bir suikast sağanağı yaşanmaktaydı. Makedonyalı Arkhelaus, Filaili Aleksandros, Ambracialı Periandros kendileriyle eşcinsel ilişkiye girmiş güzel delikanlılar tarafından öldürülmüştü.

Güdülerin bireysel nedenlere dayanması olası görünüyor. Öldürülenler birer tiran olduğundan, oğlancılık bir siyasal girişim cilâsı, özgürlük aşkı ünü kazandı.

Sparta’da, Helen adası Euboia’da ve Boiotia kenti Thebai’de, oğlan-yetişkin savaşçı ilişkisinin savaş başarısıyla doğrudan bağlantılı olduğu öne sürüldü. Platon bu konuda ön yargılı olsa da, savaşa katılan bu âşık çiftleri şu sözlerle över:

 “Omuz omza savaşan bir avuç âşık ve sevdikleri, tüm bir orduyu bozguna uğratabilir. Zira, sevdiği tarafından saflarını terk ederken ya da silahını bırakırken görülmek bir âşık için katlanılmaz bir şey olacaktır. Böylesine küçük düşmektense ölmeyi bin kez yeğler... Aşk tanrısı en korkakları bile bu tür durumlarda doğuştan cesur bir erkeğin eşiti olduklarını kanıtlamaya esinlendirir.”
 
Ünlü Thebai kutsal taburu tümüyle âşık çiftlerden oluşmaktaydı. Khaironeia çarpışmasında tabur tümüyle kılıçtan geçirildi. Bunun için Makedonyalı Philippos ile Alexandros (İskender) güçlerini birleştirmişti. Çarpışma sırasında taburun 300 üyesinin tamamı ya öldü ya da öldürücü yaralar aldı.

Kimileri bunları “kabul edilebilir” nitelikte bir oğlancılık türü saysa ve onaylasa bile, bu işin o kadar saygın olmayan türleri de vardı. Edebiyatçı dostları, kendilerini uzun bir elbise, safran rengi tunik ve pelerin, kadın yeleği, saç filesi ve dar çizmelerle yani kadınsı giysilerle karşılayan trajedi şairi Agathon’a belki de hoşgörüyle bakıyordu ama erkek fahişelerin aynı şeyi yapıp, sokaklarda kadınsı giysiler içinde makyajlı dolaşmaları utanç verici bulunuyordu. Bir Atina atasözüne göre, koltuk altına beş fil saklamak bu oğlanlardan birini saklamaktan daha kolaydı.

Bu oğlanlar, saatlik ya da sözleşmeli olarak da tutulabiliyordu. Theodotus adlı bir oğlanın davası mahkemeye gelmişti; âşıklarından biri, öteki genç erkeğin bedenini kasıtlı olarak kötüye kullanmakla suçlamıştı. Bu, o dönemde (M.Ö. 4. yüzyıl başları) sürgünle cezalandırılabilen bir suçtu; oğlan genelevlerinin gediklileri arasında belki de pek alışılmış bir kıskançlık olayı idi.

Solon Yasaları

Atina’da erkek-oğlan ilişkileri konusunda pek çok yasa çıktı. M.Ö. 6. yüzyıl başlarında, kendisi de oğlancı olan yasa yapıcı Solon, okul binalarına izinsiz olarak giren yetişkin erkeklere ölüm cezası getirmişti. Bir kölenin özgür bir oğlan ile ilişki kurmasını da yasa dışı ilan etmişti.

Gerçekten “eğitim amaçlı oğlancılık” söz konusu ise bu pek olası değil ama eğitim amaçlı olmayan türünün artmakta olduğu yönünde bir gösterge... Üstelik özgür bir oğlanı güzelliklerini profesyonel olarak sunmaya kışkırtan erkekler de vatandaşlık haklarından ömür boyu yoksun bırakılabilirdi.

Atina kaynaklarından edinilen genel izlenim, çoğu oğlancılık suçunun, günümüzün yasak yere araç park edilmesi suçu gibi, yalnızca yakalanacak kadar talihsiz olanlarca yasa dışı olarak görüldüğü yönündedir.

Oğlancılığın moda olduğu iki yüzyıl, aynı zamanda klâsik çağın doruk dönemiydi ama aradaki bağlantı, -varsa- bilinmiyor. Şayet eşcinsellik gizleniyor olsaydı, Atina sanat ve mimarisinin görkeminin bir yüceltme mekanizması olduğu savunulabilirdi.

Açık bir yaşam sürmekte özgür olan bir eşcinselin ruhunun özgürlüğünü, yaratıcı yeteneğini ressamlık, heykeltıraşlık ve inşaat alanlarına akıtarak ifade ettiğini varsaymak da pek doğru olmaz.

Örneğin Atina’daki Parthenon, yüzlerce ayrı taşeron tarafından inşa edilmişti. Oğlancılığın moda olduğu entelektüel çevreler konusunda hiçbir şey bilmeyen ve çoğu yabancı olan çalışkan zanaatkârlar, küçük adamlardı bunlar... Parthenon’un genel tasarımından sorumlu olan Phidias, İktinos ve Kallikrates adlı kişilerin özel yaşamları konusunda pek bir şey bilinmiyor ama toplumsal sınıfları kanıt olarak gösterilebilirse, moda biçimiyle oğlancılığın onlar için önemli olması beklenemezdi.

Dönemin son ve en büyük sanatçısı olan Praksiteles de su götürmez şekilde heteroseksüeldi. Knidos Afroditi’nin âdeta modeli olan, çağının en ünlü kibar fahişesi Phyrne’nin âşığıydı. Antik Helen sanat yapıtlarının harcında Helen oğlancılığından kaynaklanan bir ışımanın payı olduğunu öne sürmek olanaklı değildir.

Gene de bu dönemde, “eğitim amaçlı” oğlancılıktan derinden etkilenmiş Atinalı zihniyetinin, kültürel girişimlere, Sparta gibi kas ağırlıklı disiplinci bir topluma oranla daha sıcak baktığı söylenebilir.

Batılıların Yorumları

Çağımızın cinsel özgürlük savunucuları, «Oğlancılık moda olmasaydı, Batı uygarlığı felsefe alanında çok yoksullaşırdı.» diyecek kadar ileri gider. Oğlancılığı destekleyip, yücelttiği söylenen filozof Platon’u eleştirenlere karşı çıkan İspanyol hümanist, Jose Ortega y Gasset şöyle der:

«Platon düşüncesinin modern Batı uygarlığının temel katmanlarıma ne derece nüfuz ettiğini bilmek olanaksızdır. Batıdaki en sıradan insanlar bile sürekli olarak Platon’a dek uzanan anlatım ve düşüncelere başvurur.»

Oğlancılığı desteklediği hiçbir şekilde söylenemeyecek olan Fransız akademisyen Robert Flacelière de âdeta kaçamak bir yaklaşımla şöyle der:

«Savunusunu homoseksüellik yerine heteroseksüellik üstüne kurmuş olsaydı da, Platon’un aşk kuramı bizim için gene aynı değeri taşırdı.»

Hiç evlenmemiş ama 80 yıllık yaşamı boyunca pek çok “tutkulu dostluk” kurmuş olan Platon, çağının oğlancılık iklimi olmasa, aşk kuramını belki de asla geliştiremezdi.


Bence bu konu üzerinde bu kadar söz etmek yeter. Bundan sonra bir de aynı uygarlıkta fahişelik konusuna bir bakalım ve oradan da kadın eşcinselliğine geçelim.



ADAM OLMAK ZOR İŞ AMA BUNUN İÇİN ÇALIŞMAYA DEĞER.


Aralık 01, 2009, 04:59:17 ös
Yanıtla #1
  • Seyirci
  • Uzman Uye
  • ****
  • İleti: 4031
  • Cinsiyet: Bay

İnsanlık tarıihinin fahişelikle birlikte en eski toplumsal sorunu.İlginç bir konu bence,insanlık bu modern yaşam tarzına gelene kadar ne engebeli yollardan geçmiş diyemiyeceğim hala o yolları kullandıklarından dolayı.Demekki pekte insan hayatında iç dünyasında o zamandan günümüze değişen bir şey yok.Hala en güzel günah sex
ÖZGÜRLÜK BİLE SAHİP OLMAK İÇİN SINIRLANDIRILMALIDIR.

EDMUND BURKE

Hayat Bizi Resmen Dört İşlemle Sınar. Gerçeklerle Çarpar, Ayrılıklarla Böler, İnsanlıktan Çıkarır ve Sonunda Topla Kendini Der.  leo


 

Benzer Konular

  Konu / Başlatan Yanıt Son Gönderilen:
0 Yanıt
4388 Gösterim
Son Gönderilen: Nisan 26, 2007, 01:50:29 öö
Gönderen: Fraternis
1 Yanıt
3963 Gösterim
Son Gönderilen: Mart 10, 2008, 09:37:25 öö
Gönderen: Prenses Isabella
15 Yanıt
9202 Gösterim
Son Gönderilen: Ekim 24, 2008, 08:28:39 öö
Gönderen: Prenses Isabella
0 Yanıt
3776 Gösterim
Son Gönderilen: Kasım 24, 2009, 04:45:59 ös
Gönderen: ADAM
0 Yanıt
3460 Gösterim
Son Gönderilen: Kasım 30, 2009, 02:46:15 ös
Gönderen: ADAM
12 Yanıt
8724 Gösterim
Son Gönderilen: Aralık 05, 2009, 03:05:17 ös
Gönderen: popperist
1 Yanıt
3586 Gösterim
Son Gönderilen: Aralık 05, 2009, 02:12:16 ös
Gönderen: rigormortis
10 Yanıt
7452 Gösterim
Son Gönderilen: Nisan 27, 2013, 09:50:40 öö
Gönderen: karahan
7 Yanıt
6389 Gösterim
Son Gönderilen: Mart 24, 2014, 06:35:30 ös
Gönderen: Attis
0 Yanıt
3091 Gösterim
Son Gönderilen: Ocak 12, 2016, 04:28:52 öö
Gönderen: Risus